NE BİÇİM SAVAŞ BU!

YAŞAR EYİCE *- KİM KAZANDI? Sürekli okuyucularım bilir ve hatırlar, çok beğendiğim ve takip ettiğim yazarlar arasında mülkiyeli Doğan Karabulut var. Medya sektöründe çok marifetli ve mektepli olan Doğan Karabulut için, kendisini kutlarken ‘Cesur Kalem’ adını takmıştım. Kimsenin görmediği ve bilenlerin de aynen Halide Demir Polatlı gibi yazıp okuyucularını bilgilendiren birkaç meslektaşımızdan biridir Doğan Karabulut. Son makalesinin başlığı; Cahiller savaşı!... Yorumculara inanmadığım için dinlemedim. Onlara göre, ‘Bana ne?’ diyen benim gibiler, umursamaz tavrımızla, yumurta ağıza gelince ‘Eyvah!’ diyebiliriz. Bana göre ise abartılanlar sadece ‘Kayıkçı kavgasından öteye geçmez!’ Doğan Karabulut de herhalde bir noktada benim gibi düşünüyor olmalı ki, ‘Harika’ bir görüş ortayı atmış. Sözde uzmanlar belki okuyup utanırlar. Yazıyı bir solukta okuduktan sonra, kendisine şu yorumu yaptım; *- SİZ DE BEĞENECEKSİNİZ Sevgili Doğan Karabulut, Bir zamandır, çok istememe rağmen değerli ve önemli yazılarını okuyup yararlanamadım. Ama geriye dönüş yapacağım, kaçırmak istemiyorum, Hep söyledim, ‘Hayranım size’ diye… Benim ‘Cesur Yüreğimsiniz’ siz. Kendimi yorgun hissetmeme rağmen, bir duş alıp, son makalenizi okudum. Zaten sevgili, spor adamı, basketbol coacı Celal Kiter de güzel bir yanıt vermiş. Ne genel siyaseti ne de televizyoncu belli kişilerin abarttıkları sözde yorumları ne dinliyor ne de bakıyorum. Haberleri de aynen.. Ama senin sayende gerçekleri görüyorum. Bana da ışık oluyorsunuz. Ellerinize ve beynimize sağlık…” Sanıyorum bu yazdıklarımdan sonra Doğan Karabulut’un yazdıklarını merak etmişsinizdir. Söz kendisinde: *- SİZ EMİN MİSİNİZ? “İran ile İsrail arasındaki savaş sona erdi. Gerçi kim emin olabilir ki bundan? Yoksa bu sadece bir mola mı? Bütün dünyanın gözü önünde cereyan eden acayip bir savaştı bu; iki taraf da karşısındakine tehditler savururken, aslında ne yapacakları yolundaki planlarını da birbirlerine bildiriyor gibiydiler; “bu gece kolay kolay unutulmayacak bir şey olacak!” falan diye! “Cahiller savaşı” derken vurgulamak istediğim savaşan taraflar değil; onların sosyal medyada savaşan (daha doğrusu savaştıklarını sanan!) zavallı taraftarları... *- AYNI OY GİBİ,,. Umberto Eco sosyal medya için ne diyor biliyor musunuz? Kolay kolay akıldan çıkmayacak bir tarifi var; “Sosyal medya, bir zamanlar bir kadeh şarap içtikten sonra topluma zarar vermeden sadece barda konuşan aptallara konuşma hakkı veriyor... Ama şimdi Nobel Ödülü sahibiyle aynı konuşma hakkına sahipler. Salakların istilası bu!” Savaş sürecinde öyle şeyler vardı ki sosyal medyada, “cahiller savaşı”nda, her taraftan salaklık akıyor; her yer aptallık kokuyordu... (Elbette yazmakla bitmez; hangi birini anlatayım, sadece birkaç örnek vermekle yetineceğim...) *- EN BASİTİNDEN Uluslararası alandaki koca koca (zannedilen) medya organları bile sosyal medya paylaşımlarında “İran-İsrail” diye yazması gerekirken (çünkü R harfi S’den önce geliyor!) “İsrail-İran” diye yazarsa, “sokaktaki adamlar” ne yapmazlar ki! Savaşın ilk gününden itibaren X’te İran bayraklı hesaplar açıldı ve İran’dan ateşlenen füzeler ile o füzelerin vurduğu Tel Aviv’deki görüntüleri vermeye başladılar; ama bu hesapları izleyen ve “İran düşmanları” oldukları belli olan çoğu kişi neredeyse her görüntüyü “bu doğru mu?” diye “Grok”a sordular... Hani İran kaynaklı şeylere inanmıyorlarmış yani... Oysa gelişmelere İsrail gözüyle bakan ve İran’ı kötüleyen hiçbir paylaşımın sorgulandığına rastlamadım şahsen. *- ZANNETMEK ve GERÇEK Sosyal medya hesaplarında yorum yapanların çoğu İran’ın paylaşımlarının gerçeği yansıtmadığını ve İran’ın olan bitenleri gizlediğini yazıyordu ama gazetecilerin aldıkları görüntülere el konduğuna sadece İsrail’de şahit olduk. X çok geçmeden bu söz konusu İran kaynaklı hesapların çoğunu engelledi. E hani nerede ifade özgürlüğü? Hani siz her fikre saygılı demokrat adamlardınız! (Demek ki X’ten kaçıp Blue Sky’a gidenlerin de bu fikir özgürlüğü konusunda bir bildikleri varmış!) *- SALAĞIN DİK ALASI Hesapların kapatılması İran’ın sesini kısmak amaçlıydı elbette ama bununla birlikte sabrımızı zorlayan aptalların yorumlarından da kurtulmuş olduk... Ne rezillikler vardı o yorumlarda; bir cahilin alçaklığını yinelemek gibi olmasın ama tek tanrılı dinlere inanan insanların inandıkları ilahların farklı farklı olduğunu zanneden salağın biri, hâşâ! “İran, seni ABD’den kurtarmaya Allah da yetmez!” diye yazmıştı... Baktım, belli, Amerikalı falan da değil, ama hiç fark edilmese de kapısına yamandığı evi korumaya devam eden sadık köpek misali biri. Gel de Umberto Eco’ya hak verme! *- SOSYAL MEDYA Neyse... Sosyal medya çok önemli elbette... O kadar önemli ki; inkâr edilemez ve tartışılamaz derecede. Hayatla bağlantılı kalmayı sağlayan önemli bir araç. Ama nimet de kesen, insan da öldüren bir bıçak misali... İşlevi, nasıl kullanıldığına bağlı. (Çok önemli de, ah şu cehaletin sadece bazı hassas burunlar tarafından hissedilebilen lağım çukuru misali kokusu olmasa!) *- KİM KAZANDI? “Onu bunu bırak, bu savaşı kim kazandı?” der gibisiniz... Burada da bunu (kendimce) yanıtlamamı beklediniz belki de... Sadece şunu yazacağım ne anlarsanız, nasıl yorumlarsanız; “Gün oldu devran döndü; İsrail de yıkımı gördü”. *- SESLERİ KISI ÇIKANLAR İşte bizim gündemimiz; “Emekli maaşı ve asgari ücrete sesleri kısık çıkanlarla konuyu değerlendirin!” Bu cümle İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay’dan Ergün Atalay’a yanıt! Kimdir bu Ergün Atalay? Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay! Diğer sendikaların genel başkanları gibi, hükümetle görüşmelerdeki hallerini yakından biliyoruz, ismen anımsamasak da.. Görüntüleri gözümüzün önünde… Olayı daha önce Genç ve dinamik gazeteci Halide Demir Polatlı’nın takip ettiği yazıdan nakletmiştim. Tabi araya görüşlerimi de yerleştirmiştim, her zaman yaptığım gibi. *- BORDRO GERÇEĞİ İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay’ın İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde çalışan sendikaya bağlı işçilerin 50-55 bin lira para aldığı ve sendikanın itibarsızlaştırıldığı yönündeki açıklamalarına bordro ile yanıt verdi. Belediye-İş yetkilileri tarafından doğru olmayan beyanlarla itham edildiğini söyleyen Başkan Tugay, “İşçileri çıkarmak zorunda kalırken konuyu çözümden uzak tutar ak siyaset yapmaya çalışan yöneticilerinizle, size doğru olmayan bilgiler veren ve beni bordro açıklamaya zorlayan arkadaşlarınızla, sendika merkezlerinde yakınlarını istihdam edenlerle ve asgari ücret ile emekli maaşlarına sesleri kısık çıkanlarla konuyu değerlendirmeniz gerekebilir” dedi. *- BİRİLERİ YALAN SÖYLÜYOR İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay geçen dönem imzalanan toplu sözleşme ve sonrasında yaşanan sürece ilişkin açıklamalarına, sorumlu bir kamu yöneticisi olarak sabırlı ve itidalli olmaya, zorunlu işten çıkarma sürecini akıl ve mantık sınırları içinde mağduriyet yaratmadan çözüme kavuşturmak için diyalog içinde kalmaya çalıştıkça sürekli olarak Belediye-İş yetkilileri tarafından doğru olmayan beyanlarla itham edildiğini aktardı. Başkan Tugay, “Son olarak Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay da maalesef bu kervana katılarak ‘bizim arkadaşlarımızın sendikasını itibarsızlaştırdılar’ ve ‘işçiler 50-55 bin lira para alıyor’ şeklinde beyanlarda bulundu. Sayın Ergün Atalay, tevatür ile somut gerçeğin farkını ekte sunduğum iki bordroyla fark edeceksiniz diye düşünüyorum. Bordrolarda, net ve brüt ücretleri görebilirsiniz. Bu da sizin için yeterli olmazsa, bordrolardaki "kümülatif gelir" kısmına bakıp ilgili aya bölerseniz (örneğin, mayıs bordrosunda 883 bin liralık kümülatif gelir, aylık 180 bin liraya tekabül eder ki) bunun aylık ortalama neti 130 bin liranın üzerinde olur. İtirazımız bu derece yüksek ücretin üzerine Eylül 2025'te gelecek zamdır, eylül zammından feragat istiyoruz” ifadelerini kullandı. *- “ÇÖZÜME DAVET ETTİM” Atalay’ın sendikanın itibarsızlaştırıldığı yönündeki açıklamasına yönelik de konuşan Tugay, şunları söyledi: “İkinci beyanınız olan itibarsızlaştırma konusuna gelince, itibarınız benim nezdimde var ki, Belediye-İş Genel Merkezi’nize geldim, görevli arkadaşlarınıza defalarca durumu anlattım, sizleri makul çözüme davet ettim. Ancak tüm bunlara rağmen itibarsızlaşmaya ilişkin bir kaygınız mevcut ise işçileri çıkarmak zorunda kalırken konuyu çözümden uzak tutarak siyaset yapmaya çalışan yöneticilerinizle, size doğru olmayan bilgiler veren ve beni bordro açıklamaya zorlayan arkadaşlarınızla, sendika merkezlerinde yakınlarını istihdam edenlerle ve asgari ücret ile emekli maaşlarına sesleri kısık çıkanlarla konuyu değerlendirmeniz gerekebilir.” *- TOPRAK HAYATTIR Pamuk sektörünün geleceğine yön vermeyi amaçlayan Better Cotton 2025 Konferansı Swiss Otel İzmir’de gerçekleştirildi. 20 farklı ülkeden gelen 370’i aşkın katılımcı, pamuk tedarik zincirinin tüm halklarını temsilen etkinliğe katıldı. Better Cotton’ın Türkiye’deki stratejik ortağı olan ‘İyi Pamuk Uygulamaları Derneği‘nin (IPUD) Yönetim Kurulu Başkanı Muzaffer Turgut Kayhan da konuşmasının yer aldığı konferansla önemli görüşler bildirdi. Muzaffer Turgut Kayhan, doğal kaynakları korumanın önemine değinerek ‘Toprak hayattır’ dedi. *- HER ŞEY ÇİFTÇİ İLE BAŞLAR Bu yıl “Her şey çiftçiyle başlar” temasıyla gerçekleştirilen konferansta, tarımda dönüşümün çiftçiden başlaması gerektiği vurgulandı. Etkinlik boyunca iklim değişikliğiyle mücadele, çiftçilerin üretimdeki rolü, onarıcı tarımın yaygınlaştırılması, kadın emeğinin görünürlüğü, işçi hakları, tedarik zincirinde adalet ve dijital izlenebilirlik gibi konular geniş bir çerçevede ele alındı. Konferans’ta üretimden tüketime kadar tüm süreçlerin daha adil, şeffaf ve sürdürülebilir hale getirilmesine yönelik çözüm önerileri paylaşıldı. *- ‘TÜKETİCİ DEĞİŞİRSE ÜRETİCİ DE DEĞİŞİR’ Konferansta konuşan IPUD Yönetim Kurulu Başkanı Muzaffer Turgut Kayhan, Türkiye’de onarıcı tarımın henüz yeni yeni yaygınlaşmaya başladığını belirterek, dönüşümün başarısının tüketici davranışlarına bağlı olduğuna dikkat çekti. Kayhan, su kıtlığı ve toprak kirliliğine değinerek, toprak sağlığının yeniden tesisi için onarıcı tarımın kritik rol üstlendiğini ifade etti. “Eğer tüketici değişirse, üretici de değişir” diyen Kayhan, markaların pazarlama bütçelerinde sürdürülebilirliğe daha fazla alan açarak bu sürece ivme kazandırabileceğini söyledi. *-

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BÖYLE BİR ANLAŞMA GÖRÜLMEDİ... DENİZİ YOK ANLAŞMAYA LİMANLAR KONULDU...

BAŞIMIZ SAĞ OLSUN! ACIM BÜYÜK! BOLU'DAKİ OTEL YANGININDA 66 İNSANIMIZI KAYBETTİK

KİTAPLARIN ANLATAMADIĞINI ANLATIYOR