Yalancı, çıkarcı ve işbirlikçiler de yazının içinde...
*- Yalan dolan haber ve
bilgilerle bir yere varılmaz. Ama yandaşlar nedense buna pek önem vermiyorlar.
Sosyal medyada bile sahte isimlerle yanlış haber yaymakta üzerlerine yok..
*- İleri yaştakilerin
büyük kısmı körü körüne bir partiye bağlı oluyor... Onların söylediklerine
inanıyor, yanlışları ve yalanları görmelerine, duymalarına rağmen ...
*- Nedense tüm bilimsel
araştırmalar yabancı ülkelerde oluyor... Bizde ise yalancı, çıkarcı,
işbirlikçilik hep öne çıkıyor...
*- YAŞAR EYİCE
*-Yanlış bilgi tuzağı
Şu sıralar Kanada medyasının en önemli konusu; internette
sahte başlıklar, yazılar ve bunları paylaşan kişilerin düşünceleri...
Aslında aynı sorun bizde de var...
Gerçek olmasa bile, şüphe duymamıza rağmen, bunları
paylaşmaktan kendimizi alıkoyamıyoruz...
Yanlış bilgi tuzağına nasıl düşüyoruz?
Regina Üniversitesinden Bilişsel Psikolog Gordon Pennycook
ve David Rand, Cognition isimli dergide 2018 yılında yayımlanan yazılarında
sahte haber olgusunun, yani sahte olduğu alenen belli olan haberlerin, yeni bir
olgu olmadığını belirtiyor:
uzaylılar tarafından kaçırılma ve Elvis’in yaşadığına dair
öyküler yayımlamasıyla bilinen magazin dergileri 20 yüzyılın başından bu yana
faaliyet gösteriyor.
Bizde de benzerleri var...
Görünen o ki bu olgu, sosyal medyanın yükselişiyle yeni
boyutlar kazanıyor.
*- Çoğumuz kanıyoruz
Yanlış içeriğe kanmamızın bir nedeni, beynimizin bilgiyi
alma biçimiyle ilişkili.
Beynimiz, deneyimlerimiz üzerinden oluşan tara ılığı ve
kalıp yargıları devreye sokarak, etrafımızda olan bitenleri ciddi ölçüde ve
devamlı olarak süzgeçten geçiriyor.
Bu beynin genel bir özelliği.
Beynimizin dışarıdaki tüm bilgilerle başa çıkması mümkün
değil, bu nedenle beyne gelen bilgileri seçmek için önceki deneyimlerimizden
faydalanıyoruz.
Bu fonksiyon, aynı zamanda görsel yanılsamaların çalışma
biçimini de açıklıyor:
Beyin, olayların nasıl olması gerektiğini hayal ediyor ve o
varsayıma uyan bilgiyi alıyor.
Bu durum hayatımızı verimli kıldığı halde bizi yarı
gerçekler veya çarpıtılan gerçekler karşısında savunmasız bırakabiliyor.
*- Lafla olmuyor...
Bu bilgileri yabancı bilim adamlarının incelemelerinden
aldım.
Nedense bizde böyle araştırma yapan hemen hiç yok gibi...
Bu yüzden de hiçbir üniversitemiz dünyada ilk 500’ün
arasına giremiyor.
Zaten ‘bilim adamı’ diye geçinenleri ya de Rektörlerin
halini bilmeyen görmeyenimiz yok...
İşleri güçleri akrabalarını, yakınlarını üniversitelere
almak ve dersleri kopyalamak...
Üniversite ya da yüksek okullarda okuyan yakınlarınıza
sorun bakalım hocaları için ne diyecekler?
AKP’den gelen Rektörler, ya da AKP’den ‘tamam’ denilerek
işbaşı yapanları inceleyin nelerle uğraştıklarını göreceksiniz...
Kampuslarda cami inşa ettirmek, millet bahçeleri yapmak,
ağaçları katletmek, meyve sebze satışı yapmak....
Bir zamanlar bizim yaşımızdakiler bu üniversitelerimize,
fakültelere gidenlere, ‘Bakkal mı olacaksın?’ diyerek, dalga geçerdik.
*- Önemli nokta
New York Üniversitesi Psikoloji ve Nöral Bilim bölümünden
Jay Van Bavel’e göre, sabit bir dünya görüşüne sahip olmak ve yılların
deneyimiyle şekillenmek, yaşça büyük kişilerin yanlış bilgileri paylaşmaya daha
meyilli olmalarının bir nedeni olabilir.
İlginç değil mi?
*- 65 yaş üstündekiler...
İlginizi Çekebilir:
Yaşça büyük yakınlarınız yanlış içerikler paylaşıyorsa...
Van Bavel, 65 yaş üstü kişilerin sahte haber paylaşma
ihtimalinin daha genç yaş gruplarına göre altı veya yedi kat daha yüksek
olduğunu ifade ediyor.
Van Bavel, bunun sebebini araştırmak için şu sıralar beyin
görüntülemesiyle ilgili bir çalışma yürütüyor.
Profesör, birçok kişinin aynı haber kanalını yıllardır
izlediğini, dolayısıyla dünyaya belirli bir şekilde baktığını söylüyor.
Ayrıca bu grup diğer yaş gruplarına kıyasla bir siyasi
partiye daha bağlı olma eğiliminde.
Bu durum kısmen de olsa 65 yaş üstü bireylerin, dünya görüşlerine
uyduğu takdirde yanlış bir haberi, sosyal medyada paylaşmaya neden daha yatkın
olduklarını açıklıyor.
*- Aldatılmaya elverişli..
Van Bavel’e göre, başka bir neden bilişsel zayı ama ile
ilgili olabilir:
Yani yaşça büyük kişiler her türlü sahtekarlık riskine
karşı daha savunmasızlar.
Söz konusu bulgunun sebebi ne olursa olsun yaşça büyük
bireylerin oy verme oranının, gençlerden
çok daha yüksek olduğunu göz önünde bulundurmakta fayda var.
‘Sahte haberlerin hedef kitlesi bu yaş grubu olduğunda ve
bu kişiler aldatılmaya daha elverişli hale geldiğinde mesele toplumsal sorunun
ötesine geçiyor,’ diyor Van Bavel.
Fellows, insanların yanlış bilgi tuzağına düşme nedenleri
arasında, uygulanan bilişsel süreçlerin yanı sıra psikolojik ve duygusal
katmanların da bulunduğunu ileri sürüyor.
Diğer bir deyişle bazı haberlere inanmanız, bu içeriklerin
bizi duygusal ve psikolojik olarak nasıl etkilediğine bağlı olarak daha zor
veya daha kolay olabiliyor.
*- Sel felaketi bile bizde partiye göre yorumlanıyor
Kimi zaman bireyler, doğru kabul edildiği takdirde büyük
korku uyandıracak veya rahatsız edecek bilgileri reddedebiliyorlar.
Fellows iklim değişikliğiyle ilgili bir örnek veriyor:
İklim değişikliğini reddetmek kabul etmekten daha kolay;
çünkü iklim değişikliğinin gerçek olmadığına inanıyorsanız harekete geçmeye
veya korkunç sonuçları hakkında düşünmeye mecbur değilsiniz.
‘Herhangi bir sorunu beraberinde getirmediğini ileri süren
bilgilere sadık kalmak psikolojik olarak daha kolaydır,’ diyor Fellows.
Yanlış bilginin sosyal medya üzerinden yayılmasında
duyguların da büyük bir rolü var.
Van Bavel’in araştırması ‘tiksinti’ veya ‘nefret’ gibi
Twitter’da kullanılan ‘ahlaki duygusal’ sözcüklerde, sözcüğün geçtiği bir
mesajın retweet edilme olasılığının yüzde 20 arttığını gösteriyor. (Yalnızca
duyguyla ilgili olan ‘üzüntü’ veya ‘mutluluk’ gibi sözcükler, ‘adil’ ve ‘vicdanlı’
gibi ahlaki kuralları kapsayan; fakat duygularla güçlü bir bağı olmayan sözcüklerden
ayrışıyor.)
*- Sosyal medyada...
İnsanların, güçlü duyguları tetikleyen bilgiler karşısında
harekete geçme ihtimallerinin, mantıklarına hitap eden bilgiye kıyasla daha
yüksek olduğunu açıklayan Van Bavel duygunun, kişiyi harekete sürükleyen güçlü
bir etken olduğunu söylüyor.
Van Bavel’e göre bir diğer etken ise insanların bilgiyi
tükettikleri ortam. Birçok kişi mantığını, örneğin üniversitede bir dersi
dinlerken kullanıyor. Aksine, ‘Çoğu insan haber kaynağı olan sosyal medyayı
kullanırken genellikle haberlerin rasyonel içeriğiyle ilgilenmiyor.
Haberle ilgili grafiklere ve şekillere doğru dürüst bakmıyor
ve bunlar üzerinde detaylı düşünmüyor.
Onun yerine başlıklara, resimlerin yazılarına, kısa
videolara ve görsellere tepki veriyor.
Bu tür şeyler kullanıcıların duygularına hitap ediyor.’
Güvenilir olmayan kaynaklardan gelen bilgilerin seçmenlerin
adaylar hakkındaki görüşlerini ve göç ve iklim değişikliği gibi güncel kampanya
konularını etkilemesinden endişe duyuluyor.
Bu arada bizden de bir hatırlatma yapayım:
Gerek 30 Mart, gerekse yenilenen 23 Haziran İstanbul seçimlerinden
önce liderler ve güvenlik uzmanları, yabancı aktörlerin yanlış bilgiyi yayarak
seçim öncesi karışıklıklara neden olma ihtimali konusunda devamlı uyarıda bulunmuşlardı.
Özellikle Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş
ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu için çıkarılan
yalanları anımsayın...
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer için ise
gazete bile çıkarılmış, PTT aracılığıyla dağıtılmak istenmişti...
Şu an bile bunun çok örnekleri var...
*- Yanlış bilgiye
savunmamız yok
Dijital Demokrasi Projesi kapsamında hazırlanan bir
araştırma raporunda, Kanada halkı arasındaki, genel yanlış bilgi düzeyinin oldukça
düşük olduğu belirtiliyor.
Bununla birlikte raporda şu sözlere de yer veriliyor:
‘Genellikle insanların haberleri, kaynağı dikkate almadan
takip etmeleri, bu kişilerin yanlış bilgiye karşı daha savunmasız olmalarına
neden oluyor.’
Peki bizler da bu konularda savunmasız değil miyiz?
Bizim üniversitelerimiz ve akademisyenlerimiz maaşlarını ve
geçimleri ile yakınlarının geleceği ile ilgili olduklarından, insanımızın fikir
kirliliği ile ilgilenme gibi bir sıkıntıları da yok...
Bu yüzden onlar da, bizler de yabancı kaynaklardan
yararlanıyoruz...
Nedense ne eksiklik duyuyoruz ne de ezilmiyoruz...
İnsanların sosyal çevreleri, sadece haber akışında hangi
içeriklerle karşılaşacağını belirlemiyor, aynı zamanda bireylerin yanlış
bilgiye tepki verme biçimlerini de önemli ölçüde etkiliyor.
Örneğin, sizinle benzer görüşleri olan bir arkadaşınızın
paylaştığı bir habere inanmaya daha yatkın olabiliyorsunuz.
Bizlerle aynı görüşte olan insanlar aynı yargılara sahip
olduğu için, kendi yargılarımız konusunda kendimizi daha emin hissediyoruz.
Van Bavel, bağlılıklarımızda hiyerarşik bir yapı olduğunu
düşünüyor. Belirli bir kişi veya partiyle kurduğumuz birlik, başka insanlarla
paylaştığımız ortak bir ideolojiye olan bağlılığımızdan daha sağlam.
Bu kavram çoğunlukla ABD Başkanı Donald Trump ve destekçilerinde
vücut buluyor.
Van Bavel bunu şöyle izah ediyor:
‘Trump, ABD’nin yıllardır uyguladığı muhafazakâr iktisadi
politikayla ters düşen serbest ticaret karşıtı bir iddiada bulunsaydı Trump
taraftarı ortalama bir birey o iddiaya inanabilir ve bu konuda paylaşımda bulunabilirdi.’
Bizden de örnekler verebilirim....
Siz de verebilirsiniz...
Kişinin ait olduğu topluluk, yanlış bilgiyi desteklediği
gibi kontrol altında da tutabilir.
Van Bavel, yanlış bilginin yayılmasına karşı bağışıklığı
olmadığını kabul ediyor.
*- Örnekleri biliyor ve yaşıyoruz
Profesör, yalanların dünya geneline yayıldığı konusunda
Mark Twain’e ait olduğu iddia edilen bir alıntıyı internette paylaşmış.
Kısa süre sonra Van Bavel’in bulunduğu ve çoğunlukla iş rkadaşlarından oluşan internet topluluğunun
üyeleri, yazarın böyle bir sözünün bulunduğuna dair herhangi bir kanıt olmadığını
söylemiş.
Bunun üzerine profesör paylaştığı alıntıyı teyit etmiş ve
yanlış olduğunu gördükten sonra gönderisini silmiş.
Bu örnek dışarıdan, yani yurt dışından...
Bizde de çok var...
Örneklerini benim gibi sizlerin de bildiğinden eminim...
Nedense bu hep yandaş takımında oluyor...
Gazeteci arkadaşlarım; Ünal Tümin, Murat Eştürk ve Mehmet Özdoğru
ile Bilgin Önder’le konuştuğumda söyledikleri şu:
‘İnsanlar, sahte haberleri paylaşmanın kabul edilebilir
olduğunu düşünür ve paylaşımları karşılığında ödüllendirilirlerse sahte haber
dalgası daha da büyür!’
Bu yazının özünün kaynağı
14 Ekim 2019 tarihli, ‘The Globe and Mail, How do our brains fall for
disinformation?’
Sık sık belirttiğim gibi keşke bizim profesörlerimiz,
akademisyenlerimiz, rektörlerimiz, üniversitelerimiz olsaydı, değil mi?
***-
GÜNCEL
*- Bizden bir haber!
Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nükhet Hotar, uluslararasılaşma
hedefleri kapsamında Hollanda’da temaslarda bulundu.
Dünyanın önde gelen eğitim kurumlarından biri olan
Wageningen Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Arthur Mol ile bir araya gelen Prof.
Dr. Nükhet Hotar, bu görüşme kapsamında yapılacak akademik işbirliklerinin
Türkiye ve Hollanda ilişkileri için de önemli olduğunu vurguladı.
Yorumu size bırakıyorum...
Ama bu arada Zeki Müren’in bir bakışını ağzından vereyim:
‘Reklamın iyisi kötüsü olmaz!’
*- Rektöre tepki!
Sezen Zambak, Ege Üniversitesi kampüsü içinde karşıdan
karşıya geçerken Vehbi B. tarafından kullanılan traktörün altına kalarak
yaşamını yitirdi.
Ancak ‘tam ve asli kusurlu’ bulunan şoför Vehbi B. ifade
verdikten sonra serbest bırakıldı.
Ege Üniversitesi Rektörü Necdet Budak ise, katıldığı bir
televizyon programında, ‘... O anda
şoförün ve öğrencinin birçok nedenden dolayı birbirini görmemesiyle basiret
bağlanmış diyelim ama çok üzgünüz tabi’ diye konuştu.
CHP İzmir Milletvekili Murat Bakan konuyla ilgili açıklama
yaptı ve Rektöre tepkisini gösterdi.
Rektör başka sözler de edebilirdi, değil mi?
*- On küçük zenci
Agatha Christie’nin
ölümsüz eseri ‘’On Küçük Zenci’ Türkiye
prömierini yaparken, Yeşilçam’ın unutulmaz aktörü Ediz Hun ilk kez tiyatro
sahnesinde seyirciyle buluşuyor.
7 Kasım Perşembe 20.30’da Ege Üniversitesi Atatürk Kültür
Merkezi’nde, 8 Kasım Cuma 20.30’da Bostanlı Suat Taşer Tiyatrosu’nda oynanacak
oyun, İzmirli sanatseverleri bekliyor.
*- Konak’lı öğrenciler tarih turuna çıktı
Konak Belediyesi’nin ilçe genelinde eğitim veren ilkokul çocuklarına
müze bilincini aşılamak ve yaşadıkları şehri daha yakından tanımalarını
sağlamak amacıyla düzenlediği Kültür Turu’na, Konak Belediye Başkanı Abdül
Batur da katıldı.
İzmir Turist
Rehberleri Odası'nın (İZRO) deneyimli rehberleri eşliğinde çıkılan müze
gezisinin ilk durağı Uşakizade Latife Hanım Köşkü oldu. KültürPark’ta bulunan
İzmir Tarih ve Sanat Müzesini gezen miniklerin sonraki durağı olan Atatürk
Müzesi oldu.
Yıl boyunca devam edecek olan gezi ile yaşadıkları kenti
küçük yaşta daha yakından tanıma ve profesyonel rehberlerden kentin tarihini
öğrenme fırsatı bulan öğrencilere günün anısına içinde çeşitli boyalar, resim
defteri ve yaş guruplarına uygun kitaplar bulunan askılı resim çantaları
armağan ediliyor.
*- Saiper’de
‘Zeytin’ festivali
Zeytin üretimi ile yurt genelinde önemli bir yere sahip
olan Torbalı, zeytinde öncü olmaya devam ediyor.
İlçede yetiştirilen zeytinin tanıtılması amacıyla etkinlik
düzenleyen Torbalı Belediyesi, Saipler Zeytin Festivali'ni 3 Kasım Pazar günü
gerçekleştirecek.
Torbalı Belediyesi, Saipler’de geleneksel hale getirdiği
Zeytin Festivali’nin bu yıl 8. sini düzenlemeye hazırlanıyor.
Yıl boyunca farklı etkinlik ve festivallere imza atan
Torbalı Belediyesi, 3 Kasım’da Saipler Mahallesinde zeytin festivali
düzenleyecek.
*- ‘Benim Adım Feuerbach!’
İstanbul Kültür Üniversitesi (İKÜ), ‘Benim Adım Feuerbach’
adlı oyunuyla usta oyuncu Selçuk Yöntem’i konuk ediyor.
Yöntem’in başrolde yer aldığı oyun, 7 Kasım Perşembe akşamı
saat 19.00’da Akıngüç Oditoryumu ve Sanat Merkezi’nde izleyicisiyle buluşacak.
*- Tunç Soyer’e Avrupa’da önemli görev
Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi'nin
37. Genel Kurul toplantısı Fransa'nın Strasburg kentinde yapıldı. Kongre’de
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer başkan yardımcısı seçildi.
*-
Yorumlar
Yorum Gönder