Şehitlerimiz kayıp değilmiş, yer değiştirmişler!


YAŞAR EYİCE

*- Şehitlerimizin sayısı arttı

Bizim için kolay bir cümle değil mi?
‘Bu vatan size minnettar!’
Sıcak mı?
Samimi mi?
Duygusal mı?
Ne özelliği ve güzelliği var bu cümlenin?
Baştan savma, kolay, laf olsun diye söylenmiş...
Yahu bir değil 33 şehit bu...
Bırakın bizleri, dünyanın bile ayağa kalkması lazım değil mi?
38 karısı olan bir Arap Kralı 90 yaşında yatağında ölüyor, biz bile Bayraklarımızı yarıya indiriyoruz, üzüntümüzü bildiriyoruz ama bunlar  sanki bizlerle alay edercesine başlık atıyorlar, yandaş televizyonlar ise eğlenceye devam...
Bu kez balıkları, folkları göstermeyen ama komedi filmlerini yayınlayanlar da görevlerini ne güzel yapıyorlar değil mi, şehitlerimize karşı?
Ateş düştüğü yeri yakar!
Bu bizim atasözümüz, ne kadar güzel söylenmiş değil mi?
Ağlarsa anam ağlar, der Anadolu insanı...
Son zamanlarda Reis, ‘rejim güçleri’ sözünü lügatimize daha doğrusu kafamıza soktu!
Bunlar resmen Suriyeli askerler değil mi, Reis’in dediği gibi savaştıklarımız...
Onlara geri gidin, biz belli bir sınıra kadar geleceğiz, diyoruz..
Ama dinlemiyorlar ki, arkalarına da Rusları almışlar...
‘Bizim yanımızda ise Amerikalılar var!’, diyor ve biliyoruz ama parasıyla patroit denilen savunma füzelerini bile vermiyorlar...
Bizim Cumhurbaşkanına. ya da ‘Başkomutan’ olarak AKP’liler tarafından sık dile getirilen partili cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bile ‘Bana söyledikleri Amerika’da bile Patroit yok!’ demedi mi?
Bizler ‘Ebedi Başkomutan’ olarak adlandırdığımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Hatay’ı Suriyelilerin elinden diplomatik dehası ile bir kurşun bile atılmadan nasıl anavatanımıza kattığını da biliyoruz.
Son zamanlarda ise Suriyeliler ile onların destekçilerinin işleri karıştırmak için ‘Hatay bizim!’ gibi tuhaf sesler çıkardıklarını biliyoruz, içteki şimdilik ‘uyuyor!’ gibi görünen düşmanlarımız gibi...
                              
*- Savaşa katıldı

Bakın size bir hatırlatma yapayım:
2 Nisan 1982’de Arjantin’in Falkland ve Güney Georgia adalarını işgal etmesi ile başlayan altı hafta süren savaşa İngiltere Kraliyet Ailesinden Prens William Andrew  de katıldı ve bu savaşta helikopter pilotu olarak görev yaptı.
Arjantin’in yakınındaki bu kayalıklardan oluşan ve hiçbir işe yaramaz denilen adada sonradan petrol bulunduğu ortaya çıktı.
Ve en önemlisi;
Fransızlar tarafından üretilen ve Arjantine satılan füzelerin şifreleri İngilizlere verildi.
Ve İngilizler bunun sayesinde manyetik dalgalarla füzelerin işlerliğini yitirmesini sağladılar, yani yörüngelerini saptırdılar.
Sonuç olarak Rusya’dan, Amerika’dan ya da Fransa ya da bir başka ülkelerden alacağımız hava savunma sistemlerine,  füzelerine fazla güvenmemek gerektiğini de burada anımsatmak istiyorum....
İran yıllar önce Irak’a saldırmıştı...
Sonra Irak karşı atağa kalktı...
Ama İran ellerindeki son sistem silahları kullanamadı, çünkü bunları kullanacak yeterli personeli yoktu...
Bu da aklıma şunu getirdi:
Yıllar önce Ege Üniversitesi’ne son sistem cihazlar alınmıştı.
Ama kullanan yoktu...
Ne mi yapıldı?
Hepsi ortadan kaldırıldı.
Sonradan gelen yöneticiler, depolarda bunları buldular...
Ama hiç kimseye hesabı sorulmadı...
Gazete arşivlerine bakanlar bu söylediklerimi, yazdıklarımı bulabilirler.

*- Ders almalıyız

Büyük Devlet Adamı İsmet İnönü, benim de arada sözünü ettiğim hainlerden cesurca söz eden bir büyüğümüzdü...
O,  onca muhabereye katılmış, İsmet İnönü, ‘savaşın başında bir hata, bazen sonuna kadar sizi takip eder!’ demişti...
Unutmayalım:
Dünya, eğer savaş zaferle bitmezse, hiçbir fedakârlığı dikkate almaz.
Orduyu kendinin zanneden, kendi kendini aldatır.
Ordu, kendi kanunları içinde yaşar.
Kahraman askerlerimiz bakın neler diyorlar?
Birkaç örnek vereceğim:
‘Vatan için gidiyorum, senin için döneceğim!’
‘Vedalar zor olsa da bazen gitmek gerekir.’
‘Vatan için gidiyorum, senin için döneceğim!’
‘Komandolar vurulunca değil, unutulunca ölürler.’
‘365 gün vatan için. Gerisi senin için bir tanem.’

*- Ezanla gelip, selayla gittiler

‘Allah bütün Mehmetçikleri annelerine ve sevdiklerine bağışlasın’ diyerek sözlerimize başlarız her zaman...
Kahramanlarımıza hep şöyle sesleniriz;
‘ Vatan için yaşayıp öldünüz.
Siz toprağa değil kalplere gömüldünüz.’
Askerlerimiz ise şöyle yanıt verirler:
‘Asker arkadaşı ölümüne arkadaştır, ölüm arkadaşı can arkadaşındır.
Zengin evlatları 3G ile gezerken, biz dağlarda G3 ile dolanıyoruz.
Ezanla geldik selayla gideriz.
Bu vatan için kanımızı şerbet diye içeriz.
Doğan her güneş gençliğimin kaybıysa, batan her güneş şafağımın kaybıdır. ‘
Şu sözleri de duymuşsunuzdur;
‘Rüyamda gördüm ana kucağı, uyandım baktım asker ocağı, felek ayırdı evi bucağı, ağlama anam dönerim bir gün.
Dağlara çizmişler resmimi komando koymuşlar ismimi belki bir gün geri dönemem diye göndermişler sana resmimi.
Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim yeryüzünde yer beğen nereye dikilmek istersen söyle, seni oraya dikeyim!
Kendim uzak hayalim yakın, resmime bakıp ağlamayın sakın, kıymetim varsa duvara asın, kıymetim yoksa ateşe atın.’
Asker olmak o kadar gurur ve onur verici bir duygudur ki; Vatanı korumak her gencin elinde olmayan bir anahtardır.
Bir gül konmuş başucuma, yazık değil mi bu genç yaşıma, askerde bir iş gelirse başıma, garip Asker yazın mezar taşıma.’
Vatanımın göz nurudur Mehmetçik bakın mektuplarında ne diyor?
‘Biz sosyetenin ya da bazı politikacılar, bazı sözde yöneticilerin süslü basamaklarından çıkmasak da, kartalların bile yuva yapmaya korktuğu yüksek dağlarda düşmana kurşun sıkmasını iyi biliriz.
Yolumuz gaza, sonu şehadet, dinimiz ister sıdk ile hizmet, anamız vatan, babamız millet, vatanı mamur eyle Yarabbi.’
Bu bir duadır...
Bunları normal şartlar için yazdım...
Ya şimdi durum ne?

*- ‘Yalvarırım bir şey söyleme!’

Olayı ilk kez CHP Reyhanlı ilçe Başkanından öğrenince, ‘Eyvah biz şimdi bu çocukların, şehitlerimizin ailelerini ne diyeceğiz?’ dediği ve Akar’ı arayarak bilgi istemesine rağmen geri dönmemesi üzerine ‘Söyleyecek bir şeyleri yok galiba!’ dedi.
Şimdi de size bir başka gerçekten söz edeyim:
Tamamen gerçek ve tanıkların ağzından:
Gecekondusunun kapısını açan adam, karşısında gördüğü Albay’a, ‘Ne olur söyleme, yalvarırım sana bir şey söyleme!’ diyor...
Mahalle halkı komşularının kapısına gelen askeri aracı görünce, başlıyor dua okumaya...
Sizler hiç ‘Ne olur bize söylemeyin, diye yalvaranları gördünüz mü?’
İşte o an dünya yıkılıyor, duyanların başlarına...
Gözlerden gizli ve açık yaşlar boşanıyor...

*-  Bayraklarımıza sarıldık

Aklımızdan geçen şu:
Anayasa’nın 5 ve 6. Maddeleri açık ve net !
Bölünmez bütünlüğümüz için baş görevi TBMM’ye, yani Meclise verilmiştir.
33 şehit sayısı 36’ya çıkarken, ve onca yaralımızdan sonra, yine ateş altında kalan 26 bin askerimizin içinden bir şehit daha çıkardık.
Üç de yaralı...
Bugün birçok yerde şehitlerimiz için gösteriler, yürüyüşler düzenleniyor.
Türk Bayrağı yalnız şehitlerin evlerine değil, birçok eve asılıyor.
Yani;
Herkes Türk Bayrağı sarılmış durumda.
Ülkemizde resmi olmasa da yas var...
Saçının teline zarar gelmesin
Bölünmez bütünlüğümüz...
Konu savaş olduğu için yetki sadece Meclis’in...
Ama çağrıya;
AKP ‘Gerek yok!’ yanıtını verirken, Meclis Başkanı ise ‘Salı günü nasılsa Meclis olağan toplanacak!’ diyor...
Ama Türkiye NATO ve Birleşmiş Milletleri olağanüstü toplantıya çağırıyor.
Anlaşılması güç bir durum...
Herhalde nedenlerini yetkili ağızlardan öğreniriz.
Bildiğimiz şu:
İstiklal Savaşımız sırasında, milletvekilleri cephede savaşıyor, çağrı olunca Ankara’da ‘Gazi Meclis’e geliyor, kararları alıyor ve sonra yine Mehmetçiğin yanına, savaş alanına gidiyorlardı

*- Erdoğan, ‘Suriye’de düşman rejime boyun mu eğelim!’

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı nihayet gördük ...
Yaptığı konuşmaların özetini anlattı...
Yunan ve Bulgar yöneticilerine ‘sınırları açın’ önerisinde bulunmuş...
Şu anda 18 bin göçmen sınırları aşmış durumda bu sayı ise kısa zamanda 25 bini aşacak gibi...
Avrupa Birliği’nin insanı yardımları azaltması ya da vermek için hasıs davrandığını biliyoruz.
Söyledikleri ise şu;
Aradaki komisyuncular, aracılar çekilsin...
Yardımlar doğrudan mültecilere verilsin...
Yani herkes elindeki kozu kendince kullanıyor.
Sisler dağılmadan bunların gerçekliklerini tam öğreneceğimiz yok gibi...

*- Arada unutuldu!

Bakın size bir bilgi daha aktarayım...
Kargaşada ya da gelişmelerde gündeme gelmedi...
Zaten gündem neredeyse saat başı değişiyor:
Urla Belediye Başkanı İ. Burak Oğuz iki AKP’linin ‘Fetöcü’ diyerek suçlanarak tutuklanmasından sonra, bazı yorumcular,  ‘Sıra başkalarına da gelecek!’ uyarısında bulunmuşlar ve dikkat çekmişlerdi.
Ve de oldu gibi...
Seçimlerde en çok konuşulan illerden Yalova’da, CHP’li belediye başkanı 36 şehit verdiğimiz gün İçişleri Bakanı tarafından görevden alındı....
Konu yolsuzluk...
Ama bunu kim yaptı;
AKP’ye üye olduğu belirtilen ve AKP zamanında işe alınan bir belediye memuru...
Olayı ortaya çıkaran kim?
CHP’li Yalova Belediye Başkanı...
Savcıya suç duyurunda bulunup, işi mahkemeye taşıyan kim?
Yine belediye başkanı...
Ama bu suçlu yüzünden görevden Bakan Süleyman Soylu tarafından işten el çektirilen kim?
Yine CHP’li Yalova Belediye Başkanı!
Herhalde ortalık düzelince bu konu ele alınır ama öncelik sırası ne zaman gelir, ya da gelebilir mi?
Bilemiyor, tahmin edemiyoruz...
Biz de ‘ Seçilenler işlerini yapsın’ diyenlerdeniz...
Suçu olan da mutlaka çekecektir ama bir iki kişinin suçlaması ile değil...
Bizim derdimiz bu olmamalı!
Bu ülkenin güvenlik sorunu var...
Gündem değiştirmek sorunları çözemez...

*- Dayanmak mümkün değil

Bugün acımız var, bugün yasımız var!
Başın sağ olsun Türkiyem...
‘Girmeyelim bu bataklığa!’ diyenleri ve söylenenleri bugün için anımsatmayacağım..
Fotoğraflarına bakın şehitlerimizin, kahramanlarımızın..
Hepsi yaşamın baharında...
Hepsi ‘Babayigit’ diyeceğimiz gençlerimiz...
Acıları yüreğimizde,  kalbimizde...
Böyle mi olmalıydı?
Sözün bittiği yer burası...
Dayanamıyoruz bunların görüntülerine bakmaya...

*- Ağlayan ‘Ana’ dolu!

Bakın vatandaşlarımız ne diyor?
Emine Elat;
Anadolu...
Şimdi her ağlayan ‘Ana’ dolu!’ diyor...
‘Anadolu’yu ele alan bir başkası Hatice Erden de şöyle sesleniyor:
‘Ah be Anadolu?
Şimdi her köşen ağlayan ‘Ana’ dolu!..’
Yalan mı?
Ödemiş’ten N. Gevgeli hislerini anlatıyor:
‘Bizim yüreklerimiz yandı paramparça oldu.
Ya ana babaları?
Ya eşleri çocukları?
Sevdikleri?
Üzüntümü anlatmaya kelimeler yetmiyor!’
Yüreğimiz yanıyor!
Bilal Civelek’in bir cümlesini de hatırlatmak istiyorum
Halbuki Anneler; evlatlarının başında her an yağmaya hazır bulut gibidirler; kurumasın, solmasınlar diye...

*- Utanıyor muyuz?

Nazım Hikmet ne demiş?
‘Öyle ölüler vardır ki, ben onların öldüklerini düşündükçe, vakit olur, yaşadığımdan utanırım.’
Adnan Erbesler  ise  Aziz Nesinden şu satırları hatırlatmış:
‘Utanıyorum şehidim,
Utanıyorum,
Yemekten,
İçmekten,
Senin annen ağlarken,
Gülmekten utanıyorum.
Sanma ki,
Unutuyor,
Unutturuyoruz.
Unutanları barındırmaktan utanıyorum,
Sen, vatan için, bizim için şehit olurken,
Seni görmezden gelenlerden utanıyorum.’
Utanmayan var mı?
Belki de Türkiye’yi karıştırmak isteyenler içinden çıkar...

*- Yandaş uzmanlara bakın?

Erdoğan konuşmasında açıkça ‘devam’ dedi...
Bu arada belli kanallara çıkan çok bilenler de ‘Bizim İHA’larımız, SİHA’larımız orada devamlı rejim askerlerini bombalıyorlar, diyorlar...
Yani moral aşılıyorlar...
Halbuki AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı ‘Rusya tarafından yasaklanan hava sahasını aşamadığımızı ve bunu aşmak için çalışmalar yapıldığını söylemişti.
Başka uzmanlar da ne diyor?
Uçaklarımız hava unsurlarımızı sokabiliriz, ama karşılığı çok ağır olabilir...
Bunu biliyoruz..
Hükümet de biliyor!
AKP’li dostlarımızın bu konuda yaptıkları açıklamaları ise şöyle:
‘Şehitlerimizin kanlarını yerde bırakmadık;
Şu kadar helikopter,  şu kadar tank, bilmem kaç zırhlı araç, bilmem kaç çeşit; top ve obüs, mühimmet kamyonları,  mühimmat depoları, hava savunma sistemleri, malzeme depoları, karargah binası, rejim askerleri...
Etkisiz hale getirildi!
Operasyonlarımız  Mehmetçiğe ve bölgedeki mazlumlara uzanan eller kırılıncaya kadar devam edecektir...
Yani benim anladığım biz savaşı kazanmak üzereyiz,  hedefe yaklaştık yani Rusya falan bize hikaye...
Rusya bize ses çıkaramıyor...
Uzman diye yandaş televizyonlara çıkanlardan bunu anlıyoruz...
Yine bu kişiler, Rusya bize alan açtı, Esat pardon onların diliyle ‘Eset’ güçlerini imha etmemizi sağlıyor...
O zaman bu Ruslara neden kızıyoruz...
Bakalım daha neler olacak?
Çünkü bugün verdiğimiz süre de doluyor...
Yarın ne olacak?
Bekleyip göreceğiz...

***-

GÜNCEL

*- İzmir’deki şehidimiz

Tarım ve Orman Bakanlığı bu sabah şu duyuruda bulundu:
‘Tarım ve Orman Bakanımız Dr. Bekir Pakdemirli, (29.02.2020), İdlib şehidimiz Uzman Çavuş Ahmet ALPASLAN’ın cenaze törenine katılacaktır.’

*- Yas ilan edildi...

İzmirli kadınlar ‘yas ilan edilsin’ dediler...
Önemsenmedi...
‘Bayraklar yarıya indirilsin’ dediler yine dinletemediler...
Ama Karşıyaka Belediyesi, Adana Belediyesi, İzmir Büyükşehir Belediyesi ‘yas’ ilan ederek, Beşiktaş ve İstanbul Büyükşehir Belediyeleri gibi ‘Yaslıyız’ dediler...

*- Askerlerimiz için..

Bu arada bazı yurttaşlarımız ‘!5 Temmuz’da yarım saatte bir sela verilirken, bu kadar şehitlerimiz için neden yas okunmuyor’ diye söyleniyor.
Manisa’da bir şehit annemizin feryadını da biliyoruz...
Bunu da yeri değil ileride açıklayacağım, paylaşacağım...
Şunu da unutmayalım:
Tarih 15 yaşında vatanını korumak için şehit olanları da yazdı, eşşek kadar olup ülkesinden kaçanları da...
Şehitlerimiz için lokma dökenlere, dua edenlere de sağlık diliyorum...

*- Yer değiştirmişler!

TRT’ye çıkarılan, yamuk oturuşlu adam ne diyor?
‘Ne kaybı, ne kaybı?
Yer değiştirdiler!’
Şehitlerimiz için söylediği söz...
Gülümsemesi ise cabası...
Diyeceksiniz, yüreğimiz ağlarken, gülünür mü?
Yalnız o mu, yandaş tvleri izleyin ve tekrar tekrar gösterilene bakın, gülüyor mu yoksa bizim gibi ağlıyor mu?

*-



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BÖYLE BİR ANLAŞMA GÖRÜLMEDİ... DENİZİ YOK ANLAŞMAYA LİMANLAR KONULDU...

OKULUN DUVAR GAZETESİNDE ATATÜRK

NEREDEYSE İÇ ÇAMAŞIRLARINI BİLE ALACAKLAR