SEVGİNİN YÜREĞE VE KIYMET BİLENE İHTİYACI OLUR
YAŞAR EYİCE
*- ALAYLI ALAYLI GÜLMÜŞTÜ!
Kaynağım Behzat Cambazoğlu…
Yani yeğenim!
Peter Tompkins/Christopher Bird’in 1970’li yıllarda yayımlanan ‘Bitkilerin Gizli Yaşamı!’ isimli kitaplarından alıntı yapmış
Benim gibi sizin de ilginizi çekeceğini umuyorum:
‘1966 yılında, Amerika’nın tanınmış yalan makinesi uzmanı Cleve Backster, güvenlik görevlilerine poligraf aygıtının kullanımı eğitimini verdiği okulunda uykusuz bir gece daha geçirdi.
Sonra, ‘sırf eğlence olsun!’ diye, ‘yalan makinesinin elektrotlarını’ kocaman yapraklı tropikal bitkisinin üzerine yerleştirdi.
‘Yalan makinesi’, çeşitli korku, sevinç, şaşkınlık gibi durumların elektriksel değişimlerini ölçtüğüne göre, ‘belki bitki de, su dökünce seviniyordur?’ diye alaylı alaylı güldü.
*- BİTKİ DÜŞÜNCELERİ OKUMUŞTU!
Bitkiyi suladığında galvanometre zikzaklar çizerek aşağı doğru indi.
Oysa yukarı doğru bir hareket bekliyordu Backster.
Yaprağını sıcak kahveye soktuğunda da beklediği tepkiyi görmedi.
Sonunda kibriti alıp bitkiyi yakmayı düşündüğünde her şey değişti.
Bitki çılgınca Galvanometrenin ibresini tavan yaptırdı.
İnanamadı Backster.
‘Nasıl yani?’ dedi, kendi kendine,
‘Bitki düşüncelerimi mi okumuştu?’
*- ‘SEVİNÇ, ÜZÜNTÜ ve ACIYI DUYUYORLAR!
İnsanlık tarihinin önünde yeni bir dünya açılıyordu artık.
Deneyler deneyleri kovaladı.
Bitkilerin sadece düşünceleri okumakla kalmayıp çevrelerindeki her şeyi hissettikleri de çıktı ortaya.
Kaynar suya atılan ‘karideslerin ölümlerini’, eline iğne battığında ‘duyulan acıyı’ da hissediyordu bitkiler!
Hatta kilometrelerce ötede olunsa bile ‘yaşanan sevinç’ ve ‘üzüntüleri’ de hissediyordu.
Hatta, ‘korkudan baygınlık bile geçiriyordu!’
*- KORKUDAN BAYILDILAR
Bir gün şehir dışından gelen bir botanikçi bayan içeri girdiğinde bütün bitkiler sessizleşti.
Hiç birinden tepki gelmiyordu.
Sanki hepsi birden sessizliğe bürünmüştü.
Taaa ki o bayan havaalanından uçağa binip gittikten 45 dakika sonra yeniden tepki vermeye başladılar.
Bayan Botanikçinin bitkileri kurutup, ölçümler yaptığını öğrendiği zaman anladı Backster, bayanı görünce ‘bitkilerin korkudan bayıldıklarını.,.’
*- YALANI BİLMİYORLAR
Bir deney tasarladı.
6 yardımcısına aynı gece aynı saatlerde yapmak üzere farklı görevler verdi.
Görevlerden biri gece yarısı gelip laboratuvardaki bitkilerden birini söküp parçalamaktı.
Ertesi gün o gece bitkiyi parçalayan yardımcı içeri girdiğinde bütün bitkiler çılgınlar gibi haykırmaya başladı galvanometrelerin ibrelerinin tavan yapmasını böyle adlandırıyor Backster.
Bu deneyden anlaşıldı ki bitkiler sadece hissetmiyor, aynı zamanda hafızaları da var.
Ve Amerika’da bazı adlî vakalarda bitkilerin şahitliğine başvurulmaya başlandı.
Bitkiler asla yanlış sonuç vermiyordu, çünkü ‘yalan nedir?’ bilmiyorlardı.
*- PAYLAŞMAYI DA BİLİYORLAR
Bu çalışmalar makale olarak yayınlanmaya başlayınca dünyanın dört bir yanından bilim adamları konu üzerinde çalışmalara başladılar.
Sonuçlar akıl almaz.
Koparılmış bir yaprak, kendisine güzel sözler söylenmesi durumunda normal yapraktan aylarca daha uzun süre canlı kalabiliyor.
120 km mesafedeki bir acıyı, sevinci hissedebiliyor.
İnsanların düşüncelerini okuyabiliyor, kötülük yapanları hafızasına kaydedebiliyor.
Aynı zamanda bu bilgileri diğer bitkilerle de paylaşıyor.
Kendisine kötü davranılan bitki üzüntüsünden intihar bile ediyor.
Yanındaki bitkinin susuz kalması durumunda kendi suyunu onunla paylaşıyor.
*- FİLMİN ESİN KAYNAĞI
Bitkiler, bütün canlılarla iletişim kurma konusunda bizim hayallerimizin ötesinde bir hassasiyete sahip.
Herbiri doğanın bir parçası.
Belki bir gün onları daha iyi anlama imkânımız olursa, bize tarihin bütün yaşanmışlıklarını bile anlatabilirler.
Avatar filminin esin kaynağı da bu çalışmalar ve elde edilen sonuçları.
Bilelim ki dünyanın herhangi bir yerinde bir bitkiye kötü davranılırsa, bütün bitkiler bunu hissediyor.
*- BANA GÖBEK ATTIRIN
Hani ‘Kirazlı Kaz Dağı değil!’ diyorlar ya, emin olun Kirazlı’da kesilen bir ağacın acısını sadece Kaz Dağlarında değil, Munzur’daki, Kuzey Ormanlarındaki, Salda’daki, Toroslardaki ağaçlar da hissediyor.
Bir gün biz de hissedeceğiz...
Ama şu günlerde sadık dostlarımız kedi ve köpeklerle ilgileniyoruz.
Uyutulmalarını, yani göz göre göre öldürülme kararlarının uygulanmaması için çabalıyoruz.
Yanan ormanlarımızda sadece canlıları düşünüyoruz..
Ama bitki örtüsünün de canlı olduğundan hala haberdar değiliz!
Çünkü bizde, araştırma yok!
En az 15 yıl geçti.
ASUS Bilgisayarlarının ceosunun (En üst yönetici) yolu İzmir’e düşmüştü.
Birlikte yemeğe davetliydim.
Şu soruyu sormuştum:
‘Siz de kaç kişi çalışıyor?’
O zamanlar 11 bin kişi çalışıyormuş…
Bini fabrikada, teknik ve idari işlerde…
Geri kalan 10 bin personel ise AR-GE’de!
Yani araştırma, geliştirmede….
Bir mühendis ya da teknik adam bir yenilik bulsa bu yönetim için büyük olaydı…
Adamlar neden ilerliyor?
İşte bundan…
Bana bir buluş ya da araştırmadan söz edin göbek atayım…
Liyakatsız yöneticiler ve işe yaramazlar bu kadar işte…
Sevginin ne bir bedene ihtiyacı vardır, ne de bir nedene!
Sevginin bir yüreğe ihtiyacı vardır, bir de kıymet bilene!...
Ama insanda, ama bitkide, ama kedi köpekte, hayvanda…
Canda ve canlılarda canlar, bu böyle biline...
*-
Yorumlar
Yorum Gönder