ÇEVREYE, DOĞAYA, GÜZELLİKLERE, BERABERLİĞE DALGA DALGA MERHABA
YAŞAR EYİCE
*- DUYDUKLARIMIZ DOĞRU OLMAMALI
Sanatçı Haluk Levent bir süre önce, ‘İçimden gelen bu twit bile her iki taraftan eleştiri alacak. Linçleneceğim biliyorum. Zaten herkes benimle aynı fikirde olmayabilir. Ama bu benim fikrim!’ diyerek şunları yazmıştı:
‘Sokaklarda oluşan köpek popülasyonu için çok yazdım.
Özellikle pandemide 1’e 5 arttı.
Kısırlaştıramadık!
Başaramadık ülkece.
Saldırıya uğrayan çocuklarımızla da ilgilendiğimi herkes bilir.
Bazı aileler ile görüştüğümüzü başsağlığı dilediğimizi herkes bilir.
Peki çözüm sahipsiz tüm köpeklerin öldürülmesi olabilir mi?
*- ÖNCE BONCUK SONRA BADE!
Çocukken ‘Boncuk’ adında bir köpeğim vardı.
Onu kaybettikten sonra ‘Bade’ isminde bir köpeğim daha oldu.
Adana belediye başkanlığı tarafından sokaklara zehirli et atılmıştı.
Ve Bade’yi de kaybettim.
Yıllarca travmadan kurtulamadım.
Hükümet yetkililerine, muhalefet temsilcilerine sesleniyorum.
Duyduklarımız doğru olmamalı.
Belki daha maliyetli (kısırlaştırma, sahiplendirme, barınakların 5 katına çıkarılması vs) oluyor biliyorum.
Ama göz göre göre öldürmek içimi şimdiden acıtıyor.
Yapmayın etmeyin.
*- YÜREĞİM PARÇALANIYOR
Başka çözümler var.
Sokakların daha güvenli olması için, vatandaşımızın daha güvenli yürüyebilmesi için başka çözümler, her gün yazılıyor çiziliyor.
Köpek saldırısından zarar gören küçücük çocukları görünce de yüreğim parçalanıyor.
Babaların annelerin gözyaşları içimi acıtıyor.
Ama o çocukları Hitler ya da Netenyahu katletmedi;
Bizim gibi düşünmeyen, aklını kullanamayan, popülasyon sonucu çoğalan canlılar öldürdü.
O köpekler o çocuğun ağlayan bir ailesi olacağını hiç bilemeyecekler.
Ve o popülasyon kurbanı köpekler yüzünden bu dünyada yaşayan, yaşama hakkı olan, insanoğluna en sadık dost olan köpeklerin öldürülecek olması beni oldukça üzüntüye sokuyor.
Umarım yasa tasarısı böyle değildir.
Öldürmeden de bu sorun ortadan kaldırılabilir.
*- ÇÖZÜM ÖLDÜRMEK DEĞİL
Tüm STK’lar meclisteki tüm siyasi partilerin yetkilileri ile buluşup bir çare oluşturmalı.
Çözüm öldürmek değil.
Evet Ahbap başkanıyım.
Günlük siyasi politik olaylara hiç girmiyorum, sözüm var.
Ama bu bir siyasi olay değil vicdani ve insani bir olay.
Köpeklere kıymayın efendiler!’
Bu arada öğrendim, Bakan tarafından aranılan ‘Ahbab’ başkanı Haluk Levent’ten de görüşleri istendi.
Yanıt olarak, yönetim ve uzmanlarla bir toplantı yaparak hazırlanacak raporun bakanlığa verileceği belirtildi.
*- ÇÖZÜM BELLİ!
Aslında çare bellidir ve biraz külfetlidir?
1) kısırlaştırılmalı…
2) Yaşanılabilir barınaklar kurup, hayvanseverlerin gidip besleyebilmeleri ve sevmek isteyenlerin sevebilecekleri bir çözüm…
Bu hem sokakları temizler, hem de Hayvanları yaşatır…
Herkesin el atması gereklidir.
Yeter ki çözüm istensin, çözümsüzlük ve agresif hareket, kutuplaşmayı doğuruyor…
Aynen futbolda olduğu gibi…
*- İÇİME SİNMİYOR
İstanbul Yeşilköy’den yazan Nadide Güzelçicek de, aynen Haluk Levent gibi başlamış mektubuna; ‘Biliyorum bunu yazdığım için çok sayıda kişiden linç yiyeceğim belki ama içime sinmeyen hiç bir şey için de susmadım şimdiye kadar…’ diyor.
Yeşilköylü Nadide Güzelçiçek ilginiç görüşlerini şöyle paylaşıyor Bizim Anadolu okuyucularıyla:
‘Başıboş köpeklerin insanlara verdikleri zarardan, ölümlerden vs bihaber değilim, merak etmeyin.
Ama elinizi vicdanınıza koyup söyleyin lütfen:
Çare bu hayvanların ÖLDÜRÜLMESİ Mİ?
İnsan kılığında bir katil, birkaç kişiyi öldürür; ağırlaştırılmış müebbet, yıllarca hapiste bakarız..
Çocuk tacizcisi hapse girer; yıllarca hapiste bakarız..
Hırsızı, dolandırıcısı bilumum işe yaramaz adama yıllarca hapishanelerde vergimiz ile bakarız…
O da yetmez milyonlarca mülteciyi başkentimiz de vilayetlerimiz de en güzel sahillerimizde, hastanelerde şurda burda besleriz..
Bu bedavadan baktıklarımızın tek ortak özellikleri, bizle konuşabilmeleri, lisanları olması, yalvarabilmeleri af dileyebilmeleri ve kendilerini acındırabilmeleri…
*- KAFALARINA VURA VURA…
Peki bu kadar vicdanlı isek;
Allah'ın dilsiz kulları sokak köpeklerini öldürmek neyin nesi?
Kim, yada kaç kişi sahiplenir sokak köpeklerini?
Hepimiz sonlarını biliyoruz; belki de aşı ile bile değil kafalarına küreklerle vurularak, can çekiştirilerek öldürülecekler, olmadı mı bu?
Hayvan barınağında köpeğin kafasına vura vura öldürmediler mi bu memlekette?
Şimdi bana ‘Al kendin,!’ evinde bak diyenler olacaktır, tamam alayım, 1 değil 3 tane alayım, yada 5 köpeğin barınak masraflarını karşılayayım, bu çözüm olacak mı?
*- ELİNİZİ VİCDANINIZI KOYUN
Evinde hayvan besleyen biri olarak ben buna sessiz kalmak istemedim arkadaşlar.
Lütfen yazdıklarımı elinizi vicdanınıza koyarak düşünün.
Bu canlar hakkında söyledikleriniz yazdıklarınız ağır veballer içerir. Elbette hiç bir insanın canı bu sokak hayvanları yüzünden yanmasın bunu hiç birimiz istemeyiz ama bunun çaresinde onların canına kıyılması olmamalı…
*- GÜNDEM YAPIYORUZ AMA..
Ülkemizde her gün yeni gündemler oluşuyor, 80'lerden kalma Savaş Hâli Yönetmeliği değişiyor, siyahi bir adamın günlük Rize'de 5 bin Tl kazanması gündem oluyor, kripto yatırımcıları olarak altcoin'i, ‘Ethereum'u gündem yapabiliyoruz, aylarca Dilan Polat'ı konuşabiliyoruz ama bu çaresiz hayvanları gündeme taşımak için ufacık bir tweet atmaktan imtina ediyoruz…
Devlet eliyle ya da sivil toplum kuruluşları aracılığıyla mini bir Seferberlik ile fonlar toplanabilir, bu yazımı okuyan topluluklarla ben de çalışabilirim. Toplanan fonlarla '’kısırlaştırma'’ yapılabilir.
Bu da bir çözümdür, belki daha iyi çözümler de üretilebilir bilmiyorum, ama bu işin çözümü bu hayvanların katledilmemesi olmalı
*- NASIL OLMALI
Av. Uğur Coşkun, Denizli Laiklik Platformu'nun 'Laiklik ve Bilim Karşıtı Müfredatı Reddediyoruz’ yürüyüşü ve basın açıklamasını paylaşmış.
Şöyle diyor Av. Uğur Coşkun;
‘Laiklik karşıtı eylemlerin karşısında dimdik duracağız. Türkiye Cumhuriyeti müfredatında Atatürk olmazsa olmaz. Atatürk bu ülkenin kurucusu, kurucu iradeyi şekillendiren fikir babasıdır.’
Daha önce de ismen yazmıştım.
Nermin Ekinci’yi kutlamıştım.
Çeşme Kadın Dayanışma Derneği'nin iki dönemdir Başkanlığını sürdüren ve yönetimiyle özellikle ‘Laik Eğitim’ için sokaklara dökülen Nermin Ekinci ve ekibi genişletilmiş toplantılarında da halkı bilinçlendirme çalışmalarını sürdürüyorlar.
Ama şunu da bilmelerini istiyorum:
İnsan önce iyi niyetinden kaybeder, sonra da iyi niyetini kaybeder.
Yani durmak, durulmak, ‘Ben ne yapabilirim?’ gibi sığ laflarla sonucu gidilmez.
Aslında şimdi iş başta CHP’li olmak üzere tüm ‘demokrat belediyelere’ düşüyor.
Lafla peynir gemisi yürümeyeceğine göre;
Kaç kez ısrarla yazdığım gibi mutlaka ve mutlaka içinde kütüphane bulunun kreşler neredeyse her mahallede, her sokakta açılmalıdır.
Geleceğimizin teminatı çocuklar, uzman eğitmenler tarafından Atatürkçü olarak yetiştirilmelidir.
Hatta bazı bilim insanları, örneğin Prof. Dr. Selçuk Şirin işin önemini belirterek, daha derinlere iniyor ve ‘Bebek Kitaplığı’ gibi yeni bir kavramı dile getiriyor.
Sıralamada ilk sıranın ‘Bebek Kitaplığında’ olduğunu, çizgi roman ve filmlerle bebeklere ilk doğru bilginin verilmesinin şart olduğunu, biraz büyüme sonrasında kreşin önemini anlatıyor Prof. Dr. Selçuk Şirin…
Hatta bir kuruş danışmanlık ücreti almadan her belediye ve kuruluşa bilgisini aktarabileceğini belirtiyor.
Dikkatinizi çekerim, öyleleri var ki, akıllarından para çıkmıyor, bunu ‘Proje yaptım’ diyerek belediyelerin ve bazı kurumların kapılarını aşındıranlarda çok görüyoruz.
Üçüncü adım ise ‘Kent Enstitüleri’ olarak adlandırılıyor.
Buralarda; temel beceriler geliştirilecek. Bilim, tasarım laboratuvar destekli olarak okul çağındaki çocuklara öğretilecek.
Matematik derslerinin yanı sıra, mimarlar, ressamlar, grafikerler proje geliştirmelerine yardımcı olacaklar, kotlama öğretilecek.
Yaz tatillerinde bu çocukların sokaklarda değil Kent Enstitülerinde olmaları sağlanmalı.. Aynen Spor okulları gibi…
Bu büyük, önemli ve geleceğimizi ilgilendiren projenin dördüncü ayağı ise ‘Özgürlük’ ortamında, Genç Girişimcilik Merkezleri’ni oluşturacak.
Burada şirket kurmalarından tutun da, ithalat ve ihracata kadar her şey öğretilecek, burs imkânlarının yanı sıra, bazı üniversitelerde kulüpler adı altında ‘girişimcilik’ örnekleri veren gençlerimiz gibi, ulusal ve uluslararası karşılıksız girişim fonlarını bulup kullanmaları öğretilecek.
Yani ticaret bazılarının tekelinden alınmış, meydanın onların tekelinde olmasından kurtarılmış olacak.
Bu da ticarette doğruluk ve dürüstlüğü de ortaya çıkaracak.
Aslında konu çok güzel olduğu kadar çok da derin…
Yani benim burada anlattıklarım, özetin de özeti…
Cahillikle ve kara propaganda ile mücadele sadece öğrenci yurtları yapmakla yeterli değildir.
Eko sistemde, özgür sermaye ortamı var.
Ama torpil de var.
İşi İngilizce bilen, zengin diye tabir ettiğimiz varlıklı kişiler yürütüyor.
Ama gençlerimize bu belediye akademilerinde şirketlerin nasıl kurulacağı, adım adım anlatılır ve öğretilirse, ödülleri de havada kapacaklar ve önemli adımlar atacaklardır.
Şunu da ilave edeyim:
Birileri size ‘alın teriyle’ zengin olduğunu söylerse, onlara şu soruyu sorun:
‘Kimin alın teriyle?’
Nedense bizde, vatandaşın açlık sınırı hesaplanıyor da, siyasetçinin doyma sınırı hesaplanmıyor?
Neden?
*-
Yorumlar
Yorum Gönder