BİR AY SÜRECEK!

 











YAŞAR EYİCE

 

*- Bu acıyı unutmak kolay değil

 

Spartacus filmini anımsayan var mı?

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin kente tekrar kazandırmak için çalışmalar yaptığı Basmane’deki Yıldız Sineması’nda çok yıllar önce kaç gün sonrasına ailece bilet alarak izlediğimiz bir sinema şöleninde izlemiştik…

İşte Spartacus şöyle demişti:

‘Geçmiş nadiren istediğimiz gibidir.

Gelecek ise belirsizdir.

Anı kucakla ve başka bir şeyi dert etme!’

Artık bu sözün de benim için anlamı kalmadı, Cuma gününden bu yana…

Hiçbir eserini Türkçe kaleme almayan, hep İran’ın etkisi ile yazdığı için fazla sempati duyamadığım ama takdir ettiğim Mevlana’ya hak vermemek elde değil…

‘Ey can kimseyi kırma!

Sözden ağırı yoktur!

Beden çok yük kaldırır ama gönül her sözü kaldıramaz…’ demiş…

Örnekleri çok…

Her şeye rağmen;

Umutsuzluğa gerek yok!

Bulutlar her zaman gelir gider.

Ama gökyüzü bakidir’

Yani İzmir’imiz için ne söylerlerse söylesinler İzmir yine İzmir’dir…

‘Gavur!’ deyip deprem için ne söylerlere söylesinler vız gelir tırıs gider…

8 bin 500 yıllık kent hiç kimseye teslim olmaz…

Dervişe sormuşlar:

‘En zor olan nedir?’ diye…

‘Sözdür!’ demiş…

Anlatması da zor, anlaması da…

Şimdi nasıl anlatsam şu can kaybı ile sonuçlanan İzmir depremi ve duygularımı…

 

*- Ölümü hatırladık

 

Değer verdiğim eğitimcilerimizden Nermin Cengiz düşüncelerimizi paylaşmış;

Özetle şöyle diyor:

‘Deprem bize ölümü tekrar hatırlattı.

Aslında hiç unutulmaması, her davranışımızda aklımızdan çıkarmamız gereken bir gerçek.

Ama biz bu yalancı dünyanın meşakkatine kapılıp, hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayıp gidiyoruz.

Kin, nefret taşıyarak, birbirimizin gözünü oymaya, kuyusunu kazmaya çalışarak.

Ölüm bir anlık.

Bir varmış bir yokmuş durumundayız.

Neyi paylaşamıyoruz, neyi bölüşemiyoruz anlayamıyorum.

Sevgiyle, güzel duygularla, kinsiz, nefretsiz yaşamak bizlere yakışan bu ölümlü yalancı dünyada.

Hak, adalet diyelim, dürüstlük diyelim, vicdan rahatlığı diyelim, sağlıklı insan ilişkileriyle yaşamak diyelim, vicdani sorumluluk diyelim, ben değil biz diyelim, huzurlu bir ruha sahip olmak diyelim…’

Bir ara günlük televizyon canlı programlarından birine konuk olan turizmci Seçil Yatkın ise şu yorumu yapmış:

‘İnsanlara mezar inşa eden müteahhitlerin değil, kendi dertlerini bir kenara bırakıp, kurtarmaya giden madencilerin ülkesini kurmamız gerek!’

Bu madenciler kaç aydır maaş alamıyor…

Dertlerini anlatmak için Soma’dan yola çıkmış ama daha ana yola çıkmadan komşu ilçede önlerine güvenlik seti kurularak durdurulanlar…

Ne güzel özetlemiş Seçil Yatkın…

Söz ettikçe başımdan sanki kaynar su dökülüyor…

Sanki içimden bir parça kopuyor…

Yazmıştım:

Depremde hayatlarını kaybeden İzmir Tabip Odası genel sekreteri Nuri Seha Yüksel'in eşi ve çocukları ile şu anda Prof. Dr. Yücel Gürüz’den öğrendim; enkazdaki diğer Doktor Hüsnü Kırabalı da hayatını kaybetti.

Mekanları cennet olsun.

Ailelerine ve sevenlerine sabır diliyorum, diğer kayıplarımızda olduğu gibi…

Denizli’den mücadele insanı Kadriye Sözeri anımsattı Ahmet Arif’in sözlerini;

‘Nerede bir can ölse, oralı olur yüreğim!

Olmalı zaten!

Olmazsa ‘insan olmaz’ yüreğim!’

Herhalde bu kapak olur bazı sosyal medyadaki İzmir düşmanı yobazlara…

 

***-

GÜNCEL

 

*- Bakalım ne olacak?

 

Ömür Erenuluğ Olgundemir bize depremi şöyle hatırlatıyor:

‘Grip aşımı yaptırıp evime dönmüştüm ki, aman tanrım küçük bir sarsıntıyla başlayan ve an içinde dehşete düşüren sallantı, uğultu, koca binanın kıvranarak çatırdadığı saniyeler…

30 ekim saat 14.51 İzmir'imle beraber en büyük depremimizi yaşarken yaşam ile ölümün kesiştiği andayız.

Korkutucu, korkunç yıllar gibi geçen saniyeler..

Sokağım korkuyla evlerinden fırlayan, ağlayan, bayılan , haykıran komşularımla dolmuştu.

Oysa evlerimizde ciddi bir tahribat görülmüyordu..

Korkunun nefesi, kokusu pandemiden daha hızlı bizleri kucaklamıştı..

Sonra Bayraklı'mızda yıkılan  binalarımızı ve kayıplarımızı öğrenmek korkuyu hüzünle bütünleştirdi.

AFAD'IN hala 6.6   gücünde ısrar ettiği, ancak yabancı kaynaklarca 7.0 olarak açıklanan bu depremin artçıları ile yaşarken bizleri merak edip arayan, soran bütün dostlara sevgiyle teşekkür ediyorum.

Allah cümlemizi, ülkemizi ve insanlığı beterinden korusun.

Yaralı hemşehrilerime acil şifalar, hayatlarını kaybedenlere tanrıdan rahmet, yakınlarına da başsağlığı diliyorum.’

Ömür Erenuluğ Olgundemir gibi yüzlerce, binlerce mektup yazan var…

Yani İzmir yazdı, anlattı, duyurdu…

Düzeltme bundan sonra çoğumuzun güvenemediği siyasilerde, bakalım neler yapacaklar, ya da iki üç günde, en fazla bir haftada unutacaklar, unutturmaya çalışacaklar mı?

 

*-

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ACİLDEN DE ÖNCELİKLİ

OKULUN DUVAR GAZETESİNDE ATATÜRK

NEREDEYSE İÇ ÇAMAŞIRLARINI BİLE ALACAKLAR