BÖYLESİ GÖRÜLMEDİ,

 

YAŞAR EYİCE

 

*- Gözlerimiz ağlamaktan şişti!

 

Kısa ve öz açıklama TSYD (Türkiye Spor Yazarları Derneği) Genel Başkanı Oğuz Tongsir’den geldi:

‘2020 Defol git!’ diye…

Nedeni belli?

Bırakın bizim, ya da ülkemiz insanlarının değil, tüm dünyanın canına okuyan bir sürü olayla karşılaştık bugüne kadar…

Sonunda görgü tanıklarının yaşayanların ‘Bugüne kadar böylesine görmemiştik!’ diye tanımladıkları deprem gerçeği Ege Denizinde ortaya çıktı ve acısını, üzüntüsünü, kaybını İzmir yaşadı…

Seferihisar’da deniz taştı Sığaçık denilen yörede onlarca ev sular altında kaldı ve bir vatandaşımız boğuldu…

Caddelerde balıklar yüzüyordu…

‘Şaka gibi’ değil mi?

Bu bir film s











ahnesi değildi, bir can pazarı idi…

Uzaktan davulun sesi hoş gelir…

Ama bir de kendinizi oradaki insanların yerine koyun…

Bir yandan yer oynuyor, binalar çatırdıyor, evlerdeki eşyalar dağılmış, ayakta duramıyorsunuz…

Salıncak gibi, bir oyana bir bu yana gidiyorsunuz…

İlkokulda öğretirlerdi;

‘Çocuklar rüzgarlı havalarda saçakların altından gitmeyin, başınıza kiremit düşebilir!’ diye…

Ama şimdi kiremit değil çatı olduğu gibi üzerinize yıkılıyor..

Altında kalıyorsunuz…

Çaresizsiniz…

Eskiler buna ‘Naçar kalmak!’ derdi…

Facit bir daire içindesiniz…

Yaşamla – yok oluş arasında sadece birkaç saniyelik zamanınız var…

Kaçış süresi bu kadar…

Yani birkaç adım attın attın, yoksa gittin…

 

*- İlk ürkütücü görüntü

 

İlk canımı acıtan fotoğrafı Karşıyakalı Osman Hilmi Damar gönderdi:

Bir apartman…

8 katlı,,,

Yerle bir olmuş…

Diğerlerinin yanında, ortasında beton yığını tepecik gibi duruyor!

İçim kaldırmadı…

İnceleyemedim…

Ama öğrendim; Bornova’dan siyasi nedenlerle ayırıldıktan sonra ‘Bayraklı’ adı verilen, gerçekte Avrupai bir yaşan alanı yaratılan Mansuroğlu mahallesi ile Yeni Mahalle’nin ucundaki yapılardan bazıları resman 6.6 şiddetinde denilen sarsıntıya dayanamamış…

Duyumlara göre, bir binanın zemin katında bir avm var.

Bir zincir markete bağlı…

Yeri genişletmek ve istenilen şekli vermek için kolonlar kesilmiş…

Bunun hesabı mutlaka ve mutlaka sorulmalıdır..

İşyeri sahipleri ve yöneticileri kadar, bu kolonları kesen usta ya da işçilere kadar zincirleme hepsinin…

‘Ekmek parası’ diye sakın karşımıza hiç kimse çıkmasın…

‘Emek’ diyen de…

Bunlar ‘vatan haini’ olarak suçlanmalıdır…

Çünkü suçsuz insanları şehit etmişlerdir…

Bu arada duydum;

Hasar gören apartmanların yakınına tamamını aynı müteahhitlik firması yapmış…

Adamlar bir yerlerden gelip Bornova’ya yerleşmiş ve gösterişli binalarıyla ün yapmışlar.

Öyle ki bir semte adlarını verenler bile olmuş…

Umarım şehir efsanesidir…

 

*- Çocukluğumdan bu yana

 

Çocukluğumuzdan, hatta doğumuzdan yana Bornovalıyız…

Bornova ovası, yani bir kısmı Bayraklı olarak adlandırılan yerde benim bildiğim, içinde tatlı su balıklarının gezindiği ‘kesik’ dediğimiz dereler vardı.

Su yaz kış eksilmezdi…

Yine bildiğim bu yıkılan binaların bulunduğu alanda iki tane yeraltı kaynak suyu çıkardı.

Yalaklarından su içilirdi…

En fazla üç metreden su çıkar, bahçelerin sulanması için kuyular açılırdı…

Şimdi bir damlası yok…

Artık gerisini siz kurgulayın…

Ve bildiğim için yazıyorum:

Rıza Bey apartmanının bulunduğu yer dahil, bütün çevre Mustafa İnce’nin (Aga) idi…

İzmir buradan beslenirdi…

Yani toprak o kadar verimli idi…

Rahmetli olduktan yıllar sonra binalar dikilmeye başlanınca, o verimli toprakların bir kısmı ne oldu?

Söyleyeyim:

Kordon denize doğru genişletilince, dolgu maddelerinin arasına serpiştirildi ve üzerine serpildi…

Konak vapur iskelesinden Pier’e kadar uzanan yeşil alanın toprağı da buradan…

 

*- İki örnek

 

Aklım neyi almıyor?

Karşıyaka’yı yani Mavişehir ve ötesinin balçık halini biliyor, hatırlıyorum…

Aynen Çınarlı Memba Sularının çıktığı alanın (Tabii ki yerinde yeller esiyor), Nuri Rodop Tütün işletmesinin arka kısmı Salhane’den denize kadar, ön kısmı da Karayolları şantiyesinin hizasına kadar aynen Karşıyaka gibi bataklıktı…

Demek istediğim şu:

‘Bataklık’ denilen, ‘Zemin yok’ denilen, ‘Suların üzerinde kuruldu’ denilen binalar Hacı Yatmaz’ gibi bir o yana , bir bu yana yattı kalktı bir şey olmadı…

Manavkuyu’dakiler birçok insanımıza mezar oldu!

Bu nasıl olur?

Bulamıyorum yanıtını…

 

*- Her zaman meydandalar

 

Yine ‘uzman’ diye birileri ortaya çıktı..

Sıfatlarına bakılırsa öyleler…

Ya da öyle olduklarını kabul etmek zorundayız…

‘Biz söylemiştik!’ gibi laflar ediyor birkaçı…

Yani kahraman olmak istiyorlar…

Çok yıllar önce adının başında ‘Prof’ olan biri de çıkmış, belediyeleri dolandırmıştı…

Birkaç satır ‘Kentin durumu’ diye sözde proje hazırlayıp çok büyük paralar kazanmışlardı.

Şimdi yine birileri mutlaka ve mutlaka çıkacaktır.

Bunlara da dikkat etmek gerekir…

Bilim ne diyorsa o uygulanmalıdır…

Anlayan anlamıştır, ne demek istediğimi…

 

*- Koptuğum nokta

 

Görüntülere dayanamıyorum…

14 yaşındaki çocuğumuzun, Manisa’dan gelen kurtarıcı ekiplerinin lideri ile yaptığı konuşmayı izledim…

Gözlerim nemlenmedi…

Açıkça ağladım…

Dayanamadın kapattım…

Haklarını aramaya çıkan madencilerin de hemen organize olarak Soma’dan, Kırkağaç’tan kendi imkanları ile İzmir’e yardıma koşmaları da anılarda kalacaktır…

Birlik ve beraberlik İzmir’de yine örnek olacak şekilde ortaya çıktı…

Devlet birimleri ile yerel birimler el ele verdi vatandaşlarla…

Ama…

Ama aklımdan geçirdiğim oldu…

Bazı kansızlar çıktı…

Kinlerini kustular, bir şekilde…

Onlara da Kahraman Polislerimiz imkân tanımadı…

Çoğu yakalandı…

Bakalım bunlara ne yapılacak?

Sıra mahkemelerde, yani yargıçlarda…

 

*-

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ACİLDEN DE ÖNCELİKLİ

OKULUN DUVAR GAZETESİNDE ATATÜRK

NEREDEYSE İÇ ÇAMAŞIRLARINI BİLE ALACAKLAR