HEP HUZURSUZ OLUYORUZ, KEYFİMİZ KAÇIYOR

YAŞAR EYİCE *- SAHTELER! Yediğimiz içtiğimizden tutun da, her gün karşılaştığımız insanlara kadar nedense her şey sahte! Nevzat Karagülle ile Hikmet Kumak oturmuş, ‘sahteleri’ not etmiş. Önce, yalnız kadınlarda değil, şimdi bazı erkeklerde de rastlandığı gibi ‘estetiği’ ele almışlar. ‘Saçlar takma, kaş sahte, artık herkes çok güzel!’ diyorlar. Bence anımsattıkları en önemli noktalardan biri de şu: ‘Gözlerdeki yaş sahte!’ diyorlar. Ben buna önceleri filmlerde ve mahkemelerde tanık oluyordum. Ya şimdi? Aşktan, sevgiden tutun da, dolandırıcılığa, aldatmacaya kadar, her yerde, birçok insanımızın gözlerindeki yaş sahte… Kim kimdir bilinmiyor! Dost, kardeş olarak kabul ettikleriniz bile… Ağızlar dolusu yalan, söylenen sözler sahte! Çizgi romanlarda da ‘Bin bir surat’a rastlardık. Şimdi yolda rastladıklarımızı bir gün yeşil, ertesi gün siyah. Hatta mavi gözle görüyoruz. Yan ‘Yalan söylemez!’ deniler gözler de artık sahte… Özetle her yanımız sahte… Teşekkürler sevgili Nevzat ve Hikmet Beylere, bizlere ‘sahteler’ hakkında verdikleri bilgiler için… *- AKLIMIZA GELENLER Sevgili okuyucularım: ‘Sahte!’ denilince pek çok şey akla gelebilir. Bazılarını şöyle sıralayabiliriz: Örneğin, geçenlerde piyasaya sürülen sahte dolarlar gibi. ‘Kalp’ da denilen ‘Sahte paralar’, Genellikle kopyalanan ve ekonomik sistemlere zarar veren öğelerdir. Dolandırıcılarda ve kötü niyetle insanlarda rastlanan ‘Sahte kimlikler’ son yıllarda yine gündemde. Az kalsın birinci sıradaki bilgiyi, ‘Sahte haberleri’ unutuyordum. Yanlış veya yanıltıcı bilgi yayarak toplumu manipüle eden medya içerikleri unutulur mu? Şunları de ekleyelim: Sahte ürünler: Orijinal markaların taklitleri, genellikle kalitesiz ve orijinalden daha ucuz. Sahte belgeler: Yasal veya resmi belgelerin sahte versiyonları, örneğin sahte diplomalar. Sahte hesaplar: Sosyal medya veya diğer platformlarda sahte kullanıcılar tarafından oluşturulan profiller. Sahte hisler: Bazen duygusal veya sosyal sebeplerle gerçek olmayan duyguların ifadesi… Bu yazdıklarımın hepsi kitap yazılacak kadar önemli… Özetle, bizi hep ‘sahteler’ ve ‘Sahtekarlar’ adeta sarmışlar… Ne yapacağız? Mühim olduğunca, benim usulümle, her şeye ‘Şüphe’ ile yaklaşacağız, o zaman doğruyu bulmamız daha kolay olur. Ne denir? ‘Bayram değil seyran değil eniştem beni niye öptü?’ Öpülmemek için çok dikkatli olmalıyız. Bu arada unutmayalım: ‘Bedava peynir sadece fare kapanında olur!’ Aslında, gerçek peynir bedava olarak bulunmaz. Bu atasözü genellikle, bir şeyin gerçekten bedava olmadığını, dolandırıcılık ya da bir hile olduğunu ifade etmek için kullanılır. Aklıma gelenler, şimdilik bu kadar… *- KIZLARI BİLE Erzurumlu Taha Aksoy, bizim Namık Kemal Lisesi’ni bitirdikten sonra Ortadoğu Üniversitesi İnşaat Fakültesini bitirdi. Sonra siyasete atıldı AKP’den İzmir Milletvekili oldu. Arka arkaya iki kez İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığına yine aynı partiden aday gösterildi, kazanamadı. Hatta, bir ara gazeteler kızlarının bile kendisine oy vermeyeceğini yazdı. Son olarak şimdi yabancı şirketlerin yönetimindeki İzmir Çimentaş Fabrikasının yüksek yöneticisi. Kibar ve sevilen birisidir. Ama şimdi yine gündeme gelen Taha Aksoy’a sinirlenenler, kızanlar var. Onlar Kırklareliler… Neden mi? Taha Aksoy'un yönetiminde yer aldığı Çimentaş, anıt mezar çevresinde dinamit patlatarak kalker ocağı açıyor İddiaya göre, Aksoy’un yönetiminde olduğu Çimentaş İzmir, Kırklareli’ndeki projede tarihi dokuya büyük zarar verecek. İtalya merkezli Cementir Holding’in Türkiye’deki çalışmaları devam ediyor. *- YAPILAN BAŞVURULAR Belirtildiğine göre; Şirketin daha önce de Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na yaptığı başvuru, sit alanı içerisinde kaldığı gerekçesiyle iptal edildi. Bakanlık açıklamasında, ‘Sit alanına 200 metre mesafede patlatmalı ve patlatmasız madencilik faaliyetlerinin yapılmamasına karar verildiği belirtilmiştir’ dendi. Şirket bunun ardından kalker ocağını taşıdı. Ancak bu kez yapılan başvuruya da Devlet Su İşleri (DSİ) olumsuz görüş verdi.,. Bu görüş üzerine projenin alanı küçültüldü. 31.34 hektara küçülen alana Orman Genel Müdürlüğü de verimli orman içerisinde kaldığı gerekçesiyle olumsuz görüş verince dosya yeniden revize edildi. *- EN SONUNDA Son olarak şirket, alanı 23.52 hektara düşürdü. Bakanlığın ilk yaptığı uyarıdaki gibi tümülüsler şeklinde oluşturulmuş anıt mezar tepelerine 200 metre mesafeye yerleşti. Projeyi inceleyen bakanlık bu kez ‘ÇED olumlu’ kararı verdi. Proje bölgesi Kırklareli Koruköy Kalesi sit alanına da 300 metrede kalıyor. Bunun yanında 250 metre mesafede pınarlar var. Verilen onayla bölge yıllık 960 bin ton kalker üretimi sağlanacak. Sit alanının 200 metre mesafesinde yapılacak patlatma işleminden kaynaklı titreşim, hava şoku ve taş fırlaması oluşacak. Her patlatmada ise 2 bin kilo ANFO tipi patlayıcı ve 57 kilo dinamit kullanılacak. *- ÖNCE TAŞINDI, SONRA YİNE GELDİ Yazıdan anlamışsınız. İzmir Çimentaş Fabrikası Kırklareli’nden vaz geçmek niyetinde değil. Çevreciler de ‘istemezükçü’ düşünce ile kesinlikle Çimento fabrikası yönetiminin kararlığına karşı. Nedenini de az önce yazdığım gibi, ‘Burada olmaz!’ diyorlar. Bakalım son olarak konuya mahkeme ne diyecek? Bekleyip öğreneceğiz… *- TÜRK'E ‘TÜRKÜM’ DEMEK YASAK Ortadoğu’da ırkçılık etmek Araplara, Acemlere, Kürtlere mahsustur. Onlar ırkçılık edince İslam karışmaz. Söz konusu Türk olursa, Türk’e ‘türküm’ demek ‘küfre girer!’ En Doğudan başlayalım.; Aslında Doğunun Doğusu da var. Afganistan'da Peştun, Beluç, Tacik ırkçılık edebilir. Hikmetyar'a, Rabbani'ye peştunculuk yapmak, Tacik milliyetçiliği, beluçculuk serbest... Taliban da olsanız ırkçılık yapma hakkınız var. Türk kökenli bir etnik gruba aitseniz, ‘oturun oturduğunuz yerde, İslam kavmiyetçiliği reddeder!’ *- KARŞI DURUM İran... Kadim ülke İran... Tebriz, Türk ve Müslüman coğrafyasının kadim medeniyet şehri... Ahiliğin doğum yeri Hoy, Erdebil, Urmiye gibi çarşısında, pazarında Türkçe konuşup gezebileceğiniz onlarca şehir. Güney Azerbaycan Türkleri dışında Türkmen, Kaşkay, Halaçlar... Siz hiç zaman zaman İran coğrafyasında devleti de yönetmiş Türklerin Fars/Acem nüfusa eziyet ettiğine dair bir bilgiye sahip misiniz? Bir Fars aydınının, esnafının, halkının ‘Türkler bize eziyet etti, dilimizi yasakladı, okullarımızı kapattı, gazete çıkarmamıza ve kitaplarımızın yayınlanmasına engel oldu, tapu kayıtlarımızı sildi, toprağımızı elimizden aldı vb.’ şikâyetlerine şahit oldunuz mu? Ama aksi durum Farslar/acemler açısından ve muhatabı Azerbaycan Türkü, Türkmen, Kaşkay, Halaç… ...Her türlü Türk kökenli topluluklar için varit olan bir tarih gerçeği. Bu gerçek, Şahlık zamanı için de, Ayetullahlık dönemi için de geçerli olan bir durum. *- ÇOK ZÜLMETTİLER Irak'a gelelim... Saddam yıllarca ‘bunlar da Müslümandır, din kardeşimdir’ demedi. Türkmenlere zulüm eyledi. Niçin mi? Irkçı bir Arap olduğu için. Bir Irak Türkmen’inin Irak’ta şu, ya da bu sebeple olur olmaz yerde, durup dururken bir Iraklı Arab’a saldırdığını duydunuz mu? Bir Arap derneğinin Türkmenlerce basıldığını, Arap evlerine, işyerine Türkmenlerce bir saldırı yapıldığını duydunuz mu? Albay Abdurrahman, Necdet Koçak, Adil Şerif, Halit Akkoyunlu, Rıza Demirci'nin Saddam'ın gazabının muhatapları olarak idam edilmelerinin sebebi Arap düşmanlığı yapmış olmaları mıdır? Onlar mı ırkçıydı, Saddam mı? *- BİR SATIR BİLE YOK Peki hiç bir Kürt derneğinin, evinin, okulunun, yerleşim yerinin Türkmenlerce basıldığını, Kürtlerin Türkmenlerin saldırısına uğradıklarını duydunuz mu? BM'lerce bu coğrafyada onlarca rapor yazıldı. Hiçbiri bir Türkmen zulmünden, saldırısından bahsetmez. Sadece bütün raporlarda saldırıya uğrayan taraf Türkmenlerdir, saldıranlar ise Talabani, ya da Barzani gruplarıdır. *- DOĞRULAR BİLİNMELİ ‘Surre-i Hümâyûn Alayı veya Surre Alayı, Osmanlı İmparatorluğu'nda Surre Emîni adıyla bilinen bir kurumun İstanbul'dan Mekke ve Medine'ye yardım ve armağanlarını götürmüş olan topluluktur. Surre-i Hümâyûn Alayı, İstanbul'dan törenle uğurlanılırdı. 500 yıllık bir gelenekti. Bu hac alaylarının önü kesilirdi. Osmanlı'nın yıllarca hac alaylarını vurma konusu da Suudların dedesi Abdullah'ın mesleği idi... Türk dışında her şey olunabilir. Söz konusu Türk olursa, Türk'e ‘Türküm’ demek yasak!” Bu satırları da ‘Arap’ sevicilere ve diğerlerine anımsatmak için köşeme aldım. Doğrular bilinsin ve hatırlansın istiyorum. *- TÜRK ŞAİRİ NESİMİ Büyük Türk Ozanı Nesimi, bir tarikata gider. Bir softa Nesimi'nin Türkçe konuşmasından rahatsız olur, Nesimi'den ya Arapça ya da Farsça konuşmasını ister. Nesimi ise softaya şu cevabı verir; ‘Har içinde biten gonca güle minnet eylemem. Arabi, Farisi bilmem! Dile minnet eylemem, Sırat-ı Müstakim üzre gözetirim Rahim’i, İblis’in talim ettiği yola minnet eylemem…’ *- EL ETEK ÖPMEZ Bir acayip derde düştüm, herkes gider kârına… Bugün buldum, bugün yerim, Hak kerimdir yarına, Zerrece tamahım yoktur. Şu dünyanın varına, Rızkımı veren Hüdâ’dır, Kula minnet eylemem… *- KİMSEYE BOYUN EĞMEZ Oy Nesimi, can Nesimi; Ol Gâni Mihman iken, Yarın şefaatlarım Ahmed-i Muhtar iken, Cümlenin rızkını veren ol Gâni Seddar iken, Yeryüzünün halifesi hünkâra minnet eylemem! *- BİLİR AMA SÖYLEMEZ Hâlbuki Nesimi ana dili Türkçe dışında Arapça ve Farsça da bilmektedir. Fakat Türkçe'nin kendisi için ne kadar önemli olduğunu göstermek için, ‘Arabî Farisi bilmem!’ demiştir. Anadolu başta olmak üzere pek çok Türk yurdunda ozanlarımızın Türkçe’de ısrarı Türklüğün günümüze kadar yaşatılmasında en büyük katkıyı sunmuştur. Nesimi, dil asimilasyonuna direnen ilk Türk ozanıdır… *-

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BÖYLE BİR ANLAŞMA GÖRÜLMEDİ... DENİZİ YOK ANLAŞMAYA LİMANLAR KONULDU...

SAHTEKARLIĞI NORMAL KARŞILIYOR!

NEREDEYSE İÇ ÇAMAŞIRLARINI BİLE ALACAKLAR