YALNIZ KONYA'DA MI?

YAŞAR EYİCE *- KORKU, ENDİŞE, HEYECAN…. Veteriner Duygu Kahraman paylaştığı kedi fotoğrafının altını şunları yazmış; ‘Bakın, ben hayatımda korkmuş çok kedi gördüm. Muayene masasında gördüm, korkudan altına kaka yapan kediler gördüm. Yani kedinin korktuğundaki yüz ifadesini çok gördüm. Canı acıyan kedi gördüm. Arkadaşlar bu korku değil. Bu başka bir şey, ben bu bakışı ömrümde görmedim…’ ‘Ne olabilir?’ diye ben de fotoğrafı inceledim; Bana göre ‘Korku ile karışık bir merak!’ var… Biz nasıl korkuyorsak, tabi ki hayvanlar da korkuyor… AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kısa süre övdüğü ve ‘örnek’ gösterdiği Konya Büyükşehir Belediyesi’ne ait hayvan barınağındaki görüntüler büyük tepki gösterdi. Cuma akşamı tutuklanan iki görevli, ‘Bize saldırdı!’ diyerek kendilerini savundular. Suçları, köpekleri kürekle başlarına vura vurarak, yani orantısız güç kullanarak, acı içinde öldürmeleriydi. Yalnız Konya’da mı? Partili partisiz tüm belediye barınaklarından bu tür görüntüler sık sık gündeme düşüyor. 24 Kasım 2022 günü Ankara Mamak Belediyesi’nin sokakta yaşayan hayvanları kanuna aykırı şekilde toplamasına müdahalede bulunan Ankara Barosu Hayvan Hakları Merkezi Başkanı Av. Tuğba Gürsoy, belediye çalışanlarının sözlü ve fiziki saldırısına maruz kaldı. Yine aynı gün sosyal medyaya yansıyan görüntülerde örnek gösterilen Konya Bakımevi’nde görevli personel tarafından köpeklerin kafasına kürekle vurularak öldürüldükleri, daha önceden kazılan metrelerce uzunluktaki çukurlara yaşayan, yaşamayan hayvan ayrımı yapmaksızın başkaca atıklarla birlikte atıldığı görüldü. Bunun üzerine İzmir Barosu şu açıklamayı yaptı: ‘Türkiye’nin hiçbir yerinde tek bir hayvanın dahi yasa dışı talimatlarla bilinmezliğe götürülmesine, tecrit edilmesine, öldürülmesine izin vermeyeceğimizi, tüm sorumlulara yargı önünde hesap soracağımızı ve sürecin sonuna kadar takipçisi olacağımızı bildirir; tüm duyarlı vatandaşlarımızı, meslek odalarını, sivil toplum kuruluşlarını, hak savunucularını hayvanların yaşamlarını hedef alan karanlık zihniyete karşı birlikte aydınlık yarınlar yaratabilmek için çalışmalar yapıp, açıklamalarda bulunacağız.’ Okuyucularımızdan Serhat Okur’dan aldığımız mektupta, ‘Konya’da köpeğin kafasına vurarak öldürenler yargılansın!’ diyor. Yazımın giriş kısmında sözünü ettim: Tututklandılar… Yani tutuklu yargılanacaklar. Müdür ise görevinden alındı… Yani bir başka göreve verilecek. Ya da hiçbir iş yapmadan ay başında maaşını alacak.. Devlet Memuru olduğu için bu noktada dokunulmazlığı var… 20 yıl önce iktidara geldiğinde ‘Memurlar da sözleşmeli olacak!’ demişti zamanın Başbakanı Erdoğan, sanıyorum Türkiye’de sadece ben ‘Bu kararı destekliyorum!’ demiştim… Ne kadar muhalefette olan varsa, ne kadar dernek varsa, ne kadar sendika varsa ‘Hayır!’ demişlerdi… Arşivlerde bu söylediklerim var… Çok iyi anımsıyorum; İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde Aziz Kocaoğlu ile yaptığım bir konuşmada, ‘İş yapmayan, ya da görevini savsaklayanlar’ için, ‘Sadece yerlerini değiştirebiliyoruz, ama kafalarını değiştiremiyoruz!’ demişti. Biliyorsunuz, devlet memurları için soruşturma iznini de bakan ya da adına vali verebiliyor… Şimdi yine Serhat Okur’a söz vereyim: ‘Her gün, Türkiye’nin farklı yerlerinden sokak hayvanlarına yönelik şiddet haberleri geliyor. Konya, Mamak, Sivas, Çanakkale, İstanbul... Bunlar artık münferit olaylar olmaktan çıktı, bir katliama dönüştü... Görevi hayvanları aşılamak, kısırlaştırmak, tedavi etmek ve aldığı yere geri bırakmak olan belediyeler ya hayvanları doğrudan katlediyor, ya kötü koşullardaki barınaklara hapsediyor ya da ıssız yerlere bırakarak ölüme mahkum ediyor. Ülkede şu an sokak hayvanlarının yol açtığı sorunlar varsa bunun sorumlusu o hayvanlar değil, yıllardır görevini yerine getirmeyen belediyeler ve kamu görevlileridir. 1- Hayvanları öldüren, işkence eden, aç bırakan, tedavi etmeyen tüm belediye ve barınak görevlileri; ve onlara göz yuman, önlem almayan yöneticileri yargılansın. 2- Hayvan Hakları Yasası, konuyla ilgili çalışma yürüten sivil toplum örgütlerinin katılımıyla yeniden düzenlensin, hayvana şiddet suçunun cezai yaptırımı artırılsın. 3- İhtiyaç duyulan tüm barınakların koşulları iyileştirilsin ve denetimi artırılsın. 4- Hayvanları yok etme değil, kısırlaştırma/aşılama seferberliği yapılsın…’ Özetle; Konya Büyükşehir Belediyesi Sahipsiz Hayvan Bakımevi ve Rehabilitasyon Merkezinde yaşanan insanlık dışı uygulamalar hepimizin yüreklerini yaraladı. Yaşananların bırakın hayvan haklarını, insanlık ile bile anlatılması mümkün değildir. Yaşanan tam anlamıyla bir vahşettir. Bu vahşete sebep olan, göz yuman kim varsa derhal haklarında idari ve adli işlemlerin başlatılması gerekmektedir. Bu insanlık dışı uygulama ve benzerlerinin diğer bakımevlerin de de yaşanmaması için gereken denetim ve idari çalışmaların yapılması elzemdir. Bu Dünya hepimizin yaşam alanı, sadece biz insanlara ait değil. İnsanlık, beraber yaşadığımız diğer canlılara da saygıyı ve sevgiyi kapsamalı. Bir daha böylesi vahşet görüntülerinin yaşanmaması adına sorumluluk sahipleri ve yetkililere en ağır cezalar verilmeli ve teşhir edilmeliler. Sağır sultan bile duymalı… Ama madalyonun bir de arka yüzü var. Bunu da gözden kaçırmamalıyız; Köpeklere de bir haller oldu! Her köşe başında bir köpek çetesi var! Hem birbirleriyle savaşıyorlar, hem de büyük, küçük demeden insanlara saldırıyorlar. Hayatını kaybeden çocuklar ve büyükler var! Buna çözüm bulmak çok mu zor? Değil… Ama yapacak, ilgilenecek yetkili lazım… Belediye başkanları da ‘avanta’ kokteyllerden, yemeklerden, eğlencelerden biraz olsun başlarını kaldırmalı ve sokaklara da sahip çıkmalılar. Bu işlerde, ‘güven’ olmaz… ‘Denetim’ olur… Bu da gizli ve ani olursa yararlı olur… *- KARŞI EVİN ANNESİ İki haftadır, özellikle tatil günleri, ‘edebiyat sevgisi’ ni ele alıp şairlerden, şiirlerden ve duygusallıktan söz ediyorum. Bugün de size, Şair Deniz İnan’ın ‘Karşı Evin Annesi’ isimli şiirini paylaşacağım. Bu eser, 2019 yılında ‘Avrupa ’da en iyi Türk Şiiri’ ödülünü almıştı, *** ‘Sen iki ters bir düz kırgınlıklar örerken beş numara şişle, Yumuşacık kakaolu kekler yapardı karşı evin annesi. İmrenirdim. Mutfağındaki eksik malzemeden bihaber, Tepeleme dolu kızgınlıklar yüklerdim dişlerimin arasına… Bilmezdim anne! Karşı evin babasında bitermiş iş, Bunu görmezdim! Hep başın ağrırdı Başın, hep ağrırdı, Sırf bu yüzden bile bazı zamanlar, Seni sevmezdim… Küçüktüm anne! *** Bilseydim evinde su faturası ödenmemiş, Çeşmeden akmayan suya, İsyan etmezdim! Sen iki kere ikinin dört ettiğini ekmek hesabından bilirken, Mis kokulu çamaşırlar asardı karşı evin annesi, Özenirdim… Ellerindeki çamaşır suyu kokusundan rahatsız, Çocukça bir küskünlük eklerdim gecelerime, Oysa ellerin ruhuma akarmış saçlarımdan, Ömrümü tararmış titreyen parmakların, Bilmezdim anne… Büyümek denen illet dayanıncaya dek kapıma Ellerinin ne muhteşem olduğunu bilmezdim… *** Küçüktüm anne! Yoksa, Gün aşırı patlayan sarı ampulü, Mumla yamayacak yüce gönlünü, Ezecek kadar ezilmezdim… Sen çalı süpürgesiyle süpürürken dış kapının ağzını, Taze boyalı saçlarını savurarak süzülürdü karşı evin annesi, Ayağında yüksek topuklu bir isyan… *** Düşündüm de şimdi, Ne iğreti dururdu o topukların üstünde dursan, Senin çatlamış ayakların vardı anne! Hacı Şakir kokardın en beyazından, İncecik bir yemeniyle gizlerdin, Ölünce her bir teli yılan olacak sandığın sırma saçlarını, Çok yeni anladım anne,,. Ağaran her saç telinden üstüme düşen payımı. *** Çocuktum anne, Bir bisikletim olsa bütün mutluluklar benimdi, Babam eve sarhoş gelmiş geç gelmiş, Hepsi sabah sokağa çıktığımda biterdi! Bilmezdim anne… Karşı evden arta kalan çantalar dolusu giysi, Üstümüze cuk otururken, Ruhuna azap olur akarmış, Bilmezdim… Benim annem gözünün yaşıyla her bayram Arifesi, Vitrinlere bakarmış, Sen ilkokul fişlerimi kardeşimle hecelerken, Telefonu keşfetmiş karşı evin annesi, Bilsen ne cahildin ne görgüsüzdün gözümde, Yak deseler yakacağım o dakika dünyayı, Yık deseler, Ne şu eski divan kalacak, Ne çiçekli perdeler, Şimdiki aklımla ah bir sorsalar bana… *** Desem; O tertemiz günlerim, Hani şimdi neredeler? Ben ‘ay sonunu nasıl getireceğim?’ diye Hesaplar yaparken bir gün, Oğlum nefes nefese yararak ortalığı girdi içeri, ‘Yumuşacık kakaolu kekler yapmış!’ dedi karşı evin annesi, Çok geç anlıyor insan anne, İlle de kendi annesi… İlle de kendi annesi… (DENİZ İNAN) *- BEKLEYİP GÖRECEĞİZ Yeri ve zamanı değil! Ama herkes bekliyor… Ben de duyurayım: TOGG CEO’su Gürcan Karakaş, ‘Halkın alabileceği Togg modellerinin üretimine 5 yıl sonra geçilecek!’ dedi. Yani vatandaşlarımız, ‘Yola devam’ diyenler beş yıl daha beklemek zorunda kalacaklar… Umarım fabrika da o güne kadar daha da büyür ve ‘Dünya devi’ olur… *-

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ACİLDEN DE ÖNCELİKLİ

OKULUN DUVAR GAZETESİNDE ATATÜRK

NEREDEYSE İÇ ÇAMAŞIRLARINI BİLE ALACAKLAR