SURİYELİ SIĞINMACI GERÇEĞİ GAZİANTEP'DE DİLE GETİRİLDİ

YAŞAR EYİCE *- DÜŞÜNME ÖZELLİĞİMİZİ KAYBETMEDİK Çoluk çocuk belki de ayda yılda ilk kez lokantaya gittiniz. Sizi en fazla düşündürenlerden biri gelecek hesap kadar, verilecek ‘bahşiş!’ Bu arada belirteyim, en fazla bahşişi ödeyenler de mutlaka lüks sınıfına giren restoran ya da kafelere ilk kez, ya da çok ender gidenler oluyor. Bu istatistikler olarak doğru… Cebinizde para varsa yürüyüşünüz de değişir, bir mekâna girişiniz de… Yoksa; ‘Aman kimseye görünmeden işimi göreyim, evime döneyim!’ dersiniz. Çünkü hiç ama hiç kimse restoran, lokanta veye kafede kendisine ne kadar bir ödeme çıkacağını bilmiyor, kestiremiyor. Sizi uyarayım: Uyanık yöneticiler, yani lokanta sahipleri şimdi ‘Hizmet bedeli!’ adı altında faturalara ek yükleme yapıyor. Yüzde 10’dan başlıyor, bu… Bilmeyen, ayrıca ek ödeme de yapıyor ‘Bahşiş!’ diye, çünkü bizlerde ‘utanma!’ hissi öne çıkar böyle durumlarda… Aslında bu ‘hizmet bedeli!’ çalışanın aleyhine, patronun lehine ilerki yıllarda. Çalışan ‘Yıllarımı verdim, nerede benim hakkım?’ diyerek sözde sendikalarına da başvursa, yasal olarak haklarını aldığı öne sürülerek ‘Yar saçların lülü lüle, sana güle güle!’ diyorlar… Geçenlerde yazdım: Emeklinin cebinden beşer liralarını alan sözde hizmet sektörünün durumunu… Bunlarda ne vicdan var, ne insanlık ne de meslek ahlakı! Biz de ‘Yazık!’ diyoruz bu tiplere… Ama büyükler ne demişler? ‘Düşene bir tekme de sen at!’ İşte insanları zaaflarından ya da boşluklarından yararlanarak kandırarak zengin olmaya çalışanlar ama foyaları ortaya çıkanlar için söylenmiş örnek bir söz… Kandırmaca, aldatmaca almış başını yürüyor… Bunu şimdi plajlarda, sahil kasabalarında mı görüyoruz sadece! Hayır! Plajları kimlerin işgal ettiklerini internette ve sosyal medyada dolaşan videolarda, belki de kahrolarak görüyoruz. Peki kentlerimizde durum nasıl? İşte bir örnek? *- GAZİANTEP’TE 41 SİVİL TOPLUM ÖRGÜTÜ Gaziantep Kulübü Alleben toplantıları kapsamında, Mesleki Odalar ve Dernek Başkanları ile yapılan ‘Şehrimizde değişen Nüfus Yapısı ve Etkileri’ başlıklı toplantılarda Geçici Koruma Altındaki Suriyeliler konusu detaylı olarak değerlendirildi ve aşağıdaki tespitler yapıldı. ‘Suriye’de baş gösteren iç karışıklıklardan sonra ilk gelişlerin başladığı Nisan 2011 tarihinden bu yana açık kapı politikasının uygulanması ile ülkemize düzensiz ve kontrolsüz olarak gelen Suriyelilerin zaman içinde kadim şehrimizin eşsiz tarihi ve kültürel değerlerine, sosyal ve iş hayatına olumsuz etkilerine tanık olmaktayız. Suriyelilerle ‘Geçici Koruma Rejimi’ kapsamında geçici sığınmacı olarak 13 yıldan beri birlikte yaşamakta, yaşamsal her şeyi paylaşmaktayız. Bu insan olmanın gereği gönüllü ve isteyerek yaptığımız bir davranıştır. Geçici koruma rejimi; uluslararası standartlara uygun olarak ortaya konmuş bir düzenleme olup ülkeye giriş yapan ani ve kalabalık mülteci hareketlerinde yapılması gerekenleri içermektedir. Bu kapsamda Suriyelilere sınırsız kalış ve kendi istekleri dışında zorla göndermemeyi, acil insani ihtiyaçlarının karşılanması ile oluşturulan kamplarda barınma, iaşe, sağlık, güvenlik gibi temel ihtiyaçlarının karşılanması amaçlanmaktadır. *- BAŞ EDİLEMEZ SORUNLAR! Kısa bir zamanda milyonlarca sığınmacının ülkemize gelmesi, bu konuda yasalarımızın ve uluslararası benimsenmiş kuralların göz ardı edilerek, palyatif uygulamalarla bugüne gelinmiş olması, baş edilemez sorunlarla karşı karşıya kalmamıza neden olmuştur. Geçici koruma statüsünde olmalarına rağmen çok sayıda uluslararası vakıf, dernek vb. kuruluşlar sığınmacıların ülkemize entegre olmaları için çalışmalarına devam etmektedir; Sığınmacıların istihdamı şartı ile işletmelere hibe, kredi ve makine destekleri verilmekte, Dünya bankası kredileri bir kısmı Suriyelilerin istihdamı için kullanılması şartıyla verilmekte, Suriyeli STK’lar uluslararası kuruluşlar tarafından fonlanmaya devam edilmektedir. Yardım amacıyla şehrimize gelen çok sayıda yabancı kaynaklı kuruluşun yardım faaliyetleri yanında, farklı bazı çalışmalar yaptıklarının da endişesini taşımaktayız. *- TÜRKÇE BİLMEDEN AVUKAT OLUYOR! Suriyeli öğrencilere üniversitelerimizde özel kontenjanlar açılmakta hem girişte hem de öğrenim süresince kolaylıklar sağlanmaktadır. Fakültelerimizden mezun olmuş Suriyeliler ise bambaşka bir sorun oluşturmaktadır. Hukuk Fakültesini bitirip avukat olmuş, T.C. vatandaşı olmuş, Baroya kabul edilmiş, avukatlık ofisi açmış ama Türkçe bilmeyen Suriyeli avukatlarımız mevcuttur. Türkçe bilmeden Türkiye’deki bir hukuk fakültesinden mezun olunabilmesi oldukça düşündürücüdür. Üniversitelerimizden mezun olan Suriyeliler Meslek Odalarımıza kayıt olarak mesleki faaliyette bulunabilmektedirler. Suriyeliler iş hayatında müteşebbis ve iş gücü olarak yer almaktadırlar; *- RESMİ VE GAYRİ RESMİ SURİYE FİRMALARI 2023 yılı itibari ile Gaziantep’te ticaret ve üretim sektörlerinde faaliyet gösteren 5000’nin üzerinde Suriyeli firma bulunmaktadır. Bunun yanında kayıt dışı faaliyet gösteren çok sayıda işletme, küçük esnaf ve atölye vardır. Bu gayri resmi firmalar vergi vermemekte, SGK primi ödememekte, diğer firmaların yaptırmak zorunda olduğu ruhsat, iş güvenliği sağlığı vb. yükümlülüklerle ilgili masrafları olmamaktadır. Bu durum haksız rekabete neden olmaktadır. Geçici koruma altındaki çok sayıda Suriyeli ise kayıtlı ve çoğunlukla kayıtsız işgücü olarak iş hayatına katılmaktadırlar. Ülkemizde sosyal yardımlar amacına uygun olmayan yöntemlerle yapılmakta olduğundan, asıl amaca hizmet etmediği gibi toplumu hazırcılığa, tembelliğe sevk etmektedir. 18,5 milyon insanımız devlet yardımı almaktadır. Hükümetimizin sosyal bir devlet olma anlayışı ile yaptığı destekler, amacını aşmış ve insanları çalışmaktan imtina eder hale getirmiştir. *- İSTEKLERİNDE DAYATIYORLAR Suriyeliler birçok iş kolunda daha uygun koşullarda istihdam edilmektedirler. Ekonomiye işgücü bağlamında yaptıkları katkı önemli olmakla birlikte giderek yapısal sorunlara yol açacakları aşikardır. Suriyelilerin yaygınlaştığı işlerde, bu defa da toplu hareket etme, kendi isteklerini dayatma durumları ile karşılaşılmaktadır. Elbette daha düşük ücret almaları Türk işgücünün kendisi açısından Suriyelileri sorun olarak görmesine neden olurken geçici koruma altındaki Suriyelileri de yardıma bağımlı hale getirmektedir. Gaziantep’teki Suriyelilerin yalnızca yüzde 10’u yardım almadan yaşamlarını devam ettirebilmektedir. Geçici koruma altındaki Suriyelilerin kısa vadede daha yüksek gelire ulaşamayacakları ve bağımlılıklarının devam edeceği ortadadır.’ Uyarı şeklindeki açıklama sürüp gidiyor. Birçok acı gerçek Gaziantep’de dile getirilmiş. Tabii ki 41 sivili toplum örgütünün raporu yetkilere de duyurulmuş ve verilmiştir. Anlaşılan şu: Kurallar kesin olarak konulmadığı sürece bu sistem böyle devam edecektir. Sığınmacı sayısının yüksek olduğu ülkeler dünyada da çok fazladır. Bu ülkelerde kuralların, kanunların çok net ve istisnasız uygulanıyor olması nedeniyle benzer sorunlar yaşanmamaktadır. Ama; Suriyeliler kendi kültürlerinden ödün vermeden yaşamaktadırlar; Gaziantep’te yaşam; yerli nüfus için gittikçe çekilmez hale gelmektedir, Yolda, toplu ulaşım araçlarında, parkta, evde, işte çevreyle uyumlu olamamakta, kendi kültürlerini, alışkanlıklarını olduğu gibi sürdürmekte ve Gazianteplilerin yaşam alanını daraltmaktadırlar. Bu konuyu yakın zamanda yine ele almaya ve toplumu bilgilendirme, yetkililere duyurma görevimi yapmaya çalışacağım… Sözümü şöyle bitiriyorum: ‘Zaman birlik zamanıdır, ikiye bölünme değil… Geleceğimizi ve torunlarımızı olduğu kadar güzel ülkemizi ve güzel iyi niyetle insanlarımızı da düşünmeliyiz…’ Okumayı unuttuk ama, Allah’a şükür henüz düşünme yetimizi henüz kaybetmedik! *-

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BÖYLE BİR ANLAŞMA GÖRÜLMEDİ... DENİZİ YOK ANLAŞMAYA LİMANLAR KONULDU...

SAHTEKARLIĞI NORMAL KARŞILIYOR!

NEREDEYSE İÇ ÇAMAŞIRLARINI BİLE ALACAKLAR