Kayıtlar

Haziran, 2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

ÇÜRÜK ADAM HER YERDE OLUYOR, TEPEDE BİLE...

Resim
YAŞAR EYİCE *- AHLAK SIFIR! Yine her an hepimizin karşılaştığı can sıkıcı bir bilgiyi daha doğrusu Türkiye gerçeğini paylaşayım, Antalya’da mesleğini sürdüren İzmirli Gazeteci Fahrettin Keskin’den! Fahrettin Keskin şöyle diyor: ‘Antalya’da en düşük otomobil yıkama 400 lira olmuş! İki hafta önce 200 lira idi. Sordum cevap yok! Asgari ücret aynı, elektrik ve suya zam gelmemiş. Kira aynı kira! Ahlak sıfır!’ Yalnız Antalya mı? Her yerde, hatta köylerimizde bile bu böyle…. Sevgili Fahrettin; Sizin oralarda, bir partili özel bir hastanede vefat etmiş. Sizin seçtikleriniz, en yetkililerle tartışıyorlar; ‘Kabahat hastanede mi, doktorlarda mı, yoksa Ahmet Mehmet’te mi?’, diye… Memleket meseleleri bu kadar önemli konularda konuşuluyor, yoksa esnaf ‘200 liracık kazık atıyormuş!’ önemli mi? Düşünsene, İzmir ve Ege’den otobüslerle Ankara’da seslerini duyurmaya giden emeklilerimiz Sivrisihisar’da ihtiyaç molası verildiğinde 15’er liraya içtikleri bir kağıt bardak çaya, dönüşte, 24 saat dolmadan, b

ARAPLARIN KEŞFEDEMEDİĞİ GÜZELLİKLER DE VAR

Resim
YAŞAR EYİCE *- EKMEĞİ ZOR ALDI! Bu güzel yaz gününü Adalar halkına göre rezil edenler de olmuş. Aşkın Yeşilköy ile ‘Günaydın!’ diye selamlaşırken, ‘Araplar adayı sanki bastı! Motorlarla akın akın Arap getiriyorlar!’ haberini yetiştirdi. İstanbul’un ama İstanbulluların nedense ömürlerinde belki bir kez gidip gördükleri, yararlanabilmeye çalıştıkları, şehir hatlarının da şimdi kış aylarında bile sefer düzenlediği adalardan söz ediyorum. İzmirli gazeteciler Muzaffer Tezel ile Sözcü’nün o günlerdeki sorumlu yazı işleri müdürü yine İzmirli Enver Kaya sıradan tüm adaları gezmiştik. Yine bindiğimiz motor ve İstanbul şehir Hatları vapurlarında Arap, az da olsa İranlı arasında neredeyse ezilecektik. Rağbet aynen Urla, Çeşme, Ayvalık, Bodrum, Marmaris ve Antalya gibi idi. Ama buraları da kim oldukları belli olmayan, çoğunluğu genç erkek Suriyeli ile Iraklı sözde sığınmacılar işgal edecek gibi iğne atsan yere düşmeyecek şekilde doldurmuşlar. Plajlar otel gibi! Bazı Arap severler, sözde insancıl

REKLAM KADAR İCRAAT DA OLABİLSE

Resim
Yani Doktor Rıza’nın adı böyle hep ölüm ilanlarında adı geçiyordu, bunu anımsattım doktor arkadaşıma o da yanıt olarak gülmüştü? Artık yediklerimiz göz zevkimizi okşuyor ama sokak lezzetlerinin bile onda biri yok! Yemek yarışlarında bile görmüyor musunuz? Şefler, ‘Tabağı süsle!’ diyorlar… Geleneksel tatlar da kalmadı… Fiyatlar ise tavan yapıyor! *- AKIL İŞTE! Hiç unutmuyorum; Aynı zamanda belediye meclis üyesi bir fırıncılar odası başkanı zamanın büyükşehir belediye başkanına, ‘Başkanım geçinemiyoruz!’ diyerek, sohbet arasında zam isteklerini anlatıyordu. Ben de yanlarındaydım… Hatta bu konuyu önceki zamanlarda isim ve mekan vererek yazmıştım. Başkan ‘Olmaz!’ dedi ama yol gösterdi: ‘Değişik isimlerle yeni ürünler çıkarın, vitrinlerinize raflarınıza koyun, kazancınızı katlayın!’ O güne kadar fırınlarda bir iki çeşit ekmek biliyorduk. Ve ekmek çeşitlerinden tutun da, bin bir çeşit unlu mamüller yaşamımızda yer almaya başladı. Ama fırıncıların bu atağı, bu kez pastanelerle aralarını aç

SEVGİNİN YÜREĞE VE KIYMET BİLENE İHTİYACI OLUR

Resim
YAŞAR EYİCE *- ALAYLI ALAYLI GÜLMÜŞTÜ! Kaynağım Behzat Cambazoğlu… Yani yeğenim! Peter Tompkins/Christopher Bird’in 1970’li yıllarda yayımlanan ‘Bitkilerin Gizli Yaşamı!’ isimli kitaplarından alıntı yapmış Benim gibi sizin de ilginizi çekeceğini umuyorum: ‘1966 yılında, Amerika’nın tanınmış yalan makinesi uzmanı Cleve Backster, güvenlik görevlilerine poligraf aygıtının kullanımı eğitimini verdiği okulunda uykusuz bir gece daha geçirdi. Sonra, ‘sırf eğlence olsun!’ diye, ‘yalan makinesinin elektrotlarını’ kocaman yapraklı tropikal bitkisinin üzerine yerleştirdi. ‘Yalan makinesi’, çeşitli korku, sevinç, şaşkınlık gibi durumların elektriksel değişimlerini ölçtüğüne göre, ‘belki bitki de, su dökünce seviniyordur?’ diye alaylı alaylı güldü. *- BİTKİ DÜŞÜNCELERİ OKUMUŞTU! Bitkiyi suladığında galvanometre zikzaklar çizerek aşağı doğru indi. Oysa yukarı doğru bir hareket bekliyordu Backster. Yaprağını sıcak kahveye soktuğunda da beklediği tepkiyi görmedi. Sonunda kibriti alıp bitkiyi

SEVMEK GÜVENMEKTİR, BULABİLİRSENİZ!

Resim
YAŞAR EYİCE *- ALMANYA’DAKİ AVANTACILAR NE DÜŞÜNÜYOR? Her kafadan bir ses çıkıyor… Ben de şöyle diyorum: ‘Maça galibiyet için çıkılır, fark yememek için değil! Futbolda galibiyet gol atmakla olur, bunun için de pozisyonu bulunca vuracak, tabiriyle çakacaksın!’ Suçlu çok… En güzel yorumu Halil Vural’da okudum: ‘Ülkenin özeti gibi bir maç oldu!’ diyor Halil ve anlatıyor: ‘Montella; Beceriksiz yönetim! Kadro: Adam kayırma, beceriksiz atama! 2. Gol: Sözde yakın çalışması gereken kurumlar arasındaki iletişimsizlik! Çalhanoğlu: Kendi ülkesinde işe yarayıp, TR’de boş boş gezip saçmalayan Alamancı! Arda; Takımın en zekisinin erken yaşta ülkeden kaçıp kurtulması! Biz; Ortada bir b.k yokken, Gürcistan maçındaki yerel seçim sonucuyla Portekiz maçındaki genel seçim için salak gibi heyecanlanan seküler kesim! Sahaya atlayan taraftarlar: Başıboş köpek sorunu!...’ *- ‘MUKADDiME’ İbn-i Haldun (1332-1406) bakın ne demiş? ‘Devletlerin kuruluşunda vergiler düşük, gelirler yüksek olur. Yıkılışlarında

EMEKLİNİN BEŞ LİRASINA GÖZ DİKİP, HÜPLETEN VİCDANSIZ ESNAF

Resim
YAŞAR EYİCE *- VİCDANSIZI UNUTAMIYORUM Ben haberci meslektaşımın yalancısıyım…. Videoyu izledim ve etkilendim… Kaç zamandır, Sivrihisar’da hak aramak için Başkent Ankara’ya giden İzmirli, Egeli emeklilerin beşer liralarını hüpleten namussuz esnafın etkisi altındayım… Düşünün onlarca otobüsten inen emeklilere Ankara’ya mitinge gidişte 15 liradan kağıt bardaklarda satılan çayın fiyatı, 24 saat dolmadan aynı yerde 20 liraya çıkarılıyor. Böylece ‘Ben geçinemiyorum!’ diyen emekli hakkını ararken, bir ahlaksız esnaf tarafından soyuluyor, ceplerinden beşer liraları daha götürülüyor. Haram olsun, zıkkım olsun inşallah böylelerine… Ama şöyleleri de var: Bu kez örnek Manisa’dan… ‘Ahilik kültürünün son temsilcilerinden birini tanıtmak istiyorum size; Aşçı Mehmet...’ diyor haberci, yani gazeteci… Önce, hani sahte gustolar var ya, yiyip içip hesap ödemeyen, ama karşılığında milyonlarca insanın kandırılmasını sağlayan sahtekar televizyoncular… ‘Acaba bunlardan mı?’ diye düşündüm… Hep söylüyor ve y

SURİYELİ İŞVEREN, ARTIK TÜRK İŞÇİ DE ÇALIŞTIRMIYOR

Resim
YAŞAR EYİCE *- DELİLİK BU! Öncel Hanım, yıllarca birlikte çalıştığım, çalışkan, dürüst ve insancıl bir arkadaşım. Aslında Bornova’da ailesi dahil çocukluğundan bu yana tanırım. Sosyal Medyada dolaşıp, bir süre önce gördüğüm ve dikkatimi çeken A. Buğra Tokmakoğlu’nun bilgilendirici mesajını ararken Öncel’in notunu tesadüfen gördüm. Önemli gezginlerimizden biri olan Buğra Tokmakoğlu, yeni ve önemli destinasyonlardan söz ediyordu aynen Enver Kaya’nın önceden belirttiği gibi. Şimdi Gezgin bir tarihçinin seyahat defterini ‘Yaz armağanı’ olarak okuyorum. Söylediği şu: ‘Türkiye’nin güzel tabiatını, zengin kültürel yapısını, adım başındaki ilginçliklerini tanıyan ve seven bir gençliğin buradan kopması pek mümkün değildir. Hatta göçün kendisi bile bu yüzden geçici olabilir!’ Ama içimizde şöyleleri de var! Az önce, THY Opet’te önemli bir görevde bulunan bir vatan haini, Atatürk ve Kadın düşmanı biri ile ilgili yazılanları okumuş, sinirim iyice bozulmuştu. Nasıl oluyor da, açık ve seçik yazılar

ASLA OLMAZ! SAKIN İNANMAYIN....

Resim
YAŞAR EYİCE *- İKİSİNİN DE GARANTİSİ YOK! Sanıyorum Denizli’de Eren Güneş söylemişti; ‘Dünya’nın en meşhur iki cümlesi şunlar: I Love you! ve, Made in China!’ Yalnız Eren Güneş’in belirttiği gibi değil, hepimiz için sonuç ve gerçek şu: ‘İkisinin de garantisi yok!’ Arada yazıyorum, özellikle ‘Seni seviyorum!’ sözüne sakın inanmayın ve kanmayın diye… Ama biz Türkler, ‘Aşkın gözü kördür!’ dediğimiz için her güzel söze inanır ve kandırılırız… Aynen Albatroslar gibi… Deniz mevsimi başladığı için aklıma bu albatroslar geldi. 8 yaşındaki Poyraz Ata Başev bana bu kuş türünü öğretmişti. Albatros, yıllarca yere konmadan yaşayabilen en büyük kuştur. Üremek için karaya gelmeden önce yaşamlarının ilk 6 yılını okyanus üzerinde uçarak geçirirler. Tek bir yolculukta 10 bin milden fazla yol kat etme ve 46 günde dünyanın çevresini turlama kapasitesine sahiptir. Hala doğal bir laboratuar olan Galapagos Adaları'ndaki Albatros versiyonu, binlerce yıldır doğal bir düşmanı olmadığı için adaya çıkan bil

SURİYELİ SIĞINMACI GERÇEĞİ GAZİANTEP'DE DİLE GETİRİLDİ

Resim
YAŞAR EYİCE *- DÜŞÜNME ÖZELLİĞİMİZİ KAYBETMEDİK Çoluk çocuk belki de ayda yılda ilk kez lokantaya gittiniz. Sizi en fazla düşündürenlerden biri gelecek hesap kadar, verilecek ‘bahşiş!’ Bu arada belirteyim, en fazla bahşişi ödeyenler de mutlaka lüks sınıfına giren restoran ya da kafelere ilk kez, ya da çok ender gidenler oluyor. Bu istatistikler olarak doğru… Cebinizde para varsa yürüyüşünüz de değişir, bir mekâna girişiniz de… Yoksa; ‘Aman kimseye görünmeden işimi göreyim, evime döneyim!’ dersiniz. Çünkü hiç ama hiç kimse restoran, lokanta veye kafede kendisine ne kadar bir ödeme çıkacağını bilmiyor, kestiremiyor. Sizi uyarayım: Uyanık yöneticiler, yani lokanta sahipleri şimdi ‘Hizmet bedeli!’ adı altında faturalara ek yükleme yapıyor. Yüzde 10’dan başlıyor, bu… Bilmeyen, ayrıca ek ödeme de yapıyor ‘Bahşiş!’ diye, çünkü bizlerde ‘utanma!’ hissi öne çıkar böyle durumlarda… Aslında bu ‘hizmet bedeli!’ çalışanın aleyhine, patronun lehine ilerki yıllarda. Çalışan ‘Yıllarımı verdim, nered

EMEKLİNİN BEŞ LİRASI DA ÜÇKAĞITÇI ESNAFA

Resim
YAŞAR EYİCE *- ESNAFIMIZIN YANINDAYIZ! Nevzat Kaya kısa ve öz yazmış: ‘Yunan adalarında 6 kişilik açık büfe masa 3 bin 500 lira, Türkiye’de 35 bin lira!’ Rekortmen atletlerimizden Nüvit Belevi de yine kısa ve öz bir yorum yapmış: ‘Dosdoğru söyledik mi, tepki gösteriyorlar! Şapkayı önümüze koymalıyız!’ Ya belediye başkanlarımız, yöneticilerimiz ne diyorlar? ‘Esnafımızın yanındayız!’ Ben de ‘nereye elimizi atsak, elimizde kalıyor!’ diyorum… Enver Kaya’nın dediği gibi; ‘Aynı ürün, aynı fiyat olmalı!’ Daha dün örneğini verdim: ‘Bir gün önce İzmir kordonunda bin 250 lira adisyona yazılan içki, bir gün sonra Çeşme’deki balıkçıda 2 bin 750 lira olur mu?’ demiştim… Hepsi ispatlı… İnanır mısınız, İstanbul’da yan yana dizili adalardaki lokantalarda bile fiyatlar birbirini tutmuyor… Kim ne tutturursa!.. Desenize ‘Emekli torunlarına Bayram harçlığı veremedi!’, ‘Ücretsiz şehiriçi ulaşımlardan yararlanan babalar, çocuklarına dondurma bile yediremedi!’ diye… Şimdi birçok kişi, ‘Ohh olsun!’ bile diy

AVANTACILAR VE SÜLÜKLER REKORU YİNE BİZDE

Resim
YAŞAR EYİCE *- KİM BU AVANTACILAR Koltuklar ballı mıdır, tutkallı mıdır, nedir? Kimse bırakmak istemiyor… Özellikle Futbol Federasyonu başkanlığından söz etmek istiyorum, bir iki örnekle! Bir kişi bile ‘Kal!’ demedi ama adam yüzsüz müdür, nedir? Ama çok uyanık olduğu, yüzde 85 insanımızın kurban bile kesemediği bir dönemde, Türkiye’nin belki de dünyanın en zenginlerinden biri… Ama elini cebine hiç atmayanlardan… Koltuk nasıl korunur bunu da iyi biliyor… Senin, benim, hepimizin parasıyla koltuğunu korumaya devam ediyor. İşte güncel bilgi… Hepimiz ilk defa kupaya katılma hakkını elde eden Gürcüstan’ı 3-1 yendik. Neredeyse milli bayram ilan edilecek… Allah’tan uzatmada adamların şutu üst direkten döndü beraberliği kurtardık, Allah’tan kalecileri de bizim sahamıza geldi ve sayesinde farkı ikiye çıkarıp 3-1 galip geldik. Portekiz yenilsin diye dua ettim, hiç olmazsa berabere kalsınlar dedim, ama mağlubiyetten galibiyete yükselmeyi bildiler. Dualarım kabul olmadı… Zaten bazı başarılar dua