Kayıtlar

Temmuz, 2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

BORNOVA'daki ÜCRETSİZ ÜNİVERSİTEYİ KAÇ KİŞİ BİLİYOR?

Resim
YAŞAR EYİCE *- ÖRNEĞİ AŞAĞIDA! Yasalar TBMM’de kabul edildikten sonra, Cumhurbaşkanı tarafından imzalanır ve Resmi Gazete’de yayımlandıktan sonra kesinleşir. Binde bir bile değil Cumhurbaşkanı tekrar incelenmesi ve toplumun, tabii ki hukukçuların dikkat çektiği noktaları tekrar gözden geçirmeleri için TBMM’ye geri gönderir. Belirttiğim gibi nadirdir! Ama toplum ‘Acaba?’ diyerek, son bir umutla dileğini medya ve sivil toplum kuruluşlarından istifade ederek en üst makama duyurmaya çalışır, aşağıda örneğini vereceğim gibi… *- KATLİAM YASASI! Vatandaş ‘Katliam yasasına dur!’ demek için bu arada imza kampanyası da başlattı ve halâ sürdürüyor. Pınar Delen Satıoğlu, ‘Merhaba Yaşar, sokak köpeklerinin öldürülmesini öngören 17 maddelik yasa tasarısı sabaha karşı TBMM’de kabul edildi. Teklifin yasalaşması için Cumhurbaşkanı’nın onay vermesi gerekiyor.’ diyerek mektubuna başlamış ve Cumhurbaşkanı’na, Emine Erdoğan’ın sahiplendiği engelli köpek Leblebi’yi hatırlatarak yasayı VETO etme çağrısın

İZMİR'DE GERÇEK ORTAYA ÇIKMIŞTI, TAM BİR ATATÜRK VE LAİKLİK DÜŞMANI... DERNEKTEN ATTILAR

Resim
YAŞAR EYİCE *- HER DUYDUĞUNUZA ‘EYVALLAH!’ DEMEYİN Sanata ve sanatçılara verdiğim değeri bilmeyen yoktur. Ne olurlarsa olsunlar hep desteklerim… Ama iş Atatürk’e, laikliğe, vatanın bütünlüğüne gelince iş değişir. Biliyorsunuz; Son zamanlarda Atatürk’e saldırılar attı, cumhuriyetimize ve birliğimize de… Bunu 10 yıl önce söyleyenler de vardı… Ama kapalı kapılar ardında, ama İzmir’de özel bir toplantıda biri içindeki ‘kini’ kustu. İzmir’in belli başlı kişileri şaşırdılar, ‘Sözlerini geri al!’ dediler. Dinlemedi! Şöyle söyleyeyim: PKK’nın sözcüsü gibiydi… Sanki o sevilen, sayılan, hürmet edilen kişilik gitmiş, hortlayan o Yunan aşığı, Arap aşığı ‘Fesli’ gelmişti… Derneğin üstatları ‘Gel buraya!’ dediler… Baktılar aklını başına alacağı yok… Baktılar zehir saçmaya devam ediyor… Tarihinde ilk defa, girişi kadar çıkışı da zor olan o dernekten tüm üyelerin ve yönetimlerin kararı ile atıldı… Tam gerçek ve gizli hali ifşa edilecekti ki, hastalandı ve şimdi de öldü… Bakıyorum gerçeği bilen yok! B

GÖRGÜSÜZ, BİLGİSİZ, BOŞ İNSANLAR

Resim
YAŞAR EYİCE *- HİÇBİRİ OLAMAZ! Arkadaşları arasında açık sözlülüğü ile tanınan Yeşilçam'ın güzel oyuncularından Müjde Ar, zamanında, evine 56 ekran bir Nordmende renkli televizyon almış. Renkli televizyonundan söz ederken de yine aynı tutumunu sürdürerek, muhabire televizyonu sadece ‘süs olarak aldığını’, yoksa televizyon izlemeye zamanının olmadığını tüm samimiyetiyle belirtmişti. Tanınmış bir simadan bu şekilde söz etmemin nedeni, zamanımızda öyle görgüsüz, bilgisiz, boş insanlar var ya onları anımsatmak için… Adam ya da kadın, mutlaka evindeki kitaplığın ya da sanat eserlerinin önünde poz verirler… İnanın o kitaplardan birinin kabını bile açmamışlardır. İnanın büyük para vererek aldığı ve görünür yere astırdığı ressamın adını bile bilmezler! El yapımı, göz nuru ile yapılan eserlerden bi haberdirler. Ama kendilerini mutlaka bilgili, kültürlü, sanatsever, yeniliğe açık olarak göstermek isteyecekler, büyük eksikliklerini ise böyle, para harcayarak kapatacaklarını düşünmektedirle

KABUL ETMEDİĞİM MADDELER VAR

Resim
YAŞAR EYİCE *- SAĞLIK ve EĞİTİM… Çeşitli hakemliklerinden tutun da sporculuğuna, yöneticiliğine kadar hayranlıkla takip ettiğim rekortmenlerimizden Yavuz Tunç şöyle yazmış: ‘Sevgili Dostlarım; 87. Yaş günümde, 86 yılda öğrendiğim, ‘hayat değerlerini’ sıralıyorum: Sağlık, sağlık, sağlık!... O olunca her şey çok güzel! Sevgi ve saygılarımla…’ Tabii ki sağlıklı yaşamda da, ‘Eğitim, eğitim, eğitim!...’ Şimdi de sizinle, 73 yaşındaki kadından 50 yaşındaki kız arkadaşına yazdığı mektubu paylaşayım: ‘Sevgili kız arkadaşım! Bugün 73 yaşındayım ve o yaşımda fark ettiğim önemli bir düşünceyi sizlerle paylaşmak istiyorum. 50 yaşındasın, 23 yıl önce biri bana böyle bir mektup atsaydı çok isterdim… *- SON DURUM Şimdi giderek daha çok okuyorum ve daha az toz temizliyorum. Villada verandada saatlerce oturup manzaranın tadını çıkarabilirim. Artık bahçede otlar olması umurumda değil. Hala çalışıyorum ama kimseye nasihat etmiyorum aile zamanı çok daha önemli.. Hayatın tadını çıkarmak lazım, sade

ŞUNU DEMEK İSTİYORUM

Resim
YAŞAR EYİCE *- OĞLUM ASKERDEN GELDİ! Tanıdığımdan bu yana, büyük önem verdiğim ve hiç kimsenin ele almadığı gerçekleri açık dille yazan, sanayici, ihracatçı, iş insanı biraz da siyasetçi ve toplumcu Ali Güreli ‘Oğlum askerden geldi!’ başlıklı yazısını görünce, düşünmeden hemen sayfama aldım… Ali Güreli yine bazılarının ‘memnu!’ yani yasak gördüğü olaylara mizahi yönden dokunmuş. Aydın Bilgin büyüğüm düzeltsin, çocukluğumuzda Basmane’den Bornova ya da Çigli’ye giden banliyö trenlerinde bazı uyarı levhaları bulunur ve son söz olarak ‘Memnu’ yazardı. Yani yasak! Sözcüğü yanlış kullanabilirim, çünkü beş dakika önce aklıma gelmiş, yazarken unutmuştum. Halbuki daha geçenlerde, ‘Nöropsikoloji labaratuarında’ uzman psikolog H.B tarafından bir saat sorguya yani teste tabi tutulmuştum. Acaba bunama var mıydı? Yüzde 93 ile testi geçtim. Neyi anımsamadım? ‘Türkiye’nin ilk kadın başbakanı kimdir?’ sorusunun yanıtı… Sarışını bir türlü anımsayamadım… Buldum ama artık iş işten geçmiş, kayıt herhalde

HEP BERABER İMTİHAN HALİNDEYİZ

Resim
YAŞAR EYİCE *- MAKAM İŞE YARAMIYOR İzmir'deki elektrik faciasını hepimiz biliyoruz. İki tahsilli ve sanatkâr gencimizin göz göre göre nasıl ölüme gittiklerini gördük. Siyasiler de kendilerine malzeme çıkarmaya çalıştılar. Son olarak yarımızın ‘iyi oldu’, yarımızın da ‘Hukuki değil, siyasi!’ dedikleri gözaltı kararları gündem oldu. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında, İzmir Büyükşehir Belediyesi İZSU Genel Müdürü Gürkan Erdoğan, Genel Müdür Yardımcısı Serdar S. ile Gdz Elektrik Dağıtım Genel Müdürü Uğur Yüksel, Metropol Bölge Müdürü Ali A, Sistem İşletme ve Bakım Müdürü Ekrem Y. ve Operasyon Direktörü Sefa P'nin de aralarında bulunduğu 6 kişi hakkında gözaltı talimatı verildi. İl Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şubesi Cinayet Büro Amirliği ekipleri, İZSU Genel Müdürlüğü binasına geldi. Gözaltı kararı verilen Genel Müdür Erdoğan, polis nezaretinde makam aracıyla Asayiş Şube Müdürlüğüne götürüldü. Gdz Elektrik Dağıtım Genel Müdürü Yüksel de bulunduğu adrest

İKİ GENCİMİZİN ÖLÜMÜNDEN SORUMLU OLARAK İZSU GENEL MÜDÜRÜ DE TUTUKLANDI

Resim
YAŞAR EYİCE *- URLA KAYYIM DÖNEMİ GİBİ!... Bazı haber bültenlerine inanasım gelmiyor! Örneğin İzmir’in gözbebeği ‘Karşıyaka Belediyesi üretiyor, sokaklar güzelleşiyor!’ diyorlar. Gözümle görmeden inanmam! Daha yaşanabilir bir Karşıyaka için fiziki hizmetlerine hız veren Karşıyaka Belediyesi, yerel seçimlerden bu yana yaklaşık 8 bin 500 metrekare alanda asfalt yama, parke döşeme ve tamirat uygulamaları gerçekleştirmiş. Beğendiğim tarafı: Çalışmalarda kullanılan malzemeleri belediye tesislerinde üreterek tasarruf sağladıklarını da belirten Başkan Yıldız Ünsal ‘Öz kaynaklarımızla nitelikli hizmetler üretiyor, ihtiyaçlara hızla çözüm sağlıyoruz’ diyor. Karşıyaka yapıyor ve övünüyor. Peki 3 ayrı kayyumdan sonra, herkesin umutla yeni belediye başkanını seçtiği Urla’da bu iş yapılmıyor. Herhalde son konuşmalarında bazı belediyeleri ima eden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ‘çöp, çukur ve çamur!’ derken Urla’yı da anlatıyor olmalı… Ama bir noktada yanılıyor, Urla’da dağlar kadar çöp yığın

İŞLERİ SUÇU BİRBİRLERİNE ATMAK, BU SÖZDE YÖNETİCİLERİN

Resim
YAŞAR EYİCE *- KRAVATSIZ OLMAZ! En azından on yıl önce, İzmir araştırmacısı Yazar Gürol Tulunay’a bir sözüm vardı, birkaç kez de hatırlattı, sonra ipin ucunu bıraktı. Namık Kemal Lisesi’nde izci iken oymak başı Yahya Su beden eğitimi öğretmenimizle birlikte önce İnciraltı’na gidip deniz banyosu almış, daha sonra da Balçova’da Agememnon kaplıcalarına gidip kamp kurmuş ve ‘Boklu balık’ tabir edilen şişe geçirilmiş balık ziyafeti çekmiştik. Şimdi modern bir şekilde işletilen bu ünlü kaplıcalar kendi halinde çıkıyor, akıp gidiyordu. Bahçe sulamalarında kullanılmıyor, denizle buluşuyorlardı. Beş altı tane kulübe şeklinde ağaç dalları ile kaplı soyunma kabinleri vardı. Birileri buraları kiralıyordu. ‘Kapanın elinde kalır!’ ya, herhalde Balçova’nın ‘bıçkın’ dedikleri gençleri kendilerine gelir kapısı bulmuşlardı. Şifa bulmaya gelenler ile kadın arkadaşları ile buluşmak isteyenler için gözden uzak harika bir yerdi, ağaçların daha doğrusu ormanın içindeydi. Güzelliği hayal edebilirsiniz. İzmi

EN AĞIR DARBE EN GÜVENDİĞİNDEN GELİR

Resim
YAŞAR EYİCE *- SOYADI YÜZÜNDEN ÇOK ÇEKTİ Her ne kadar, o gerçek gazeteciler gibi davranıp, ‘Meslektaşım!’ deyince kabul etmeyen, yıllardır haber peşinde koşan bunu çıkardığı kent gazetesi ‘Halkız Biz’de yayımlayan, ayrıca sosyal medyada yüzlerce takipçisiyle paylaşan Doğan Prepol Poroviç, ‘Acaba yurttaşları yolunacak kaz olarak mı görüyorlar?’ başlıklı bir yazı yazmış. Soyadı nedeniyle yıllarca ‘Tu kaka!’ denilerek hep muhatap olduğu bazı resmi kimlikli kişilerin bile ‘Gavur!’ denilerek muamele gördüğü bu meslektaşımızın soyadını aldığı ‘Prepol Poroviç’ ile ilgili bir araştırma yazısı kaleme almıştım. Balkanlarda Türklere karşı sürdürülen ‘soykırım’ sırasında, tarihte Türklükleri ve bizler için canlarını, mallarını, her şeylerini gözlerini kırpmadan feda eden ‘Poroviç’ adının nasıl değiştirildiğini ve tarihten silindiğini anlatmaya çalışırken, ‘Beni temize çıkardın!’ mealinde teşekkür yazısı atan Doğan Prepol Poroviç ile aramızda köklü bir dostluk kuruldu. Bugün yine Doğan Prepol Po

SİZİ GİDİ KOPYACILAR SİZİ!

Resim
YAŞAR EYİCE *- KISACA ‘ÇALINTI’ DEMEK! ‘Emek çok değerlidir… Hiç kimse, bir başkasının emeğine göz dikmesin.’ denir ama uygulamada böyle mi? Emek hırsızlarını bilmeyenimiz mi var? Ama onlar kendilerini hep sütten çıkmış ak kaşık gibi tanıtırlar… Hatta tanınırlar… Bunlar fırsatçıdırlar, genelde insanların aciz durumlarından yararlanırlar, çaresizliğini kendilerince değerlendirirler. İşçinin hali ortada… Nafakasını günlük çıkarmak isteyenlerin de… Ama bir de elinde mala ya da bir aletle becerisi olmayan ya da ileri yaştakilerin bu hallerinden yararlananlar var ki, bu vicdansızlara ne dense yeridir… Bir musluk tamiri, ya da ampulü takmak, ya da bir odanın badanası için hak etmeden isteyip aldıkları para için ‘Haram olsun!’ dan başka ne diyebiliriz? Aslında bizim öğrendiğimiz, ‘İşçinin hakkının teri kurumadan verilmesi’ dir.. Bir de bu tür insanlarımız var… Bunlara ne demeli… Gerçekte iki ucu kirli değnekten farkı yoktur yaşantımızda bunların… *- KOPYACILAR Geçenlerde bir sözcük gündeme