AHMET KAYA'dan ZEHİR ZEMBEREK AÇIKLAMA!

İZMİRLİ BOYOZSUZ YAPAMAZ, YAŞAYAMAZ1


*- Şu güne göre Türkiye’de 87 siyasi partimiz var. Bunlardan üçü çaptan, yani kayıtlardan düşmek üzere... Son kurulanları biliyoruz. Ama çoğundan haberimiz yok. Bugün bunlardan birinden Milli Mücadele Partisi’nden söz edeceğim.... Ağzımızdan hep ve bir şekilde ‘Milli mücadele’yi düşürmüyoruz ya!
*- Parti Genel Başkanı Ahmet Kaya birçok kişimizin aklından geçenleri, belki de pervasızca diyebileceğimiz şekilde dillendirmiş. Tabii bu arada bizim değer verdiğimiz partilere, dolayısıyla yöneticilerine de fena yüklenmiş...
*- Biz İzmirliler boyoz ve gevreksiz kalamayız. İşte bunu düşünen Smyrna Boyoz Marka Kurucusu Musa Turan, ‘İzmir sen evde kal
Boyoz sana gelir!’ diyor...
*- 28 Nisan Dünya İşçi Sağlığı ve Güvenliği Günü, biliyor muydunuz? Bugün söylemleriyle kim haklı çıktı? Okuyunca öğrenebilirsiniz...
*-
YAŞAR EYİCE

*- Takipçim ama hiç dikkat etmemiştim1

‘T.C. Ahmet Kaya’ isminde bir takipçim var.
Bir siyasi partinin genel başkanı Ahmet Kaya...
Ben biliyorum ama çoğunluğun bilmediğinden eminim;
Adı: Milli Mücadele Partisi...
Vikipedi’ye göre; Milli Mücadele Partisi, 24 Kasım 2014 tarihinde kurulan, genel başkanlığını Ahmet  Kaya’nın yaptığı siyasi partidir.
Yola çıktıklarında da kendilerini ‘Milliyetçilerin yeni partisi’ olarak tanıtmışlar.
Meraklı olanlar, Türkiye Cumhuriyeti Yargıtay Cumhuriyet Başsavcığlı sitesine girer orada faaliyette olan siyasi partiler kutucuğundan kaç tane oldukları görür...
28 Nisan 2020 tarihine göre Türkiye’de 87 tane parti siyasi faaliyette bulunuyor.
Harf sırasına göre:
Birinci parti; Adalet Birlik Partisi
87’nci sıradaki parti ise: Yüce Diriliş Partisi...
Bu arada yine alfabetik sıraya göre; 51, 52 ile 78. Sırada Türkiye ile adı başlayan partiler fesih edildi...
Ben yine Milli Mücadele Partisi Genel Başkanı T.C. Ahmet Kaya’ya döneyim...

*- Aman Allah’ım

Bugün itibari ile ‘Milliyetçi’ T.C. Ahmet Kaya öyle mesajlar yayınladı ki, yenilir içilir cinsten değil...
Doğruluğunu tartışmıyorum...
Ama bir feryadını dile getirmiş...
Örneğin diyor ki;
‘Ambulans uçaklar 127 Milyona Katarlı şirketten kiralandı.
Bu da, Sağlık Bakanlığı’nın koronavirüs tedavisi için İsveç’te yaşayan bir yurtdışı ambulans uçakla Türkiye’ye getirmesinin ardından ambulans uçaklarının Katarlı bir iş insanının ortağı olduğu şirketten kiralandığı açığa çıktı.

*- Peygamber sabrı gerekiyor!

TC Ahmet Kaya bu arada CHP ve İYİ Parti’ye de şöyle anlatıyor:
‘CHP ve İYİ partinin sosyal sosyal medyada organize olması sıfır.
Yahu elinizde o kadar imkanlar var, kıytırık vatan haini aktroller her gün sizlere ağza alınmayacak küfürler, hakaretler, tehditler yağdırıyorlar.
Nerelerdesiniz?
Ne iş yaparsınız?
Sanırım tek silahınız sosyal medyayı da terk ettiniz!
Yoksa sizde mi AKP’nin arkasındaki gizli güç müsünüz?’
Bu paylaşımdan önce Ahmet Bey, şu açıklamayı yapmış:
‘Bin kişilik gönüllü bir Özel internet Ordusu kuracağız.
Bu dostlarla, sayfalara yerleşmiş; ajanları, satılık soysuzları ortaya çıkaracağız.
Günü geldiğinde bunlarla hesaplaşacağız.
Bizden, hasaplaşmamızdan; maskot tipleri, sahtekarlar, düzenbazlar, satılık yalakalar, vatan hainleri, şerefsizler, korsunlar...’
Yani meydanı bu satılıklara bırakmayacağını söylüyor...
Kanunların boşluklarından yararlanarak, savcıların yargıçların ellerinden bir şekilde kurtulanlar olabileceğini, bunların da yakalanarak adliyeye teslim edileceğini iddia ediyor, böylece mutlaka hesap sorulacağını anlatıyor.
Milli Mücadele Partisi Genel Başkanı T.C. Ahmet Kaya’nın hesabından öğrendim:
Son bir ay içinde ekibiyle devletin içine sızmış ya da sızmaya çalışan hainler için yeteri kadar suç dosyaları oluşturduğunu anlatarak, ‘Sizler Türk milletinin değil, bazılarının hizmetkârı, uşağı, esiri, kulu, tebası, olmuşsunuz!’ diyerek kinaye de yapıyor:
‘Maşallah görevlerinizi kusursuz yerine getiriyorsunuz!’

*- Tek düşünce1

Gerçek milliyetçi ve vatanseverlerin;
Makam, mevki, saltanat, menfaat, çıkar, reklam peşinden koşmayacağını, tek gayelerinin ise; bu Cennet vatanın bekası, milletimizin istikbali için çırpınanlardan oluştuğunu, bunların da cesur ve korkusuzca, ‘Bu mücadelede ben varım!’ dediklerini söyledi.
Ve ‘Bu ülkeyi yok etmek için neler yapılır?’ sorusunun yanıtını da kendisi şöyle veriyor:
1- Halkı fakirleştireceksin, 2- Orduyu zayıflatacaksın, 3- Yargıyı ele geçireceksin, 4- Kimlik kargaşası yaratarak halkı kin ve nefret içine sokacaksın...
Ve bir soru ile yazısını bitiriyor:
‘Size tanıdık geldi mi?’
Ben şunu hatırladım:
Benzer istekler 1950 yıllarında ve sonrasında Amerikalılar tarafından sık sık çeşitli ülkeler için gündeme getirdiler.
Şair ve Yazar Attila İlhan da;
Bir ülkeyi, bir devleti yıkmak için;
O ülkenin dilini ve dinini değişitireceksin demişti...
Bir üçüncüsü daha vardı ama şu an anımsayamadım...

*- Pazartesi öğreneceğiz

CHP’li 11 Büyükşehir Belediye Başkanı yeni bir proje için çalışma yapıyorlar.
Sanıyorum, bunu da önümüzdeki pazartesi günü açıklayacaklar.
Tabii gündemlerinde iki konu var, biri ihtiyaç sahiplerine yardım, diğeri de AKP’li bakan ve yetkililerin tutumları üzerine karşı görüşler:
Şimdi size bir yardım olayını anlatıyım:
Hintli Aktör Amir Khan sıra dışı bir bağış yaptı.
Fakir insanlara adam başı bir kilo gram un dağıtacağını duyurdu.
Yardımı az bulan birçok kişi ilgilenmedi...
Sadece çok ihtiyacı olan insanlar geldi.
Evlerine gidip un poşetlerini açtıklarında, her bir poşetin içinde 15 bir Rupi buldular.
Ve gerçek yardıma ihtiyacı olanlara ulaştı bu bağış!’

*- Başkanın görevi

Bu aradan sonra yine devam edeyim, Ahmet Kaya’ya....
Söylediği şu:
‘Ben bir siyasi partinin genel başkanı olarak; vatanımın, milletimin hak ve hukukunu korumak ve kollamakla mükellefim.
Siyasetin bir gereği, bir çizgisi, bir hedefi, bir sorumluluğu vardır.
Ben bu vatana sahip çıkamıyorsam milletimizin her türlü sorgulama hakkı vardır.
Şehitlerimizin al kanlarıyla yoğrulmuş, varlığımızı borçlu olduğumuz bu cennet vatan hiç kimsenin tekelinde ve insifiyatinde değildir.
Asıl bu görev parlamentodaki anamuhalefet ve diğer muhalefet partilerine düşerdi.
Lakin; korkudan ne yapacaklarını şaşırmış, milletimizin beklentilerine cevap vermekten aciz, ihaneti seyretmekle yetinen alakadar tüm partiler de bu suçlamalardan mutlaka nasibini alacaklardır.
Milleti temsil etme sıfatlarını kaybetmiş, vatana ihanet suçuna boyun eğmişlerdir.
Suça iştirak ve görevi ihmal mevcudiyetleri ile ortadadır.

*- Biliyorsunuz, ama hatırlatalım

Özal Hükümeti, yabancılara toprak satışını öngören 3029 sayılı kanuna dayanarak Suudi Prens Abdullah Bin Abdülaziz’e İstanbul Boğazındaki Sevda Tepesi’nin satışı yapılmıştır.
Anayasa Mahkemesi bu kanunu, Anayasa’ya esas bakımından aykırılığı nedeniyle iptal etmiş fakat kararlar geriye dönük işlemediği için, Sevda Tepesi’nin satılışı, yabancılara toprak satışının ilk örneği olarak kalmıştır. Bu arsa 58 dönümlük bir alanı kapsamaktadır.
Suudi Arabistan kıralı Devlet, Millet malı olan bu arsanın bedeli olarak B.E.  hesabına 100 milyon dolar para yatırmış, bu konuda muhalefet partileri itiraz davası açmış ancak Erdoğan dava kararları hiçe sayılarak  100 milyon doları iade edilmemiş  kul hakkını gasp edilmiştir.

*- Nasıl yıkıldı?

Cumhuriyet ilkelerinden biri olan toprağın devlete ve bir
bütün olarak kamuya ait olduğu, dolayısıyla da ancak ortak
bir çıkar uğruna kullanılabileceği anlayışı, bu ilk yasa ve ardından gelen satışla yıkılmış, Türkiye toprakları kısım kısım satılmaya çalışılmıştır. Öyle ki 2003 yılından sonra, Köy Kanunu ve Tapu Kanununda yapılan değişikliğin gerekçesi, 23 Haziran 2003 tarih ve 2003/5930 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı’nda açık bir şekilde görülmektedir:

*- Hükmü var

‘AB Müktesebatının Üstlenilmesine Dair Ulusal Program”da Sermayenin Serbest Dolaşımı başlıklı 4. maddede ‘Türkiye‘deki bütün sektörlerde AB menşeli yatırımların önündeki bütün kısıtlamaların kaldırılması, AB vatandaşları ve tüzel kişilerin gayrimenkul ediniminin önündeki bütün kısıtlamaların kaldırılması...’ hükümlerine yer verilmiştir.
2003 yılından itibaren Köy Kanunu, Tapu Kanunu, Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu, Turizmi Teşvik Kanunu ve Endüstri Bölgeleri Kanunu gibi birçok yasada, yabancıların taşınmaz edinimi önündeki kısıtlamalar da teker teker kaldırılmıştır.

*-  TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası

2634 Sayılı Turizm Teşvik Kanunu’nda yapılan değişiklik de bu yöndedir. 15 Mayıs 2008 tarihinde, 5761 Sayılı “Turizmi Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” yürürlüğe girmiş ve Kanunun 8. maddesi, yabancılara toprak satışı yolunda yeni bir kanal açacak şekilde değiştirilmiştir.
Bu maddenin C fıkrasına “kamu kaynaklarının etkin ve verimli kullanımı ilkeleri doğrultusunda” ifadesinin ve D fıkrasına da “Bakanlığın tasarrufuna geçen taşınmazları (C) fıkrası uyarınca tespit edilmiş olan şartlarla Türk ve yabancı uyruklu gerçek ve tüzel kişilere tahsis etmeye Bakanlık yetkilidir.” ifadesinin eklenmesiyle, Türkiye ormanlarının her türlü turizm amacıyla (golf sahası, turizm tesisleri, vs.) yabancı özel kişilere ve şirketlere satılabilecek hale getirilmiştir.

*- Serbestlik hükmü!

4875 Sayılı Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanununun 3/d maddesinde “Yabancı yatırımcıların Türkiye’de kurdukları veya iştirak ettikleri tüzel kişiliğe sahip şirketlerin, Türk vatandaşlarının edinimine açık olan bölgelerde taşınmaz mülkiyeti veya sınırlı ayni hak edinmeleri serbesttir” hükmü getirilmiştir.
Buna göre, “doğrudan yatırım yapan şirketler bütün ortakları yabancı olsa dahi ayırım yapılmadan aynen Türk vatandaşı gibi bu haktan yararlanacaktır.”
Bu madde, Anayasa Mahkemesi’nin 11/3/2008 tarihli ve E.: 2003/71, K.: 2008/79 sayılı kararı ile iptal edilmiştir.

*- Artarak günümüze geldi

Fakat yasanın yürürlüğe girdiği 2003 yılından iptal edildiği 2008 yılına kadar kurulan yabancı sermayeli şirket sayısı, önceki yıllarda kurulan yabancı sermayeli toplam şirket sayısının % 130’una tekabül etmektedir.
1984’te ilk kez uygulanan ve 2003’e kadar devam eden yabancılara toprak satışı 2003’den sonra artarak devam etmiştir.
Bu dönemde kamu varlıklarının, ülke topraklarının, arsa ve arazilerin özelleştirilmelerinin en radikal şekli yabancılara, yabancı şirketlere, yabancı tüzel ve gerçek kişilere ülke topraklarının satışı olmuştur. Veriler, gerçekten şaşırtıcı boyuttadır.

***-
GÜNCEL

*- Seyyar Pazar üç ilçede daha kuruldu



İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından Buca’da başlatılan ve Türkiye’ye örnek olan Seyyar Pazar, bugün Gaziemir, Narlıdere ve Balçova’daydı. Evlere kadar ulaştırılan sebze ve meyveler, yurttaşların pazar veya marketlere gitmeden ihtiyaçlarını karşılamasını sağladı.
Dünyayı tehdit eden koronavirüs salgınıyla mücadele kapsamında İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin “Siz evinizde Pazar mahallenizde” sloganıyla başlattığı Seyyar Pazar uygulaması bugün Gaziemir, Narlıdere ve Balçova’daydı. Seyyar Pazar’a koronavirüs önlemleri kapsamında evlerinden çıkmaları yasaklanan 65 yaş ve üstü yurttaşlar ilgi gösterdi. Seyyar Pazar yurttaşların evlerine kadar taze meyve ve sebzeleri uygun fiyatlarda ulaştırıyor.

*- “Herkes birbirini korumak zorunda”

Gaziemir’de Seyyar Pazar ile evinin ihtiyaçlarını karşılayan Bengü Yürüm, pazara gitmek istemediğini belirterek, “Pazara gitmemiz, herkes için zarar. Çünkü kalabalık oluyor. Ve ne kadar kalabalık olursa o kadar durum kötüleşir. Böyle bir hizmetin verdikleri için İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne teşekkür ediyorum. Ayağımıza kadar hizmet geliyor” dedi. Seyyar Pazar aracında her şeyin hijyenik ve poşetli olduğunu, bu nedenle gönül rahatlığı ile alış veriş yaptığını söyleyen Yürüm, “Herkes pazara gitmek ister ama sakıncalı. Herkes bir birini korumak zorunda” diye konuştu. Evinden çıkamadığı için alış veriş yapamadığını anlatan Semiha Aysel de “Çocuklarımız getirse yiyoruz, getirmezse evdeki kuruları yemek zorunda kalıyoruz. Ben hiç dışarı çıkamıyorum. O nedenle  uygulama çok iyi oldu” dedi. Kemal Uzunoğlu isimli yurttaş da, “Pazarlar kalabalık olmasın diye sırayla alınıyor. Bu da uzun kuyruklar oluşmasına neden oluyor. Bu nedenle uygulama güzel. Düşünenler, çalışanlar sağ olsun. Çiftçilerimiz de sağ olsun. Onlar ürettikleri için biz bunları alabiliyoruz” dedi.

*-  28 Nisan Dünya İş Sağlığı ve Güvenliği Günü



‘28 Nisan Dünya İşçi Sağlığı ve Güvenliği günü dolayısıyla daha önce neler dedik?  Corona nasıl haklı çıkardı bizi?’ İzmir Tabip Odası İşçi Sağlığı ve İşyeri Hekimliği Komisyonu şu bildiriyi yayınladı:
‘İşçi sağlığı ve iş güvenliği ile ilgilenen profesyonellerce (İşyeri hekimleri. İş güvenliği uzmanları) yıllarca savunduğumuz birçok şey corona salgının getirdikleri ile birlikte doğrulanmış oldu.  Dünya İşçi Sağlığı ve Güvenliği günü dolayısıyla bunları kamuoyu ile paylaşmak istedik;

1. RİSK FAKTÖRLERİ VAR DEDİK; Yıllarca işyerlerinde risk faktörleri var dedik; Kimyasal risk fakörleri, ergonomik risk faktörleri, psikososyal risk faktörleri gibi birçok risk faktörleri var, risk faktörlerine karşı koruma çalışmaları yapılsın dedik. Korona salgını ile birlikte biyolojik risk faktörleri (virus, bakteri vb.) nin birçok işyeri için (sağlık kurumları, hastaneler vb) ne kadar önemli olduğu acı bir şekilde anlaşıldı.

2. KİŞİSEL KORUYUCU KULLANIN DEDİK: Yıllarca işyerlerinde KKD (Kişisel Koruyucu Donanım) ları kullanın dedik. Baret kullanın dedik, N-95 ve diğer maskeleri toz ve kimyasal maddelere karşı kullanın dedik. Koruyucu gözlük kullanın dedik. Korona salgını ile birlikte kişisel koruyucuların önemi anlaşıldı. Herkes maske, koruyucu gözlük, eldiven vb kullanmaya başladı. Sadece işyerleri değil tüm toplum önemini anladı.

3. ACİL DURUM PLANI YAPILSIN İSTEDİK: Yıllarca işyerlerinde acil durum planı yapılsın dedik. Olay meydana gelmeden önce alınacak tedbirler ve meydana geldikten sonra kriz halinde yapılacaklar diye çalışma yapılsın istedik. Corona salgınından sonra bu planların önemi anlaşıldı. Pandemik İnfluenza Ulusal Hazırlık Planındaki önlemler alınsaydı belki daha rahat olabilirdik.

4. MESLEK HASTALIKLARI ÖNLENSİN DEDİK: Yıllarca çalışanlar çalıştıkları yerlerdeki risklerden dolayı hasta olmasınlar diye sayısız etkinlik yaptık. Meslek hastalıkları kayıt edilsin istedik. Corona salgınından sonra sağlık alanında çalışanların işyerlerinde (hastanelerde vb) biyolojik risk (virus) dolayı hasta olmasını acı bir şekilde deneyimledik. Sağlık sektörü dışında da birçok iş kolunda mesleğinden dolayı işyerlerinde corona enfeksiyonu kapan binlerce çalışan tespit ediliyor.

5. İŞ KAZALARI OLMASIN DEDİK: Yıllarca çalışanlar çalıştıkları yerlerde iş kazasına uğramasın diye sayısız faaliyet yürrüttük. Her kaza kayıt altına alınsın istedik. Corona salgınından sonra işyerinde virus bulaşma tespitleri de artık iş kazası olarak değerlendirilmeye başlandı.

6. KRONİK HASTALARIN SAĞLIK GÖZETİMİ DEDİK: Yıllarca işyerlerinde özel politika gerektiren çalışanlar (yaşlı çalışanlar, genç çalışanlar, engelli çalışanlar, emzikli, gebe çalışanlar) sağlık gözetimlerini yaptık, İşyerlerinde kronik hastalar (yüksek tansiyon, diyabet vb ) sağlık gözetimlerini yapıp işe göre çalıştırılmalarını sağladık. Corona salgını sonrası bu grupların önemi anlaşıldı. Kronik hastalar, 65 yaş üstü çalışanlar için sokağa çıkma yasağı gibi özel önlemler getirildi.

7. HİJYEN- DEZENFEKSİYON DEDİK: Yıllarca işyerlerinde hijyen önlemleri alınsın diye uğraştık didindik, Yemekhane hijyeni, tuvalet- lavabo hijyeni, el yıkama, el dezenfektanları, işyerlerinde hijyen eğitimleri ve hijyen denetimlerini yaptık. Personel hijyen belgelerini kontrol ettik, portör muayenelerini takip ettik. Corona salgını sonrası hijyenin önemi bütün ciddiyeti ile ortaya çıktı. Herkes artık dezenfektan kullanmaya başladı. Hijyen hayatımızın en önemli unsuru oldu.

8. BULAŞICI HASTALIKLARA KARŞI AŞILAMA DEDİK: Yıllarca işyerlerinde biyolojik risklere karşı aşılamayı önerdik. Grip aşısı, tetanoz aşısıi hepatit aşısı gibi aşıları işyerlerinde inatla uyguladık. Aşı karşıtı görüşlere karşın aşılamayı sürdürdük. Corona sonrası tüm toplum aşılamanın önemini aci bir şekilde öğrendi.

9. KORUYUCU HEKİMLİK DEDİK: Yıllarca işyerlerinde işyeri hekiminin görevi koruyucu hekimliktir dedik. Reçete yazma ve hasta muayenesi sonra gelir dedik, Bulaşıcı hastalıklara karşı işçi sağlığı eğitimleri yaptık,  eğitim kayıtlarını aldık, sertifikalar verdik. İçme suyu, yemekhane hijyenlerini kontrol ettik. Corona salgını sonrası koruyucu hekimliğin önemi bütünüyle anlaşıldı.

Sonuç Olarak; İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği alanında çalışanlar olarak zaman içinde ne dediysek ne yaptıysak salgın ortamı bizi haklı çıkardı. Yukardaki maddelerde ve daha yazamadığımız sayısız maddede SAĞLIK ve GÜVENLİK alanında savunduklarımızın, yaptıklarımızın ne kadar önemli olduğunu yaşayarak öğrendik. Dünya işçi sağlığı ve güvenliği gününde bunlar bilinsin istedik.’

*- 7İzmir sen evde kal, Boyoz sana gelir!’

İzmir’in geleneksel lezzeti ‘boyoz’ yeni tip koronovirüs salgınına karşın İzmirlilerin evlerine konuk oluyor. Smyrna Boyoz, “Evde Kal” günlerinde de İzmirlilerin alışık oldukları kahvaltı lezzetini evlerine ulaştırıyor.

Smyrna Boyoz, “Evde Kal” günlerinde İzmirliler için yeni bir uygulama başlattı. “Smyrna Boyoz Sana Gelsin” uygulaması sayesinde İzmirliler evlerinden çıkmadan, her cuma sabah kahvaltılarının eşsiz lezzeti ‘boyoz’u evlerine sipariş edebiliyor.

*- Zorlu günlerin lezzeti




Smyrna Boyoz Marka Kurucusu Musa Turan, boyozun şimdilerde olduğu gibi zor koşulların yaşandığı bir dönemde ortaya çıktığını hatırlatarak "1492’de İspanya’dan göç ederek İzmir’e yerleşen Sefaradların yolluk olarak yanlarında getirdikleri boyozlar sayesinde hayatta kaldı. O günlerden şimdiye kadar kültürel bir miras olarak lezzet yolculuğuna devam eden İzmir boyozunu biz de bu zorlu günlerde İzmirlilerin evlerine getiriyoruz. Kimseyi bu lezzetten mahrum bırakmayız” dedi.

*- “Sevgiyle üretir, paylaşırız”



Türk milletinin büyük ve fedakar bir aile olduğunu vurgulayan Turan “Biz sevgiyle üretir, yine aynı sevgiyle paylaşırız. Bu dayanışma gücü bizde olduğu sürece her zorluğun üstesinden geliriz” diye konuştu. Herkesin bir süre daha evde kalmaya devam etmesi gerektiğini belirten Turan “İzmir, sen yeter ki evde kal. Biz özlediğin ve alışkın olduğun lezzeti kapına getiririz” dedi.

*- Ücretsiz kargo



Ücretsiz kargoyla kapıda ödeme sistemi şimdilik Konak, Karabağlar, Gaziemir, Bornova, Balçova, Karşıyaka, Narlıdere, Buca, Bayraklı, Çiğli, ve Güzelbahçe'de geçerli. Tüm boyoz çeşitleri ve boyoz hamurundan üretilmiş Boyoz Pizza tabanları donuk olarak soğuk zincir kırılmadan teslim ediliyor. 05496462031 nolu hattan en az 20 adet olmak üzere sipariş verilebiliyor.

*-

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ACİLDEN DE ÖNCELİKLİ

OKULUN DUVAR GAZETESİNDE ATATÜRK

NEREDEYSE İÇ ÇAMAŞIRLARINI BİLE ALACAKLAR