30 PARAYA ÇALIŞANLAR

YAŞAR EYİCE *-İKİNCİ CİNS! Bu yazıyı yazmam için aldığım notların tarihine baktım 15 Ocak 2025… Meslektaşım Şadıman Şenbalkan’ın notlarından ve araştırmalarından yararlandım. Konunun ana konusu şu: “Kitaplar tarihe not düşer… Ve hayata hazırlar insanı…” Fransız Yazar Emile Zola’nın, Germınal’in adlı kitabında 18 yüzyılda yaşanmış gerçek hikâyedeki yaşam koşulları fakirliğin, açlığın, işsizliğin kol gezdiği bir coğrafyada kadın ve erkek gerçeğini vurguluyor. Kadın, gerek ailesi gerekse kocasıyla paylaştığı yaşamında; hemen hemen her zamanlarda ‘ikinci cins’ gibi görülüyor. Günümüzde ve de asırlar öncesinde de dişil kimliğiyle kendi öznesi dışında kalabiliyor. Eril anlayışın kadına biçtiği ‘kadın imajı’, toplumlara göre şekilleniyor. Kadının günümüze dek uzanan birey olarak var olma mücadelesi sürüp giderken kadının yaşamı; ‘Toplumsal Cinsiyet’ ayrımında hayatı; kendini bulduğu çevre faktörlerine, yaşadığı coğrafyaya göre ve zaman mekân ve de feodal yapılarla adeta orantılanıyor. *- İŞÇİYE İHTİYAÇ VAR MI? Yazar Emine Zola’nın ‘Germınal’ adlı romanındaki kadın kahraman Catherine’nin hikâyesinde; bulunduğu coğrafyada, fakirliğin, açlığın kol gezdiği; Mantsou’da; Maden İşçilerinin salt erkeklerin iş gücüyle var olunmadığı ispatlayan; kadının sessiz çığlıklardan sadece biridir. Catherine, hayatta kalabilmek için verdiği mücadelede, bir lokma ekmeği kazanmak uğruna; yerin onlarca kat altına inmekte ve erkeklerle birlikte karın tokluğuna; zor koşullarda çalışmakta; ailesine katkı sağlamaya çalışan on-beş yaşını süren bir genç kızdır. Yoksulluğun hüküm sürdüğü o yerde Maden İşçiliği,‘ eli iş tutan’, geçinmek için Maden İşçiliğine razı gelen o yöre insanlarının; yaşamlarına tutunmaya çalıştıkları bir iş koludur. Dolayısıyla kilometrelerce uzaktan gelen ekmek kavgasındaki genç erkeklerin iş için geldikleri yerdir. Mantsou’ya Maden İşçiliği için gelen genç erkeklerden biri de Etienne, çalışacağı, Voreux Maden Ocağını; gece karanlığına aldırmadan bulmuştur. O genç adam, bin bir umutla geldiği, iş ve aş peşinde, gece karanlığındaki çırpınışlarında, ocağın bekçisine iş aradığını söylemektedir: ‘Burada işçiye ihtiyaç yok mu?’ der. Bekçi, iş arayan herkese verdiği cevabı verir: “Başçavuş Mösyö Dansaret’i” bekleyin der ve adamın kendisini başından savdığını düşünür Etienne. Maden İşçilerinin yerin altına inme zorluklarını izler ve orada genç Catherine’yi görür. “Bakar mısın arkadaş, burada iş var mı?” diye ona da sorar. Catherine, karanlıktan çıkan bu sesten ürker, genç adama bakar ve yollara düşmüş bir zavallı işçi ilgisini çeker. ‘Hayır burada iş yok!’ der ve genç erkeğin uzaklaşması ardından, onunla çalışan arkadaşlarına, ‘Gördünüz mü? İnsan bu hale de düşebilirmiş. Bizim hiç olmazsa işimiz var…” *- ‘SİZE İŞ VAR!’ Catherine ve çalışma arkadaşları toplandıkları barakada, bir maden işçisinin artık kuyuya inemeyeceğini, çünkü o arkadaşlarını yatağında ölü bulduklarını birbirlerine anlatmalarını duyar. Birileri kömürü kazarken, kömürü taşıyacak birinin olmaması onu telaşlandırır. Zira bu durumda kömürü tek başına taşıma işi Catherine kalmıştır ve işin aksaması söz konusudur. O sırada oradan geçen başçavuş Dansaert’e meseleyi anlattılar, o da iş arayan gencin bulması için Catherine’yi genç adamı bulmaya gönderir. Etienne, oradan uzaklaşmaya kalkıştığı an, Catherine, ‘Gelin’ dedi, size bir iş var,” der. *- OTUZ METELİĞE İki ayrı şehrin iki karşı cins insanının yollarının kesiştiği bir yolda; maden işçilerinin kendilerini aydınlatan feneriyle, yer altına inmiş, karmaşık koridordan geçerek, gündelik ‘otuz meteliğe’; adeta, ‘canlarını dişlerine’ takıp çalışıyorlardır. Kuyudan su sızması, olası patlamalar olsa da işsiz kalacak bir kadın maden işçisi için, onca ‘hayati riske rağmen; çalışmamak’ demek, ‘aç kalmak’ demektir çünkü. *- HEP DAYAK Catherine peşine takılan ona zorla sahip olan Chavalile kaçar ve onunla evlenmesi gerektiğini zanneder ve ‘felaketi olan adamın olur, olmaz nedenlerle onu dövmesine’ katlanır. Aylar sonrasında Chaval’in onu evden kovalaması ve kapının önüne koymasıyla; ailesine geri döner. Catherine yediği dayaklardan, onu aşağılayan, ona hakaret eden evlenmeyi hayal ettiği, kurtuluşu gördüğü, ruhunu ve bedenini yaralayan erkekten kurtulmuştur. Fakat o narin, küçük kadın, büsbütün zayıf düşürmüştür. Her zorluğa rağmen yılmaz, ailesinin evine ve taş ocağındaki işinin başına dönmüştür. Gelgelelim Chaval, Catherine’yi rahat bırakmamakta, onu takip etmektedir, Yüzsüz ve arsızca; ‘Neden direniyorsun, karım değil misin?' derken kendi haklılığını savunur. *- FAKİRLİK KOL GEZİYOR Öte yandan da Etienne, ona karşı hislerini açıkça belli etmez ama gerçekte Catherine’ye âşıktır. Genç kadınla kuracağı geleceği hayal etmektedir. Maden işçiliğine iyiden iyiye alışmış, fakirliğin kol gezdiği o yerde; Maden Ocağı sahiplerine karşı sendikalaşmayı, ‘yarı aç yarı tok’ olan tüm maden çalışanlarınla paylaşıyor, sendika kavramını öğreniyor, o ocağın işçilerini sendikalı olmaya ikna ediyor, emeklerinin karşılığı almak için mücadele ediyordur. Ama ve lakin Chaval, onun gibi ezenin yanında olan işçiler için değil, işverenin yanında durmaktadır. Ocak sahipleri işçileri, işçilerin direnişlerine aldırmazlar ve işçileri günlük olarak razı geldikleri ‘otuz meteliğe’ çalıştırmaya devam etmektedirler. Fakirliğin ve ekmeğin muhtaçlığında; işverenlerine direnen işçilerin tüm çabaları, ‘un ufak olmuş’, sendikalı olma, işçi hakları ve emek sömürüleri rafa kalkmıştır. *- BİR SOMUN EKMEĞE Bir somun ekmeğe ihtiyacı olan maden işçileri arasına Etienne ve Catherine de dâhil olur ve ocakta çalışmaya başlarlar. Hâlbuki o maden kuyusunun çevresi, çökmeye başlamıştır, görmezden gelinmektedir ve işverenler; maden içi ve dışındaki gerekli bakımları yaptırmamaktadır. Catherine ve Etienne birlikte maden ocağının en diplerine inerler ve orada Chaval da vardır ve genç kadını taciz etmekten kaçınmamaktadır. Etienne’nin gözü önünde onu sıkıştırır ve onu kendi malı gibi görür. Etienne bu duruma müsaade etmez ve Chaval’a Catherine’yi rahat bırakmasını ikaz eder. Chaval, ‘Sana ne oluyor, o benim karım değil mi?’ der. İki genç adam arasında bir itiş kakış başlamıştır, o sırada maden ocağı sular altındadır. Ocaktaki suların yükselmesiyle birlikte ‘can pazarındaki’ erkekler ve bir kadın hayatta kalmak için maden ocağındaki tahtalara tutunurlarken bile, Etienne ve Chaval arasındaki yumruk yumruğa olan döğüş devam etmektedir. Etienne, madendeki duvardan bir şist tabakası kopararak, bu ağır parçayı iki eliyle Chaval’ın kafasına indirir. Chaval ölmüştür. *- ÇIĞLIK ÇIĞLIĞA Catherine çığlık çığlığa bağırır. Etienne, onu, boylarını geçmiş suda kucaklar, sıkıca sarılır. Ocaktaki su inatçı bir şekilde yükseliyor, lambaları; sönüyor, ortalık derin bir karanlığa gömülüyor. O ikisi, sularla boğuştuğu ve çökmek üzere olan Maden Ocağı’nda göçük altında kaldıkları günden iki günü ve geceyi geçmiştiler. Ellerindeki el fenerleriyle su yüzüne çıkıyorlar, madene indikleri günden buyana gecen gün ve geceleri altı günü buluyor, yerin darlığı ve doğru düzgün oturamamaları, onlar için bir işkence haline geliyordu. Bundan başka da kömür çatlakları sırtlarına batıyor, enselerinde derin acılar duyuyorlardı. Öte yandan da açlıktan kıvranıyordular. Catherine, devamlı inliyor, bir tahta parçası üzerine ilişmişler, iyice çürümüş tahta parçalarını ufalayıp Catharine’ye veriyor, Catherine bunları çiğniyor ve yutmaya çalışıyordu. O tahta parçalarıyla o ikisi çenelerini oynatmaya çalışıyorlar. Madende geçirdikleri yedinci günde ise Catherine, su içmek için yere eğilmişti ki, korkuyla çığlığı birbirine karışmış bir vaziyette; ‘Aman Allah’ım diye bağırıyor… ‘O da kim?’ *- GÖNLÜNDEN GEÇENLER Onu korkutan şey Chavel’in cesediydi. Şişerek suyla beraber yükselmiş, onu rahatsız etmeye devam ediyordu çünkü. Chavel’in ölüsü onları rahat bırakmıyor, onları beraber olmaktan alıkoyuyordu. Kazma sesleri duyulmuyor, suyun alçalması başlamış mıydı bilemiyorlar ve tam dokuz gündür, ‘açlık ve korkuyla’ hayatta kalma mücadelesi veriyordular. Catherine, hafif bir gülümsemeyle: ‘Dışarıda hava güzel olacak, hadi buradan çıkalım’ diye söyleniyordu. O, hayalle gerçeği ayırt etmek için gayret gösteriyor, gözlerinin önünde sarı işaretler uçuşuyor ve kendisini güzel güneşli bir günde kanalın yanındaki tarlasında düşlüyordu. ‘Bana sarılsana hep beraber kalalım, oh…’der demez de Etienne ona sarılıyordu. Catherine, mutlu bir kız gibi gülümsüyor, gönlünden geçenleri, içinde ukde kalacakları Etienne’ye söylüyordu: ‘Bu kadar zamandır neden aptallık ettik anlamıyorum. Seni ilk kez gördüğüm an sevmiştim. Sen ise anlamamazlıktan geldin. Hani bizde kaldığın geceleri hatırlıyor musun? rimiz - Ama bir keresinde bana iki tokat atmıştın, hatırlıyor musun? - Seni seviyordum da ondan. Seni düşünmekten kendi kendimi men etmiştim. Fakat sonuçta bir gün yine birbirimizin olacağını biliyordum. Bunun için iyi bir fırsat, iyi bir şans gerekiyor değil mi?, diye söyleniyordu. *- BİRAZ MUTLULUK Etienne titreyerek: ‘Hiçbir şey bitmedi, her şeyin yeniden başlaması için biraz mutluluk gerek’ diye fısıldıyordu. Maden iyice mi kararmıştı. Catherine’nin gördüğü yaşadığı kâbusa dönüşen o zor o korkunun dibi olan yerde. ‘Oh korkuyorum, çok korkuyorum…’ diye sızlandığında yavaşça konuşmasını sürdürüyordu: - Yok yok, yine o öteki bu. - Öteki de kim? Chaval’in hayali kendisini sarıyordu. Onunla köpek gibi yaşadıklarını anlatıyor ve kendisine karşı tek bir gün, Jean-Bart Ocağında kibar davrandığını söylüyor, öteki günlerinin tokatlar, küfürler içinde geçtiğini, kendisini adamakıllı ıslattıktan sonra okşadığını söylüyordu. ‘Birlikte gitmemize engel olacağını söyledim sana, yine kıskançlığı tuttu. Oh, onu def et ne olur… Beni koru, koru beni…’ … Ümitsizlik ve ölüm tehlikesi içinde sevişirler. Sonra her şey bitti… Etienne dizlerinde Catherine yerde oturmaya devam ediyordu. Böylece saatler gelip geçmişti. Etienne, Catherine’nin uyuduğunu sanıyordu. Ona dokundu, buz gibi olmuştu. Catherine ölmüştü. Maden Ocağına inen kurtarma ekipleri, Etienne’yi bulmuştular ama Catherine’nin ölüsü çıkarırlar o madenden. *- ÖZETLE Germinal'deki olay örgüsü tamamen ‘gerçek’ hayattan alınmıştır. 1870'li yıllarda Fransa'nın Kuzey bölgesinde yaşanan Montsou Kömür Ocakları grevleri romana konu edilmiştir. Diğer taraftan yazarın romanda kullandığı işçi ücretleri ve bazı temel tüketim mallarının fiyatları ile ilgili veriler, o dönemin gerçek ücret ve fiyatlarını yansıtmaktadır. Bu nedenlerle Germinal için, II. İmparatorluk döneminin tamamı, kısmen de III. İmparatorluk dönemi Fransa’sının ‘endüstri ilişkileri’ hakkında güvenilir bilgiler verebilecek bir ‘belge roman’ denilebilir. *-

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BAŞIMIZ SAĞ OLSUN! ACIM BÜYÜK! BOLU'DAKİ OTEL YANGININDA 66 İNSANIMIZI KAYBETTİK

KİTAPLARIN ANLATAMADIĞINI ANLATIYOR

NASIL OLUR, AKHİSAR YAĞI , AYVALIK YAĞINDAN PAHALI OLUR? İŞTE YANITI!