YALAN YANLIŞ ALDATICI HABERLER
YAŞAR EYİCE
*- YALAN YANLIŞ
Bir zamanların üst bürokratlarından Urla’daki komşum Haluk Narbay mektubuna ‘Bugün kafamın tası yine attı.’ diyerek başlamış.
Haluk Bey kafasının tasının atmasını şöyle dillendirmiş:
‘Sosyal medyada çeşitli kaynaklar emekli maaşları ile bayram ikramiyeleri ile yalan yanlış aldatıcı bir sürü yayın yapıyorlar, hepsini kınıyorum
Beni esas düşündüren ise emekliye işçiye memura yapılacak zam konusu.
Enflasyon bağlanan maaşa göre olmuyor, yaşamın güçlüğü ile ilgilidir.
Yani en alt kademedeki insan enflasyondan, hayat pahalılığından etkileniyorsa en üst kademedeki de ayni sıkıntıyı yaşıyor
Başka değişle az maaş alan az, çok maaş alan çok etkileniyor değildir
İnatla düzensiz adaletsiz uygulamaya devam ediliyor,
*- KATILIYORUM
Bence, emekli olduktan sonra herkese seyyanen zam yapılması gerekir.
Enflasyon herkesin aldığı maaşa göre değil yaşamın güçlüğüne göre herkese ayni ölçüde yapılmalıdır.
Bu işi siyasiler işlerine gelmediği için çözmezler, çözecekler kapı gibi yürekli avukatların işidir.
Onlara çağrıda bulunuyorum bu adaletsizliği düzene koysunlar.
Örnek ortada!..
Anayasa mahkemesinin verdiği 3600 gösterme uygulamasındaki haksızlıkla ilgili iptal kararıdır.
Oradaki gerekçe zam konusunda da geçerlidir…’
*- BANA GÖRE
Sorunları dert edinen Haluk Narbay’a özetle şöyle yanıt verdim:
‘Siyasiler için görüşüne katılıyorum.
Onlar da kendi menfaatlerini düşünüyorlar emekliler gibi.
Zaten ezelden beri hiçbir milletvekilinin yasalarda etkinliği yok.
Lider talimat veriyor, hukukçular, kendi menfaatlerini ön planda tutarak gereken düzenlemeleri yapıyorlar.
Tüm yasalar avukatların büyük paralar kazanmalarına göre hazırlanır.
Bunu bilin…
Hep ‘Avukata danış!’ denir.
Çünkü sizin kazancınızın önemli kısmını almaları için.
Hani siyasette, ya da ticarette ‘Kazan kazan’ sistemi, taktiği vardır ya, bu öncelikle avukatlar içindir.
Kazansa da kaybetse de parası garantidedir.
Biriz hukuktan anlayan ya da biraz ilgili mutlaka benim söylediklerime ‘evet’ diyecektir.
‘Evet!’ diye bağırıp feryat edenler ise ‘mahkemelere bir şekilde işi düşenler’ emin olun…
Yakınınız ya da akrabalarınız varsa sorun bakalım ne diyecekler, ‘Davayı kazanana’ da sorun ‘kaybedene’ de…
‘Yok birbirimizden farkımız’ denir ya, onun gibi bir şey…
Avukat demek, ‘sizin ortağınız’ demektir, biraz abartılı olarak anlattıysa da böyle…
Ben burada ‘Kurunun yanında yaşın da yandığını’ anlatmak istiyorum…
Aslında ‘Baro’nun bu anlattığım konulara, mesleğin etik değerlerine önem vermeyenleri aralarından temizlemeleri gerekiyor.
Körlerle sağırlar artık birbirini ağırlamamalıdır.
Danışmak için bile hukuk bürolarına yaklaşamazsınız.
Yine bir açıklama yapayım, dürüst olanlara, ayakta kalmak, kendinin çoluğunun çocuğunun nafakasını çıkarmaya çalışanlara hiçbir zaman sözüm olamaz.
Şimdilik bu kadar…
*- DİPLOMALARI, YETKİLERİ GEÇERSİZ Mİ?
Haluk Narbay ‘Emekliyim, işim bitti!’ diyenlerden değil…
Sürekli toplumun daha iyiye gitmesi, insanların keyifli, mutlu, huzurlu, bolluk içinde bereketli olmasını dileyenlerden.
Kıskançlık ve fesatlıkla ilgisi yok, bazılarımız gibi.
Yine çoğunluğu ilgilendiren önemli bir konuyu paylaşmış.
Sözü yine Haluk Narbay’a veriyorum:
‘Üstat bir garabetten söz etmek istiyorum.
Millet hastalanıyor özel hastaneye özel doktora da gidiyor.
Doktor reçete yazıyor, eczane ilacı veriyor ama bağlı olduğu sağlık kuruluşu ilaç için katkıda bulunmuyor.
Yani ne zaman doktora da sözleşmesi olmayan hastaneye de ilaç yazma rapor düzenleme yetkisi verilecek?
Burada bir yanlışlık bir adaletsizlik var!
Zaten SGK, geçerli saydığı reçetelerdeki ilaç bedellerini de hem bir miktarını eczanelere peşin ödetiyor, bir miktarını da emekli maaşlarından kesiyor.
Emekliler ilaç almaktan artık vaz geçecek durumdadırlar.
Bilgi olsun, sevgiler…’
Vallahi dert çok…
Derman az…
Aklıma geldi ben de paylaşayım.
Devlet hastanelerinde yatanlara sabahları ilaçlarını almadan önce ‘mide koruyucusu’ denilen hap veriliyor.
Ama aile hekimleri yazmıyor!
‘Neden?’ diyorsunuz, ‘Yazarsak bize ceza geliyor!’ gibisinden söz ediyorlar.
Bu ne perhiz, ne lahana dolması?
Anlayan, nedenini açıklasın!...
*- BÖCEK HİKAYESİ
Adamın biri bir gün bahçesinde otururken Hayvan dışkısından top yapan bir böceği görmüş, böcek pisliği ayakları ile yuvarlayarak giderken içinden şöyle geçirmiş:-
‘Ey Allahım!
Her şeyi çok güzel çok hoş yaratmışsın da, şu böceği sırf pislikle uğraşsın diye mi yarattın?’
Aradan bir kaç ay geçmiş adam umarsız bir hastalığa yakalanmış.
Derdine kimseler çare bulamamış.
En sonunda bilge bir doktor, ‘Bak!’ demiş, ‘Bazen bahçelerde gezen bir böcek olur, ayakları ile pislik yuvarlar işte o yuvarladığı pisliklerden 40 gün boyunca aralıksız yiyeceksin!’ demiş.
Adam 40 gün boyunca o pislikleri yemiş ve iyileşmiş.
Aradan yıllar geçmiş aynı adam gemiye binmiş ve denizin ortasında çok büyük fırtınaya yakalanmışlar.
Herkes bağırıp, çağırıp, ağlaşırken bu adam bacak bacak üstüne atıp sakince çayını yudumluyormuş.
Birileri dayanamamış sormuş;
‘Biz yana yakıla dua edip bağırıp çağırıyoruz sendeki bu rahatlık ne be adam?!.
Adam şöyle cevap vermiş;
‘Kurban olduğumun bir kere işine karıştım, bana kırk gün (b..) yedirdi, ister yüzdürür, ister batırır ben karışmam kardeşim...’
*- TEK BÖCEK TÜRLERİ
Sevgili okuyucularım:
İster halkın değişiyle ‘b..’ böceği, isterseniz ‘Hamam Böceği’ ya da ziraatçıların ya da çiftçilerin verdikleri isimleri aklınızdan, bilginizden geçirin.
Bunlar, dışkıyla beslenen ve ekosistemde önemli bir rol oynayan böcek türlerindendir.
Scarabaeidae familyasına ait olan bu böcekler, dışkıyı yuvarlayarak taşır ve toprağa gömerler, böylece organik maddeyi geri dönüştürerek toprağın verimliliğini artırırlar.
İlginç bir şekilde, bu böcekler yönlerini Samanyolu galaksisini kullanarak, belirleyebilen tek böcek türüdür.
Ayrıca, kendi ağırlıklarının, bin 100 katını taşıyabilecek kadar güçlüdürler.
Eski Mısır’da ‘skarabe’ olarak bilinen b.. böcekleri, yeniden doğuş ve dönüşümün sembolü olarak kabul edilmiştir.
Gerçekten doğanın gizli kahramanlarından biridirler.
Fıkralara konu olan, yüzümüzü ekşittiğimiz bu böceklerin ne kadar önemli görevleri olduğunu umarım anlatabilmişimdir.
*- AYVALIK’TA TEFERİÇ!..
İsimdaş iki meslektaşımı okuyucularım tanır.
Biri Doğan Karabulut, diğeri de Doğan Prepol…
Kendilerine ‘Doğan Kardeşlerim!’ diye hitap ederim yazılarımda.
Bir günden bir güne de, diğer söz ettiğim dostlar ve okuyucularım gibi kendilerini arayıp, ‘Yazdıklarımı okudun mu? Senden söz ettim!’ demedim.
Demem de!
Öğrendiğime göre, Doğan Prepol da birilerinin gadrine uğramış.
Yazdıkları ve emeği şikayet üzerine yasaklanmış.
Şikayetçiler, yasakçılar bundan ne keyif alıyorlar bir türlü anlayamıyorum.
Bu kısa nottan sonra Doğan Prepol’dan öğrendiğimi sizinle paylaşayım:
Başta Işık Ersan olmak üzere çeşitli kaynaklardan Balıkesir’e bağlı Ayvalık Küçükköy’de düzenlenen ‘Teferiç Şenlikleri’ haberlerini aldım.
Ama nedense ‘Teferiç’in ve ‘Şenliklerinin’ ne anlama geldiğini Doğan Kardeş’in yazısını okuyuncaya kadar bilmiyordum.
Benim gibi meraklı okuyucularım için ‘Teferiç nedir?’ sorusunun yanıtını paylaşayım:
Teferiç, çeşitli yemeklerin yapıldığı, genellikle dere kenarı gibi yeşillik alanlarda düzenlenen, pikniği ve eğlenceyi bir araya getiren geleneksel bir Boşnak etkinliği.
Akordeon, gusle ve mızıka gibi enstrümanların eşlik ettiği bu buluşmalarda kololar oynanır, şarkılar söylenir.
Bir başka anlatıma göre ise Teferiç, Hıdırellez'den bir hafta sonra, evin sağlam ve örümceklerden arınmış olduğuna inanıldığında, dileklerin kabulü için yapılan bir eğlencedir.’
Bu yılki şenlikler Ayvalık ve Küçükköy’e adeta can suyu oldu.
Üç gün boyunca yerli turistlerin akınına uğrayan bölge, Balkan ezgileriyle yankılandı.
Boşnak yemek tarifleri paylaşıldı, Boşnak kültürüne dair çeşitli sunumlar yapıldı. Anadolu Yakası Bosna Sancak Derneği folklor ekibi, Boşnak kololar ve halaylarıyla izleyenleri coşturdu.
Etkinliğe Karadağ Diyaspora Bakanı Mirsad Azemović, Sırbistan’ın Sancak bölgesinden Sjenica Belediye Başkanı Munib Mujagiç, Girne Belediye Başkanı Murat Şenkul ve birçok meclis üyesi, Sjenica Kadın Dernek Başkanı Naza Hajradinoviç katıldı.
Türkiye’nin dört bir yanından gelen konuklar, Ayvalık ve Küçükköy’de misafir edildi.
*- YÜZDE YÜZ DOĞRU
Halil Vural bir gün şöyle dedi:
‘Doğduğun ev kaderin midir bilemem...
Lakin kaderin en püf noktası eş seçimidir...
Seçtiğin eşin kaderinin tam ortasındaki en kuvvetli çekim merkezidir...
Yasayacağın tüm olaylar bu seçimle şekil alır.
Eğer hakkını yanlış̧ kişiden yana kullanmışsan bedelini çok ağır ödersin...
Yalnızca senle de bitmez, evladın öder, annen baban öder eş dost öder, çevrende kim varsa bu bedelden nasibine düşeni öder...
‘Dünyanın en mutlu insanı kimdir?’ diye sorsalar eş seçimini doğru yapanlar derim…’
*- YANINDA GÖTÜREMEZSİN
Çinli Filozof Lin Yutang’tan bahsetmeden edemeyeceğim.
Aynen Halil Vural’ın söyledikleri gibi bu Çinli filazofa da ‘Haklısın’ diyenlerin sayılarının çok fazla olacağını düşünüyorum.
‘Yaşayacak fazla yılın kalmadı ve ayrıldığında yanına hiçbir şey götüremeyeceksin.
Bu yüzden tutumlu ol, ama refahını feda etme.
Harcaman gereken parayı harca, tadını çıkarmaya değer olan şeylerin tadını çıkar ve verebileceğin şeyleri ver.
Ayrıldıktan sonra ne olacağını dert etme, çünkü toza dönüştüğünde ne övgüleri ne de eleştirileri duyabileceksin; mezarını ziyaret edip etmediklerini ya da seni unutup unutmadıklarını bilemeyeceksin.
*- DEĞERLENDİRME ZAMANI
Hayattan keyif almak için en doğru zaman, şu andır.
Zorla kazandığın mal ve mülkleri değerlendirme zamanın geldi.
Çocukların için fazla endişelenme; onlar kendi yollarını bulacak ve kendi kaderlerini çizecekler.
Torunlarına özel bir ilgi göster, onları sev, değer ver ve onlardan keyif alabildiğin sürece tadını çıkar.
Hayat, doğumdan mezara kadar durmaksızın çalışmaktan ibaret olamaz.
Her gün uyan ve bir günü daha çatışmasız, kin tutmadan keyifle geçirmeye niyet et.
Çocuklarından fazla beklentiye girme.
Sana önem verseler de, onların kendi sorumlulukları, taahhütleri ve hayatları her zaman öncelikli olacaktır.
Bazıları ise, ebeveynleriyle pek ilgilenmezken, onların varlıklarını tartışır ve zenginliklerinden faydalanmak için ayrılmalarını isterler.
*- SAĞLIĞINI MUTLAKA KORU
65 yaşına veya daha üstüne geldiysen, bitmek bilmeyen bir çalışma uğruna sağlığını feda etme, çünkü bu kendine mezar kazmak olur.
Bin hektar pirinç tarlası olsa da, günde yalnızca yarım kâse tüketebilirsin.
Binlerce görkemli evin olsa da, geceleri uyumak için yalnızca 8 metrekareye ihtiyacın var.
Eğer yiyecek bir şeylerin ve ihtiyaçlarını karşılayacak kadar paran varsa, bu yeterlidir.
Mutlu bir yaşam sürmeye bak, çünkü sadece bir hayatın var.
Kendini başkalarıyla karşılaştırarak şanını, zenginliğini ya da sosyal statünü ölçme.
*- REFAHINI YARAT
Çocuklarının başarılarını başkalarınınkilerle kıyaslayarak övünme.
Bunun yerine, onları mutluluğa, sağlığa, neşeye ve kaliteli bir hayata teşvik et.
Değiştiremeyeceğin şeyleri kabul et, çünkü aşırı kaygı sağlığına zarar verebilir.
Kendi refahını yarat ve her gün sana mutluluk ve keyif veren aktivitelerle uğraş.
Mutluluğun olmadığı bir gün, boşa harcanmış bir gündür.
İyi bir ruh haliyle hastalıklar iyileşebilir.
Neşeli bir zihinle ise daha hızlı iyileşir ya da hiç ortaya çıkmaz.
İyi bir karakter geliştirerek, egzersiz yaparak, sağlıklı beslenerek ve dengeli bir şekilde vitamin ve mineral alarak sağlıklı ve keyifli bir yaşam sürebilirsin.
Özellikle çevrendeki iyiliği takdir etmeyi öğren – aileni, arkadaşlarını – çünkü onlar, hayatının güzel anılarını ve değerli zamanlarını hatırlatarak sana yeniden yaşama hissi verirler.
*- GERİ GELMEZ
Denir ki,
‘Çatısını kaybeden biri yıldızları kazanır.’
Bu doğrudur.
Zaman ve fırsatlar, bir nehirdeki su gibidir:
Onlara asla iki kez dokunamazsın, çünkü bir kez geçtiğinde geri dönmez.
Hayatının her anının tadını çıkar ve dünyayı keşfetme, onun harikalarını görme fırsatlarını kaçırma, çünkü bu anlar bir daha asla tekrarlanmayabilir.
*- MÜKEMMEL YOKTUR
Görünüşlere güvenme, çünkü zamanla silinirler.
Mükemmel insanı arama, çünkü o yoktur.
Seni olduğun gibi takdir eden birini ara; onu bulamazsan, yalnızlığını sevmeyi öğren, çünkü kötü bir arkadaşlıktan iyidir.
Her nasıl tanımlıyorsan Tanrı’ya inan ve hayatın tadını çıkar, çünkü hayat kısadır.
Aileni ve arkadaşlarını sev, çünkü er ya da geç bu dünyayı terk edeceksin ve kimse bunun için sana teşekkür etmeyecek.
Sağlık ve mutluluk daima seninle olsun.” (Lin Yutang).
*-
Yorumlar
Yorum Gönder