ŞİŞENİ AL DA GEL!
YAŞAR EYİCE
*- SAKIN ‘HAKLIYIM!’ DEMEYİN…
Beşiktaş ve Göztepe’nin efsane milli futbolcusu Nihat Yayöz, anlattıklarımı duyduktan sonra şöyle dedi:
‘Dünyanın en haklı insanı da olsan; trafikte, çarşıda, pazarda, yolda, hiç kimse ile sakın tartışma!
Alttan alıp geç, ‘sen haklısın kusura bakma!’ deyip özür dile…
Herkes dolu, boş değil!
Ortalık, içeri düşse bile, gerek çıkacak aflar, gerekse yasaların boşlukları sayesinde çıkacağını bilen manyaklarla dolu.
Eşinizi, çocuğunuzu, sevdikleriniz ve sevenlerinizi arkanızdan ağlatmayın!
Değmez!’
Eski futbolcu Buca- Şirinyerli Nihat Yayöz, önce bana, dolayısıyla herkese böyle seslendi.
*- MANYAKLAR HER YERDE
Konu nereden açıldı?’, anlatayım!
Birkaç gün önce, İstanbul Beşiktaş’ın Arnavutköy mahallesinde gidiş- dönüşlü dar yollarından birinde yokuş çıkarken, alkollü şoför karşısından geleni sıkıştırdı. Kaldırım dar olduğundan yaşlı bir kadın park edenle yolu sıkıştıran aracın arasında kaldı. Kendini kurtardı, yürümeye devam etmeye çalıştı. Aklından geçmeyen oldu. Kendini sıkıştıran sürücü, yandaki aracı hasar olacak şekilde sürtünerek çizdi, rengini bıraktı.
Yoluna devam edeceğine geri vitesine takınca, yokuşu çıkmaya çalışan kadına arkasından çarptı.
Ben de ‘Ne yapıyorsun? Kadını sakat bırakacak, ya da öldürecektin!’ diye bağırdım.
Ağzıma ne geldiyse söyledim.
Adam çıktı yanıma geldi
Ağzı öyle kokuyordu ki, herhalde Boğaz’daki teknelerde eğlenenler bile duyacak kadardı!
İşte bu nedenle az önce ‘Alkollü şoför!’ demiştim.
‘Amca kusura bakma, yanımdaki arkadaş panik atak!’ diye kendini savunmaya kalktı.
Kadından değil, ortalığı bağırarak ayağa kaldırdığım için benden özür dilemeye kalktı.
‘Sen alkollüsün, arabanızı hemen bir yere park edin, başka birilerinin canını yakmayın!’ dedim.
Bağırışıma iki genç kadın ile bir erkek de gelmişti.
Onlar benim yerime plakalarını aldılar, aracı zarar görene bildirmek üzere..’
Kadın da davacı olmadığını söyleyerek yoluna devam etmeye çalıştı.
Olay böyle gelişti…
İşte bunu anlattığım Beşiktaş ve ‘Efsane Göztepe’nin milli golcüsü Nihat Yayöz yazımın girişinde belirttiğim gibi hepimize ‘uyarı’ görevini yaptı, ben de sizlerle paylaştım.
‘Aman dikkat!’ diyorum…
‘Evin dışında her yerde, yalnız önümüze değil, arkamıza, sağımıza solumuza da dikkat edelim… Felaket geliyorum demiyor, geliyor!:..’
Yaşlı kadının yerine ben de aracın arkasında ya da iki aracın arasında kalabilirdim…’
*- LONDRA’DAN BREMEN’E…
Aklıma Londra’nın bizim bulvarlarımız gibi ara sokakları geldi.
Bir de ‘Gözbebeğimiz’ olarak tanımladığımız, binlerce yerli ve yabancı turistin geldiği gezdiği Boğaz’da bir yolun halini anlatmaya çalıştım.
İzmir’in Buca ilçesinin önceki Belediye Başkanlarından Cemil Şeboy’la (1994 yılında Buca Belediye Başkanı olan Mimar Cemil Şeboy, Mart 2004 seçimleriyle aynı göreve 3. kez seçildi.) Almanya’nın Bremen kentinde ‘Dünyanın en dar yolu!’ denilerek turistlere para karşılığında gezinti izni verilen yolu anlatırken, ‘Gelsinler bizim Buca’da Kasaplar Meydanı yakınındaki tarihi eski dar yolu gösterelim, para da istemiyoruz!’ diyerek bir seyahat anısını anlatmıştı.
*- HER KAFADAN BİR LAF ÇIKIYOR
İstanbul’un en büyük ilçesi Esenyurt’un, ‘Prof’ sıfatı olan belediye başkanı 10 yıl öncesinden bu yana yaptığı konuşmalar ve görüşmeler öne sürülerek görevden alındı.
Bazı televizyonlar işi ballandırarak anlatırken, bazıları da, birçok siyasetçi gibi karşı çıktı.
Dekanlık yapmış, bilim insanı Prof. Dr. Ahmet Özer, ifadesi alınırken, Beşiktaş Kaymakamı’nın kayyum olarak atandığı iktidar yanlıları tarafından açıklandı.
Aynen geçenlerde hiç yoktan görevden alınan ve yerine kayyum atanan Türkiye Spor Yazarları Derneği Genel Başkanı Oğuz
Tongsir gibi…
Ama arada bir küçük fark var…
Onlarca polis TSYD Levent Genel Merkezini basmadı…
*- ANIMSADIM İŞTE
Urla’yı anımsayın?
Kayyım atanan 3 ayrı kaymakamdan öncesini.
Seçilmiş bir belediye başkanı vardı.
Sonra iki fetocu çıktı, ‘Biz tanığız CHP’li belediye başkanı da bizim gibi fetocu’ diyerek ihbarda bulundu.
Başkan da görevden alınarak suçlu bulundu.
Daha sonra bu adliyedeki birçok kişi de fetocu çıktı.
Hatta İzmir’de Bornova’dan sonra, belki de buradan da fazlası ve önemlisi ortaya çıkarılanlar içindeydi…
Sonra ne oldu?
Kayyımın ilki yine AKP’lilerin itirazı ve bazı iddiaları ile görevden alındı.
İkincisi mal mülk sahibi olmuştu bazı devlet görevlileriyle birlikte…
Birinci ile ikinciyi karıştırmış olabilirim, zaman çabuk geçiyor.
Birisi ‘Sakın CHP’ye oy vermeyin, bunlar şehri ileriye değil geriye götürür’ anlamında uzun bir siyası açıklama da yaptı.
Olur mu ?
Oluyor işte, hepsi kayıt altında devletin birimleri tarafından…
Anımsadım işte…
*- TAKVİM YETER!
‘Eski toprak’ dediğimiz Erol Akıncılar anlatıyor:
‘Annem çok severdi Saatli Maarif Takvimi’ni.
Yılbaşı yaklaşınca çocuk aklımca sorardım, ‘Anne sana yılbaşı hediyesi olarak ne alayım?’
Tereddütsüz cevap verirdi;
‘Saatli Maarif Takvimi…’
- Yahu ne yapacaksın takvimi, şöyle doğru-dürüst bir şey iste?
‘Ne mesela?’
- Ne bileyim?.. Bir eşarp, hırka… Ya da bir kutu çikolata… Yahut bir çiçek…
Gülerdi.
‘Takvim yeter…’
*- YENİ BİR GÜN, YENİ BİR HAYAT!
Erol Akıncılar büyüğümüz anlatıyor:
‘Sahiden de yeterdi.
Sabah kalkar kalkmaz ilk işi duvara astığı takvimden bir yaprak kopartmak olurdu.
‘Yeni bir gün, yeni bir hayat!’ der, kopardığı yaprağı okumaya başlardı.
Yaprağın tam ortasında sayısal olarak günün tarihi vardı.
İki yanında namaz saatleri ve imsak olurdu.
Rakamın hemen altında yeni doğan çocuklara isimler tavsiye edilirdi. Eskilerden kaç insan adını bu yapraklardan alınmıştır bilinmez ama o isimler asla, ‘Batuhan, Alper, Ecir, Melis…’ Olmazdı, ‘Hasan, Hüseyin, Metin, belki Kadir, ya da Uğur, Ayşe, Fatma…’
En altta da güne uygun bir ayet, bir vecize veya benzeri bir alıntı paylaşılırdı.
Arka tarafında ya Hz. Ali cenkleri, ya pehlivan tefrikaları, ya o güne denk gelen önemli tarihi hadise hikâye edilir.
Kimilerinde yemek tarifleri veya ev hanımları için önemli püf noktaları da bulunurdu.
Taklidi olmayan, ansiklopedi gibiydi Saatli Maarif Takvimi…
Meraklıları 1 yıl boyunca okurlardı.
Bir özelliği de takvimin dağıtım şekliydi.
*- MAZİYE SAYGI, HATIRALARA HÜRMET
Eskiden kış ulaşım zorlukları yarattığı için dağıtım Kars’tan başlardı.
İlk yayımlandığı günden bu yana bir buçuk asır geçti, şartlar değişti, teknoloji çağ atladı, ilk sahipleri dünya değiştirdi, fakat torunları bu geleneği bugün de devam ettirerek dağıtımı Kars’tan başlatıyorlar.
Saatli maarif Takvimi’ni özgün kılan nedenlerden biri de bu galiba… Maziye saygı, geçmişe ve hatıralara hürmet…
*- TAKLİTLERİ PİYASADA
Ben de yıllarca ‘Saatli Maarif Takvimi’ nin hayranlarındandım.
Son yıllarda bulamıyorum.
Erol Akıncılar ağabeyime anımsatayım, taklitleri çıktı, hem de yeni değil uzun zamandır.
Bir da bu takvimin takipçisi, fikirlerinin hayranı olduğum, Kıbrıs mücahitlerinden Ödemişli İrfan Türksever büyüm vardı.
Kendisine hep takılırdım, ‘Ağabey yine Saatli Maarif Takvimi’nden okumuşsun, gündemi sabah okuduğun konuya getiriyor ve bize satıyorsun. Ağzından hemşehrin ‘Bal Mahmut’un hikayeleri gibi keyif vererek çıkıyor ama beni kandıramazsın…’ der, kızdırırdım….
Görevli gittiği Kıbrıs’ta mücahıtlerin kahramanlıklarını ve Rumların yaptıkları hainlikleri Türk kamuoyuna aktarırdı.
Acaba kendisini anımsayan kaç kişi vardır?
Şöyle söyleyeyim:
Bizim istihbaratçılar çoğu kez gerisinde kalırdı İrfan Türksever’in, şimdilik bu kadarını belirteyim…,
Seyran değil, yılbaşı hiç değil, durup dururken nereden geldi aklıma bu takvim meselesi?
Ben de düşündüm bulamadım…
*- DOĞRUYU BULMAK İÇİN
Sığ suyu geçmek için birinden diğerine atlayarak geçtiğimiz taşlar gibi benden birçok kez, taştan taşa, daldan dala atlıyorum…
Ama hepsi doğru ve başlı başına bir konu, ya da Kaya Çelikkanat’ın söylediği gibi hikaye!
Şimdi ‘Kaya Çelikkanat kim?’ diye soranlara anımsatayım:
Tansaş’ın kurulmasını ısrarla söyleyen ve ‘Yahu esnaf ne der?’ diyen Belediye Başkanı İhsan Alyanak’a ‘Arkanda halk var, kim ne derse desin!’ diyerek etki yapan üç dört kişiden biriydi Meclis üyesi Kaya Çelikkanat ağabeyimiz…
Şunu da ilave etmeden yapamam;
‘Haram yemeyen yedirmeyen, emekli maaşından başka hiçbir şeyi olmayan Kaya Çelikkanat’ın kapısı ve sofrası herkese açıktı. Misafirlerine sadece şunu söylerdi:
Size sofrada ikram edeceğim bir ikramım yok, balık da tursu da benden, kuru fasulya da, ama içeceğini kendin getireceksin, onlara para yetiştiremem…’
Buna rağmen, her gün çıkan tüm gazeteleri almayı ihmal etmezdi.
‘Doğruyu bulmak için hepsini okumak gerekir!’ derdi…
*-
Yorumlar
Yorum Gönder