AMERİKALILARIN HEDİYESİ ROKETATAR 3 ŞEHİT VERDİRDİ

YAŞAR EYİCE *-ACI HABER! Bakanlıktan yapılan açıklamada şöyle denildi: ‘Pençe-Kilit operasyon bölgesinde, 26 Nisan 2022 tarihinde, bir unsurumuza teröristlerce yapılan roketatar saldırısında kahraman silah arkadaşımız sözleşmeli er Yunus Kalkan şehit olmuş, 4 kahraman silah arkadaşımız da yaralanmış ve derhal hastaneye sevk edilerek tedavilerine başlanmıştır. Bizleri derin bir acı ve üzüntüye boğan bu olayda hayatını kaybeden aziz şehidimize Allah’tan rahmet, kederli ailesine, Türk Silahlı Kuvvetleri ile asil milletimize başsağlığı ve sabır, yaralı personelimize de acil şifalar dileriz.’ *- ZAMANI GELDİ Kaç zamandır, söylüyor ve yazıyoruz; ‘Artık sesinizi duyurun!’ diye… Ve ‘Sizin sesiniz, bizim sesimiz!’ diyoruz… Yazın bize, arayın bizi, sorununuzu yetkililere duyuralım, ‘Sessiz çoğunluğun sesi olalım’ diyoruz… Birlikten kuvvet doğar… Gerçekleri görelim, duyalım, paylaşalım…. Bornova’dan Ahmet Cun bir video paylaşmış, sorunlarımızı ve düşüncelerimizi belirten… Özetle şöyle diyor: ‘Diliniz kaba, vicdanınız taş!’ Bize mi söylüyor, birilerine halkın deyişiyle ‘taş’ mı atıyor, çıkaramadım… Yine Ahmet Cun bizlere sesleniyor, ‘Kaybedecek konforumuzdan başka neyimiz kaldı?’ diye… Lüksümüzden nedense hiç vazgeçmiyoruz! Ama tarihte görüldü, eğer konforumuzdan vaz geçmezsek, bir gün gelir onu da bunu da, yani her şeyimizi kaybedebiliriz! Karşı çıkmayı, yani hakkımızı aramayı bilmeliyiz… Haksızlıklara da karşı çıkmalıyız, komşumuza yapıldığını görürsek… Bunun örneklerini de görüyoruz… Geçenlerde bir hemşire hanımın haykırışını anlatmıştık… Bornova Kızılay mahallesindeki durumu; Vatandaşların 150 metrelik evlerinin yerine hisselerine bu kez 50 metrelik bir yenilik sunuluyor… Tek, yani müstakil tapunun yerini çok ortaklı yeni bir tapu alıyor… Neymiş efendim, kent yenileniyormuş… Hem elindeki varlık üçte dörtte birine düşecek, hem de üstüne para vereceksin… Üç lira beş lira, 200 liracık falan değil… Binlerden söz ediyoruz… Bakın bu film daha önce oynadı… Hem de Bornova’da… Yine belediyenin memurları, çalışanları ‘şuulandırma’ adı altında milleti içiçe soktular… Sorun neredeyse 50 yıldır çözülmüyor… Vergisini yıllarca verdiğin arsanın üzerinde bir bina, bir apartman yükseliyor. Hangi vicdan buna dayanır? Belgeleri bende var… Bunun hesabı kime sorulacak? Mahkemelerin durumu da belli, dosyaların sayıları da… Belediyeyi mahkemeye veremiyorsun, kendilerini bir noktada kanun zırhının içine sokmuşlar… İşin kolayı da var, ‘Benim bu işle ne ilgim var?’ deniliyor, aynen depremzedelerin başına gelenler gibi… Yine bir okuyucumun anımsatması ve bilgilendirmesi ile yazdık; Yıkılan dairesinin yerine eskisinin yanında kümes gibi kalan yere mahkûm ediliyor… Üstüne para alınıyor, müteahhitlik hizmetleri için, dahası ‘dairemi eksiksiz aldım!’ sözleşmesi imzalanmadan anahtarı teslim edilmiyor… Bu nasıl iş? Bu nasıl yasa ya da kural? Nasıl ve kime güvenecek bu vatandaş? Hakkını nasıl arayacak? Çünkü baştan teslim bayrağını çekmiş durumda verdiği imza ile… Benim aklım almıyor bunları… Ahmet Cun diyor ki, ‘İtiraz etmeyen ama etmeyen herkes böyle kararların, sorumlusudur, suçludur!’ ‘Yaşanacak her ihlalin sorumlusu da hiç sesini çıkarmayan, sessizlik sarmalına teslim olmuş ama kendilerini haklıdan yana gösterenlerdir’ diyor eski Namık Kemalli, Bornovalı Ahmet Cun… Ahmet Cun iyice dolu olmalı ki, sözlerini şöyle sürdürüyor: ‘Aynaya bakın ve kendinize şu soruyu sorun: Ben nasıl bir insanım?’ Yanıtını da herkes vicdan muhasebesi yaparak kendine, yalnız kendine versin bence de… Kimse kimseyi süslü sözlerle aldatmasın… Mahrumiyet çekmeyen, yokluk çekmeyen, adaletsizliğe uğramayan, sesini duyuramayan, dinlenmeyen insanlarımızın halini bilemez, anlayamaz… Ama biz ne yapıyoruz, günlerimizi nasıl geçiriyoruz? Demokrat Parti 1950 seçimlerini nasıl kazanmıştı? Sloganı neydi? Tek sözcük ‘Yeter!’ Ben de bu tek sözcüklü cümleyi biraz genişleteyim: ‘Yeter Artık!’ İşte bunu dediğimiz an hakkımızı aramaya başlarız… Bizi silindir gibi ezmek isteyenler varsa onların güler yüzlerine kanmayız… Ahmet Cun gibi sesimizi duyurmaya çalışırız… *- BİZDEN Mİ ÖĞRENDİLER! Önce güzel ülkemizin güzel insanlarından söz edeceğim. Sonra konunun ciddiyetini anlatabilmek için uluslararası arenaya çıkacağım. Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın askıya çıkarmış olduğu 10. İmar Planı’nın iptali istemiyle, idareye karşı vatandaşlar ve mahalle derneklerinin açtığı ‘Plan İptal Davası’, İzmir 3.İdare Mahkemesi’nce iptal edildi. Haberi Doğan Prepol derledi ama nedense medyada fazla ilgi görmedi! Karabağlar Mahalleler Birliği’nin yaptığı açıklama toplantısına katılan Ayvalık Belediyesi Başkan yardımcısı Erkan Karasu, ‘Karabağlar ilçesindeki, Cennet Çeşme, Salih Omurtak, Bahriye Üçok, Limontepe, Ali Fuat Erden, Umut, Gazi, Özgür, Yüzbaşı Şerafettin ve Devrim mahallelerinin tamamı ile Yurtoğlu, Abdi İpekçi, İhsan Alyanak, Uzundere, Peker mahallelerini kısmen kapsayan 540 hektarlık alana dönük bakanlık tutumu kabul edilemez. Vatandaşlarımızın hak arama mücadelesinin yanındayız’ dedi. Dikkatinizi çekmiştir! İzmir’deki önemli bir olaya birçok kişi duymazdan görmezden gelirken, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'nın dokuz kez askıya çıkarmış olduğu imar planlarının her seferinde Mahalleler Birliği Bileşenleri’nin açtığı iptal davaları sonucunda mahkemelerce iptal edildiği haberini alan Erkan Karasu soluğu İzmir’de alıyor. Çünkü dayanışmanın önemini biliyor. Mühim olan toplumsal olaylarda birlik ve beraberliğimizi gösterebilmek. Ve Erkan Karasu önemli bir söylemde de bulunuyor. Topluluğa seslenen Ayvalık Belediyesi Başkan Yardımcısı Erkan Karasu, ‘Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'nı vatandaşları yok sayan planlama çalışmalarından vazgeçmeye, yerel yönetimlerimizi de vatandaştan yana olmaya davet ediyoruz’ diyor. Şimdi bir de şöyle dünya turu yapalım: *- GENÇLER ENDİŞELİ Birleşmiş Milletler’in son dönemde yayınladığı bir rapora göre iklim değişikliği eğer hükümetler yakında harekete geçmezse daha önce görülmemiş bir şekilde hızlanacak. Birçok insan için böyle bir haber çelişkili duygulara yol açıyor. Artık çok mu geç? Acil bir şeyler yapılamaz mı? Dünyanın kaderinden endişeli bir dizi genç ne diyor? Daha önce belirtmiştim; Ukrayna’daki savaştan kaçan sığınmacı kadınlar Polonya’da oldukları gibi bizde de, ‘Parkları, bahçeleri, ormanlık alanları, deniz kıyılarını’ temizlediler. Ne dediler, ‘Misafirperverliğin karşılığını bir şekilde vermemiz gerekiyordu!’ Amerika kapılarını göçmenlere açmadığı gibi, Ukraynalılar konusunda da pek yardımsever değiller. Sadece Ruslara karşı para veriyorlar, bir de silah… Daha doğrusu savaş malzemesi… Şimdi de, bazı Amerikalı gençleri anlatayım: Bunlardan bir grup, başkent Washington’daki ormanlık bir alanda çöpleri topluyor ve yabani otları söküyor. İstilacı bitkilerin kaldırılması doğal türlerin yeşermesine yardımcı oluyor ve öğrenciler bu şekilde daha sağlıklı bir gezegen için küçük bir katkıda bulunduklarını söylüyor. Bunlar, ‘Birleşmiş Milletler’in son dönemdeki bir raporuna göre, ülkeler iklim değişikliği konusunda acilen harekete geçmezse dünya hızla çevresel bir felakete doğru ilerliyor.’ açıklamasını okuyanlar… Dünyanın geleceğiyle ilgili haber manşetleri, bazı uzmanlara göre özellikle gençler arasında eko-aksiyete ya da iklim değişikliği gibi psikolojik rahatsızlıklara yol açıyor. Bazıları yapılacak çok az şey kaldığını düşünürken, diğerleri harekete geçme arzusunda. Bir öğrenci, ‘Sanırım benim neslimdeki birçok kişi, çok korkuyor ve umutsuz hissetmek gerçekten kolay’ derken diğerinin söylediği ise şöyle: ‘Bu umutsuzluğa, parkta gönüllü çalışarak yanıt veriyorum…’ Yani dünyada yeni bir akım başladı gibi… Bu düşünceyi ise, temizlik yapan bir Amerikalı genç şöyle yorumluyor: ‘Bunu yapmayı seçtim, çünkü somut bir şey yapabileceğimi düşündüm. Bu çevreye, toplumuma yardımcı olmanın bir yolu…’ Acaba bu sistemi bizden mi kaptılar… Hatırlayın bakın, yıllardır bizim gençlerimiz başlarında belediye başkanları ve okul ya da dernek yöneticileri ile birlikte ‘temizlik’ çalışmalarını başarı ile sürdürüyorlar. Tabi Karabağlar’da olduğu gibi haklarını aramasını da biliyorlar. *- KENDİNİZİ ONLARIN YERİNE KOYUN Bu bilgileri nereden mi aldım? Lancet adlı tıp dergisinde yayınlanan küresel bir ankete göre yaşları 16-25 arasında değişen gençlerin yaklaşık yarısı iklim değişikliğiyle ilgili endişenin günlük yaşamlarını olumsuz etkilediğini belirtiyor… İşte oradan… Küresel çevre örgütü The Nature Conservancy’den Kahlil Kettering, 'Kuraklığın, kentlerdeki aşırı sıcak havaların tarım ve gıda alanında etkisini görüyoruz. Ama daha fazla gencin, ‘bildiğimiz çözümler var. İklim değişikliğinin bazı etkilerini azaltabiliriz ve çaresiz değiliz’ şeklinde konuştuğuna tanık oluyorum” diyor. Uzmanların ortak mesajı hayatınızda kendi karbon izinizi azaltmak için küçük adımlar atın. Tulane Üniversitesi’nden Regardt Ferreira, “Pazartesi günleri et yemeyebilirsiniz. Bitki kökenli diyete geçiş yapın. Eğer bir yere yürüyebiliyorsanız yürüyün. Azaltın, geri dönüştürün ve yeniden kullanın” diyor. Siyasi aktivist olmak, gençlerin eko-anksiyetesini gidermede bir başka yol. Tıpkı İsveçli Greta Thunberg gibi. Thunberg, “Tüm benliğimizle iklim değişikliğine odaklanmalıyız” diyor. Fereira, “Gençlik için Greta gibi birinin yaptığı etkiyi görmek, insanların ve politikacıların onu dinlediğini görmek, gerçekten umudu arttırıyor” ifadelerini kullanıyor. Gruba liderlik eden Rock Creek Koruma’dan Lindsey Cathcart diğer insanlarla buluşup bu tür temizlik yapmanın çevre için yararlı olduğunu söylüyor. Bu aynı zamanda öğrenciler için de yararlı oluyor. Cathcart, “Bu gençlerin çözemeyeceği büyük sorunlar var. Bu işi yapmanın çok hızlı, somut etkisi oluyor. Hem çocukların sağlığına, en fazla da ekosisteme” diyor. Bu isimlerin yerine kendinizi de koyabilirsiniz, ya da bir arkadaşınızın adını da… *-

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ACİLDEN DE ÖNCELİKLİ

OKULUN DUVAR GAZETESİNDE ATATÜRK

NEREDEYSE İÇ ÇAMAŞIRLARINI BİLE ALACAKLAR