ÇEŞME'DE TÜRK- YUNAN AŞKI
YAŞAR EYİCE
*- ‘GEÇMİŞ OLSUN!’ DEMEYELİM
Sanki ‘Dert Babası’ olduk!
Onlarca elektronik postayı incelerken, bir süre
önce gönderildiği anlaşılan biri dikkatimi çekti.
Gerçek ismi mi bilmiyorum, Umut İbrahim ismindeki
bir okuyucumuz, şöyle yazmış:
‘Merhaba, hem bir doğa harikası, hem de Trakya’nın
su kaynağı olan Istranca Ormanları’nda, taş ocağını genişletmek için 144 bin
871 ağaç kesilecek. Bu ağaçların kesilmesini istemiyorum, sen de bize destek
ver!’
Akıl alacak gibi değil!
Düşünebiliyor musunuz?
Hem bir doğa harikası, hem de Trakya’nın su
kaynağı olan Istranca Ormanları’nda, taş ocağı kapasitesi artırımı için 144 bin
871 ağaç kesilecek.
Bu bilgi de, taş ocağının Çevresel Etki
Değerlendirmesi raporunda yer alıyor.
144 bin 871 ağaç…
Türkiye’nin yeşil alanlarından eksilecek 144.871
can daha…
Hem de kuraklığın hızla hayatımızı etkilediği bu
zamanda!
‘Umut İbrahim Bey sözlerini şöyle sürdürüyor:
‘Ben, Kırklareli’nin Kapaklı Köyü’nde taş
Ocaklarının kapasite artışı ve alanın genişletilmesi için 144 bin 871 ağacın
kesilmesini istemiyorum. Siz de istemiyorsanız, lütfen bizi destekleyiniz!’
Ben ya da biz ne yapabiliriz?
‘Umut’ içinde beklediğini ve belki de bu nedenle
kendine ‘Umut’ adını takan bu yurttaşımızın haklı isteğini ancak dile getirir,
yetkililerin dikkatini çekmeye çalışırız.
Bunu yapmaya çalışıyorum, köşemde…
Çünkü;
Istrancalar kaybedilirse Trakya Bölgesi’nde doğal
alan azalacak, ayrıca bahsi geçen kesim yapılırsa kuraklık hız göstererek
ilerlemeye devam edecek ve o bölgede bulunan ekosistem çok ciddi anlamda zarar
görecek.
Tabii ki, Istranca ormanları hepimizin taa ki biz
yaşattıkça…
Umut Bey gibi, bizim gibi ağaç türleri, bitki
çeşitliliği, doğal ortam bakımından zenginliğiyle bilinen Istrancalar’ın
kaybedilmemesi için umut ediyorum ki, resmi makamlar da hassas ve titiz
davranırlar.
Güçlünün, paranın değil halkın isteğinin yerine
gelmesi en büyük dileğimizdir.
Yine umut ediyorum, inşallah bu satırları yazmakta
geç kalmamışımdır.
Bir bakıyorsunuz, bir gecede, ya da bir tatil günü
onlarca araç ve kişi ormana girmiş ve bir katliam yaşanmamıştır…
*- İFADEYİ
OKUYUNCA
Sizinle paylaşıp paylaşmamakta tereddüt içindeyim.
‘Acaba yanlış bir hareket olur mu?’ diye
düşünüyorum.
Ama delillere bakıyorum, hareketlere bakıyorum,
toplumun reaksiyonunu değerlendiriyorum.
En iyisi gelişmeleri olduğu gibi sizinle
paylaşayım, kararı vicdanınıza dayanarak verin..,
Önce bir anımsatma ile başlayayım:
Kendisine saatlerce işkence eden eşi Ramazan
İpek’i öldürdüğü için tutuklanan Melek İpek’in 18 yıldan 24 yıla kadar hapsi
isteniyor.
Melek İpek’in, ifadesinde belirttiği üzere,
çocuklarını ve kendisini korumak için nefsi müdafaa hakkını kullandığını
söyleyen Pınar Şen bir kampanya başlattı.
Tabii ki Pınar Şen benden de destek beklediğini
belirtiyor.
İşte benim tereddüttüm belirttiğim gibi destek
konusunda…
Doğru mu, yanlış mı yapıyorum?
*- MEŞRU
MÜDAFA
Okuyucularımdan çoğu biliyordur:
Melek İpek 8 Ocak 2021 tarihinde evli olduğu
erkeği öldürdü.
Meşru müdafaa yaptığını söyledi.
Kendisini destekleyenler adına konuşan Pınar Şen,
‘Melek İpek ifadesinde belirttiği gibi, ‘Çocuklarını ve kendisini korumak için
meşru müdafaa hakkını kullanmıştır.
Melek İpek saatlerce işkenceye ve cinsel saldırıya
maruz bırakılmıştır. Ölme pahasına çocuklarının üzerine kapanmış, çocuklarını
korumuştur. Tüfeği ilk eline alan Ramazan İpek’tir.
Yaşanan arbede sonucu ateş alan tüfekle ölüme
sebep olsa da.
Melek İpek olay yerinden kaçmayarak direkt 112’yi
arayıp olayın jandarmaya bildirilmesini söyleyip, cinayeti kendisinin
işlediğini söyleyip jandarmaya teslim olmuştur.
Ardından gözaltına alınan Melek İpek 9 Ocak
tarihinde tutuklanmıştır. Melek İpek derhal serbest bırakılmalıdır.’
İşte beni düşündüren, ‘Cinayet işledim’
demesidir..
*- İÇİNİZ PARÇALANIYOR
Merak ettim, ifadeyi okudum;
Aynen şöyle:
“Bana ’Son duanı et kelimeyi şahadet getir’ dedi.
Tüfeği bana doğrulttu.
Ben de öldürmemesi için yalvardım.
Tüfeği ateşleyeceğini anlayınca çocuklarımın önüne
geçtim.
İki kızım birbirine sarılmış ağlıyorlardı.
Eşimin elindeki tüfeği elimle ittim, amacım
çocuklarımı uzaklaştırmaktı. Bu esnada eşim ateş etti, çıkan mermi camdan
dışarı gitti, biz yaralanmadık.
Eşim tekrar tüfeği bana doğrulttu, ben tekrar
öldürmemesi için yalvardım. Bu sefer tüfeği çocuklarımıza yöneltti.
Beni ‘Sana önce çocuklarının acısını yaşatacağım,
sonra seni öldüreceğim’ diye tehdit etti.
Ben iki kızımın eşim tarafından öldürüleceği
düşüncesi ile çok korkup kızlarımın üstüne kapandım.
Bu sefer tüfeğin dipçiği ile kafama vurdu.
Bundan dolayı gözüm, yüzüm, kolum ve omzumdan
yaralandım.
Beni saçından sürükleyerek diğer odaya getirdi
burada yumruk ve tekme ile yüzüme ve vücuduma vurdu.
Cebimdeki telefonu aldı kafama ve yüzüme telefonla
vurdu.
Çığlık attığım için susmamı söyledi ve boğazımı
şiddetli bir şekilde sıktı. Bunun etkisiyle gözlerim yerinden çıkacak gibi
oldu, karardı.
’Diğerlerine daha azını mı yaptığımı düşünüyorsun’
diye bağırdı.
Elinden kurtuldum, kaçmaya çalışırken yakaladı
yumruk ve tekme atmaya başladı.
Çığlık atmaya devam edince tekrar boğazımı sıktı
bu esnada ben bayıldım.
*- ACI ÇEKTİRMEK İÇİN DOĞMUŞ
Melek İpek, ‘Ben yerde cenin pozisyonunda olacak
şekilde banyoda bekliyordum. Sol göğsümün altına bıçağı dayadı, sol eli bıçağı
tutuyordu. Sağ eliyle baskı yapıp bana ’Buranın biraz daha altından bıçaklarsam
ciğerine girer, biraz üstüne sokarsam kalbini delerim ama buradan yaparsam daha
çok acı çekerek ölürsün’ derken vücudumun farklı bölgelerinde bıçağı gezdirerek
ucunu hissettiriyordu.
Ben o an bıçakla keseceğini hissettim sürekli
ağlayarak öldürmemesi için yalvarıyordum. Çığlık atıp yardım isteyemiyordum,
çünkü bağırdığım takdirde öldüreceğim yönünde tehdit etti. Seni öldüreceğim
çocukları da buraya yatıracağım’ şeklinde konuştu.’
Bundan sonrasını anlatmayacağım..
İşkence sürüyor..
Ve Melek Hanım ile sözde kocası arasında dayak
sırasında silah patlıyor ve Ramazan ölüyor
***-
GÜNCEL
*- NEZİR’İN KULESİ’NDE SON AŞAMAYA GELİNDİ
Çeşme Belediyesi aşk filmlerine konu olan, sağır
ve dilsiz Nezir Kaya’nın Sakız Adası’ndaki sevgilisini görebilmek için yaptığı
ve Nezir’in ölümünden sonra yıkılan o dev kuleyi yeniden inşa ediyor.
Kulenin gelecek nesillerin belleğinde yer etmesi
ve her yıl düzenlenen “Aşk Festivali” nin çekim noktası oluşturması, Nezir’in
anısını yaşatmak için harekete geçen Çeşme Belediye Başkanı M. Ekrem Oran,
kuleyi yeniden Çeşme’ye kazandırıyor. Dış inşaatı tamamlanan kule yakında
tamamlanarak açılacak.
*- AŞIK OLUNCA
Çeşme Dalyanlı Nezir Kaya aşık olduğu, Sakız Adalı
Tinika’yı görmek için teknelerden yaptığı tekneyi kullanarak defalarca gitti
geldi.
Mimari bilmemesine rağmen köyün ortasına 14,5
metre yüksekliğinde kule inşa etti.
Kuleye çıkarak sevgilisinin yaşadığı Sakız
Adası’nı seyreden Kaya, adada “Türk Casusu” sanılarak hapis yatıp, işkenceye
uğradı.
Yanlışlıkla çıktığı Karaburun Yarımadası’nda ise
bu kez “Yunan Casusu” sanıldı.
Bisiklet kazasında ölen Kaya’nın, yıkılan dev
kulesini Çeşme Belediye Başkanı M. Ekrem Oran yeniden inşa etme kararı aldı.
18 metrekare, 11 metre yüksekliğindeki betonarme
bina özel yerel Dalyan köy taşlarından orjinaline uygun, taş döşeme yapılarak
inşa edilmiştir.
*- “NEZİR’İN
ANISINI YAŞATACAĞIZ!”
Türk-Yunan-Bulgar ortak yapımı, Mehmet Ali Alabora
ile Katerine Moutsatsos’un başrolünü oynadığı “Kayıkçı” filmine konu olan
Nezir’in aşk hikayesinin yaşamasını isteyen Çeşme Belediye Başkanı M. Ekrem
Oran, “Nezir’in hikayesi hepimizi duygulandıran örnek bir aşk hikayesidir.
Sağır ve dilsiz Nezir aşık olduğu kadını görebilmek için çok mücadele
vermiştir. Nezir’in anısına Türkiye’nin ilk aşk festivalini gerçekleştiriyoruz.
Ancak aşk filmlerine konu olan Nezir’in hikayesini yaşatmak için yıllar önce
yıkılan o dev kuleyi yeniden inşa etmek istedik. Türkiye’nin dört bir yanından
gelen vatandaşların da gelip ziyaret edebileceği, Nezir’in anısını
yaşatacağımız kuleyi çok yakında tamamlayarak yeniden hayata kazandıracağız”
dedi.
*-
Yorumlar
Yorum Gönder