GÖĞÜS GÖĞÜSE SAVAŞARAK KAZANDIK

YAŞAR EYİCE *- ONUR VE ŞEREF GÜNÜ 30 Ağustos Anadolu’yu işgal etmeye cüret edenlerin emsali olmayan bir mağlubiyetle yüzleştikleri gündür. 30 Ağustos, Türk Ulusunun Anadolu’dan, yurdundan asla çıkarılamayacağının açık belgesi, 100 yıllık destan ve Türk Ulusunun onur ve şeref günüdür. ‘Keşke Yunan kazansaydı ‘diyen Fesli Kadir zihniyetinin temsilcileri ve 6. filoya kucak açan İsmail Kahraman gibiler ulusumuzun şerefli ve onurlu tarihine asla dil uzatamaz, Eski Meclis Başkanı İsmail Kahraman’, daha yeni, ‘‘şehirlerin kurtuluşunun kutlanmasına karşıyım’ gibi tuhaf bir laf etti. 30 Ağustos bir milletin var olma savaşıdır. Sadece düşmana karşı değil emperyalist güçlerle bir olarak, milletini satan, yüzüstü bırakan, işbirlikçilere karşı kazanılan zaferdir. 30 Ağustos aydınlık ve bağımsız Türkiye´nin kapılarının sonuna kadar açıldığı, iki asırdan beri süregiden gerileme sürecinin noktalandığı, yoksul ve bitap düşmüş bir halkın yeniden dirildiği, ulusal kurtuluş mücadelesinin zaferle taçlandığı gündür. Birçok ülkeye, millete nasip olmayan bu tarihi zafer için başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm şehitlerimize minnettarız. *- ‘HAİN!’ DERLER Türkiye toprak bütünlüğünü lütufla değil, 100 yıl önce emperyalistlere ve işbirlikçilerine karşı göğüs göğüse çarpışarak kazandı. Şehit kanlarıyla sulanan Anadolu toprakları, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde 100 yıl önce bugün yeniden vatan oldu. 30 Ağustos, Anadolu’yu işgal etmeye cüret edenlerin emsali olmayan bir mağlubiyetle yüzleştikleri gündür. 30 Ağustos, Türk Ulusunun Anadolu’dan, yurdundan asla çıkarılamayacağının açık belgesi, 100 yıllık destan ve Türk Ulusunun onur ve şeref günüdür. Kutlu olsun. Atamızın açtığı yolda; aydınlık ve bağımsız Türkiye'nin savunucusu olmaktan, ulusumuzun daha çağdaş bir ülkede yaşam mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğiz. *- ‘ASLA DİL UZATAMAZ!’ Anadolu’yu, milletimizi esaret altına almak isteyen, canına, malına, namusuna göz koyan anlayışla; Cumhuriyetimizle, onun temel ilkeleriyle ve özellikle kurucu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk ile ciddi sorunları olan, laiklik ilkesi yerine bir din devletini arzulayan, anayasamızın ilk 4 maddesinin değiştirilmesini isteyen, kadın erkek eşitliğinden rahatsızlık duyan bazı kişilerin zihniyeti aynıdır. Tarihi gerçeklerin anlamını bilse de bilmese de kendi işine geldiği gibi çarpıtmak ve altını boşaltmaktan da asla çekinmeyen, ‘keşke Yunan kazansaydı’ diyen fesli kadir zihniyetinin temsilcisi ve 6. filoya kucak açanlar ulusumuzun şerefli ve onurlu tarihine asla dil uzatamaz. Bu arada eski Meclis Başkanına hatırlatalım; İzmir, işgalcilere ilk kurşunun sıkıldığı, bağımsızlığa giden yolda noktanın konulduğu yerdir. 9 Eylül bağımsızlık ve hürriyettir; sadece İzmir’in değil Türkiye’nin ve mazlum milletlerin kurtuluş günüdür. Onurla kutluyoruz. Şehirlerimizin kurtuluş günü, Anadolu halkının bağımsızlığa ve hürriyete bağlılığının göstergesidir. Zaferle sonuçlanan kurtuluş mücadelemize dil uzatan müfteriler şanlı tarihimizde kara bir leke olarak yerlerini alacaklardır. *- KONUŞAN FOTOĞRAFLAR Tam 80 sene önce tenis maçı izlerken fotoğrafı var… Yüzerken fotoğrafı var… Sahilde kumda otururken, kürek çekerken, ata binerken, konser izlerken, zeybek oynarken, dans ederken, heykel incelerken, rakı içerken, kadınlarla birlikte… Kıyafetlere bakıyorsun, sanırsın dünya moda ikonu! 1920’ler! Salıncakta çocuk gibi gülerek sallanan fotoğrafı bile var. Hayvanlarla fotoğrafları var… Çocuklarla, köylülerle… Kalbine kurşun yemişliği de var!... Ülkesi için savaştan savaşa koşmuşluğu da… Tüm dünya liderlerini sofrasında ağırlamışlığı da… Müzeyyen Senar, Safiye Ayla seven ve dinleyen bir Ata… İnanılır şey değil. Onun alfabesini kullanarak ona hakaret etmeye çalışan yobaz ve haysiyet fakiri, kötülük dolu iblislerin tavşan gibi çoğaldığı şu günlerde yıllar önce ebediyete intikal etmiş Ata'mız hala ışık oluyor bize. Yağ kokulu, d vitamininden eksik, okuduğu tek eser fotomaç olan antisosyallere inat. ‘Benim manevi mirasım akıl ve bilimdir’ diyebilmiş bir Ata’mız olmuş. Türk halkına verilmiş çok büyük bir şansmış Atatürk. Bugün kendisine yapılanlarda en büyük hayal kırıklığı olsa gerek. Savaşları görmüş, yokluğu görmüş de ülkesinin bugünkü halini görmek istemezdi ATAM. Türkiye için he yaptı . Bu yüzden seni sevemediler ATAM! Merak etme ben ve benim gibi insanlar hep seni seveceğiz, seni unutturmayacağız ve izinden yürümeye devam edeceğiz.. Onu sevenlerin kalbi, onun cennetidir. *- ARILAR VE SİNEKLER... Arıları ve sinekleri bir şişeye koymuşlar. Şişenin taban tarafını ışığa doğru, açık olan ağız kısmını da karanlığa doğru yerleştirmişler. Arıların hepsi ışık olan tarafa doğru üşüşmüşler. Ama şişenin tabanı kapalı olduğundan çıkmayı başaramamışlar. Bu arada sinekler, şişenin ağzına doluşmuşlar ve karanlıkta dışarı çıkıp kaybolmuşlar. Ağzı açık olan şişenin karanlık tarafına doğru tek bir arı bile gelmemiş! Camın önünde ışığa doğru çabalarına devam etmişler. İnsanın aklına hemen arıların akılsızca davrandıkları geliyor. Ancak daha derinlemesine düşününce; karşımıza bir anıt gibi dikilen gerçek çok farklı oluyor. Bilim adamlarına göre arılar olmazsa, insan yaşamı da olmaz. Ayrıca nerede, hangi çiçek ile besleneceğini bilen, yüzlerce kovan arasında kendi kovanını bulan ve o kovanın yüzlerce peteği arasından kendininkine yumurtlamayı hiç şaşırmadan uygulayabilen bir canlıdır arı.. Nasıl olur da şişenin ağzını bulup çıkamaz değil mi? Işığa doğru yürüyenlerin önünde her zaman engeller olacaktır kuşkusuz... Onlar, engellere rağmen ışıktan vazgeçmeyenlerdir. Ne tür engel olursa olsun önlerinde, çabalarını sürdürenlerdir. Ve bu uğurda da gerektiğinde ölebilenlerdir Yürek, azim, sevgi, ilkeler, dürüstlüktür bunu yaptıran... Kendine saygı, yaşadığı topluma saygıdır. Sinekler, karanlıkta sıvışan kaçaklardır. Karanlığa yürüyenlerdir. Karanlık düşüncelerdir. Şişenin ağzının karanlığa bakmasının onlarca hiçbir önemi yoktur. Sinsi, ilkesiz, yüreksiz, korkak varlıklardır. Sadece kendi yaşamları söz konusudur. Nerede yemek varsa, nerede rahat yaşayacaklarsa, nerede çok para kazanacaklarsa oraya giderler. Onlar için karanlık olması önemli değildir; açık ağızların... Arıyı kovalamak isterseniz savaşır. Engellere aldırmaz. Amacı sadece ışığa ulaşmaktır. İğnesini sapladığında öleceğini bilerek savaşır. Ve değerleri için ölür. Ama sinekler kaçarlar. Sonra yılışık yılışık tekrar dönerler kovaladığınız yere.. Yemeklerinize, kollarınızın üstüne tünerler Pis ayaklarıyla ezerler; yaşadığımız her yeri... Arılar yumurtalarını yalnızca kovanlarına bırakırlar. Oysa sinekler her yere yumurtlar, her yerde ürerler. Çöplüklerde, tuvaletlerde, bataklıklarda… Onlar için yumurtalarını bırakacakları yerin bile hiç önemi yoktur. Sinek olup karanlığa mı? Arı olup aydınlığa mı? Engellere rağmen ışığa yürüyenlere, ışığa ulaşmak için çabalayanlara, insanca değerler yaratma adına mücadele edenlere ve ışık saçanlara selam olsun... *-

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ACİLDEN DE ÖNCELİKLİ

OKULUN DUVAR GAZETESİNDE ATATÜRK

NEREDEYSE İÇ ÇAMAŞIRLARINI BİLE ALACAKLAR