Kayıtlar

Mart, 2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

MANİSA'DA ŞEMSİYELER TERS AÇILIYORDU

Resim
YAŞAR EYİCE *- ‘İYİ OLMUŞ KÂFİRLERE!’ ‘Keşke herkes Meryem Fidancı gibi araştırmacı olsa’ diye düşünüyorum, gönderilerini okudukça. Biri beni güldürdü. Bu zamanda en fazla ihtiyaç duyduğumuz, özellikle ruhen beslenme şeklimiz gülmece! Uzatmayayım; ‘Finlandiya’da oruç 30 saat tutuluyor!’ haberinin yorumuna biri şöyle yazmış: ‘İyi olmuş kâfirlere!’ İşte biz bu kafa ile zeka ila mücadele edenlerin yanındayız, bilmem anlatabildim mi? Selahattin Haseki göndermiş; ‘Adıyaman’da, deprem konutlarını alan bazı şahıslar, balkonda asılı Türk bayraklarını, iplerinden keserek aşağıya attılar.’ Bunlara tek cümle ile yanıt veriyor, bizim adımıza da Selahattin Haseki; ‘NANKÖR!’ Balkan Göçmeni Selahattin Haseki şu yorumu da paylaşmış: ‘Türk’üz, bu ad her unvandan üstündür. Araplaşmayacağız!’ Şunu da ben ekleyeyim: ‘Karakteri zengin olanın tercihi sadeliktir.’ Bu tipler bir numaralı karaktersizdirler…. Kimseye yar olmazlar… Çok tehlikelidirler… Sırtını döndüğünde vururlar… Bazılarına hatırlatmak istedi

SORMADIN Kİ, 'KİM?' DİYE...

Resim
YAŞAR EYİCE *- OYU ALMAK İÇİN Konuyu ilk olarak ‘Efsane Göztepe’ ve Beşiktaş’ın milli golcüsü Nihat Yayöz’den duydum. ‘Karşıyaka Stadı bu dönem mutlaka yapılmalıdır!’ diye… Uzun uzun anlattı… Daha sonra ‘Spor Adamı’ Gazeteci Avni Erboy’un konu ile ilgili uzun makalesini okudum. ‘Gecenin karanlığı yeşil kırmızı aydınlandı’ başlığıyla Yenigün Gazetesi’ndeki köşe yazısında, ‘Stadımızı neden yıktınız?’ diye soran Avni Erboy 2 Mayıs 2015 tarihinde yıkılan stadyumun bugüne kadar olan gelişimini anlatıyor ve şöyle diyor: ‘Burada sadece futbol sahası yoktu! Karşıyaka İlçe Spor Müdürlüğü, çok amaçlı salon, kulüp idari binası, lokal, restoran, yelken şubesi idari binası, atletizm pisti, kayıkhane, açık basketbol sahası, tenis kortları, soyunma odaları… Hiç unutmuyorum; Benim gibi İzmirsporlu Gençlik ve Spor Müdürü dostumuz Bahri Vreskala buraya büyük yatırım yapmış ve yenilemişti. İşte o dönemde, Türkiye’de esen bir rüzgar vardı; ‘Sağlıklı Yaşam!’ diye… İzmir’de ilk uygulama alanı da Karşıyaka

ÖNCE SEVMEYİ BİLECEKSİN

Resim
YAŞAR EYİCE *- DENİZİ SEVİYORSAN İzmir’in özellikle İstanbul’dan büyük göç alan, pahalı şehri Urla’da idim. Güzelbahçe’den Çeşmealtı’na kadar sahilde durarak, bazı dostları örneğin kapısı ve sofrası herkese açık Kaya Çelikkanat’ı, Murat Eştürk’ü, Bilgin Önder’i, Işık Ersan ve tabii ki ustalarımız Erol Akıncılar ve Ünal Tümin’i anarak, kulaklarını çınlatarak Çeşmealtı’na kadar gittim. Bodrum’dan bir konuğumuz gelmişti. Sanıyorum Nazlı Açıkel Bayındır… Şöyle demişti, Nazlı Hanım: ‘Denizleri seviyorsan, dalgaları da seveceksin. Sevilmek istiyorsan, önce sevmeyi bileceksin…’ Ne güzel bir anlatım değil mi? Spor Yazarı Denizlili Selamettin Bayındır’ın bankacı eşi Nazlı Açıkel Bayındır okumayı seviyor ve tabii aklında kalanları paylaşmayı da… Şöyle dedi, bize; ‘Kadın olmak masallarda bile zor: Ya kurbağa öpersin, Ya en sevdiğin meyveden zehirlenirsin, Ya kuleye kapatılırsın, Ya saçlarını ‘elin adamı tırmansın!’ diye uzatırsın, Gece 12'de Külkedisi'ne dönersin, elbiselerin yırtılır..

ÖZGÜR ÖZEL BOŞUNA İZMİR'İ MESKEN TUTMUYOR

Resim
YAŞAR EYİCE *- BOŞUNA DEĞİL! Günün sorusu şöyle: ‘Aptallık nedir?’ Yanıtı; ‘Gerçeği bilerek, gerçeği görerek halâ yalanlara inanmak!’ Morgan Freman isimli bir film sanatçısı bunu söylemişti. Adnan Erbesler ise benzer bir soruya şöyle yanıt vermiş: ‘Meee!’ Buna acaba neler söylenecek neler? Sevgili Adnan Erbesler bana ‘Kuzu kuzu!’ lafını anımsatıyor. Ama kazın ayağı böyle değil! Bugün konuştuklarım arasından üç yetişkin ‘Oy kullanmayacağım!’ dedi. Biri Çiğli’de ama oyunu Çeşme’de kullanıyor, ‘Gitmeyeceğim!’ dedi. Bir başkası Alsancak’ta ikamet ediyor ama oyunu yine Çeşme’de kullanan bir, o da oyunu kullanmayacağını açıkladı. Üçüncü kişi ise hastaneden yarın taburcu olacak Bayraklı’ya kayıtlı ama ‘Sandığa gitmeyeceğim’ dedi. Demek ki Özgür Özel haklı… Baksanıza CHP yanlısı olduklarını bildiklerimden üç seçmen sandığa gitmiyor. Ama bir dördüncü kişi ise ‘Beş kişi olduk’ dedi. Torunu da oy kullanma yaşına gelmiş. Üç kayba karşılık CHP bir oy kazanmış oluyor. *- ÜÇ NAL'A GELEN DÖRT

KONUŞTUKÇA BATANLAR

Resim
YAŞAR EYİCE *- EN TAZE BALIK NEREDE? Emekli Murat Eştürk, dikkatimi ısrarla çekerek cahil insanlara ait 8 özelliği göndermiş. Belirttiğine göre; Her konunun en iyisini onlar bilirler. Her zaman kendilerini haklı sanarlar. Kusursuz olduklarını düşünürler. Hiç araştırmadan bilgi sahibidirler. Ahlak dersi vermeyi çok severler. Başkalarının hayatlarına karışırlar. Empati yoksunu ve anlayışsız olurlar. Kibar insanları zayıf görürler… Murat Bey’in bu yazdıklarına sanıyorum her okuyucum en azından bir madde daha ekleme yapacaktır. Aslında her biri ayrı ayrı işlenecek, değerlendirilecek ana başlıklar halinde önümüzde duruyor. Bizler ne istiyoruz? Yüzümüzde gülücük, kalplerde sevgi, bedenimizde sağlık, ruhumuzda huzur, çevremizde dostluk, soframızda bolluk, ömrümüzde mutluluk ve tabii ki neşe!... Dua gibi değil mi? Bunlar hiç birimizde eksik olmasın… Böylece yaşantımız çok daha rahat, güzel ve sorunsuz geçer… Bir de ‘çirkin politikacılar’ olmasa miss gibi günlerimiz olur… 5393 Sayılı Belediye

YASSIADA DENİNCE AKLIMA GELİYOR

Resim
YAŞAR EYİCE *- KARARSIZIM Bazen kararsız oluyorum. Birkaç gündür aklımdan çıkmadığı için. 27 Mart Çarşamba günü, TÜRSAB’dan ‘Turizm Yüzyılı’ iftarı veriliyor. Gönderilen davette, ‘Turizm Yüzyılı’ projesiyle sektöre perspektif sunan Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB), Ramazan ayının manevi atmosferinde bir araya gelmek, birlik ve beraberliğimizi güçlendirmek amacıyla özel bir iftar yemeği düzenliyor. TÜRSAB Başkanı Firuz Bağlıkaya’nın ev sahipliğinde gerçekleştirilecek iftar yemeğimizde siz değerli basın mensubumuzu da aramızda görmekten mutluluk duyar, iyi çalışmalar dileriz’ deniliyor. Programı inceledim: Saat 17:30’da Kabataş İskelesi’nden Kalkış olacak saat 1030’da ise ‘Demokrasi ve Özgürlükler Adası’nda iftar verilecek. Niyetli olmadığım, yani sağlık sorunları nedeniyle oruç tutamadığım için birkaç yıldır hiçbir davete gitmediğim gibi iftar programlarına da katılmıyorum. Çünkü; bir çok kişinin görüntü için katılım yaptığını biliyorum… Bunu kabullenemiyorum… Aynı durum ce

VİCDANI RAHAT AYRILIYOR

Resim
YAŞAR EYİCE *- MİLİMETRESİNE KADAR İstanbul'da bir anda güneş gitti hava karardı! Yolda olanlar hazırlıksız yakalandı! Seçim haftasına girildiğinde haber böyle idi. Bir kış şöyle geçildi bu mega kentimizde; ‘Fırtına ve yağış uyarısının ardından İstanbul'da sağanak yağış etkili oluyor. Kentin özellikle Avrupa Yakası'nda havanın bir anda kararmasıyla sağanak yağış bastırdı.’ Kaç zamandır yazmak istediklerimi ve önerimi yapmak, yetkililere bir mesaj vermek için bu haberleri fırsat olarak kabul ettim. Hepimiz adeta ezberledik; ‘İstanbul’a kar geliyor!’ haberlerini… Araştırdım, Ağustos sıcağında başlıyor. Son 10 yıldır İstanbul’a doğru dürüst kar yağmadı. Öyle ki, İzmir’de halk kar gördü, İstanbullu görmedi. İzmir Büyükşehir Belediyesi arşivleri bunu kanıtlıyor. İzmir’in yüksek semtleri ve bazı ilçeleri karla tanıştı ama İstanbul’da yok… Pardon bir iki noktasında var… Şimdi asıl konuya geleyim: Türkiye nasıl 7 coğrafi bölgeye bölündüyse, İstanbul başta olmak üzere belli başlı

HAYATA VEDA ETMEYİN

Resim
YAŞAR EYİCE *- ADANALI EMEKLİ 12 gündür Urla’da idim. Hastanelerden yani doktorlarımdan tutun da, neredeyse İzmir’in her köşesine, ilçelerine, dostlarına en kolay trafiğe girmeden ulaşmam için seçtiğim nokta. Bir çok kişiye ve dosta ‘Buluşalım!’ sözüm vardı ama ağrılar, sızılar buna imkan tanımadı. Atatürk Mahallesi’ndeki evimizin önünden bisikletli bir yaşlı geçerken ‘Göbekli Marul’ diye bağırıyordu. Sonra nane, maydanoz’ diyerek sofralarımızın yeşilliklerinden de ses etti. ‘Marulcu, marulcu!’ diye seslendim, döndü geldi, ihtiyacımız olan maydanozu bisikletin önüne yerleştirdiği küçük kutucuktan çıkardı verdi. Emekli bir Adanalı ileri yaşlımız. Geçimden ve pahalılıktan şikâyet etti. Evinin bahçesinde yetiştirdiklerini satarak aile bütçesine katkıda bulunuyormuş. Urla’nın pazarı, Karşıyaka, Ödemiş, Tire, Seferihisar pazarları gibi ünlüdür. Çeşme’den sonra Urlalı da özellikle İstanbul’dan gelip yerleşenlerden sikayetçiler. Çünkü fiyatları arttırdılar bir değil üç dört misli. *- BODR

AMA YA PARAN YOKSA!?

Resim
YAŞAR EYİCE *- NASIL OLACAK? Hastanedeyim, görevliye randevum olduğunu söyledim. Yanımda bekleyen bir hasta kadın, ‘Bu doktora nasıl randevu alabildiniz?’ diye sordu… Bir profesör tanıdığımın yardımıyla dedim… Telefonu bir türlü düşüremediğinden yakındı. Yalnız o değil ki? Olay İzmir’de bir üniversite hastanesinde geçiyor. Bekleme salonu tıka basa dolu… Koskocaman profesörler bir hastaya ancak beş dakikalarını veriyorlar. Saat tuttum, bir iki kez… Yani para ile tedavi de bu kadar… Hızlanma için şöyle bir sistem uygulanıyor bazı bölümlerde… Ekmek ya da et kuyruğu gibi erken saatte geliyor randevu alabilen sözde şanslı kişiler kan vermeye yönlendiriliyorlar, ödemelerini yaptıktan sonra. Özel olarak kan verdikten sonra sonuçları iki saat içinde çıkıyor ve doktorlar da buna göre teşhis ve tedaviye geçiyorlar. Yaşlı bir adam bağırıyordu, ‘Muayene olmadan kan verilir mi?’ diye… Kimsenin umursayacak hali yok… Herkes kendi işinin görülmesi, doktorun kendisini hiç olmazsa görmesini istiyor. M