NASIL OLUR, AKHİSAR YAĞI , AYVALIK YAĞINDAN PAHALI OLUR? İŞTE YANITI!

YAŞAR EYİCE *- ÜÇ YARIM DAKİKA Gül Tulunay’ın sağlığımızla ilgili gönderdiği ‘uyarı ve bilgilendirme’ yazısını paylaşacağımı söylemiştim. İnsan yaşamında saniyelerin bile önemli olduğu bir zamanda, ‘üç yarım dakika’nın ne kadar önemli olduğunu yazılanı okuyunca anlayacaksınız. Bir doktor şöyle tavsiye veriyor: Geceleri kalkanlar oluyor, hani evi incelemek veya idrar yapmak için. Buraya dikkat edin! Bu konuyla alakalı olarak, her insan, dikkatle ve özenle, ‘Üç Yarım Dakika’yı not almalıdır. Genellikle olur ya: Her zaman ‘sağlıklı görünen bir kişi geceleri vefat etti’ derler. Sık sık insanların bu hikayelerini duyuyoruz: ‘Dün onunla konuşuyordum, ama nedense aniden öldü!’ *- TUVALETE GİTMEDEN ÖNCE Geceleri tuvalete gidildiğinde, sık sık oluyor işte bunun nedeni… ‘Tuvalete gitme!’ demiyoruz. Yataktan hemen kalkar kalkmaz hareket ediyoruz. Hemen duruyoruz ve beynin kan dolaşımı yok oluyor. Neden ‘Üç Yarım Dakika!’ bu kadar önemli? Gecenin ortasında, idrara çıkma arzusu sizi uyandırdığında, EKG deseni değişebilir. Aniden yükselerek beyin anemik olacak ve kan eksikliği için kalp yetmezliğine neden olacaktır. Önlem için ‘Üç Yarım Dakika’ öneriliyor… *- NE YAPMALIYIZ? 1. Uyandığınızda, yarım dakika yatakta kalın. 2. Bir sonraki yarım dakika boyunca yatağa oturun; 3. Bacaklarınızı indirin ve yatağın kenarında da yarım dakika oturun. Bu ‘Üç Yarım Dakika’ sonra, beyniniz artık anemik olmayacak ve kalbiniz zayıflamayacak, bu da düşme ve ani ölüm riskini azaltacaktır. ‘İnsanları çok seviyorum, hiç kimsenin üzülmesini istemiyorum. Bu yüzden bu anlatılanları mutlaka, aileniz, arkadaşlarınız ve sevdiklerinizle paylaşın. Bu durum, yaş ne olursa olsun olabilir.’ diyor Gül Tulunay hanım. Unutmayalım, ‘Genç ya da yaşlı!’ herkesi doğrudan ilgilendiriyor, bu gece yarısı ya da sabaha karşı kalkmalar. *- YATAĞA DÖNÜNCE Belki anımsayan olabilir, değerli okuyucularımızdan Ömer Haluk Narbay da, şu aydınlatmayı yapmıştı: ‘Gece kalktıktan, tuvalete gittikten sonra, yatağa tekrar girdiğinizde mutlaka bir bardak su için. Bu su sizin uykuda kalp krizi geçirmenizi önler. Sakın tuvalete bir daha kalkmamak düşüncesi ile bir bardak suyu içmeyi ihmal etmeyin!’ Ne yapacağız, ne yapacağız= Dostlarımızın verdikleri bilgilere göre, öncelikle yataktan gece yarısı ya da sabaha karşı kalktığımızda öncelikle ‘Üç yarım dakika’ kuralını uygulayacağız. İşimiz bittikten sonra yatağa tekrar girmeden önce ise bir bardak su içeceğiz. Herhalde bu anlatılanlardan kaybedecek bir şeyimiz yok. Bilgiye göre, belki de yakınlarımızı üzmekten, yani kalp krizi geçirmekten kurtulacağız.. *- TANSAŞ MODELİ GELİYOR İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, kentlinin gıda ürünlerini uygun fiyatlarla satın alabilmesi için çalıştıklarını belirterek ‘Yakında eski Tansaş modelini yeniden başlatacağız. Et ve diğer ürünler piyasaya göre daha uygun satılacak. Ancak şunu da bilmek lazım. Esnafı öldürecek uygulama yapamayız’ dedi. Belediyelerin üzerinde ciddi baskıların bulunduğunu, buna rağmen hizmetlerin aksamadan sürmesi adına çalıştıklarını anlatan Tugay, Çeşitli suçlamalara ve iftiralara da maruz kaldıklarını belirtti. ‘Olumsuz algı kampanyaları yürütülüyor. Bizler çalışkan, temiz, namuslu, işini yapmak için sahada mücadele eden insanlarız. Şehirleri, tüm ülkeyi mahvettiler. Bütün bunlarla başa çıkmaya çalışıyoruz. Birbirimize yardımcı olmayı amaçlayan bir tavırla bu yolu yürüyelim. Buna ihtiyacımız var’ diyen İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, özetle şöyle dedi: *- TANZİM SATIŞLAR BAŞLIYOR ‘Tanzim satışları yeniden kurmak için çalışıyoruz. Yakında eski Tansaş modelini yeniden başlatacağız. Et ve diğer ürünler piyasaya göre daha uygun satılacak. Şunu da bilmek lazım; Esnafı öldürecek uygulama yapamayız. Ülkenin ekonomisi esnafla da yürüyen bir şey. Her şeyi biz yapalım dersek bu sürdürülemez. Bizim görevimiz, piyasayı regüle edecek, denge sağlayacak durumda olmak.’ *- BİR BALIK ANLATIMI Bu ‘Balık anlatımını’ çok yıllar önce Konak Belediye Başkanı Süha Baykal’dan duymuştum. Tansas’ın üç dört kurucusundan biri olan Kaya Çelikkanat gibi balık avlamaktan çok balık yemeyi tercih eden Süha Baykal, bir da bana ‘Hangi balık hangi mevsimde yenir!’ diye, fotoğraflarla süslenmiş bir yazı vermişti. Halbuki ben ‘İzmir Köfte’ hastasıyım. Bir gün önceki Başkanlardan Aziz Kocaoğlu’nun İzmir’in ünlü balıkçılarından birinde verdiği öğle yemeğine davetli idim. Herkes garsona ‘Balık’ siparişi verirken, ben ‘İzmir Köfte var mı?’ diye sormuştum. Yani o kadar çok sever ve tercih ederim. Şimdi ‘Balık’ konusuna dönelim… *- YEDİKÇE BÜYÜYOR ‘Onun adı; Pomatomus Saltatrix. Karadeniz'de çıkar, yumurtadan. Ağaç yaşken eğilir misali daha 3 cm. boyundayken bile ilaryaları kovalayacak cesarettedir. Büyür, o yağlı güzel Karadeniz hamsisini yemeye başlar, hem de daha Defne Yaprağı iken. Samsun, Sinop, Kastamonu derken Zonguldak, Düzce geçilir birde bakmışsın ki bizim ufaklık delikanlı bir çinekop olmuş. Heyecanla beklediği memleketine, İstanbul Boğazı'na girer çinekoplar. Bu sefer boğazın en lezzetlisi istavritlerine göz koyar, doyurur kendini iyice boy atar, olur yağlı bir Sarıkanat. *- BOĞAZ’DAKİ BALIKÇILAR BİLİR Artık tam bir predatördür, kendi cinsi dahil uçan, kaçan her balığı jiletten keskin dişleri, çeliği kesen güçlü çenesiyle tek darbede parçalar. Bu hırçınlık ve beslenme alışkanlığı bizimkine yarar, boğazda akıntılarda yüze yüze iyice parlayan belirginleşen pullarıyla endamı güzel, kendisi güzel bir Lüfer olur. Artık babayiğittir, gören balıklar aman diler yüzüşünden, Gecelerin adamıdır gafil avlar koca koca kefalleri, zarganaları. Boğaz dar gelir Marmara'da eser geçer Kofana olur. *- BÜYÜDÜKÇE İSMİ DEĞİŞİYOR Çanakkale'yi geçer bir selam çakar Seddülbahir'e, çıkar Ege'ye... Balık çiftliklerinde bekçilik yapmaya başlar, kaçanı affetmez ispendekleri, lidakileri çekirdek gibi yer, öyle olunca ona Sırtıkara derler... Öyle bir balıktır ki; Doğumundan, ölümüne neredeyse her santim büyümesinde ismi değişir. Defne yaprağı, Çinekoppalazı, Çinekop, Kabaçinekop, Sarıkanat, Lüfer, KabaLüfer, Kofana, Sırtıkara... Her boyda ismi değişse de değişmeyen tek şey, kaderidir. Bu bizim balığımız, ve artık yok olmakla yüz yüze. Bugün Bu balığı yaşatmak, öldürmekten çok daha kıymetli... Av limitlerine riayet edin, balığı yaşatın, keyfini yaşayın... ‘ Acaba bu yazdıklarımı duyan var mı? Yani son satırını… Sanmıyorum, çünkü herkes günlük üç beş kuruşluk menfaat peşinde da ondan… *- NE ORAN VAR, NE ORANTI Şimdi de size Akhisarlı zeytinci Mustafa Alhat’ın, piyasa ile ilgili bir değerlendirmesini, ters açıdan, nakledeyim..B Yazdığı, bir zamanlar Türkiye’nin en büyük üretici kooperatiflerinden biri olan TARİŞ ile ilgili… Şimdi TARİŞ’in bir adı kaldı, Marmara Birlik gibi debelenip duruyor. Umarım beklentiler yine eskisi gibi olur Yani hem üreticinin hem de tüketicinin keyfi yerine gelir. Bakalım şimdi Mustafa Alhat ‘Ters köşede’ ne diyor? “Herkes TARİŞ’in fiyatını bekliyordu. Bekleyenlerin büyük çoğunluğu kooperatif üyesi bile değil yada ürün teslim etmemiş kişiler. Ama alışkanlık işte ila TARİŞ Fiyatı duyacak. Çünkü o fiyatı göstererek, ya diğer tüccarları darlayacak, ya da beyaz teneke satarken müşterisine referans gösterecek. Neyse sonunda açıklandı. *- KİMİNE GÖRE Kimime göre dağ fare doğurdu kimi memnun oldu. Marmarabirlik fiyat açıkladığında geçen sene ile aynı diye çok feveran edilmişti. TARİŞ yüzde otuz altında açıkladı, bakalım aynı tayfa ne diyecek? Memnun olanlarda var yazışma platformlarında görüyorum. Ta hazirandan beri, ‘şöyle düşecek, böyle düşecek!’, ‘şu fiyat olacak bu fiyat olacak!’ diye öyle manüplasyonlar yapıldı k,i bu rakamlar sıtmaya razı olmak gibi geldi sanırım. Açıklanan fiyatlar az mı çok mu? ‘Erken açıkladı, geç kaldı!’ ya da ‘peşin ödedi, geç ödedi!’ Bunlar bana göre kooperatif ile ortakları arasındaki bir durum ve ben dahil ortak olmayanların yorum yapması fuzulidir. *- OLUR MU? Ama satır arasında bir detay var ki, beni eski günlere götürdü. ‘Zeytindostu derneğini’ yeni kurduğumuz zamanlarda bir yazışma grubumuz vardı. Şimdi aramız iyi, ama o günlerde ters düştüğümüz bir arkadaş: ‘Nasıl olur da Akhisar yağı Ayvalık’tan pahalı olur?’ diye bir yazı yazmıştı. Alhatoğlu’nun müstahsilden alış fiyatının diğer tüccarların Ayvalık’tan aldığı fiyattan yukarıda olmasına kızıyordu. Sonradan anladık ki, o yıl ‘zeytin sineği hasarı’ nedeniyle Ayvalık’ta yağlar yüksek asitli iken, bizde (Akhisar’da) yağlar, bu yıl olduğu gibi hep 0,3 çıktığı için, doğal olarak alış fiyatı Akhisar’da daha yüksekti. O günden bu güne çok şey değişti bi TARİŞ değişemedi. *- MADALYALAR BOĞAZA KÖPRÜ OLUR Ülkenin her yerinden zeytinyağcılar dünya çapında madalyalar aldı kalitesini cümle aleme ispat etti. Ama TARİŞ’in gözünde körfez ve ‘diğerleri’ algısı bitmedi. TARİŞ’in fiyat listesine bakınca aynı asit yağlarda yine körfeze daha yüksek ‘DİĞER’ dediği yerlere daha düşük verdiğini gördüm ama takıldığım ağrıma giden bu devirde bile hala olur mu dediğim şey biraz önceki anımdaki durumun aynısı. Buna ‘DİĞER’ denilerek dışlanmış ortaklar tepki gösterir göstermez ben karışmam. Ama körfezin 2 asit yağına bile 175 verip ‘ÖTEKİ’ nin 0,3 yağına 165 görünce kusura bakmayın ama ağzımdan başlıktaki meşhur film repliği döküldü ister istemez.” Ben de şunu ilave edeyim; Mustafa Alhat’tan başka belki bir iki zeytin üreticisi böyle ‘Ters köşe’den yatırır ‘Ben uzmanım’ diyenleri… İşte piyasayı elinde tutanların tutarsız tarafları… Ne diyeyim? Bilerek yapanlara da, bilmeden koltuklarda oturanlara da aslında şu söylenebilir? ‘Yazıklar olsun!’ *-

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BAŞIMIZ SAĞ OLSUN! ACIM BÜYÜK! BOLU'DAKİ OTEL YANGININDA 66 İNSANIMIZI KAYBETTİK

KİTAPLARIN ANLATAMADIĞINI ANLATIYOR