68 KADINI 'EVLENECEĞİM!' DİYE DOLANDIRDI

YAŞAR EYİCE *- İLK DOLANDIRICI: EYÜPLÜ HALİT! Bir zamanlar insanlarımızın sıcak, samimi, yardımsever, unutulmaz dostluklarını ve komşuluklarını herhalde bilmeyen, duymayan yoktur. Eskiye dönüş olsaydı yaşadıklarımız, hayalimizde canlandırdığımız anılar herhalde keyfimizin doruk noktasına ulaşmasını sağlardı. Ama bir de unutulmaz anılar içinde, belki de gülüp geçeceğimiz, olumsuzlukları da barındırıyor. İşte bunlardan biri, belki de Türkiye’nin ilk kayıtlı dolandırıcısı Eyüplü Halit… Güzel bir tatil hikayesi olarak, Türkiye’nin ilk dolandırıcısını anlatmaya çalışayım. Tabii ki bir ‘Eskiden İstanbul’um’ adlı bir siteden aldım ve kendime göre değerlendirdim, Bazı kısımları atlayarak, özetlemeye çalıştım. Eyüplü Halit, Osmanlı döneminden başlayıp Cumhuriyet dönemine geçiş yapan tarihimizin ilk dolandırıcısı… Evet yanlış okumadınız ilk dolandırıcımızdır kendisi, ondan önce olmuş mudur bilemem ama Eyüplü kayıtlara ilk geçen dolandırıcıdır. Eyüplü Halit ilk olmasının yanı sıra yaptıkları da dönemin şartlarında çok zor işler. Eyüplü Halit'in açtığı yoldan günümüze kadar birçok dolandırıcımız da oldu tabi ki… Şimdi de başımızda onlarca internet dolandırıcısı yani zamane dolandırıcısı var… *- İLK AKLIMIZA GELENLER Çoğumuzun bir yerlerden adını duyduğu eskilerden Sülün Osman var mesela. Başından eksik etmediği fötr şapkasıyla 80’li yılların ünlü dolandırıcısı, bu yılın Nisan ayında kaybettiğimiz ‘Raki’ lakaplı Güney Zobu.. 80’li yıllarda ünlü olan, Tansu Çiller'in Başbakanlığı döneminde örtülü ödenek parasını dolandırıp cebine atan Selçuk Parsadan'ı hatırlamayan var mı? Ve tabi ki günümüzde hepimizin bildiği Çiftlikbank'ın Tosuncuğu Mehmet Aydın… Bu kişiler çoğumuzun dolandırıcı dendiğinde aklına gelen isimlerdir. Tabi aralara giren daha niceleri var ama ünlüleri bunlar… Bizim hikâyemizin başrolünde olan dolandırıcımız ise Halit Keskiner ya da Polis dosyalarında ki kayıtlara göre; Eyüplü Halit. Çoğumuzun adını duyduğu filmlere bile konu olan döneminin ilk ve en ünlü dolandırıcısı olarak nam salan Sülün Osman aslında Eyüplü Halit'ten sonra ünlenen dolandırıcımızdır… Hikayelerde, köşe yazılarında dolandırıcılıkla ilgili yazı yazıldığında hep onun adı verilir. Onun yaptıkları anlatılır. Ama Sülün Osman aslında o kadar da ünlü bir dolandırıcı değil aslında.. Bunu nereden öğrendik derseniz Beyoğlu’nda 1867’de açılıp 1970’e kadar varlığını sürdüren MAYER mağazalarının, üçüncü kuşak sahibi George Mayer'in Beyoğlu anılarını içeren kitabında Eyüplü Halit’i uzun uzadıya anlatmasından öğreniyoruz. *- RESMİ KAYITLARA GÖRE Halit Keskiner, 1894 Eyüp doğumlu. Eyüplü çok iyi derecede Rumca ve Fransızca konuşuyor. Ama Osmanlıca ve Türkçe okuma yazması yok. Babası Eyüp’te bir türbenin bakıcısı. Eyüplü Halit'in Osmanlı’da ve Türkiye Cumhuriyetinde sabıkası var. Bakın neler yapmış Eyüplü Halit? İstanbul işgal altındaki son günlerini yaşadığı sıralarda Eyüplü Halit, arkadaşı Arap Abdullah’la birlikte Ermenilerin yoğun olarak yaşadığı Taksim'de Feridiye Sokağında bir ev kiralayıp kendine bir ‘karakol’ açar. Evet yanlış okumadınız; ‘karakol!’ *- BAŞKOMİSER OLDU İstanbul'un işgal günleri… Tabi o günlerde tam bir otorite boşluğu var İstanbul’da. Kimse yeni açılan bu Karakol’dan şüphe bile duymuyor. Yeni açılan bu Karakol'un baş komiseri kim? Tabi ki Eyüplü!.. Birde bu Karakol'a bekçi lazım. Tabi bekçide hazır. Arkadaşı Abdullah'a da ‘bekçi’ görevini veriyor Eyüplü.. Hemen başlıyorlar icraata.. Halit, arkadaşı Abdullah’ı bölgede oturan zengin Ermeni ve Rumlara gönderip ‘karakola’ çağırtıyor... Karakol'a gelen insanlara bağırıp çağırıyor, hakaretler ediyor. Daha sonrada arkadaşı Abdullah’a yani Karakol'un bekçisine veriyor emrini; ‘Kapat bunu nezarete!’ Nezarethane nerede? Tabi ki kiraladıkları evin bir odasında... Tabi bundan sonra ‘bekçi’ Abdullah’ın görevi başlıyor; Hemen gidiyor Nezarethane ’de yatan vatandaşların yanına.. ‘Aslında komiser göründüğü kadar kötü biri değil, hani şöyle birkaç kuruş sıkıştırsan ben bu işi hallederim!’ diyor.. Nezarete kapatılmak, tutuklanmak korkusu yaşayan masum vatandaşlar bu durumdan bir an önce kurtulmak için hemen veriyorlar paraları… Bu durum Türk Ordusu şehre girmeden bir gün önceye kadar da sürüyor. Türk ordusu kente giriş yaptığı sırada bizimkiler de karakolu kapatıp kaçıyorlar… *- SAYISINI BİLMİYORDU Eyüplü Halit defalarca cezaevine girip çıkmış. Her girip çıktığında muhakkak geride bir dolandırıcılık hikâyesi bırakıyor… Onlardan birini yazayım.. Eyüplü Halit cezaevindeki süresi dolmuş ertesi gün tahliye olacaktır. Ondan boşalacak yere yeni bir mahkûm gelir. Eyüplü de hemen icraata başlar... Yeni gelen mahkûmu merdivenlerin altındaki odunluğa götürüp, ‘Bak kardeşim. Bu koğuşun sobası bana ait ama ben yarın çıkıyorum. Koğuşta ki sobayı her gün ben yakarım ve sobanın sıcaklığından faydalanan diğer mahkûmlardan adam başı 10 kuruş alırım. Bu yüzden burada hiç para sıkıntısı çekmedim. ‘Seni sevdim, 15 lira verirsen bu sobayı sana satarım’ diyor. Yeni mahkûm da Eyüplü Halit’e parayı bayıla bayıla veriyor tabi.. Eyüplü Halit ertesi gün cezaevinden çıkıyor. Sabah olup Eyüplü Halit cezaevinden çıkınca yeni mahkûm da mesaisine başlayıp işe koyuluyor. Hemen sobayı yakıyor. Durumu gören diğer mahkûmlar ise şaşkın şaşkın yeni gelen mahkumu izliyorlar… Yeni gelen mahkûm arkadaşın akıbetini bilmiyoruz, fakat iş para istemeye geldiği zaman diğer mahkûmlardan çok temiz bir dayak yediğini düşünüyorum… *- BİLİNEN 68 KADIN Bu arada Eyüplü Halit’in ‘68 genç kadını evlenme vaadiyle kandırıp paralarını dolandırdığını da yazmasam olmaz. Hadi Karakol’u anlarım, korkarsın para verirsin. Sobayı satmak bile çok normal… Hatta uzun olduğu için aktarmadım, Mussoliniden para istemek bile kafama yatıyor da, 68 genç kadın nasıl kandırılır onu hiç anlamadım.. Bir, beş, on değil tam tamına 68... O kadınlarla olan bir iki anıyı da anlatayım size; Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen bir davasında hakime ‘tam 50 tane kadın davacım’ vardı bu dava ile 51 olmuştur hepimize hayırlı olsun demişliği vardır. Halit her dönem iyi giyinen, ufak tefek bakımlı bir adam. Jilet gibi ütülü pantolon ve gömlek, kravatında inci ve pırlanta iğne takılı, daima gümüş kabzalı bir bastonla dolaşır… Eyüplü Halit, Beyoğlu’nda gezerken bir hanımefendiyle tanışır. Bir şeyler yenilip içildikten sonra yeni tanıştığı bu hanıma evlenme teklif eder. Kadın çok mutludur.. Hemen evleneceklerini sanan kadından bankalar kapalı, açılınca iade ederim diye 1000 Lira borç alır ve gider. Tabi gidiş o gidiş… *- SÜLÜN OSMAN’IN HOCASI GİBİ… Bu arada Saat kulesi, Galata kulesi ve Galata köprüsünü defalarca satmış bazen de kiraya vermiştir… (Bazılarına göre Sülün Osman bunları Eyüplü Halit’in kulaktan kulağa gelen hikayelerinden öğrendi) Peki ‘Eyüplü Halit’in akıbeti ne oldu?’ derseniz (tam olarak doğrulayamasam da) biraz üzücü.. En son bir gelin adayını dolandırdıktan birkaç ay sonra yakayı ele verir. Ve çok işkence görür. Cezaevine girdiğinde zaten yarı ölüdür. Ve çok kısa bir süre sonrada vefat eder… Kimsesizler mezarlığına da gömülür. Ama dediğim gibi bu bilgiler kesin değildir… *-

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ACİLDEN DE ÖNCELİKLİ

OKULUN DUVAR GAZETESİNDE ATATÜRK

NEREDEYSE İÇ ÇAMAŞIRLARINI BİLE ALACAKLAR