SELAM OLSUN GERÇEK KAHKANANLARIMIZA

YAŞAR EYİCE *- MİNNET ve HASRETLE Tam 100 yıl önce, 26 Ağustos'ta başlayan o kutsal mücadelenin unutulmayacak anısına... İlk kurşunu atan gazeteci Hasan Tahsin'e; ‘Yaşasın Venizelos’ diye bağırmadığı için şehit edilen Albay Süleyman Fethi Bey'e; 27 Ağustos 1922 sabahı Mustafa Kemal Paşa'ya telefonda, kuşattıkları tepeyi yarım saat sonra alacaklarını bildirmesine rağmen bunu başaramayınca intihar ederek hayatına son veren Miralay Reşat (Çiğiltepe)'a; Özellikle cephenin biraz gerisinde yüksekçe bir yere oturup tabancalarını dizlerine koyarak ‘Geri çekileni vururum’ mesajı vermesi ve birkaç sefer geriye kaçan askerler üzerinde bunu bizzat uygulamasıyla ‘Deli Halit’ lakabını alan Mirliva Halit (Karsıalan)'e; Kütahya'nın Emet ilçesinden kendisi, Emet halkı ve süvarileri tarafından kaçırılan Yunan ordusunu kovalayarak İzmir'e giren ilk süvari birlikleri komutanı Ferik Fahrettin (Altay)'e; Demiryollarının kesiştiği yer olan Eskişehir'e bir üs kuran ve savaş boyunca derme çatma trenlerle cepheye asker, cephane, malzeme nakleden, ray döşeten, gerektiğinde ray ve vagonlardan çelik söktürüp kılıç yaptıran miralay Behiç Bey'e; İstanbul'dan bizzat kendisine gönderilen ve Mustafa Kemal Paşa'yı tutuklamasını emreden telgrafa rağmen ‘Ben ve kolordum emrinizdedir Paşam!"’sözünü söyleyerek Mustafa Kemal Paşa'nın emrine giren Birinci Ferik Musa Kâzım (Karabekir)'a; İzmit ile Adapazarı'nı geri alıp, Sakarya Meydan Muharebesi'ne katılarak üstün başarılar kazanan Birinci Ferik Kazım Fikri (Özalp)'ye; Birlikleri ile İzmit ve Adapazarı üzerinden Bilecik ve Eskişehir istikametine ilerleyen İngiliz kuvvetlerine Geyve yakınlarında ateş açarak onları durdurup geri püskürten ve Türk Kurtuluş Savaşı'nı fiilen başlatan ilk komutan olan Mirliva Ali Fuat (Cebesoy)'a; Bahriye Nazırlığı'ndan ayrılan ve Anadolu'daki Milli Mücadele hareketine katılan albay Hüseyin Rauf (Orbay)'a; İstanbul'dan Anadolu'ya silah ve mühimmat kaçıran, İtalyan işgalindeki Antalya depolarında bulunan silah ve mühiatı Kuva-yı Milliye'ye kazandıran Mirliva İbrahim Refet (Bele)'e; İstanbul Hükümeti tarafından ulusal hareketin önderlerinden biri olarak rütbesi kaldırılan, nişanları geri alınan ve idamına karar verilen Müşir Mustafa Fevzi (Çakmak)'ye; Harbiye'de Askeri Taktik ve Strateji Öğretmenliği yapması nedeniyle, başta Mustafa Kemal Paşa olmak üzere Kurtuluş Savaşı'ndaki üst düzey komutanların büyük çoğunluğu tarafından Hocam diye hitap edilen, Büyük Taarruz'dan önce taarruz stratejisinin belirlenmesi için yapılan toplantılarda, tedbirli ve titiz karakteri nedeniyle, taarruz planını çok riskli ve tehlikeli bulduğu için şiddetle itiraz eden, ancak yine de verilen emirleri, biri hariç, harfiyen yerine getiren Orgeneral Yakup Şevki (Subaşı)'ye; Yaptığı konuşmaları ile zihinlerde yer etmiş usta bir hatip olan, Kurtuluş Savaşı'nda cephede Mustafa Kemal'in yanında görev yapan, sivil olmasına rağmen rütbe alarak bir savaş kahramanı sayılan Onbaşı Halide (Edip Adıvar)'ye; Kağnıyla cepheye silah taşıyan Fatma Nine'ye; İnebolu'da bulunan cephanelerin Ankara'ya götürülmesinde çocuğu ve kağnısıyla yer alırken, kış şartları nedeniyle cephane ıslanmasın diye battaniyesini cephaneye saran, bebeğine de sarılıp onun donmaması için uğraş verirken donarak ölen Şerife Bacı'ya; Onbaşı olduğunda neredeyse sadece kadınlardan oluşan birliği ile düşmanın cephe gerisine bir saldırı düzenleyen ve aralarında bir Yunan subayı dahil toplam 25 esir askerle geri dönen Erzurumlu Kara Fatma (Seher Erden)'ya; Kocayayla baskınında geri çekilen silah arkadaşlarına cesaret vermek için hızla öne atılınca başından vurularak şehit olan Gördesli Makbule'ye; Çanakkale'de ölen kocasından kalan tek hatıra elmas küpelerini bozdurup kendine bir tüfek alıp dağa çıkan ve Yörük Ali Efe'ye katılan Emir Ayşe'ye; Düzenli ordu kurulana kadar yirmi aylık bir sürede düşman kuvvetlerinin Aydın kanadından Anadolu içlerine ilerlemesini engelleyen Yörük Ali Efe'ye; Bekir Ağa Bölüğü'ne baskın düzenleyerek tutuklu bulunan vatansever ve aydınları kurtarıp Anadolu'ya geçmelerini sağlayan Yahya Kaptan'a; Bir Fransız gemisini kaçırmayı başarınca ona layık görülen İstiklal Madalyasını geri çevirerek, "Ben madalya için değil, milletim içim savaştım." diyen İpsiz Recep'e; Kumardan hileyle kazandığı 45 bin frank ile, kendi deyimiyle İzmir'deki vatan görevine başlayan İngiliz Kemal lakabıyla anılan Türk ajan Ahmet Esat (Tomruk)'a; Ulusal Kurtuluş Savaşı'nın gizli örgütü Karakol'un yöneticisi Naciye Faham'a; İşkence görmesine rağmen Karakol'un adresini vermeyen Topkapılı Ebe Şahende'ye; Felah Grubu'na saraydan bilgi taşıyan V. Murat'ın kızı Fehime Sultan'a; İşgal protestolarında on binlere konuşan Şükufe Nihal'e; Sebahat'e; Zeliha'ya; Darülfünunlu Saime'ye; 12 yaşında İnönü Muharebelerinde savaşan Nezahat'e; "Muhabere bana düğündür Paşam" diyen Mustafa Kemal'in askeri Sivaslı Fatma Seher'e; Çerkez kadınları örgütleyen Hayriye Melek'e; Alaşehir'deki zulmü dünyaya çektikleri telgraf ile duyuran Makbule'ye; Nebile'ye; Yunan işgaline elinde silahla karşı koyan Turgutlulu Çavuş Ayşe'ye; Ödemişli Fatma'ya; Köpekli Nuri Çetesi'ne katılan Aydınlı -namı diğer Binbaşı- Ayşe'ye; Yörük Ali Efe'nin 1. Bölüğünün 4. Mangasında nişancı olarak savaşan Emire Aliye'ye; Elinde balta ile Menderes Köprüsü'nde düşman bekleyen Arşın Teyze'ye; Sarayköy'e gelen İngilizci Nasihat Kurulu'nun üzerine silahla yürüyen Adöv Ayşe'ye; Başındaki yırtık örtüsünü erkeklerin yüzüne atıp, "Alın bunları örtünün, verin silahları ben savaşırım!" diyen Kezban'a; Mavzeri hiç susmayan şehit eşi Senem Ayşe'ye; Düğünde takılan altınları Ankara'ya bağışlayan Kastamonulu 17 yaşındaki Hatice'ye; Üç kızını Mustafa Kemal'e emanet edip, Sakarya Cephesine koşan ve yaralanan Ayşe Çavuş'a; Düşmanla işbirliği yapan oğlunu vurup dağa çıkan Domaniçli Habibe'ye; Erkek kılığında savaşan ve sonra kadın olduğu anlaşılan Halime Çavuş'a….. Soyadını, İnönü meydanında çarpışa çarpışa alan Mustafa İsmet'e; "Geldikleri gibi giderler!" deyip, geldiklerinden biraz daha hızlı gitmelerini sağlayan Mustafa Kemal'e… Zafere, Tam Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti'ne, Atatürk'ün evlatlarına, askerlerine; ve bu toprakları vatan yapan tüm Şehit ve Gazilerimize, Bornovalı ‘Laz Ayşe’ lakaplı Ayşe Çavuşa, Bornovalı Gül Hanım’a, Selam Olsun!... Bugün 30 Ağustos 2022 Salı günü minnetle, saygıyla, hasretle… *-METHİYEYİ UNUTUN Psikologlar böyle diyor: ‘Gönlümüzde veya zihnimizde gereğinden fazla önemseyip büyüttüğümüz her şey zamanla bir imtihana, taşınması zor bir yüke, bir pişmanlığa ya da hayal kırıklığına dönüşür. Her şeyi olduğu gibi görmeli insan: ölçülü sevmeli, ölçülü güvenmeli ölçülü kredi vermeli ve ölçülü bağlanmalı.’ Bunu yaşamın her anında görüyoruz. Özellikle gençlere, ‘Sakın kimseyi övmeyin!’ diye nasihat ediyorum. Çünkü; ‘Güvendiği dağlara kar yağıyor!’ ‘Erişilmez, olağanüstü gördeklerinin bir anda kağıttan ya da kumdan yapılmış kaleler gibi yıkıldığını gördüğünde iş işten geçmiş oluyor. İzmir’de de birçok yerde de görüyoruz… Adamın bir kişiye faydası olmamış… Yani birini yoktan var etmemiş… Hep kendi çıkarı için kullanmış… Hatta onu bunu dolandırmış.. Devleti soymasını bir yana bırakıyorum… Hâlâ met edenler var… Neredeyse önceki yıllarda olduğu gibi omuzlarında taşıyacaklar… Aslında bu kişi ya da kişilerin ne olduklarını çok iyi biliyorlar. Ama bilmek istemiyorlar… Çünkü onlar da bu düzenin içindeler… Çünkü beş para etmez ciğerleri var… Çünkü hep birilerine yağ çekerek bir yerlere gelmişler… Yani bilgi ve becerileri hep bu yönde gelişmiş… Şöyle bir düşünün.. Mutlaka iki tip insanları da hatırlayacak ve bileceksiniz… Sakın bunları siyasetçilerle karıştırmayın… Bunların yolları ayrı… Tekrarlıyor ve hatırlatıyorum; Sakan ve sakın hiç ama hiç kimseyi met etmeye kalkmayın.. Vebali çok ağırdır… Size güvenirler ve en basitinden borç para alırlar ve üstüne yatarlar… Ya da kefil yaparlar… Bin bir hile ve tuzak bilirler… Ama sizin düştüğünüz tuzak, kayıplarınız bir bakıyorsunuz en yakınınızı bile ilgilendirmiyor… O yine işinden, yağcılığından vaz geçmiyor.. Yazıklar olsun böylelerine… Çünkü birçoğunu tanıyorum… Size başka, ona ve diğerlerine yani üçüncü kişilere farklı konuşuyorlar… Lay lay lomcudur, bunlar… İsim çok… Siz de düşünün mutlaka bulacaksınız bunlardan bir ikisini… *- ODAYI HAVALANDIRIN Başlığı yazdıktan sonra son zamanlarda hortlayan Çovid-19’dan söz edecektim. Ama bunun kadar tehlikeli bir sistem yani klimalar var.. Uzmanlar, klimaların, kas tutulmaları, nezle ve en önemlisi klimaya bağlı akciğer zatürresine neden olabildiğini vurgulayarak şunları şöylüyorlar: ‘Bu hastalıklar bazen evde dinlenerek geçirebilir ama bazen de yoğun bakım sürecini gerektirebilecek kadar ağır tablolar oluşabilir. O nedenle, klimaların belli oranda bakteri barındırdığını düşünerek, klimanızın filtrelerinin sık sık temizlenmesine önem verin. Klima çalışırken oda sıcaklığını makul seviyede tutmak, gün içerisinde odayı havalandırmak son derece faydalı olacaktır.’ Bu haftanın, günün kısa ve öz bilgisi benden bu kadar… *-

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ACİLDEN DE ÖNCELİKLİ

OKULUN DUVAR GAZETESİNDE ATATÜRK

NEREDEYSE İÇ ÇAMAŞIRLARINI BİLE ALACAKLAR