MUSLUK SUYUNA DÖNMELİYİZ

YAŞAR EYİCE *- İSTANBUL İÇİN ÇILGIN ÖNERİLER İstanbullular, kolaylık olmasından ya da ağız alışkanlığından köprülere numara vermişler. Süleyman Demirel zamanında yapılan ve hainlerin hep anılması, hatırlanması için ’15 Temmuz Şehitler Köprüsü’ adı verilen köprüye ‘birinci’, ortada kalan Fatih Sultan Mehmet Köprüsüne, ‘ikinci’, son zamanlarda yapılan Yavuz Sultan Selim köprüsüne de, ‘üçüncü’ köprü diyorlar… Tabii İstanbul’u görsün görmesin herkesin bir şekilde adını bildiği ‘Galata ‘köprüsü’ ile Haliç Metro Köprüsü de var. Kadir Toptaş İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken Barbaros Bulvarı’na (Beşiktaş) bir lüks otelde ‘Marmara Belediyeler Birliği’nin toplantısına davet etmişti. Toplantıyı takip ettiğimde ilginç bir şey öğrendim; İstanbul’da yaşayıp da Boğazı ve adaları görmeyen, kentin merkezine inmeyen binlerce hatta milyonlarca insan vardı. ‘İstanbul’un dağı taşı altın!’ sözüne inanıp, Anadolu’daki evlerini barklarını, işlerini, köylerini, tarlalarını bırakıp buraya göç etmişlerdi. Şehirlerin mahalleleri bile var… İşte Belediye bunları, aynen İzmir’de olduğu gibi ‘denizle tanıştırmayı’ bir görev kabul etmişti. İzmir’de de, Aziz Kocaoğlu zamanında, Bayındır’dan, Ödemiş’den, Beydağ, Kiraz’dan yani denizden uzak kentlerin dağ ve ova köylerinden özellikle kadınlar Konak’a otobüslerle gelip, vapurla Körfez gezisi yaptırılıyor, sonra da yine mahallelerine kadar götürülüyordu. İstanbul’da bu işi sürdüren Üsküdar Belediyesi var… Başarılı öğrencileri, velilerini, muhtarların belirledikleri kişileri özellikle tatil günleri, ‘Belediyeye ait yolcu’ gemisi ile Boğaz’da misafir ediyorlar… İzmir’de birçok belediyenin de, Körfez ilçelerinde ‘Plaj ve eğitim merkezleri’ bulunuyor… Çeşme’de de var, Menderes’de de… Sanıyorum, İhsan Alyanak zamanında başlayan ve son zamanlarda rekor sayıya ulaşan göç dalgası İzmir’in çeperlerinde de deniz görmeyen, bilmeyenleri barındırıyor. Burhan Özfatura, belediye başkanlığı döneminde, Başbakan Turgut Özal’a şu teklifi götürmüştü: ‘İzmir’e geleceklere vize uygulansın… Pılını pırtısını toplayan şehre girmesin. Cebinde parası ya da diploması olan İzmir’i yaşam merkezi seçsin..’ Trafik sorununu çözmek için de, bir ara Yunanistan’ın Atina kentindeki uygulamayı başlattı, ama ömrü bir hafta bile sürmedi! Bir gün tek plaka rakamlı araçlar, diğer gün çift plaka rakamlı özel araçlar trafiğe çıkacak! Gelelim İstanbul’a… *- FİZİKEN VE MANTIKEN DOĞRU Osmangazi Köprüsü ve Paralı yol yapılınca, önceki Ulaştırma Bakanlarından İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ne demişti? ‘İzmir- İstanbul 3 saat!’ Olur mu olur? Aynen Tünel ile Konak ile Yeşildere çevre yolunun bağlanması sırasında da söylendiği gibi; İzmir (Konak) ile Buca 5 dakika! Bu da doğru! Ama İzmir’in sınırından çıkıp, Buca sınırından içeri giriyorsun… Buca merkeze ulaş bakalım kaç dakikanı mı saatini mi alacak? Köprüden çık, İstanbul’un merkezi’ne örneğin Beşiktaş ya da Eminönü’ne, Sirkeci’yi bakalım kaç saatte ulaşabiliyorsun? *- ÇILGIN PROJELER Benim de, İstanbul için ‘Çılgın!’ bir önerim var! Anadolu yakasında, yani Boğaz’ı gören, Kadıköy, Üsküdar, Beykoz başta olmak üzere tüm ilçelerde yaşayanlar, ancak ve ancak kendi ilçelerinde çalışacaklar… Aynı şekilde; Boğaz’ın Avrupa yakasındaki Sarıyer, Beşiktaş, Şişli, Fatih, Kağıthane gibi ilçelerde oturanlar da, kesinlikle Anadolu yakasında çalışmayacaklar. Çünkü bunlar Boğaz köprülerini de ana yolları da tıkıyor, dünyanın ve insanların en kıymetlisi olan zamanını çalıyorlar. Düne kadar özelikle Sarıyer tarafından Fatih Sultan Köprüsüne ulaşmak 10 dakika idi, ya şimdi? 1,5 saat ile 2 saat arasında değişiyor… Tabii bu süre, uzadıkça uzayabiliyor. Boğazın tüm sırtları, villalar daha doğrusu müteahhitler tarafından ‘ada ada’ sahiplendiğinden, ‘kaçış rampaları’ gibi ‘kaçış!’ yolları da yok… Bir önerim de yine bu konuda olacak! Eğer İstanbul trafiğinin rahatlaması, yükün ana alterlerin de nefes alması isteniyorsa, sadece belli kişilerin kullanımında olan bu adalar ve siteler arasından ‘geçiş yolları’ açılmalıdır. Bu da Büyükşehir Belediye Meclisi’nde alınacak bir kararla uygulamaya sokulur. Ben İzmirliyim… Birkaç saat, bilemedin birkaç gün içinde açılacak yolları bulurum… Yani istenirse olur… Tabii ki, burada bazı beyler ve hanımlar ‘Ne oluyor?’ diye kazan kaldıracaklardır. Mühim olan toplumun menfaati ise mesele olmaz… *- ‘İZMİR’DE SU MUSLUKTAN İÇİLİR’ İZSU stantları, ‘İzmir’de su musluktan içilir’ sloganıyla İzmirlilerle buluşuyor. İZSU Genel Müdürlüğü, vatandaşların şebeke suyuna dair önyargılarını yıkmak; su kalitesinin tüketime uygunluğunu birinci ağızdan anlatmak amacıyla yeni bir projeye imza atıyor. Şebeke bağlantısı yapılan sebillerden su tadımı yaptırılarak su analiz sonuçlarının paylaşılıyor. Konak Meydanı’nda kurulan İZSU standıyla başlayan proje, Karşıyaka, Buca, Bornova, Narlıdere, Gaziemir ve Karabağlar olmak üzere İzmir’in farklı noktalarında vatandaşlarla buluşmaya devam ediyor. *- ÖRNEK ALINMALI Umarım İzmir bu konuda tüm kentler tarafından örnek alınır. Çünkü; çoğunluğu yabancı firmalar tarafından pazarlanan ‘damacana su’ satışları, neredeyse akaryakıt fiyatlarını bile geçmiş durumda. Bunlar ‘dur durak!’ da bilmiyor, neredeyse tüm kentlerin tüm ailelerini müşterileri haline getirdiler. Musluktan akan sulara güvenimiz bir şekilde kalmadığından olmadığından ‘sağlığımız’ için damacana suları ucuz pahalı demeden alıp tüketiyoruz.. Burada belediyelerimize büyük iş düşüyor. *- BAŞKA GELİRLERİ YOK Foçalı, daha doğrusu İzmir’in Foça ilçesine sevdalı Servet Vural arada yaptığı gibi yine anımsattı… Servet Vural, ‘Foça Salı Pazar yeri girişinde, bahçesine ektiği birkaç sebze ile geçinmeye çalışan yaşlılarımızdan alış veriş yapalım. Bütçelerine katkımız olsun. Para kazanmak ve ihtiyaçlarını gidermek için haftada sadece bir gün bu şansları var. Profesyonel pazarcılar gibi her gün bir başka semte ya da kente gidemiyorlar…’ diyor. Aslında yalnız İzmir’in bu turistik şirin ilçesinde değil, ülkemizin her köşesinde ve yol kenarlarında müşteri bekleyen bu insanlarımıza, üreticilerimize rastlıyoruz. *-

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ACİLDEN DE ÖNCELİKLİ

OKULUN DUVAR GAZETESİNDE ATATÜRK

NEREDEYSE İÇ ÇAMAŞIRLARINI BİLE ALACAKLAR