'SATIN ALMAYIN, SAHİPLENİN' DİYOR VETERİNERLER

YAŞAR EYİCE *- KAZALARA DAVETİYE ÇIKARIYOR! Göz kapağı sarkması, yalnızca estetik bir problem değil, ev kazalarından trafik kazalarına kadar pek çok riski de beraberinde getiren bir sağlık sorunu. Göz kapağı düşüklüğü nedeniyle görüş alanı daralan bireyler, farkında olmadan günlük yaşamda tehlikelerle karşı karşıya kalıyor. Göz kapağı sarkması lokal anestezi ile yapılan kısa bir işlemle giderilebilirken, hastalar birkaç gün içinde günlük yaşamına geri dönebiliyor. Göz kapağı düşüklüğü bazen yaşla birlikte ortaya çıkarken, bazen de doğuştan mevcut olabiliyor ancak çoğu zaman bu durumun yaşlılık, yorgunluk veya genetik özelliklerden kaynaklandığı sanılıyor. Oysa göz kapağı düşüklüğü, görüş alanını önemli ölçüde daraltarak refleksleri zayıflatıp ciddi kaza risklerini beraberinde getirebiliyor. Yaşlanma belirtilerinin en erken görüldüğü bölge olmasından dolayı göz kapağı düşüklüğünün kişiyi olduğundan daha yorgun, yaşlı ve mutsuz gösterdiğine dikkati çeken Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Kader Yıldız Doğan, aynı zamanda bu durumun görüş kalitesinde bozulma ve baş ağrılarına sebebiyet verebildiğini de kaydetti. *- MÜLTECİ FİLM FESTİVALİ Halkların Köprüsü Derneği’nin katkılarıyla bu yıl dördüncüsü düzenlenen İzmir Uluslararası Mülteci Film Festivali, Fransız Kültür Merkezi’nde gerçekleştiriliyor. Festivale katılan filmlerin yönetmenleri, oyuncuları, mülteciler ve çok sayıda sinemasever katıldığı açılışta, Prof. Dr. Cem Terzi, ‘Bu festival insanlığın vicdanına çağrıdır’ dedi. Festivalin kurucusu Prof. Dr. Cem Terzi, mülteci sorununa dair toplumsal yargıları ve devletlerin tutumlarını irdeledi. ‘Mülteci krizi’ ya da ‘göç krizi’ gibi kavramların gerçeği tam yansıtmadığını vurgulayan Prof. Terzi, yaşananları ‘göçmenlere yönelik kirli bir savaş’ olarak tanımladı. Festivalin yalnızca sinemaya dair bir etkinlik olmadığının altını çizen Terzi, ‘Bu festival, hayatın kendisiyle, dünyanın acı gerçekleriyle, insanlığın sınavlarıyla ilgilidir’ dedi. *- HER BİR FİLM BİR ÇIĞLIK Gösterime giren her filmin, bir sınırın ötesinden gelen bir çığlık olduğuna dikkat çeken Terzi, ‘Her sahne, bir kapının yüzüne kapanmasını, bir botun batmasını, bir çocuğun gözünde kaybolan umudu anlatır’ dedi. Sinemanın fiziksel sınırları kaldıramayacağını ama zihinlerdeki sınırları parçalayabileceğini belirten Terzi, festivalin özü itibarıyla izleyicileri sadece izlemeye değil; anlamaya, empati kurmaya ve mücadele etmeye çağırdığını söyledi. *- TARAFSİZ KALMAK Cem Terzi mülteci meselesi konusunda tarafsız kalınmaması gerektiğine dikkati çelerek şunları kaydetti: ‘Tarafsız kalmak, suçlunun yanında yer almaktır. Bu savaş, bizim insanlığımıza açılmış bir savaştır. Seyirci kalırsak sadece onlar değil, biz de kaybederiz. Bu festivalin gerçekleşmesini mümkün kılan gönüllülere, yönetmenlere, sanatçılara ve en çok da, yaşadıkları tüm zorluklara rağmen hikâyelerini paylaşmaktan vazgeçmeyen göçmenlere teşekkür ediyorum. İzleyicileri, festival boyunca sadece izlemeye değil, düşünmeye, sorgulamaya ve dayanışmaya davet ediyorum.’ *- OYNATILANLAR 68 kısa, uzun ve orta metrajlı kurmaca, belgesel ve animasyon filmin ücretsiz olarak izleyiciyle buluşacağı festivalde, her gösterimin ardından film ekipleriyle söyleşiler düzenleniyor. Festival Programında bir iki filmi tanıtayım: ‘Vazgeçmeyenler Teması Altında’, ‘Ada, Buz, Rodakis’i Ararken, Onlar için İmroz, Suretler, Döngü, Cadılar Bayramı Değil Bu Gerçek Bir Dehşet, Kesişimler, Makun (Ağlama), Umut, Sınırsız Sanat, Sınırda, Nasıl Memnun Edeceğiz Bunları?, Soğuk, Akdeniz’de Hayat Kurtaranlar, Zirveye Çıkmak, Tapir Anıları, Suretler… *- BİRLİKTE HAREKET YOK Şimdi benim de önem verdiğim bir konuyu Araştırmacı meslektaşım Doğan Prepol’dan dinleyelim: Doğan Prepol, ‘Balkan camiası olarak neden birlikte hareket edemiyoruz?’ diyor ve şunları yazıyor: ‘Balkan camiası olarak, ne hikmetse bir araya gelip ortak bir duruş sergilemekten imtina ediyoruz gibi geliyor bana. Bu düşüncenin sadece bana ait olduğunu sanıyordum; ta ki bir dostumla yaptığım sohbet sırasında onun da aynı duyguları paylaştığını fark edene kadar. Meğer bizim gibi düşünen birçok insan varmış Rumeli-Balkan camiasında… Yalnızca, şimdilik sessiz kalmayı tercih ediyorlar gibi hissediyorum. Oysa ki birliğe, dayanışmaya ve ortak bir sesi yükseltmeye her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. Kendi içimizde birbirimizi anlamaya, dinlemeye ve desteklemeye başlarsak, dışa karşı daha güçlü bir yapı ortaya koyabiliriz. Zira köklerimiz sağlam, tarihimiz derin, kültürümüz zengin… Ancak bütün bunları yaşatmak ve geleceğe taşımak için birlik olmamız şart. *- GÜVENLİK KAYGILARI Boşnaklar ve Arnavutlar Arasında Küresel Stratejik İş Birliği Potansiyeli: Bölgesel Güvenliğe Yeni Bir Perspektif… Sırbistan, Macaristan ve Republika Sırpska arasında gelişen askeri yakınlaşma, bölge halklarının tarihsel hafızasında derin izler bırakmış güvenlik kaygılarını yeniden gündeme getirmiştir. Bu üçlü iş birliği yalnızca sembolik bir savunma paktı değil, aynı zamanda Boşnaklar ve Arnavutlar için caydırıcı bir karşı blok oluşturma ihtiyacının da işaretidir. *- CİDDİ ve SÜRDÜRÜLEBİLİR Türkiye’nin ekonomik daralması ve bölgesel politikalardaki zayıf etkisi, Boşnaklar için güven verici bir stratejik ortaklık zeminini zedelemektedir. Ancak Kosova, Arnavutluk, Sancak ve Bosna merkezli yeni bir stratejik koalisyon, sadece sahadaki dengeyi yeniden kurmakla kalmayacak, Türkiye ve diğer aktörlerde “FOMO” (gelişmeleri kaçırma korkusu) etkisi yaratarak daha ciddi ve sürdürülebilir desteklerin önünü açabilecektir. *- YURT DIŞI NÜFUSLARI Hem Boşnaklar hem de Arnavutlar, göç tarihleri boyunca Avrupa, Kuzey Amerika, Avustralya ve Orta Doğu’da güçlü diasporalar kurmuşlardır. Bugün bu toplulukların yurt dışındaki nüfusları, ana vatanlardaki nüfusları aşmaktadır. Sancak Bölgesi, bu iki halk arasında yalnızca kültürel bir bağ değil; aynı zamanda birleştirici bir coğrafi eksen sunmaktadır. Bu stratejik iş birliğini derinleştirmek adına, diaspora gücünü, entelektüel birikimi ve stratejik vizyonu tek çatı altında toplayacak bir yapı öneriyoruz: Boşnak-Arnavut Stratejik İş Birliği Enstitüsü (BASE - Bosniak-Albanian Strategic Engagement), Merkezleri: Priştine, Saraybosna ve New York / Brüksel üçgeninde çalışabilecek çok merkezli yapı. Amacı: Küresel diaspora aktörleri, akademisyenler, iş insanları, medya temsilcileri ve politik figürlerin birlikte strateji üretmesi. Alanları: Güvenlik politikaları, Ekonomik kalkınma, Ortak diaspora diplomasisi, Gençlik ve girişimcilik ağları, Kültürel koruma ve tanıtım, Uluslararası temsil ve lobi faaliyetleri,,, *- GÜNCENLEŞMİŞ DURUM Bu Think Tank, Boşnak ve Arnavut kimliğinin savunulması, yeniden tanımlanması ve geleceğe taşınması noktasında kolektif bir akıl, diplomatik platform ve projeksiyon merkezi olacaktır. Stratejik Ortaklık Alanları (Güncellenmiş) 1. Kimlik ve Kültürel Diplomasi, 2. Diaspora Temelli Lobi ve Temsil Mekanizmaları, 3. Bölgesel Girişimcilik ve Ekonomik Entegrasyon, 4. Güvenlik, Siber Savunma ve Psikolojik Savaş, 5. Ortak Medya ve Kamuoyu Etkisi, 6. Think Tank ve Entelektüel Üretim (BASE) --- Bu yapı, yalnızca bir savunma refleksi değil; aynı zamanda Balkan halklarının özgüvenli ve kolektif bir gelecek vizyonunun ilk adımı olacaktır. *- HAZIR BEKLİYOR Benim düşüncelerim bu doğrultuda net. Umuyorum ki Rumeli-Balkan camiasındaki federasyonlar ve dernekler de bu yolda bir hamle yapar ve bu düşüncelerin hayata geçirilmesi için gerekli çalışmaları başlatırlar. Bu süreçte, federasyonlar ve dernekler tarafından yürütülecek her türlü çalışmada üzerime düşen ne varsa, katkı sağlamaktan memnuniyet duyarım. Birlik ve beraberlik içinde hareket edersek, güçlü oluruz. Böylelikle, temsiliyet hakkımızın da siyasi partiler nezdinde hakkaniyetli bir şekilde değerlendirileceğine inanıyorum. Balkan camiası, olarak, neden, birlikte, hareket edemiyoruz?’ *- ÇARKLAR DÖNDÜ İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin Bayındır Süt Fabrikası, güçlenerek üretime yeniden başladı. İZTARIM AŞ tarafından fabrikada yapılan iyileştirme sürecinin ardından, Tire Süt Kooperatifi ile protokol imzalanarak İzmirli çiftçinin 800 ton sütü işlenmeye alındı. Fabrikada Büyükşehir’in Süt Kuzusu projesindeki UHT sütlerin yanı sıra İZMAR markalı süt, yoğurt ve tereyağı da uygun fiyatla raflarda yerini almak üzere üretilmeye başladı. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin iştiraki İZTARIM AŞ çatısı altında hizmet veren 100. Yıl Bayındır Süt İşleme Fabrikası, İzmirli çiftçinin ürettiği sütleri işleyerek sağlıklı ve güvenli bir şekilde İzmirlinin sofrasına ulaştırıyor. Bayındır Süt İşleme Fabrikası’nda yapılan revizyon kapsamında, hem kadro güçlendirildi, hem üretim ekipmanları yenilendi, hem de mali disiplin sağlanarak daha güçlü bir şekilde üretim başlatıldı. *- AYAKTA TUTMAK İÇİN Tire Süt Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı Osman Öztürk, “Bizim amacımız, gayemiz küçük üreticiyi ayakta tutmak. Yıllardır bu amaçla çalışmalarımıza titizlikle devam ediyoruz. Kooperatif olarak bizim esas işimiz süt toplamak ve bu sütü de değerlendirmek. Yıllardır İzmir Büyükşehir Belediyesi ile olan ilişkilerimiz sayesinde, sağ olsun sütümüzün büyük bir kısmı burada değerlendiriliyor. Topladığımız sütlerin günlük 10 tonu, Süt Kuzusu projesine gidiyor. Bunun artmasını canı gönülden istiyoruz. İzmir’in sütünün hem miktar olarak artması hem de buradaki Süt Kuzusu projesinin güçlenerek devam etmesi, her iki kurum için de daha hayırlı olacaktır.’ *- SÜT KUZUSU PROJESİ’NDE YENİ DAĞITIMLAR İzmir Büyükşehir Belediyesi ile özdeşleşen Süt Kuzusu Projesi’nde yeni dönemin ilk etabı tamamlandı. Ocakta başlayıp nisan ayında tamamlanan ilk sürecin ardından yeni dağıtım dönemine de geçildi. İhtiyaç sahibi ailelerin çocuklarının süte erişmesini sağlayan proje kapsamında ayrıca hijyen ürünü olarak bebek şampuanı da hanelere teslim edildi. ‘Süt İçmeyen Çocuk Kalmasın’ diyerek üreticilerden satın alınan sütleri kentin dört bir yanındaki 2-5 yaş arası çocuklara ulaştıran Büyükşehir Belediyesi, sağlıklı nesillerin yetişmesi için çalışmayı sürdürüyor. Büyükşehir Belediyesi böylece bir yandan kırsala destek veriyor, diğer taraftan İzmirli miniklerin sağlıklı gıdaya erişmesini sağlıyor. Ayrıca ekonomik olarak zor günler geçiren hanelerin bütçelerine de katkı sunuluyor. Belirli bir gelir seviyesine sahip ailelere yönelik yürütülen Süt Kuzusu Projesi’yle istenen kriterleri taşıyan ailelerin çocuklarına ücretsiz olarak aylık 8 litre süt dağıtılıyor. 20 kişilik ekip düzenli olarak çocukların tüketimi için ailelere süt teslim ediyor. Dağıtımlar İzmir’in 30 ilçesindeki 622 mahallede gerçekleştiriliyor. *- SATIN ALMAYIN, SAHİPLENİN Veteriner hekimler, 26 Nisan ‘Dünya Veteriner Hekimler Günü’ kapsamında, kedi ve köpek isteyen yurttaşlara ‘Satın almayın, sahiplenin’ çağrısında bulundu. Her biri tedaviye gelen yaralı hayvanları iyileştirdikten sonra sahiplendiklerini aktarırken, ‘Barınaklara gelin. Eminiz ki kalbinizi çalacak bir can olacak’ dediler. Sahipsiz hayvanlarının sağlığı için 7 gün 24 saat hizmet veren veteriner hekimler, sevimli canlıların sahiplenilmesini istiyor. Çoğu tedavi ettiği kedi veya köpekleri sahiplenen veteriner hekimler, bu duyguyu herkesin yaşamasının çok anlamlı olduğunu belirtiyorlar. Veteriner Hekim Özge Aras Çolak, bu mesleğin sadece hayvan sağlığı için değil, dolaylı olarak insan sağlığı açısından da son derece önemli olduğunu söyledi. Mesleğini çok sevdiğini vurgulayan Çolak, ‘Çok güzel bir mesleğimiz var. Çok kötü durumda gelen ve tedavi ederek sağlığına kavuşturduğumuz canlar oldu. Onların yeniden sağlığına kavuşmasını sağlamak, bizim için inanılmaz güzel bir duygu. Tedavi ettiğim bir köpek, yolda yanıma gelmişti. Bu beni çok duygulandırdı’ dedi. *- RESMİ GÖREVLİ KEDİ Şimdi de, ‘Veterinerler Günü’ dolayısıyla bir kediyi anlatayım. Titanik'in trajik hikayesini çoğu kişi bilir, ancak gemide yaşayan ve muhtemelen olanları hisseden tek kişi olan Jenny adlı kedinin hikayesini pek az kişi duymuştur. Jenny sıradan bir kedi değildi. Titanik'in resmi fare avcısıydı ve kemirgen popülasyonunu kontrol altında tutmak için gemiye alınmıştı. Gemi deniz denemeleri sırasında bir sürü yavru kedi doğurdu ve Jim Mulholland adlı bir işçi tarafından sevgiyle bakıldı. Jim, onun ve yavrularının mutfağın yakınında, kazanlarla ısıtılan sıcacık bir yuva hazırladı. Hatta molalarında kalan yemek artıklarını bile onunla paylaşıyordu. Bu sessiz rutin, tarihin en lüks gemisinin ilk seferine hazırlanmasının kaosu ortasında ona bir huzur duygusu veriyordu. *- DAVRANIŞLARI DEĞİŞTİ Ama garip bir şey oldu. Titanic'in Southampton'dan New York'a hareket etmesine birkaç gün kala Jenny'nin davranışları değişti. Huzursuzlanmaya başladı. Ve sonra, ‘hiçbir uyarıda bulunmadan’ yavrularını teker teker, nazikçe boyunlarından tutarak almaya başladı... Ve onları tekneden dışarı çıkardı. Yavrularının hepsi güvenli bir şekilde karaya çıkana kadar, defalarca rampadan aşağı yürüdü. Jim bakakaldı. Ve o anda bir şey oldu. ‘Bu kedi bir şeyler biliyor... Bizim bilmediğimiz bir şeyler.’ Diye düşündü. *- O DA GEMİYİ TERK ETTİ Sezgilerine güvenen Jim, belki de annesinin sezgilerine, eşyalarını topladı ve sessizce tekneden indi. Bir daha asla gemiye geri dönmedi. Titanik onsuz yola çıktı. Sonra ne olduğunu hepimiz biliyoruz. Yıllar sonra, artık yaşlı bir adam olan Jim bu hikayeyi bir gazeteciye anlattı. Hayatını kurtaran kişinin Jenny olduğunu söyledi. Onun kadim, sessiz ve sarsılmaz içgüdüsü, belki de bugüne kadar birinin alabileceği tek gerçek uyarıydı. Bazen kahramanlar üniforma giymezler. Bazen kürkleri, bıyıkları ve sadece; ‘bilen bir kalpleri’ vardır. Hepimiz biliyoruz; Kediler, köpekler, kuşlar… Özetle hayvanlar tabiat olaylarını çoğu zaman önceden hissederler ve tavırlarıyla bize haber verirler. *-

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BÖYLE BİR ANLAŞMA GÖRÜLMEDİ... DENİZİ YOK ANLAŞMAYA LİMANLAR KONULDU...

ANAHTARI SİZDE OLMALI

KİTAPLARIN ANLATAMADIĞINI ANLATIYOR