BAŞKAN ADIM ATMALI!

YAŞAR EYİCE *- GÜZELLER GÜZELİ… Down Sendromlu tanıdıklarım var… İsterseniz siz de bunlarla tanışabilir, ne kadar iyi niyetli, becerikli ve sevimli olduklarına tanık olabilirsiniz… Örneğin Bornova Büyük Park’ta bu gençlerimizin başarı ile çalıştırdıkları bir kafe vardır. Birçok Bornovalı kahve ve çaylarını içmek için burayı tercih ediyor, güçlü arkadaşlıklar, dostluklar kuruyor… Belki sizin çevrenizde Down Sendromlu yoktur… Çünkü 800-900 doğumda bir belki görülür… Önce kısa bir hatırlatma yapayım; Down sendromu; insan kromozomları ile ilgili hastalıklar arasında en sık görülenidir. İnsan vücudundaki hücrelerde genler 23 çift kromozom (toplam 46 kromozom) üzerinde yer almaktadır. Down sendromlu çocuklarda bu kromozomlardan birine ait fazladan genetik malzeme vardır. Bu kromozom 21. kromozomdur… Şimdi size 21’nci kromozonu olan bir kızımızdan, onun ‘üzüntülüyüm’ diye yazdığı mektuptan söz edeceğim… Tabii ki olaydaki gerçek adları değiştireceğim… İsterseniz bu ‘gönlü güzel’ kızımızın adına Huriye, ya da Duriye, ne bileyim Rukiye veya Ayşe, Fatma diyelim… Bir harf de verebiliriz adı yerine; Örneğin; Bornova’nın ‘B’si olsun… Bakın ‘B’ mektubunda hislerini nasıl anlatmış? *- NASIL İYİ OLALIM? ‘Merhaba yine ben; Nasılsınız iyi misiniz? Ama ben, ‘iyi kalpli, yürekli bir insan olduğum için’, benim kayınvalidem beni oğluna hiç istemiyor! Bana, hiç bir şekilde inanmıyor! Bana, hiç bir şekilde güvenci bile yok! Benim yeteneklerimden şüphesi var! Bana karşı geliyor! Benim ellerimde bir şey olsa, tabii ki, bir şeyler yaparım. Kayınvalideme de yardımcı olurum. Ama beni bir gelini gibiymiş gibi görmüyor! Ben ona bir şey mi yaptım sanki? Ben sadece ‘E’yi istiyorum, istiyorum, istiyorum!.. Biliyorum tabiiki de; Ama böyle olmaz kiii? Ben, bize sadece bir destek istiyoruz! Destek istiyoruz, destek istiyoruz… ‘K’ lara sesleniyorum; (E’nin ailesi) ‘Bize bir destek olun… Destek olun… Destek olun; kiii; Ben inşallah sadece özel güvenlik olacağım!... Maaşıma da kavuşayım… Ve eğer kiii ben böyle de idare ederim! Her şey yaparım (E) için… Her güce katlanırım; Ama ‘bu aşk’ duygularıma gelince, ben ne yapabilirim kii? Yani ben bir Down Sendromlu bir kızım… Farklı yetenekleri olan ben, güzeller güzeli bir bayan olduğum için kendimden gurur duyuyorum… *- BEN BİLİYOR ve İNANIYORUM Çünkü bizler çok çok çook iyi aileyiz!... Ama (K) ları bilemem… Sizler nasıl bir ailesiniz kiii; sizler orada keyif yaparken, ben ne yapacağım, bu (K) ların yeni gelini olarak yaniii…’ *- BANA BİRŞEY OLDU Bu satırları yazarken iki kez burnumu sildim… Grip de değilim, soğuk algınlığım da yok! Üç kez de gözümün yaşını… Herhalde ‘yıldırım aşkı’ gibi ben de ‘yıldırım’a yakalanmış şekilde rahatsızlandım… ‘B’yi faceden takip ediyorum… Ailesini de yakından tanıyorum… Çoğunluk gibi kıt kanaat geçiniyorlar… Hatta bir büyükleri bir zamanlar ‘Senin tanıdığın çoktur, bir kavaslık (gece bekçiliği) ayarlayabilir misin?’ diye istekte bulunmuştu… Benim müteahhitlerle, büyük iş adamlarıyla, önemli girişimcilerle bir işim yok ki! Belediyelerin durumu da belli… Resmi kurumların da… Benim ahbapların da… *- HAREKETE GEÇME ZAMANI Bu aşk masalını ‘düğümünü’ kim çözer? İlk aklıma gelen Konak Belediye Başkanı Abdül Batur, ya da Karabağlar Belediye Başkanı Muhittin Selvitopu… Bu başkanları yıllardır tanıdığım için isimlerini yazdım… İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı 6 milyonun başkanı olduğuna göre belki de iş Tunç Soyer’e düşüyor… Aklıma bir zamanlar Güzelbahçe Belediye Başkanlarından Ertan Avkıran’la yaptığım söyleşi geldi: ‘Biz başkanlar, gece yarısı kapımızı çalan ailelerin birleşmesine, sıkıntılarını atlatmaya da çalışırız’ demişti… Yani evden atılan da, kavga eden de, aşk arayan da, kız isteyen de belediye başkanlarından yardım istiyor ve karşılığını görüyordu… Aynı sistem var mı, yok mu? Bilmiyorum: Ama şehrim hamisi olarak belediye başkanlarının olduklarını biliyorum… Hiç değilse kağıt üzerinde böyleler… Anladığım kadarıyla (B) ile ‘E’ birbirini seviyor… Ancak ‘E’ nin ailesi buna karşı çıkıyor… Belki de önemli konu, geçim… Bunu da başkanlar ‘B’ye güvenlik görevi vererek çözerler, düğünlerini yaparlar… İzmir’in tarihine de bu aşkı, mutlu sonu yazdırırlar… Tabii ki iyi niyet ve insan sevgisi, aşka yürekten inanmak lazım… Yazmadan edemeyeceğim: Ben de ‘B’ye bir iki satır yazdım: ‘Güzel kızım, ben senden yanayım… Senin güzel kalbini biliyorum…’ gibi içimden geçen bir iki cümle ile destek ve moral vermeye çalıştım… Yani çok mu çok etkilendim ‘B’nin içinden geçenleri yazdığı samimi mektubundan… *-

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ACİLDEN DE ÖNCELİKLİ

OKULUN DUVAR GAZETESİNDE ATATÜRK

NEREDEYSE İÇ ÇAMAŞIRLARINI BİLE ALACAKLAR