DEPREM ve SAĞLIKLA DEVAM EDİYORUZ...KAÇ KİŞİ İLGİLENECEK?


*- ‘Ücretsiz’ denilen, gerçekte ‘soygun’ olan sözde ‘sosyal’ adı ile başlayan özel sağlık kuruluşlarına inanmayın.
*- Bir vatandaşımız da, yine bir başka soyguna dikkat çekiyor ve başından geçenleri anlatarak, dikkatinizi çekmeye çalışıyor. Umarım işinize yarar. Fazladan ödediğinizi talep ediniz.
*- Faytonları yazdık.... Açıklama yapıldı; atlar güvencede ve bakımları yapılıyor... Darısı İstanbul adalarındakilerde...
*- Buca’daki cezaevi 50 yıldır siyasilerin ağzında... Ama artık eskiden olduğu kadar etkili değil.. Şimdi rant merkezi olarak değerlendirilir...
YAŞAR EYİCE
*-Deprem gerçeğini iki güne unuttuk mu?

Bugünlerde çok mektup alıyorum...
Çoğu güncel...
Bunlardan biri de son zamanlarda ismini çok duyduğumuz Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu...
‘Deprem’ konusu devam ettiği için ben de bu mektubu sizlerle paylaşmak istedim.

*- :Bilim adamımızın çırpınışı...

‘Yaşar, ben Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, yıllardır Marmara Depremi üzerine çalışan bir afet yönetimi uzmanı olarak bu konuda yetkilileri ve herkesi uyarma sorumluluğunu hissediyorum.
Bu kampanyayla yetkilileri acilen DEPREM SEFERBERLİĞİ ilan etmeye çağırıyorum.’ Diye başlayan mektup şöyle devam ediyor:

*- Deprem Seferberliği İlan Edilsin

Ben Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu olarak iki şapkam var; meteoroloji uzmanlığı, biri de afet yönetimi uzmanlığı.
Yıllardır Marmara Depremi üzerine çalışan bir afet yönetimi uzmanı olarak bu konuda yetkilileri ve herkesi uyarma sorumluluğunu hissediyorum.
Bu kampanyayla yetkilileri acilen DEPREM SEFERBERLİĞİ ilan etmeye çağırıyorum.
İstanbul’da er ya da geç büyük bir deprem olacağını biliyoruz.
Gündelik işler arasında bu deprem için bir hazırlık yapamayız.
Depremden en az zararla çıkabilmek için, hazırlık çalışmalarını bir seferberlik halinde yürütmemiz gerekiyor.
Bu konu her depremde gündem olup sonra unutulmaya bırakılacak basit bir konu değil.

*-Büyük kıyamet işareti...

Marmara’da dört parça fay hattı var.
1509’da bir parçası üzerinde deprem oldu, buna ‘küçük kıyamet’ denilmiş.
Her 100 kişiden 5’i ölmüş...
Şu anda ise nüfus yoğunluğu itibariyle depremin bugün tekrarlanması halinde ne canlar gideceği hesaplanamaz ama büyük bir kıyamet işareti gözüküyor.
Türkiye’nin GSMH’nın üçte birinin yok edilmesi tehlikesi ile karşı karşıya kalabiliriz.
Büyük bir kaos yaşanıp büyük bir ekonomik sorun ortaya çıkacaktır.
Bu nedenlerle böyle bir deprem için ulusal seferberlik başlatmamız lazım. Seferberlikte neler yapılması gerektiğini aşağıda belirttim.
Lüften oku ve yetkililerin bir an önce harekete geçmesi ve bu konunun unutulup gitmemesi için imzalayıp tanıdığın herkesle paylaş.

*- Seferberlik dahilinde neler yapılmalı

Yaşadığımız binalar güvenli hale getirilmeli.
Yıkılmayı bekleyen bir sürü bina var, bir de bunun yanında satılmayı bekleyenleri de dikkate almamız gerekiyor.
Bunları takasla işe başlamalıyız.
Okul, askeri ve kamu binalarının güvenliği için gerekli tedbirler alınmalı. Bunun için bir saatlik eğitim, bilgilendirme değil, esas beceri eğitimi ve tatbikat yapılmalı.
İnsanlar küçük yangınları söndürebilmeyi, kanamayı durdurmayı, elektrik ve su hatlarını kesebilmeyi öğrenmeli.
Herkesin bu gibi temel ilk yardım bilgilerini öğrenmeleri zorunlu olmalı.  Devlet bir anda 20 milyon kişiye müdahale edemez.
Çünkü ölüm olayları ilk saatlerde gerçekleşiyor.
Halk depreme hazırlık ve temel afet bilinci, güvenli yaşam vb. konularda (CD, kitap, seminer, söyleşi, tiyatro vb. ile) sürekli eğitilerek bilinçlendirilmeli
Mahalle, sokak, site ve kurum-kuruluş bazında ‘Yerel Afet Gönüllüleri (YAG)’ şeklinde birimler oluşturularak halkın ilk yardım, yangın söndürme ve hafif arama kurtarma konusunda beceri sahibi olmasını sağlanmalı.
Mahalle bazında yaralı toplama, ilk yardım, sahra hastanesi, aş evi, barınma, toplanma, haberleşme, bağış dağıtımı, ailelerin toplanması gibi acil durum yolları ve alanlarının belirlenmeli/oluşturmalı VE bu yerler konusunda halkın bilgilendirilmeli.
Yılda en az iki kez mahalle bazında haberli, kurumlar bazında ise haberli/habersiz çeşitli seviyelerde tatbikatlar yapılmalı.
Afet sırasında kullanılabilecek okul, spor salonu gibi sağlamlığından ve güvenliğinden şüphe edilmeyecek binalar belirlenerek bu alanlarda ve parklarda acil durumlarda kullanılacak her türlü malzeme depolanmalı.
Tehlikeli binaların neden olabileceği can ve mal kaybı riskleri halka iyi anlatılmalı ve kentsel dönüşümle yapısal riskler mümkün olduğunca çok/yaygın ve çabuk azaltılmalı.
(Dikkat! Yapı denetim sistemine ilave olarak belediye kontrollerinin de özellikle devam ettirilmesi gerekmektedir.)
Afet öncesi ve sonrasında valilik, büyükşehir belediyesi, STK gibi birimlerle kendi şehirlerindeki afet yönetimi çalışmalarını koordine edebilecek AKOM vb. bir birimin ve ekibi kurulmalı kapasitesi geliştirilmeli.
Yapılan çalışmalar konusunda halk duyurularla, toplantılarla, okul ve konut ziyaretleriyle bilgilendirilmeli.
Bütün bu çalışmalar, el yordamıyla ya da oradan buradan kopyala yapıştır şeklinde değil; uluslararası standartlara ve yeni yönetmeliklerimize uygun olarak hazırlanacak olan afet risk azaltma, afet müdahale ve afet iyileştirme planlarına göre yapılmalı.
Yukarıda bahsettiğim konularda önemli bölümü Belediye Başkanları’nın sorumluluğundadır.
5353 Sayılı Belediye Kanunu’nun 53. Maddesi’ne göre öncelikle ve özellikle aşağıdaki çalışmaları yapmakla yükümlüdürler:’
*Halkın depreme hazırlık ve temel afet bilinci, güvenli yaşam vb. konularda (CD, kitap, seminer, söyleşi, tiyatro vb. ile) sürekli eğitilerek bilinçlendirilmesi.
* Mahalle, sokak, site ve kurum-kuruluş bazında “Yerel Afet Gönüllüleri (YAG)” şeklinde birimler oluşturularak halkın ilk yardım, yangın söndürme ve hafif arama kurtarma konusunda beceri sahibi olmasını sağlamak.’
Değerli Bilim adamımız gibi ben de merak ediyorum, bu yazıyı dikkatle okuyan kaç kişi var?
Bence bir elin parmaklarını geçmez bu sayı...
Onların,  yani okumayanların sistemi şu:
Saldım çayıra, Allah kayıra!

*- Kaç kişi uygular?

Zühtü Savaş; SSK,  Bağ- Kur, Emekli Sandığı mensuplarına, yani bizlere, anlaşmalı özel hastaneyi kullananlar için hatta ‘özel hastanede muayene olamayan’  tüm sosyal güvencesi olanların, emeklilerin dikkatine bir konuyu ele almış.
‘Sosyal güvencesi olanlar, emekliler; çok önemli, dikkat!..’ diyerek şunları anlatmış:
‘Herhangi bir özel hastaneye gittiğinizde,  muhtemelen sizden fazla para alacaklar.  Oysa SGK ile (SSK, Bağkur, Emekli Sandığı gibi) anlaşması olan özel hastanelerin alması gereken para belli ve çok az bir miktar.
Aynı zamanda teşhis aşamasında istenen tahlil, film gibi işlemler için ise 1 kuruş bile talep edemezler.
Bütün bunlara rağmen eğer sizden gerek muayene gerekse tahlil veya filmler için para istenirse ödemenizi kredi kartı ile yapın, ayrıntılı fatura istediğinizi belirtin ve mutlaka faturanızı alın.
Muayene veya tedavinizi olun.
İşiniz bitince elinizdeki belgelerle her hastane içinde bulunan hasta hakları veya müşteri ilişkileri bölümüne giderek sizden fazla tahsil edilmiş olan parayı talep edin.
Eveleyip geveleyebilirler.
Konudan gerçekten haberiniz var mı yok mu onu anlamaya çalışabilirler.
Sakın geri adım atmayın ve eğer paranızı geri vermezlerse;  SGK 'ya şikâyet edeceğinizi söyleyin.
Şikayet durumunda her işlem başına 5 bin tl ceza ödemek zorundalar ve onlar bu cezayı ödemek yerine emin olun size paranızı seve seve geri verecekler...

*- Yine oraya devam....

Ve sakın bir daha aynı hastaneye gitmekten de çekinmeyin..
Madem ki SGK ile anlaşmışlar kurallara uymaları gerektiğini biliyorlar, işlerine gelmiyorsa anlaşmayı fesh etsinler.
Bunu da onlara söyleyin.
Ben bu haberi ilk duyduğumda tereddüt etmiştim; ancak 950 tl lik işlemin 900 tl’sini geri alınca inanmanın ötesinde çok da sevindim.
Ve yaklaşık 4 aydır aynı hastanede işlerimi yaptırıyorum, hepsi de beni tanıyor artık.
Vezne başına gidince işlemleri ona göre yapıyorlar.
Sessiz ve sakin!
Başkaları duymasın, diye.
Ama ben size bunu duyurayım.
Zulme sessiz kalmak da zalimliktir.’
Zühtü Savaş Bey, ‘Okuduysanız başkaları da okusun diye paylaşır mısınız lütfen?’ demiş...
Ben de duyurma görevini, yani isteğini yerine getirmeye çalışıyorum...
Doğruluk ya da uygulamayı öğrenmek artık hastaların elinde...
Bu arada söylemeden edemeyeceğim...

*- Başımızdan geçti...

Çankaya’da bir tıp merkezi ‘sosyal’ adı altında bir açıklama yapmıştı, kendi sitesinde...
‘Ücretsiz iki muayene’ diye...
Bana konuyu Sezgin- Aynur Can çifti duyurmuştu.
Ben de, birkaç kişiye duyurdum...
Bir fırsattı bu...
Bu arada benim gibi öğrenen Ayfer Ülkü ve Tolga Ülkü ile ‘yararlanalım’ dedik.
Kendimize göre iki hekim, yani iki dal seçtik...
Bu arada tıp merkezinin yöneticilerini de kutladık.
Muayene sırasında bazı özel isteklerde bulunuyorlar.
Ne bileyim röntgen ya de tahliller gibi...
Tabii ki bunların ücretini öğreniyorsunuz...
Hatta bir hastalıktan da şüpheleniyorlar...
Tabii ki tahliller sonucunda sağlıklı olduğunuzu anlıyor ve seviniyorsunuz.
‘İyi ki geldim’ diyorsunuz...
Sağlık sorununuzun olmadığını endişenizden sonra öğrendiğiniz için çok mutlusunuzdur.
Yani yaptığınız ekstra ödemeler için bir düşünce aklınıza gelmiyor.
Zaten bu sistem birçok özel hastanede uygulanıyor.
Ama bir devlet hastanesine gittiğinizde, örnekler de verebilirim; ‘Bir şeyiniz yok!’ diye gönderiyorlar.
Göğsünüzde bir ağrı varsa, ‘Bir krem sür geçer!’ diyorlar, röntgene gerek yok...
Ya da gözleriniz yanıyorsa, kızarıyorsa, ‘Benim de’diyen bir hekimin sözleri normal karşılanıyor.
Bir aile hekimi, boğazınıza bakıyor ve ‘Hiçbir şeyin yok! Niye geldin?’ diyebiliyor...
Çevrenizdekilere sorun, mutlaka benzer olayları anlatacaklardır.
Bunlar da işin tuzu biberi...
Yetkilileri duyurduğunuzda, ‘Doktora karışamayız!’ diyorlar, aynen yasalara göre, ‘Hakimlere, savcılara’ hiç kimsenin hiçbir şekilde müdahale edemeyeceği gibi....
Neyse biz yine ‘özel hastanenin’ özel ‘kıyağına!’ gelelim...
O kadar memnunuz ki, anlatamam.....
Ayfer Ülkü, Aynur Can ve diğer arkadaşlarla yapılan güzellikleri birbirimize sitayişle anlatıyoruz...
Ama bir süre sonra bana bir mesaj geliyor....
‘Sizin için şu sağlık kuruluşuna şu kadar lira ödeme yapılmıştır’ diye...
Yani bizi ‘ücretsiz’ diye aldatmışlar...
Meğer Sosyal Güvenlik kuruluşu ile devlet ödememizi kuruşu kuruşuna yapıyormuş.
Üstelik biz de eksta yapılanlar için ekstra ödeme yapıyormuşuz...
Sevincimiz de bunlar yüzünden sadece sanal olarak kalıyormuş...
Herhalde bunlarda kaydımız var, arada yine ‘ücretsiz tarama’ diye mesajlar gelince, okumadan siliyorum...
Çünkü bir noktada devletimizin soyulmasına izin veremem...

*- Atlar güvencede!

Büyükşehir’den bir açıklama yapıldı:
‘Faytonlardan alınan atla,  İzmir Doğal Yaşam Parkı'nda...’ diye...
Bu açıklamayı yazımın önüne almamın nedeni, ‘Faytonlar hakkında bir duyarlı okuyucumuzun yaptığı açıklama ve bizim bu konudaki görüşümüzden’ söz etmemizdi.
Hem de açıklamadan hemen önce...
Açıklama herhalde yalnız hayvan severler tarafından değil, binlerce kişi tarafından olumlu karşılanmıştır.
İzmir Ulaşım Koordinasyon Merkezi (UKOME) Genel Kurulu kararıyla İzmir ili genelinde fayton faaliyetlerine son veren İzmir Büyükşehir Belediyesi, yasal mevzuatların tamamlanmasının ardından toplam 36 at ve 16 faytonu satın alarak İzmir Doğal Yaşam Parkı'na getirdi.
İZULAŞ Fayton İşletmesi aracılığıyla Alsancak-Kordon bölgesinde sürdürdüğü fayton hizmetini 1 Mayıs'tan itibaren sonlandıran İzmir Büyükşehir Belediyesi, geçtiğimiz dönemde de İzmir Ulaşım Koordinasyon Merkezi (UKOME) Genel Kurulu kararı ile önceki yıllarda hayata geçirilen ‘Fayton Çalışma Esas ve Usulleri Yönergesi’ni iptal ederek fayton taşımacılığı faaliyetine İzmir ili genelinde son vermişti. Kent geneline yönelik yasal mevzuatların tamamlanmasının ardından Karşıyaka'da 16, Selçuk'ta 12, Dikili'de ise iki faytonun faaliyetlerine son veren İzmir Büyükşehir Belediyesi, satın alınan 32 at ve 16 faytonu İzmir Doğal Yaşam Parkı'na getirdi.
Bu arada kaçak faytonlara sıkı takip de sürüyor.
Yazımızla ilgili daha doğrusu devamı şeklinde olduğu için sizinle paylaşmayı görev kabul ettim.
Bu arada belirteyim;
Açıklamaya göre; İzmir Doğal Yaşam Parkı'na getirilen atlara düzenli bakım yapılıyor.
Tarihi belirsiz bir günde gidip oradaki çalışmaları da takip edeceğim...
En çok merak ettiğim ise, belirttikleri gibi engelliler ve yaşlılar ile hamileler gibi ziyaretçiler için akülü araçların bulunup bulunmadığı ve hizmet verip vermediği...

*- Bu lafları ezberledik

‘Buca Cezaevi'ni Kaldıralım, İzmir'e Nefes Aldıralım!’
Bu sözler sıradan birisine ait değil..
Adalet ve Kalkınma Partisi,  MKYK Üyesi ve İzmir Milletvekili Mahmut Atilla Kaya, Buca Cezaevi'nin kaldırılması ve kent sakinlerinin ortak kullanımına açılmasının oldukça önemli olduğunu belirtti.
Cezaevi bölgesindeki esnafları tek tek dinleyen Kaya, şehrin merkezindeki Buca Cezaevi'nin fiziki ömrünü tamamladığı ve artık taşınması gerektiği yönünde bir konsensüs oluştuğunu söyledi.
Ben de ilave edeyim:
Bu yeni bir şey değil...
Yıllardır söylenir ama bir türlü gerçekleşmez...
Özellikle Cezaevi çevresi boş, yani arsa iken daha fazla itiraz geliyordu.
Nedeni şu:
Sık sık olaylar olması, karışıklıklar çıkması ve infazı bitenlerin halk tarafından olumlu karşılanmaması idi.
Ve şimdi orada büyük bir çarşı var...
Kim kime, belli değil..
Apartmanlaşma başlayınca Foto Muhabiri arkadaşımız Timuçin Tulis, olayları anında belirlemek ve görüntülemek için tam karşısındaki apartmanın son katına taşınmıştı.
Bu arada elim bir olayı da anımsatayım:
Hareketli bir gecede, cezaevinden bir kilometre uzaktaki bir evladımız, kimin silahından çıktığı belirlenemeyen bir kurşunla can vermişti.



***-
GÜNCEL

*- Yörük Türkmen Şöleni

İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Buca Belediyesi’nin katkılarıyla İzmir Yörükler Derneği tarafından 6 Ekim 2019 Pazar günü, Yörükler Derneği Piknik Alanı (Karatekeli Caddesi No: 41 Kırıklar/Buca adresinde, 8. Geleneksel Yörük Türkmen Şöleni’ni düzenlenecek.

*-Pasta için dünya rekoru denemesi...

27-28-29 Eylül 2019 tarihlerinde İzmir Kültürpark’ta düzenlenecek, PASTART İZMİR Uluslararası Pastacılık, Tatlıcılık, Şekercilik ve Unlu Mamuller Festivali’nin dünya rekoru denemesi 29 Eylül 2019 günü saat 13.00’de başlayacak.
Ayrıca Pastart İzmir Youtube linkinde Rekor Canlı Yayını gerçekleştirilecek.
Rekor Program:29 Eylül 2019, Saat: 13.00, Yer: Kültürpark, Final Sahnesi: Ahşap Sahne Önü...

*- TYF Federasyon Kupası Ödül Töreni

Bodrum Belediyesi desteğiyle Yalıkavak Yelken Kulübü ev sahipliğinde düzenlenen TYF Federasyon Kupası’nın ikinci haftasının ödül töreni 28 Eylül Cumartesi (Bugün) Yalıkavak Marina’da gerçekleştirilecek.
Yer: Yalıkavak Marina, Saat: 17:30...

*-

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ACİLDEN DE ÖNCELİKLİ

OKULUN DUVAR GAZETESİNDE ATATÜRK

NEREDEYSE İÇ ÇAMAŞIRLARINI BİLE ALACAKLAR