ENGELLİ İKİ KÜÇÜK YAVRUSUNUN YANINDA, BABANIN BURNUNU KIRDILAR

YAŞAR EYİCE *- AKSİ HALİ! Erhan Arslan, ‘Bazı insanlar sizi, yalnızlıklarını doldurmak için kullanıyor, siz sevgi sanıyorsunuz!’ diyor. Çok doğru bir laf ama nedense kabullenmek çok zor. ‘Aşk’ için de aynı sözleri söyleyebiliriz. İnsan iki dakikada ‘aşık’ olur mu? Özellikle sosyal medyada bunlara rastlanıyor… Sonu hüsran! ‘Canım’ diye başlar ‘aşkım’ diye devam eder. O kadar güzel laflar eder ki, filmlerde bile rastlamazzınız. Bunlar dolandırıcı ve sahtekardır. Sizi soymak en büyük işleridir. Bir bakarsınız elde avuçta yoktur. Uçmuştur… Bazısı kendine gelir ve savcıya gider. Bazısı da herkese, hayata küskün şekilde evine kapanır. Bir psikolijik sırrı paylaşayım: ‘Karşı tarafın gerçek yüzünü görmek için aşırı samimi davran. Kalitesiz insanlar şımarıp sana saygısızlık yapacaktır.’ Bilgi cesaret verir, cehalet ise küstahlık! Bilgili insan mütevazıdir, cahil insan ise kibirli! Çevrenizde mutlaka vardır. Bu konuya bir söz daha ilave edelim: ‘İyi insanın aç kaldığında saldırgan davranmasından, kötünün ise doyduğunda şımarmasından kork!’ Burada şuna dikkat etmek istiyorum; İnsanın mutlaka bir geliri olmalı… Alın teriyle çalışıp hem ailesini, çoluk çocuğunu, hem de kendisini doyurması şarttır. Aksi halde… Aksi halini düşünmek bile istemiyorum… Ne derler; ‘İnsanda vefa arama! İnsan sıcakta ağacın gölgesine sığınır, soğukta o ağacı keser ısınır!’ *- TEVAZU MÜTHİŞ Süleyman Saylan Denizlili meslektaşımız. TRT’nin emektarlarından… Son görev yeri İzmir Bölge Müdürlüğü idi, emekliliğinden önce. ‘Metiner’ isimli bir AKP’linin, İsmet Paşa'ya’ faşist’ demesi canını sıkmış. Süleyman Saylan da, İsmet İnönü’nün bir fotoğrafını bularak şunları yazmış: ‘Allah aşkına CHP'li bir yöneticide çıksın AKP'li Metiner 'e karşı açıklama yapsın! Fotoğrafa dikkatle bakın, koskoca İsmet Paşa nasıl oturuyor? Arkasında Kurtuluş Savaşı var. Garp Cephesi Komutanlığı var. Birinci, İkinci İnönü savaşları var. Mudanya Mütarekesi, Lozan Antlaşması var. Dışişleri Bakanlığı, Başbakanlık, Cumhurbaşkanlığı var. Arkasında Cumhuriyet Tarihi’nin ilk yarım yüzyılı var. O tarihi yapan adam. Mustafa Kemal’den sonra, Şevket Süreyya’nın deyimiyle, o İkinci Adam. Bir ilçenin belediye başkanı karşısında oturuşundaki tevazu müthiş… Belediye başkanının koltuğuna oturmuyor. Koca İsmet Paşa, başkanın karşısında bir koltuğa, şapkası dizlerinde, saygıyla oturuyor. Ruhun şad olsun…” Birileri siyaset için, birilerinin hoşuna gitmek için, ikbal için, aklınıza ne gelirse gelsin, ‘vefa’ olmayınca benim için sıfırdır. İsmet Paşayı ne tanır, ne bilir! ‘İsmet Paşa asker kaçağıydı!’ deyişlerine inanır. İnanması bir yana, biliyor gibi (!) yazar, yaymaya çalışır… Ne diyebiliriz ki!... *- BERGAMA’DA GEÇMİŞE YOLCULUK Bergamalı Gazeteci Tahsin Tuna, ‘Geçmişin izinde, yeni nesillere’ bir kısa hatırlatma yapmış. ‘Bergama’da görev yapan kaymakamlar ve geçmişe dair bir yolculuk’ diyen Tahsin Tuna, bu yazısıyla, hem görev yapmış kaymakamları anıyor, hem de Bergama’nın bir dönemki sosyal ve kültürel yaşamını hatırlatıyor. ‘Gazetecilik serüvenime başladığımdan bu yana, Bergama'da görev yapan kaymakamlarla tanışma ve onları haberleştirme fırsatım oldu. Geçen yılları düşündüğümde, 1980’li yıllarda Kaymakam Mustafa Aşkın görevdeyken ben de muhabirlik mesleğine adım atmışım. O dönemde Bergama, bugünkü kalabalığından uzak, yaklaşık 15 bin nüfuslu, daha sade ama bir o kadar da canlı bir ilçeydi. Elektriğimizi Tekkeboğazı'ndaki kömürle çalışan tesisten alır, günün belirli saatlerinde elektrik verilirdi. Yani ışık kıymetliydi, akşam planları elektrik saatine göre yapılırdı. *- SOSYAL YAŞAM ve EĞLENCE KÜLTÜRÜ Çarşı merkezindeki Çamlı Park, Gülistan Park, Havuzlu Park ve ilçedeki tam 7 sinema, Bergamalıların akşamları ve tatil günlerinde nefes aldığı yerlerdi. O yıllarda insanlar oldukça şık giyinir, kadın-erkek herkes giyim kuşamına özen gösterirdi. Aynı zamanda misafirperverlikleriyle tanınırlardı. Düğünlerde ise orkestranın önüne perde çekilir, dans eden çiftlerle müzisyenler birbirini görmezdi. Bu bile ayrı bir nezaket anlayışıydı. En büyük sosyal etkinliklerden biri ise hiç kuşkusuz kermeslerdi. Belediye, Halk Eğitim Merkezi ve gönüllülerce düzenlenen bu etkinlikler, Bergama halkı için yılın eğlenceyle dolu tek fırsatıydı. *- TIKLIM TIKLIM DOLU PARKLAR ve SİNEMALAR Yukarıda adını andığım parklar her gece dolup taşar, yazlık ve kışlık sinemalarda yer bulmak zorlaşırdı. Bergama adeta canlı bir kültür ve sanat merkezi gibiydi. Şimdi tüm bunlar, maalesef sadece güzel birer hatıra olarak hafızamızda kaldı. ‘Nerede o eski Bergama?’ dedirten türden... 1864’ten Günümüze Bergama’da Görev Yapan Kaymakamlar Bergama’da geçmişten bugüne görev yapmış kaymakamlarımızın isimleriyle birlikte kısa bir zaman yolculuğuna çıkmak da geçmişin izini sürmek adına kıymetlidir: 1864 – Cavit Bey, 1867 – Mehmet Bey, 1884 – Mahmut Raci Bey, 1889 – Mehmet Sait Bey, 1894 – Mustafa Nizamettin Bey, 1898 – Cavit Bey, 1904 – Ali Rasih Bey, 1908 – Kamil Bey, 1910 – İbrahim Sabri Bey, 1919 – Rasim Bey, 1922 – Tevfik Bey, 1926 – Fazlı Bey, 1927 – Haşim Bey, 1933 – Fikri Şengül, 1937 – Kamil Sapmaz, 1939 – Nihat Arman, 1940 – Vasfi Bağatur, 1941 – Şevket Kancan, 1942 – Nihat Arman, 1944 – Hamdi Orhon, 1948 – Necmettin Kuteş, 1950 – Fahrettin Akkutlu, 1951 – Rebi Boşol, 1953 – M. Ali Ulusal, 1955 – Tekin Arı, 1956 – Nazım Kemal Deniz, 1957 – Muzaffer Ağaoğlu, 1960 – Alb. Maznum Narman, 1961 – Necati Gündüz, 1962 – Faik Yücel, 1963 – Mustafa Adak, 1966 – Nurettin Yılmaz, 1967 – Halit Tokullugil, 1969 – Tümay Soybay, 1972 – Şükrü Tuncel, 1973 – Necati Karakaya, 1978 – Mustafa Aşkın, 1980 – A. Hami Arıtürk, 1985 – Mustafa Kazak, 1990 – Osman Badraslı, 1992 – Oğuz Berberoğlu, 1993 – Temel Koçaklar, 1998 – Ali Şanlıer, 2003 – Hüseyin Eren, 2008 – Ahmet Ertan Yücel, 2013 – Uğur Kolsuz, 2015 – Osman Nuri Canatan, 2018 – Mahmut Kaşıkçı, 2022 – Avni Oral,,, “ *- YOLU KAPATTILAR İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin 59 bin TL’lik en düşük maaş teklifini reddeden işçiler, Basmane’de yolu trafiğe kapatarak protesto düzenledi. İlk bakışta ‘İşçinin hakkı verilsin!’ diyoruz, her zaman olduğu gibi. Ama dün de, önceki gün de yazmıştım, ‘Vatandaş ne diyor?’ diye. Bu kez Caner isimli bir genç adam şunları yazmış: ‘İzmir'de yaşayan bir vatandaş olarak, şu grevler konusunda iki kelam edeceğim. İki gündür sokakta en az 15-20 kişinin grev konusundaki konuşmasına şahit oldum ve daha işçilerin talebini mantıklı bulan ve destekleyen bir kişi dahi duymadım. ‘Güncel ekonomik konjonktürde’ belediye işçisi aylık 82-94 bin lira arasında değişen ücretleri, ayda 15 gün çalışana %15 oranında ‘işe devam primini’, sağlık raporu almazsa ekstra 46 günlük yevmiyeyi ve talep ettikleri birçok saçma sapan yan hakları (hepsini değil) asla hak etmiyor. Hatta artırıyorum belediyenin teklifi olan 59-76 bin lira arasındaki ücretleri de asla hak etmiyorlar. *- Keşke hepimiz mükemmel imkânlarda yaşayabilsek ancak güncel ekonomik konjonktürde asgari ücretin 22 bin, öğretmen maaşının 50 bin, yüzbaşı maaşının 70 bin, profesör maaşının 90 bin olduğu yerde belediye işçisi primlerle birlikte aylık 100 bin lirayı aşan maaşı kazanamaz. Ben bunu deyince ‘yav siz maaşı düşük olanların ücretini yukarıya çekmek yerine hakkını arayanlara az verelim diyorsunuz’ diyenler çıkacaktır ama asgari ücretliye 50 bin, belediye işçisine 100 bin vs. verilse mantıken enflasyon da aşağı yukarı aynı oranda artacak ve yapılan artışların bir anlamı olmayacak. Ayrıca o belediye işçilerinin biz zaten asgari ücret 22 binken 100 bin lira istiyorduk, şimdi asgari ücret 50 bin olduysa bize 200 bin verin diyeceklerine de adım gibi eminim.’ Ben de ‘Hakkı olmayanların, hakkından’ söz edenlere karşıyım. Kaleyi içten ve dıştan yıkmaya çalışıyor neredeyse herkes… *- MİLLETVEKİLİ BÖYLE SÖYLERSE Asıl şimdi Bora Erdin Beye kulak verelim! Yazısını da okudum, videosunu da seyrettim. Bora Erdin, ‘Eski bir milletvekilinin sahibi olduğu bağ evini aldık. Su hayrattan kaçak. elektrik sayaçtan kaçak!’ diyor. İnanılacak gibi değil gibi görünüyor ama doğru. ‘Hukuk sadece bize çalışıyor bu memlekette. Yazıklar olsun…’ diyerek söze başlayan Bora Erdin şöyle devam ediyor: ‘Elektrik faturasını ödeyemediği için solunum cihazı kapanan insanlar yaşıyor bu topraklarda. Hayrattan kaçak su çekmekle mezardan ölünün kefenini çalmak aynı şey.’ Olay Zonguldak’ta meydana çıktı. İki dönem AKP milletvekilliği yapan kişiden bahçeli bağ evini alan Bora Bey, suyu kendi üzerlerine yapmak istemiş. Ama belediyede kayıt çıkmamış. ‘Nasıl olur?’ diyerek araştırınca suyun az ileride ‘Hayrat’tan çekilen borularla kullanıldığını belirlemiş. Sonra sıra elektriğe gelmiş. Bakmışlar saat yok, ama elektrik var! ‘Başımız derde girmesin!’ diyerek jandarmaya haber vermişler ve zabıt tutturmuşlar. Bağ evini ve bahçeyi satın aldıkları, oğlu devlet memuru olan AKP önceki iki dönem milletvekili olan (İsmini yazmıyorum) telefonla bularak durumu anlatmış, aldığı cevap şöyle: ‘Sen de bizim gibi kullan… Su da var, elektrik de!’ ‘Biz devletimizi, milletimizi seviyoruz. Fakir fukaranın, yetimin hakkını yiyemeyiz!’ yanıtını verdim.,’ Adres de belli, tapu kayıtları da, alım- satım da, elektrik ve suyun kaçak kullanıldığı da Bora beylerin takibi ve işi ciddiyete almaları ile ortaya çıktığı ortada. Şunu da söyleyeyim: Olayın siyasetle hiç ama hiç ilgisi yok. *- KAHROLDUM ‘Kaçak’lar canımı sıktı, üzdü. Ama bir babanın iki çocuğunun önünde dayak yiyip, burnunun kırılması beni kahretti. Videoyu seyredemedim. Bu ne vahşet? Babalarının bacaklarına sarılan iki yavrucağın hali gözyaşı döktürür. Bu ne şiddet yahu! Engelli yavruları ile birlikte hareket halindeki metrobüste ayakta durmaya çalışan bu baba, yumruğun etkisi ile yere düşüp başını vursaydı. Yani beyin kanamasından can verseydi ne olacaktı? Hiç! Çünkü saldırganlara bir şey yok, serbestler. Ancak sosyal medyada olay, bir vatandaşın çektiği video ile ortaya çıkınca, serbest bırakılanlardan birinin gözaltına alındığı açıklandı. Toplu taşıma aracında, iki küçük çocuğunun elinden tutan bir vatandaşa yumruk atarak burnunu kıran saldırgan; yalnızca bir bedene değil, insan onuruna, kamu güvenliğine ve çocukların ruh sağlığına kastetmiştir. Bu eylem, Türk Ceza Kanunu’na göre açık bir kasten yaralama suçudur. Yani; Bu seviyesiz şiddetin bahanesi olmaz. Failin derhal yakalanması, adli sürecin ivedilikle başlatılması ve hak ettiği cezayı alması kamu vicdanının en temel beklentisidir. Bunları yazarken, belirttiğim gibi biri yakalanmış ve gözaltına alınmış, mahkemeye çıkarılacak. Bu gibi olaylarda hepimizin olmasa da bazılarımızın gözlemini aktarayım; Nedense, birçok insanımız, bunların serbest kalacağına veya çok az bir yaptırımla kurtulacağını emin görünüyor. Bir zamanlar, bütün ülke adaleti mafya babalarından, kabadayılardan, Türbin liderlerinden vs. bekliyordu. Müdürler değişti, iş de değişti. Umarım o günlere gelmeyiz, alınan verilen kararlar içimizi ferahlatır. ‘Aile yılı ilan edilen bir yılda’, bu iki şahıs için öyle cezalar öyle yaptırımlar yapılmalıdır ki, tarihe altın harflerle not düşülmelidir. Bence de, bu ikisinin de dışarıda aldığı nefes haramdır. Üstelik ikisi de özel çocuk! Bu arada söylemeden etmeyeceğim, sözde ağlama krizine girip milleti kışkırtan o kadın evine elini sallayarak nasıl gider? Bu da yakalanmalı, halkı tahrikten hakkında gereken işlem yapılmalıdır. Ortalığı karıştırıp, yerini sağlama almak adına, engelli çocuklu adamı haksız yere itham edip çileden çıkarmak doğru bir hareket midir? Acaba o esrarengiz kadın şimdi mutlu mudur? Olayı anlatayım: *- YAKALANDILAR İstanbul Maltepe’de Marmaray’a iki çocuğuyla binen bir adam ile bir kadın arasında tartışma çıktı. Tartışmaya sonradan dahil olan başka bir kişi, çocukların yanında adamın yüzüne yumruk attı. Yaşanan olay sonrası babanın burnunu kıran E.D (50) ve kavgaya sonradan dahil olan İ.A (22) emniyet güçleri tarafından yakalandı. Haklarında kasten yaralama suçundan adli işlem başlatılan şahıslardan İ.A (22) adli makamlarca serbest bırakılırken E.D hakkında işe yürütülen tahkikatlar devam etmektedir. Son gelen bilgiye göre tutuklama oldu. *-

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BÖYLE BİR ANLAŞMA GÖRÜLMEDİ... DENİZİ YOK ANLAŞMAYA LİMANLAR KONULDU...

BAŞIMIZ SAĞ OLSUN! ACIM BÜYÜK! BOLU'DAKİ OTEL YANGININDA 66 İNSANIMIZI KAYBETTİK

KİTAPLARIN ANLATAMADIĞINI ANLATIYOR