BARDAĞI TAŞIRAN SON DAMLA!
![]() |
Haluk Levent bile isyan etti! |
*- Buna rezalet denir...
Artık yeter! İzmir’e başka şehirden,
İzmir’i bilmeyen, ruhsuz, bilgisiz, öngörüsü vizyonu olmayanları getirmeyin,
İzmirlinin parasını bunlara harcamayın...
*- Mimar ve mühendis
gibi çalışan, el emeği ve göz nuru ile maket gibi yaptığı pastalarla dünyanın
bir numarası olan ‘Badi’yi İzmir’e getirin, Türkiye’nin en ünlü pasta
tatlılarını yetiştirsin... İşte o zaman,
‘Ekmek bulamayan pasta yesin!’ sözü İzmir’de gerçekleşsin..
*-
YAŞAR EYİCE
*- İzmirliyiz, ama o
kadar!
‘İzmir için!’
diyoruz...
‘İzmirliler için!’
diyoruz...
‘İzmir için bir çivi
çakanı omuzlarımızda taşırız, adını dağa taşa yazarız!’ diyoruz...
Hatta aramızda, ‘Öz
İzmirli’, ‘Gerçek İzmirli’, ‘Has İzmirli’ ve hatta rakamı bile değiştirip, ’35.5’
bile diyoruz...
Bendeniz de, her
gittiğim yerde ilk sözüm, ‘Ben İzmirliyim!’ demek oluyor ve lafa öyle
başlıyorum...
İstanbul’da da, Paris’te
de...
Emin olun ve iddialı
konuşuyorum;
‘İzmirliyim!’ deyince
herkes gıpta ile bakıyor ve İzmir’i görmek istediklerini belirtiyorlar...
Kaç kez de örnekleriyle
anlatarak yazdım...
İstanbul’da o kadar çok
İzmirli yönetici ve başarılı iş insanı var ki, şaşırırsınız...
Daha geçen gün, ayın 12’sinde
yazmıştım:
Pazar yazısı için, bir asır öncesinden,
dünyanın en büyük bestecilerinde, İngiliz besteci Edward Elgar’dan söz etmeye
karar vermiştim.
Neden mi?
İzmir için
‘İstanbul’dan daha güzel’ sözlerinin tarihle geçtiği için.
İzmir’i İstanbul’dan
daha egzotik bulan, Kraliyet ailesinin, ‘en beğendiğin, en etkisi altında
kaldığın dünya kentleri içinden birini seç ve bir eser bestele, yarat’
isteğini, önerisini, talimatını aldıktan sonra ‘In Smyrna’ adını verdiği İzmir için bir solo
piyano parçasını bestelediğini anlatmıştım...
‘Bundan bir asır ve 15
yıl önce, İngiliz besteci Edward Elgar (1857-1934), kariyerinin ve şöhretinin
doruk noktasına iken bu eseri ortaya çıkarmış.
Öyle birisidir ki, bu
nedenle Kral tarafından “Sör” unvanıyla şövalye olarak bile onurlandırıldı.
Havada, her yanımızda
müzik olduğunu, dünyanın müzikle dolu olduğunu düşünen Elgar, görünen o ki,
İzmir’in müziğini duymuştu. Dünyanın en büyük bestecilerinden birinin,
yaşadığımız şehirden aldığı ilhamla yaptığı bu beste, bizler için ne eşsiz bir
hediye…
Bu yazı için Haber
Ekspres’ten, Begüm Tatari’nin makalesinden esinlenmiştim...
Birçok sanatçı da İzmir’den
esinleniyor...
Örnekleri çok...
Ama nedense İzmir’de,
başta yönetici pozisyonunda olanlar bize örnek olamıyor.
Onlar için belki de
hiçbir şey fark etmiyor.
İzmirlinin sesine kulak
vermiyorlar...
İşte küçük bir güncel
örnek...
*- Beğendim lafı hafif kalır
Foto Muhabiri kardeşim
Esat Erçetingöz yazmış...
Hem de nalına mıhına
dokunarak....
Okuyunca ‘begendim’
lafı sinirimin yanında geride kaldı...
‘Delirdim’ de
diyebilirim...
En iyisi burada sözü
Esat Erçetingöz’e vereyim:
*- Muhteşeş hediye ama...
Sevgili dostlar dün
akşam körfezde bir arabalı vapurda yapılan Haluk Levent konseri vardı.
İzmir Büyükşehir
Belediye Başkanı Sayın Tunç Soyer’in 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı
için İzmirlilere sunduğu muhteşem bir hediyeydi.
Hepimiz konseri gerek TVlerden ve gerekse İzmir tube canlı
yayınından soluksuz izledik.
Öncelikle proje sahibi
Tunç Soyer’i, o soğukta körfezde canla başla konser veren Haluk Levent
kardeşimi ve ekibini yürekten kutluyorum.
Ama iş konseri
yayınlamakla görevli firmaya ve yaptığı çekimlere gelince bir İzmirli olarak
utanç duyduğumu söylemeden geçemeyeceğim.
*-
![]() |
Resim yazısı ekle |
‘İzmir Körfezinde
seyreden bir arabalı vapurda Haluk Levent Konseri’idi konsept. Ama biz ne
gördük;
Vapurda değilde normal
bir sahnede şarkı söyleyen Haluk Levent'i gördük.
Yapılan bana göre rezil
mi rezil çekimler yüzünden ne arabalı vapuru ne İzmir'in muhteşem gece
manzarasını ne yazık ki göremedik.
Dikkat ettiyseniz Haluk
Levent bile son parçasında adeta isyan etti kameralara ‘yeter artık beni çekmeyi bırakın güzel İzmirimi
çekin’ diye...
Üzüntüm onlarca TV nin
sosyal medya platformunun canlı olarak yayınladığı böyle muhteşem bir projede
ne yazık ki İzmir’in görsel olarak tanıtılamaması oldu.
*- Zırt denilen nokta
Gelelim işin perde
arkasına; Konserin canlı yayın çekim işi sanki İzmir’de bu işi yapan firma
kalmamış gibi, yine İstanbullu bir şirkete (Anka Ajans Bağlantılı) verildiğini
öğrendim.
Dahası işi alan
firmanın yine CHP Milletvekili Tuncay Özkan’la birlikte anılıyor olmasıydı.
Belli ki yine parti
bağlantıları ağır basmış, ama olan İzmir’e olmuştu. Yüz binlerce liranın
ödendiği bu güzelim işte sesini yine yeterince duyuramadı.
*- Yeni de değil
Bence garip değil, 34
plakalı araçlarıyla belki de hayatlarında ilk kez İzmir’e gelen, canlı yayın için,
‘Üçkuyular İskelesi Nerede?’ diye soran bir ekipten bahsediyoruz.
Bu ekibin yaptığı
çekimlerde ancak bu kadar olur, İzmir’i tanımıyor ki!
Adamlar neyi çekip
gösterecek?
Ya rica ediyorum;
Lütfen şu İstanbul
sevdasından vazgeçin!
İzmir’de de İzmir’i
mükemmel şekilde tanıtacak yazarlar, şairler, basın danışmanları, gazeteciler,
canlı yayın yapabilecek yayın kuruluşları, reklamcılar var.
İzmir’i İzmirliler
tanıtsın bırakın... Lütfen….’
İzmirli yönetici ve
siyasiler ancak bu kadar güzel dillendirilir.
Zaten sayısız yorumu
okudum...
Hiçbirinde, her zaman
gördüğümüz , okuduğumuz ‘Salt particik!’ ya da ‘Hadi canım sende!’ diyen
yoktu...
Çünkü, Esat öyle güzel
yazmış ki, geçenlerde Doktorlar için ‘Parazit’ tanımlamasını yapan Zonguldak
valisine bir hekimin kibarca yerin dine batırdığı mektubun zamanesi idi...
Bir gün önce ben de
okuyucularıma önermiştim:
‘Bu konser kaçmaz!’
diye...
Baksanıza şu anda en
sevilen sanatçılardan biri olan Haluk Levent bile en sonunda patlamış...
Konserin methiyesini
bugün Neptün Soyer’in katıldığı, benim de tercih ettiğim bir Tv. kanalında
duydum...
Aman yarabbim;
Spiker hanım Tunç Soyer’in
eşini öyle yağladı yağladı ki, sonunda ‘İzmir davetini’ aldı...
Herhalde ‘Şato’nun boş
onca odasından birinde onun gibilere yer vardır.
Yani İzmir’de nedense
hep hayranlık duygusu hâkimdir...
Face’deki yorumları
okuyunca, herkesin ne kadar dertli olduğunu gördüm...
Çoğu da mücadelenin
ucunu bırakmış bir bezginlik içinde...
Burada bir noktaya da
dikkat çekmek istiyorum.
Sahibine göre kişner,
derler ya...
Çalışanların tamamı da
böyledir...
Resmi kurumlar ve
belediyelerden söz ediyorum...
Başkan ne derse o
olur....
Hep onun önüne
hoşlanacağı yazılar konur, keyif alacağı laflar edilir..
‘Yanlış yapıyorsun!’
diyecek bir babayiğit yoktur....
Olamaz da....
Hemen kara listeye
alınır ve yollanır...
Ve o andan itibaren bu
kişi ile selam bile kesilir...
Dünyanın hali değil, İzmir’in
hali böyledir...
*- Boşa gitmeyecek harcama!
Siz ‘Pastacılar Kralı Buddy’i tanır mısınız?
Nasıl ‘James Bond’
filmlerinde, baş aktris kendisini,
‘Ben James Bond...
Bond!’ diye tanıtıyorsa,
Pastacılar Kralı Boddy’in
de ünlü sözü vardır:
‘Ben badi! Buranın
patronu benim!’
O bir sanatkârdır, o
bir dünya şampiyonudur, o bir yardımseverdir... O bir dünya vatandaşıdır, heykeltıraş
da diyebiliriz, renk uzmanı da...
Öyle bir tema işler ki,
ressamlar bile yanında eksik kalır, aynen heykeltıraşlar gibi...
Yaptığı hayırları bir
yana bırakalım...
Kaşif de diyebiliriz...
Pastadan mumyalar da
yaratıyor, tarih öncesi diplodokusları da...
Futbol sahası da, yüzme
havuzu da....
Aklınıza ne geliyorsa..
İşte bu Badi’yi İzmir’e
getirsinler...
Tabii ki ekibini de...
İzmir’in pastacılıkta
bir numara olmasını sağlasınlar ki, ‘helal olsun’ diyeyim...
Onun yüzlerce insan
önünde bir sözü de şu:
‘Kim pasta yemek ister!’
İzmir’de düzenlenecek
bir pasta festivalini düşünün, dünyanın her yanından o kadar insanı çeker ki,
hayallerimizin üzerindedir...
Bunu da ben
öneriyorum...
Sabahattin Ali ne
demiş?
‘Satın alınamayan
şeyleri severim ben,
Deniz gibi, gökyüzü
gibi...
Ay ve güneş gibi...
Ve sevgi gibi, dev bir
devrim gibi...’
Devrim budur, Ankara’nın
ve İstanbul’un hegemonyasından kurtulmak..
***-
GÜNCEL
*-
İzmir 23 Nisan’da tek
yürek oldu
İzmir Büyükşehir
Belediye Başkanı Tunç Soyer, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın
yüzüncü yılında İzmir’in sokaklarında üstü açık otobüste bandoyla dolaşarak
İzmirlilerin bayramını kutladı. Kırmızı bayrakların süslediği balkonlarda el
sallayan İzmirlilere seslenen Soyer, ‘Cumhuriyetimizi, bağımsızlığımızı yeni
bir yüzyıla beraber taşıyacağız. Yaşasın İzmir, yaşasın Cumhuriyet, yaşasın
bağımsızlığımız’ dedi
Belediye Başkanı Tunç
Soyer ve eşi Neptün Soyer, üstü açık otobüsle kentin sokaklarında dolaşarak
İzmirlilerin bayramını kutladı.
Büyükşehir Belediye
Bandosu’nun da olduğu otobüs, İzmir’de adeta şenlik havası yarattı.
İzmir Marşı’nı Soyer
çifti ile birlikte söyleyen İzmirliler telefonlarıyla o anları ölümsüzleştirdi.
Bando ekiplerinin
olduğu diğer iki otobüs de kentin farklı rotalarında dolaşarak 23 Nisan coşkusu
yarattı.
*- İzmir Körfezi’nde
tarihi yüzüncü yıl konseri
İzmir, 23 Nisan Ulusal
Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın yüzüncü yılını Haluk Levent konseriyle kutladı.
Koronavirüs önlemleri
kapsamında 22 Nisan akşamı yapılan konserde Levent, Körfez’de bir feribottan
tüm İzmir’e şarkı söyledi.
İzmir Büyükşehir
Belediyesi’nin sosyal medya hesaplarından canlı yayınlanan konseri kıyı
hattındaki İzmirliler de balkonlarından izledi. Levent’in şarkılarına eşlik
eden İzmirliler ışıklarını açıp kapatarak konsere katıldı.
Haluk Levent, “19
Mayıs’ın yüzüncü yılında Samsun’daydım. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk
Bayramı’nın yüzüncü yılında ise İzmir’de konser verme şansına sahip oldum”
dedi.
Levent, ışıklarını açık
kapatan İzmirlileri gördükçe “İzmir bizi duyuyor.
Bu yanıp sönen ışıklar
için şarkı söyleyeceğiz. Koronavirüs salgını nedeniyle evlerimizden çıkmamak
durumundayız. Böyle bir talihsizlik oldu. Ancak bu yıl da yüreğimizdeki coşku
meydanlardaymışız gibi olacak” şeklinde konuştu. Rahmetli İzmir Büyükşehir
Belediye Başkanı Ahmet Piriştina’ya adadığı İzmir şarkısını da söyleyen Levent,
konserini İzmir Marşı ile bitirdi.
Haluk Levent, konser
gelirini hayatını Covid-19’dan kaybeden Dr. Yavuz Kalaycı’nın çocuklarının
eğitimi için bağışladığını açıkladı.
*-
Tespitlerinizin yerindeliği ve hemen her gün gündemi takip eden bir gercekcilikte yazılarınızı zevkle okuyorum.Sag olun var olun
YanıtlaSil