ŞUNU DEMEK İSTİYORUM

YAŞAR EYİCE *- OĞLUM ASKERDEN GELDİ! Tanıdığımdan bu yana, büyük önem verdiğim ve hiç kimsenin ele almadığı gerçekleri açık dille yazan, sanayici, ihracatçı, iş insanı biraz da siyasetçi ve toplumcu Ali Güreli ‘Oğlum askerden geldi!’ başlıklı yazısını görünce, düşünmeden hemen sayfama aldım… Ali Güreli yine bazılarının ‘memnu!’ yani yasak gördüğü olaylara mizahi yönden dokunmuş. Aydın Bilgin büyüğüm düzeltsin, çocukluğumuzda Basmane’den Bornova ya da Çigli’ye giden banliyö trenlerinde bazı uyarı levhaları bulunur ve son söz olarak ‘Memnu’ yazardı. Yani yasak! Sözcüğü yanlış kullanabilirim, çünkü beş dakika önce aklıma gelmiş, yazarken unutmuştum. Halbuki daha geçenlerde, ‘Nöropsikoloji labaratuarında’ uzman psikolog H.B tarafından bir saat sorguya yani teste tabi tutulmuştum. Acaba bunama var mıydı? Yüzde 93 ile testi geçtim. Neyi anımsamadım? ‘Türkiye’nin ilk kadın başbakanı kimdir?’ sorusunun yanıtı… Sarışını bir türlü anımsayamadım… Buldum ama artık iş işten geçmiş, kayıt herhalde eksi olarak işaretlenmişti!... Haydi bakalım kaç kişi anımsayacak? Şimdi tekrar Ali Güreli’ye dönelim, bakalım neler yazmış? *- ESKİSİ GİBİ DEĞİL Askerlik deyince eskisi gibi değil tabi, önden parayı yatırıyorsun (imkanın varsa) sonra alıyorlar seni sağ sol yürütüyorlar, 100 kişilik koğuşlarda yatırıp hasta ediyorlar (mutlaka) kafanı üç numara traş ediyorlar hatta askerliğinin bitmesine beş gün kala kafanı bir daha iki numara yapıyorlar ki bayrak inmesin (40 sene önce de aynı idi kafa). Buna aklınca ‘fiyaka bozmak!’ deniyor herhalde zira ‘vatana ne gibi katkısı oluyor?’ ben çözemedim. *- NE VİCDANI? Allahtan, kabak bir komutanın canını sıkacak kadar çok saçı var oğlumun ve doğduğundan beri gür saçlı görmeye alıştığım şimdi kafasına bakıp kabak yaptıranlara kurulduğuma gülüyor o ‘dert değil kökü bende!’ diyor. Asıl, o kadar askerlik yapıp ta, yolda kucağına alıp sevecek kadar dost olduğu sokaktaki ahbapları için bir şey yapamayacak olmasına üzülüyor . Burası Şark (Ortadoğu) ve sık sık söylesek te ‘yaratılanı yaratandan dolayı severiz!’ lafı bizim için geçerli değil. İnanıyorsan eğer, o hayvanları yaratanın da Allah olduğunu bilmeliydiniz!. ‘Parti vicdanı!’ diye bir şey yoktur, insanların vicdanı vardır. Nazım Hikmet ‘Sevmek!’ için bakın ne demişti? “Sevmek için ‘yürek!’, sürdürmek için ‘emek!’ gerek! Sevgi, ne Boğaz’da, ne ‘mum ışığında’ yemek yemek, ne pahalı ‘pırlanta!’ demek! Sevgi, ‘Bir lokmada iki mutlu insan’ demek…” Tabii anlayanlar için… Ben anlayamadım… Çünkü hiç mutlu insan görmedim, gördüklerim ise hep hayaldi… Yok böyle bir şey… Belki şiirde ya da kitaplarda vardır… Hayal dünyasında olanlar içinl *- İSRAF TAVAN TASARRUF YALAN Boş durmayanlardan Aydan Tuncayengin, yazısında, “İktidar bir ‘tasarruf hikâyesi’ yazdı! Kendileri tasarruf yapıyor mu, HAYIR…’ diyor ve devam ediyor: ‘Bu durumda tasarruf, halka dayatılan bir hikâyeden ibarettir! İktidar israflarını görmezden gelerek, bilinçli yükselttikleri enflasyonu(!) tarihimizin en ağır ekonomik kriziymiş gibi gösteriyor. Kasıtlı yürütülen, halkı yoksullaştırma hedefli politikalarını sürekli zam ve vergi icat ederek, ‘tasarruf hikâyesini’ halkın sırtına yüklemeye çalışıyor! Saltanatından ödün vermeyenlerin, bedelini halka biçmeye çalışması ekonomik krizin gerçekliği konusu inandırıcı geliyor mu?” diye soruyor… Aslında yazısı uzun ama ben bu kadarını aldım, ne demek istediğini anladığım için… İşin özeti zaten başlıkta var! Kim iktidarda ise, yani bir kurumun, bir grubun, bir şehrin yönetiminde ise ‘bana ne? Benden sonra tufan!’ düşüncesiyle hareket ediyor. Bilmeyenimiz, görmeyenimiz mi var? *- ŞAKA İLE KARIŞIK Bu arada paylaşayım: Mahalleyi ilaçlayan kamyonetin şoförüne ‘İşler nasıl?’ diye sordum; ‘Sinek avlıyoruz!’ dedi… Şaka şaka! Haftada iki gün ancak, bazen haftada bir, belirsiz saatte gelebilen çöp toplayan kamyonun sürücüsüne ‘Taşanları neden toplamıyorsunuz?’ diye sorduğumda ‘Siz halledersiniz?’ dedi, Zaten en az beş yıldır, 3 tane kayyım gördük, bir ikinci çöp konteynerini koydurtamadık, komşular da tanık, yolu çocukluğumuzdan bu yana alışkanlık haline getirdiğimiz için süpürüyor, suluyorum… ‘Tamam!’ dedim, konuşmayı kestim… Bu arada bana takılıp, ‘Belediyeden kaç lira maaş alıyorsun?’ diyenlere de, ‘Allah göstermesin!’ diyorum… Çünkü hiç kimsenin işinin hakkını verdiğine inanmıyorum, başkanlar dahil,.. Yani ‘Allah göstermesin!’ sözü öyle bir yanıt ki, kalın cilt halinde yazılıp, yorumları da yapılabilir. *- İHTİYACIMIZ OLANLAR Halimiz ortada… Yeni bir durum değil.. İşte size geçmişten ama önemli bir örnek! Bizim devrin idollarından İngrid Bergman’a sormuşlar: ‘Gidişat çok kötü, dünya nasıl kurtulacak?’ ‘Utanç’ demiş Bergman, ‘Dünyayı bir tek utanın insanlar kurtarabilir!’ Çünkü; “Utanmak, ‘Kibir!’ denilen en büyük günahın panzehidir. Yalanın, iftiranın, hırsızlığın, pişkinliğin, arsızlığın önündeki en büyük engeldir. Başını öne eğebilen, yüzü kızaran, özür dileyebilen insanları görmeye ihtiyacımız var…” Aklıma gelmişken ilave edeyim: *- KALINCA KİTAP OLUR Sanıyorum iyi takipçilerimden biri da Fatih Beker! Kaç kez çay kahve içmeye davet etti. Söz verdim ama son zamanlarda ayaklarımdan sıkıntılı olduğum için yerine getiremedim… Bugün eski günlerdeki yazılarımı bulup göndermiş… Biri ‘Kısaca çalıntı demek!’, ikincisi ‘Foçalı esnafın çağrısı!’, üçüncüsü de ‘Organize işler bunlar!’ başlıklarını taşıyor. Bazı yazılarımın altına, ‘Kurdela’ ya da ‘Anlayana’ gibi başlıklarla küçük fikralar yazmışım… Bunları da eklemiş sevgili Fatih Beker! İrdeledim: bu üç yazımı 3 bin 296 sözcük kullanarak yazmışım. On dokuz tam sayfa! Yani; İşin kurnazlığına kaçıp, birkaç fotoğrafla da süsleyerek kitap haline getirebilirim. İnanın, en az 150 kitap sayfasi olur, biraz ilave ile… Şunu demek istiyorum; ‘Neden kitap yazmıyorsun?’ diye bastıranlar var ya, ‘Ben de dolandırıcılar, aldatıcılar, soyguncular’ arasına katılmak istemiyorum da bundan… Zaten bu yazdıklarımı da yarın sorun anımsamam… Aklıma geleni, o an gördüklerimi yaşadıklarımı sizinle paylaşıyorum bu kadar!... *- 1 MİLYAR AVRO KREDİ Yanlış anlaşılmasın diye doğrusunu söyleyeyim; ‘Çin devlet bankalarından Macaristan’a 1 milyar avro kredi’ veriliyor. Hani son zamanlarda ‘otomotiv sektörü’ başta olmak üzeri Çin ile ilişkiler kurmaya çalışıyoruz ya, onlar bildiklerini okumaya devam ediyorlar, bunu anlatmaya çalışıyorum. Macaristan hükümeti Çin bankalarına başvurarak 1 milyar avroluk bir kredi aldı. Çin devlet bankalarından Kalkınma Bankası, İthalat-İhracat Bankası ve Bank of China Limited'in Macaristan branşı arasında yapılan anlaşmaya göre söz konusu kredi, altyapı ve enerji projelerinin geliştirilmesi yolunda finansman sağlayacak. Perde arkasından biraz söz edeyim: Macaristan hafif yollu NATO’ya ve yayılma kararlarına karşı çıkıyor. En büyük destekçisi ise tahmin ettiğiniz gibi Rusya… Bir ara bizimle de iyi ilişkiler kurmak istediler. Aslında soyları bilmen de açıklandı, bizim gibi Türkler… Ama nedense bir türlü resmen kabul etmiyorlar. Rusya, şimdi Çin ile yaptığı özel anlaşmalar gereği onları Yunanistan, Suriye, İran, Irak, Kıbrıs ve son olarak da Macaristan ile Avrupa ve Amerika’ya karşı elinde tutmaya çalışıyor. Bakalım bizim dışişleri bu konuda nasıl bir atağa kalkacak? *-

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BÖYLE BİR ANLAŞMA GÖRÜLMEDİ... DENİZİ YOK ANLAŞMAYA LİMANLAR KONULDU...

OKULUN DUVAR GAZETESİNDE ATATÜRK

NEREDEYSE İÇ ÇAMAŞIRLARINI BİLE ALACAKLAR