AYNEN İZMİR GİBİ... İMAMOĞLU FARK YAPACAK GİBİ...
*- Aile meclisleri kararını veriyor: 23 Haziran’da
oyumuzu İmamoğlu’na vereceğiz’
*- Marketten çıkan
yaşlı kadın, ‘Önceleri oy kullanmıyordum, şimdi dürüst insan Ekrem İmamoğlu
için sandığa gideceğim!’
*- Aşçı emekçisi kadın
kulağıma geleceği fısıldamıştı, ‘İstanbul’da İzmir gibi olacak... İzmir gibi
olacak!’
*- Çok meraklısı olduğu
için, olgun kadının ‘evlilik önerisini’ yine paylaşıyorum...
YAŞAR EYİCE
*-
Marketten birlikte
çıktığımız yaşlı kadın, taksi durdurmaya çalıştı.
Ancak muvaffak
olamadı...
Kendisine yardımcı
olacağımı belirttim ve evine kadar bırakabileceğimi söyledim.
Önce şüphe ile baktı,
yani kararsızdı.
Sonra yürümeyi göze
alamadı ki, teklifimi kabul etti.
Sohbeti severim...
Böylece halkın nabzını
da kontrol ederim...
Trabzon yedi yaşında
gelmiş...
‘İmamoğlu ne olacak?’
diye sordum...
Biraz da kabaca ‘Kazık
yedi!’ diye devem ettim...
Kadın, ‘Dün beş kardeş
toplandık, aile kararı aldık, hepimiz 23 Haziran’da oyumuzu İmamoğlu’na
vereceğiz’ dedi.
Demek ki, Karadenizli
ailelerde de böyle bir sistem var, aynen Kürtler gibi...
Onlar da da karar
alınıyor ve birbirlerine söylüyorlar.
Ağalık sistemi gibi...
Belki biraz ağır oldu,
o zaman şöyle diyeyim, ‘Ataerkil aileler’ gibi...
Büyük ne derse o olur!
AKP’de sistm böyle...
Reis ne derse o olur...
Baksanıza, ‘Hırsızları
bırakmayacağız!’ diyor...
Kadına bunu anımsattım:
‘Doğru dedi, biz aynı
fikirdeyiz bu nedenle dürüst olduğuna inandığımız bizim köylümüze oyumuzu
komşularımızla birlikte vereceğiz..’
Sonra bana dönerek,
‘Göreceksin bak, şimdi fark atacak!’ diyerek görüşünü belirtti...
Bu arada söyleyeyim:
23 Aralık’a kadar büyük
zamanımı İstanbul’da geçireceğim...
Halkın nabzını
duyurmaya çalışacağım...
Ve bir ince noktaya da
değineyim...
Marketin yaklaşık 400
metre uzağında oturan yaşlı diye tanımlanacak kadın yine kendi iradesiyle
şunları anlattı:
‘Yatalak annem 94
yaşında iken bunlara gittim (AKP), Durumu anlattım. İlgilenmediler. Kimlere ne
yaptıklarını biliyor ve duyuyordum. O günden sonra da oy vermeye gitmedim. Kim
ne ceza verirse versin!’
Sonuç:
Artık sokaktaki sıradan
vatandaş da konuşuyor.
Hem de çekinmeden,
korkmadan...
Bu konuşmadan şunu
çıkardım:
Halka dokunan, içinde
olan, güven veren, ‘dürüst insan’ denilen ‘Milllet İttifakının adayı’ CHP’li
Ekrem İmamoğlu mutlaka ve mutlaka rövanşı da alacaktır.
Az kalsın bir önemli
noktayı atlıyordum:
Yine kadın anlattı:
‘Ben Ahmet Hakan’ı
dürüst ve sağlam birisi diye biliyordum.
Öyle ne yaptı?’
Hani hafta içinde
televizyon programında İmamoğlu’nu konuşturmamış ve programı reklamlara
girdikten sonra kapatmıştı ya, konu buydu...
Ahmet Hakan’ı herkes
bilemez...
Bildiğine göre, bu
Trabzonlu aile sağ görüşlü...
Yani AKP açık ve net
şekilde en azından 20 veya daha fazla oyu kaybetmekle kalmıyor...
CHP yani Ekrem İmamoğlu
sadece bir aileden böylece en az ekstradan yaklaşık 50 oy kazanmış oluyor..
Yine anımsatayım:
Referandum öncesinde
otobüste yanımda oturan aşçı olduğunu belirten kadın işçi, sağını solunu kontrol
ettikten sonra, kulağıma ne demişti?
‘İzmir gibi, İzmir
gibi...’
Ben kendisine, ‘Başınızı
ne yana çevirirseniz çevirin, mutlaka Recep Tayyip Erdoğan ile Binali Yıldırım’ın
fotoğraflarını görüyoruz. Bir tane bile CHP ve adayının posteri yok! Herhalde
İstanbul’da fark yapacaklar?’ diye sorunca bu yanıtı almıştım.
‘İzmir gibi... İzmir
gibi...’
Öyle oldu...
31 Mart Seçimlerinde
olduğu gibi...
23 Haziran’da da yine ‘İzmir
gibi olacak!’
Bu arada bazıları
yayıyor:
‘Ne yaparsanız yapın,
İmamoğlu’na koltuğu vermezler!’ diye..
Ben de, sakın bunlara
inanmayın...
Kim ne yaparsa yapsın, ‘Seçilmiş
Başkan İmamoğlu’nun elinden başkanlığı alamazlar’ diyorum...
Şimdi yedi kişi değil,
16 milyon İstanbullu konuşacak...
Bu arada şu notu da
vereyim:
Meraklısına kadının
evinin adresini de verebilirim...
Çünkü kapısına kadar
götürdüğüm için biliyorum...
*- Neler ele alınıyor?
Bir hekim arkadaşım,
meslektaşından aldığı yazıyı özetlemiş...
Sonra bana ‘Ne düşünüyorsun?’
diye göndermiş...
Daha önceleri de benzer
mektuplar almıştım..
İlginç bulduğum ve çok
kişiyi doğrudan ilgilendirdiğini düşündüğüm için paylaşıyorum:
‘Evlenmiş boşanmış,
elli yaşlarında aklı başında biri olarak tanıdığım Hanımefendi’ye üzerinde
çalıştığım ‘Evlenmeden Önce’ adlı kitaptan söz ettim.
‘Doğan Bey’ dedi,
‘Şimdiki aklımla yeniden evlenecek olsam, kişiyi daha iyi tanımak için şu dört
durumda nasıl davrandığını görmek isterdim. Anlatmamı ister misiniz?
Anlatmasını rica ettim,
kısaca şöyle açıkladı:
1- Aç olduğu zaman
nasıl hissediyor ve nasıl davranıyor, ona bakardım. Duygusal bakımdan olgun
değilse, aç insan sabırsız ve bencil davranmaya başlıyor.
2- Öfkeli olduğu zaman,
bir şeye kızdığı zaman nasıl konuşuyor, nasıl davranıyor, dikkatle gözlerdim.
Bencil insanın kızgınlığı ile olgun insanın kızgınlığı farklıdır.
Diyebilirim ki bir
insanın olgunluğunun en iyi göstergeci öfkesini nasıl yönettiğidir.
3- Kendini yalnız
hissettiği zaman ne yapıyor?
İçine kapanıp dünyaya küsen ve onu suçlayan
bir tavır içine mi giriyor, yoksa yalnızlığıyla dost olup, hayatın bu hallerini
de sakin bir olgunlukla kabul edebiliyor mu?
4- Yorgun olduğu zaman
nasıl davranıyor?
İnsanın bencil olup olmadığını en iyi
yorgunken nasıl hissettiği ve davrandığı gösterir. İlişkinin önemini kavramış
olgun insan ne kadar yorgun olursa olsun diğerlerini de düşünerek davranır.
Kendisine teşekkür
ettim ve söylediklerini sizinle paylaşmaya karar verdim.
Yaşam deneyiminiz
içinde yukarıda ifade edilenler size anlamlı geliyor mu?’
Bunları yazan Doğan
Cüceloğlu...
Türkiye’de, özellikle
İzmir’de mutlu yuvasını bozan o kadar insanımız var ki, onları dinlersek neler
öğreniriz, neler...
Burada olgun diye
düşündüğümüz bir kadının fikirlerini paylaştım ki, bazılarına yardımcı
olabilmek için...
*- Tek konu bu!
Kadın, çocuk, eğitim,
sağlık ve sanat konularına daha fazla eğilme çalışıyorum.
Özellikle; çocukları
cinsel saldırılardan korumak yetişkinlerin görevini de anımsatmaya
çalışıyorum..
Bu konuda yalnız
değilim, hassas ve duyarlı çok insanımız var.
Keşke yetkililer de en
azından bizim kadar ilgilenebilseler.
Çocukları istismardan
korumak için toplanan imzalar 100.000'i aştı.
Bir yandan bu destekler
sürerken maalesef bir yandan da istismara uğrayan çocukların acı haberleri
gelmeye devam ediyor.
Ama şu anda TBMM de AKP
Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı da büyük zamanını İstanbul’da geçiriyor.
Ne olacak?
İki kişiden biri
belediye başkanı olacak...
Ya Ekrem İmamoğlu
rakibi Binali Yıldırım’ı yine geçecek ve silecek, ya da bir başka mücadeleye
hazırlanacak.
İbre her geçen gün
İmamoğlu lehine gelişiyor.
Puan farkı 9’u geçti...
İşte bu yüzden
bakanlardan milletvekillerine kadar herkes İmamoğlu’nun şansını kırmaya
çalışılıyor.
*- Çocuk istismarına
son!
Ülkemizde çocuk
istismarına karşı kapsamlı bir mücadele başlatılsın. Bu kapsamda;
1- Çocuklara yönelik
istismar vakalarında iyi hal indirimi derhal kaldırılsın. Var olan yasadaki
cezaların neden uygulanmadığı araştırılsın.
2- Mağdur çocuk hakları
konusunda özel eğitimli uzman kolluk, savcılık ve mahkemeler baksın.
3- Çocuk istismarı soruşturma
ve kovuşturmaları önceliklendirilsin ve mümkün olan en kısa sürede
sonlandırıldı. Adli Tıp Kurumu ve diğer yardımcı kurumlar, bu mahkemelerin
taleplerini öncelikli çözsün.
4- Tüm deliller acil ve
düzgün bir şekilde toplansın ve incelensin. (çocuğun kıyafetleri vb)
5- Çocuk istismarı
failleri için özel bir sicil ve etkin denetim sistemi oluşturulsun. Böylelikle
çocukların bulunduğu eğitim kurumlarında, yuvalarda, ıslah evlerinde,
hastanelerde, park ve bahçelerde görev almasının, bu mekanlara yaklaşmasının
önüne geçilebilir.
6- Sabıka kaydı olan
cinsel saldırganlara bu mekanların yakınlarında ikamet etme, çalışma ve bu
mekanlara yaklaşma yasağı ve cezai müeyyidesi getirilsin.
7- Özellikle aile içi
istismar mağduru çocuklar için çocuk koruma merkezleri oluşturulsun
8- Suçu işleyen aile
üyesi ise, bu kişi ile çocuğun ortamı en kısa sürede ayırılsın.
9- Okullara pedagog
kontenjanları verilsin ve sayıları arttırılsın.
İşte vatandaşlar
bunları istiyor..
Umarım bir aydan az
kalan süre içinde konu ciddi şekilde ele alınır ve insanların yüreklerine su
serpilir.
***-
GÜNÜN HABERİ
*- En riskli 10
hastalıktan biri
Obezite, Dünya Sağlık
Örgütü (WHO) tarafından ‘sağlığı bozacak ölçüde vücutta aşırı yağ birikmesi’
olarak tanımlanıyor.
‘22 Mayıs Avrupa
Obezite Günü’nde obezite ile mücadele konusunda bilinçlendirme ve farkındalık
çalışmaları yapılıyor.
Uz. Dr. Onur Oral,
‘Obezite harcanandan daha fazla enerji alınması sonucu, vücutta aşırı miktarda
yağ dokusunun olması sebebiyle gelişen,
genetik ve çevresel etkileşimli, sağlıklı yaşam adına ciddi ve kronik
sorunlara neden olabilen ve oluşum nedeni çok sayıda faktöre bağlı, medikal
tedaviye ihtiyaç duyulan metabolik bir sağlık problemidir’ diyor.
Birçok kronik
hastalığın obezite ile yakından ilişkili olduğu biliniyor. Ayrıca Dünya Sağlık Örgütü, obeziteyi en
riskli 10 hastalıktan biri olarak kabul ediyor.
Bu konuda yürütülen son
araştırmalarda kanserle yakın ilgisi olduğu da belirlendi.
*-
Yorumlar
Yorum Gönder