Kayıtlar

Temmuz, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

BERGAMA'DA BİR RUM OKULU

Resim
YAŞAR EYİCE *- KALDIĞIMIZ YERDEN… Meğer bütün Türkiye ilgileniyormuş. Bir önceki yazımın sonlarına doğru, okuyucularım arasından Lütfiye Kader sayesinde, gözbebeğimiz ormanlarımızdan ve bunların bazılarının şüpheli yok oluşlarından söz etmiştim. Yazım bir soru ile noktalanmıştı. Dediğim gibi meğer ne çok ilgili varmış. Sorular, sorular, sorular! En iyisi anlatıma ve bilgilendirmeye devam edelim. Bir gün mutlaka birilerinin işine yarayacak ve toplumu bilgilendirmek için kullanacaklardır. Konuya kaldığımız yerden devam edelim; Önceliğim; Araştırmacılar için. ‘Yangın Sayılarından’ söz edeyim, tabii sevgili Lütfiye Kader sayesinde: *- TARİH ve RAKAMLAR 1937 yılından 2 Haziran 2025’e kadar geçen 88 yılda, toplam 1 milyon 907 bin 280 hektar orman alanı yandı. Metrekare olarak hesaplarsak, 19 milyar 072 milyon 800 bin metrekaredir. Yılda 21 ortalama bin 673 hektar orman yanmaktadır. Yılda ortalama 216 milyon 730 bin metrekare. 2 Haziran 2025 tarihine kadar, geçen 88 yılda toplam, 126 bi...

BU KADARI DA OLAMAZ

Resim
YAŞAR EYİCE *- SABREDEN DERVİŞ Vaktiyle bir derviş berbere gidip: Vur usturayı berber efendi, der. Berber dervişin saçlarını kazımaya başlar ve diğer tarafa usturayı vuracakken, mahallenin kabadayısı içeri girer. Doğruca dervişin yanına gider, başının kazınmış tarafına sert bir tokat atarak: ‘Kalk bakalım kabak, kalk da tıraşımızı olalım’, diye bağırır. 'Dövene elsiz, sövene dilsiz’ olan, halktan gelen her şeyin Hak’tan geldiğine inanan derviş, sabreder. Fakat kabadayının tıraş esnasında da dili durmaz, 'Kabak aşağı, kabak yukarı…' hakaretamiz ifadelerle sürekli alay eder dervişi aşağılar. *- KABAĞIN DA SAHİBİ VAR Nihayet tıraş biter, kabadayı dükkândan çıkar. Henüz birkaç metre gitmiştir ki, kontrolden çıkan bir at arabası yokuştan aşağı hızla üzerine gelerek kabadayıyı altına alıp sürükler. Kabadayı oracıkta feci şekilde ezilerek can verir. Berber dervişe bakar, sorar: Biraz ağır olmadı mı derviş efendi? Derviş düşünceli bir şekilde cevap verir: Vallahi gücenmedim...

ETİKET HİLESİ İLE MÜSTERİYİ KANDIRIYORLAR

Resim
YAŞAR EYİCE *- İLK ÜZÜLEN Minik Serçe Sezen Aksu ne güzel söylemiş; ‘Artık ben de canımın istediği gibi biriyim! Kimse üzülür diye, kendime yazık etmiyorum. Bu dünya, ince olmak için fazla kırıcı! Ne kadar ince düşünürsen, o kadar üzülüyorsun. Bu yüzden iyi insan olmanın pek önemi yok! Nasıl olsa ilk hatanda, en üzülen sen oluyorsun…’ *- FİLM GİBİ OPERASYON Sevgi Ankaralı, eski günlerden bir Levent Kırca klasiği video paylaşmış. Türk televizyon tarihinin en unutulmaz programlarından ‘Olacak O Kadar!’, mizah anlayışıyla hepimizi güldürür, düşündürürdü. Bu skeçte, trafik memuru ile karşılaşan bir iş adamı(!), polis ne sorsa tamamen suç içeren cevaplar veriyor. Banka soymaktan kadın ticaretine, üçkâğıtçılıktan akla gelen her türlü suçu rahatça anlatıyor. Ama en komik kısmı mı? Polis tüm bunları duyup sadece ismini soruyor ve imza alıyor! Levent Kırca’nın sistem eleştirisini mizahla harmanladığı bu harika skeç, eski günlerden gelen unutulmaz bir kahkaha! Siz bu skeci hatırlıyor mus...

KABUL ETMEK MÜMKÜN DEĞİL

Resim
YAŞAR EYİCE *- DİNLEYİCİLER UYUYORDU Çok yıllar önce Milli Kütüphane Caddesi’ndeki tarihi kararların alındığı Elhamra Sineması’nda (Tiyatro sahnesi) Münir Nurettin Selçuk’u dinlemiştim. Tarihi 1968 ya da 1969 olabilir. Yerim olmasına rağmen, fotoğraf da çekeceğim için, girişin hizasında, sol koridorun ön kısımlarında duvara yaslanarak bekliyordum. Münir Nurettin Selçuk, inanılmaz büyücü sesiyle, eserleri icra etmeye başladı. Aynı Zeki Müren’in konserlerinde olduğu gibi salonda çıt çıkmıyordu. Baktım ilk üç dört sırada oturanların neredeyse hepsi uyuyordu. Meğer ben öyle sanmışım!... Herkes tabiriyle mest olmuş, kendinden geçmiş, gözlerini kapatıp, kendilerini serbest ve rahat bir şekilde bırakarak Münir Nurettin Selçuk’u dinliyormuş… Sonradan ‘Ünal’ isimli Türk Sanat Müziği sayfası hazırlayan bir uzmana ‘Herkes uyuyordu!’ diye bu yaşadığım olayı anlatınca, işin gerçek yanını öğrenmiş oldum. Demek, kendini yerden yere atmakla bu iş olmuyormuş, sadece… Bir de, zamanımızda sözde gözyaşı...

KAÇARKEN ŞEHİT ETTİLER

Resim
YAŞAR EYİCE *- ‘AKRAN ZORBALIĞI EĞİTİMİ’ Çocuk Meclisi çocukların, yıl boyunca süren komisyon toplantılarında, dile getirdiği ‘akran zorbalığına karşı farkındalık’ çalışmaları yapılması talebi üzerine ‘Akran Zorbalığı ile Mücadele’ eğitimi düzenlendi. Üç oturumluk programda, akran zorbalığının ne olduğu, nasıl fark edileceği ve akran zorbalığı ile mücadele etme yöntemleri konuşuldu. Çocukların talebi üzerine hayata geçirilmesi hedeflenen eğitimlerin ilki, ‘Akran Zorbalığı ile Mücadele’ eğitimi oldu. Çocuk Çalışmaları Şube Müdürlüğü ile Sosyal Gelişim ve Dayanışma Derneği (SGDD-ASAM) iş birliğiyle gerçekleştirilen eğitimlerde, akran zorbalığı kavramı irdelenerek akran zorbalığı ile mücadele yöntemleri tartışıldı. Sosyolog Deniz Kesimler Çakal, “Yıl boyunca yaptığımız toplantılarda gördük ki akran zorbalığı farklı sosyo-ekonomik özellikte ve farklı gelişim gösteren tüm çocuklar için önemli bir sorun. Çocuklar toplantılarda bazı arkadaşlarıyla sağlıklı ilişkiler kurmakta sorun yaşadı...

'BİRİNCİ OLACAK' DEMİŞİM

Resim
YAŞAR EYİCE *- 30 YIL SONRAKİ TEŞEKKÜR Değer, sadece senin ne sunduğunla değil, bulunduğun çevrenin ne gördüğüyle de şekillenir. Bazen kendini önemsiz hissetmenin sebebi senin eksikliğin değil; seni görmekte zorlanan bir ortam olabilir. Bu yüzden bazen yönü değil, zemini değiştirmek gerekir. Ama ‘altın’ her zaman değerlidir, çamurun içine düşse de, vitrinde olsa da… Bunları düşünürken, Manisa’nın Sarıgöl ilçesinden ‘Hocam!’ dediğim bir meslektaşımdan şu notu aldım: “Yaşar abi, ‘Bu resim ödül alacak!’ demiştin, ‘Elemelerde, biri bu resim ve Mehmet Ali varış ikiniz kaldı!’ demiştin, ben inanamamıştım… O kadar profesyonel foto muhabirleri varken… Sonunda dediğin çıktı güzel bir anı oldu… Teşekkür ederim…” En azından 30 yıl sonra, bu ‘teşekkürü aldım’ Manisa’nın Sarıgöl ilçesinden değerli emekli öğretmen ve gazeteci Vehbi Sarıhan’dan… Kendisine şu yanıtı verdim: “Canım Kardeşim, Değerli Hocam Vehbi Sarıhan; Fotoğrafı ve haberi sen gönderdin, yani senin büyük emeğin. Sen, yoktan var eden ...