İNGİİZLER'DEN ÖRNEK ALACAĞIMIZ SÖZCÜK: halkın HİZMETKARIYIM!


*- İmamoğlu’nun belirttiği gibi ‘Hizmetkarım!’ sözünden ne anlıyorsunuz?
*- İngiliz diplomatlarının hepsi, ‘İngiltere ve halkın hizmetkarıyım!’ diye yemin ediyorlar
*- Sıkıysa bir memura bu cümleyi sorun bakalım, hakaret suçundan kendinizi nerede bulursunuz?
*- Görevini hatırlatınca, size yetkili şu cevabı veriyor, ‘Ben senin hizmetkârın mıyım?
YAŞAR EYİCE
*- Bir devleti yok etmek, dilini ve dinini yok etmekle olur...

CHP’li bazı belediye başkanları, ‘Halkın hizmetkârıyım!’ diyor...
Dikkat ederseniz, ‘Bazıları’ diyorum...
Örneğin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı gibi...
Nedense bu ‘Hizmetkârım!’ sözü devlet memurlarının, tabii ki belediye çalışanlarının da hemen hepsi için geçerli değil...
Örneğin; isterseniz bir trafik polisine, ya da maliyede bir memura, belediye çalışanına bir cümle söyleyin bakın ne diyecek?
Ben söyleyeyim, çünkü çok duydum.
‘Ben senin hizmetkârın mıyım?’ diye yanıt veriyor, halkın tabiriyle hemen horozlanıyorlar...
Sanıyorum; çok kişi, hakkını bir şekilde aramaya kalkınca, bu cümleyi, yani ‘Ben senin hizmetkârın mıyım?’ soru cümlesini bir şekilde duymuşsunuzdur.
Geçenlerde bir kentimizin parkında otururken, temizlik görevlisini de seyrediyordum...
Gerçekten çok çalışkandı...
Hızlı bir şekilde süpürüyor ve eğlencelik dediğimiz çekirdek ya da ayçiçeği kabuklarını topluyordu.
Tam bu anda önümdeki alanda cam kırıkları gördüm...
Yanıma geldiğinde bunları gösterdim...
Bir yandan süpürme görevini ara vermeden sürdüren görevli, bana, ‘Kıranlara bir şey söylemiyorsun; herkesin sözü bize geçiyor!’ diyerek, bir noktada çıkıştı...
Çekinerek, ‘kusura bakma, gözünden kaçmaması için söyledim, bak küçük çocuklar var!’ dedim...
Yani nedense, iyi niyetle de olsa hiç kimse işine karışılmasını istemiyor.
Bu arada bir ara Reis’in ağzından da ‘hizmetkar’ sözü çıkmıştı, anımsatayım...
Ben bu ‘hizmetkar’ sözcüğünü ilk kez İngilttere’nin İzmir konsolosundan duymuştum...
Aslında Alsancak yani İzmir doğumlu ve ‘Ben Türküm’ diyen bu İngiliz diplomat şöyle demişti:
‘Ben eğitimimi ve stajımı tamamlayıp, imtihanları verdikten sonra, yani resmen diplomat olduktan sonra, gelenek gereği bir üstat beni bir odaya aldı.
Orada tavsiyelerde bulundu.
Sonra da, İngilizce şu sözü söyledi...
Bunun Türkçe’ye çevrilisi şöyle:
‘Ben artık İngiltere ve İngilizlerin hizmetkarı oldum. Bundan sonra her hareketimde, çalışmamda, öncelikle her türlü şartta İngiltere ve İngilizlerin haklarını, onların bir hizmetkarı olarak koruyacağım...’
Ben bu arada bir açıklama yapayım:
Bir İngiliz, örneğin Türkiye’de yüzde yüz yasalara  göre suç işlese de, onun her türlü hakkı korunacak ve suçlu olarak yargılanması önlenecek...
Çok daha ağır örnekler sunarım ama bu kadarı yeter...
Bilmem anlatabildim mi?

*- Önce dil, sonra din!

BOB Projesi nasıl çalışıyor?
Herkes bir şeyler söylüyor, yazıyor, çiziyor...
Çoktandır bu konuda ses seda yoktu, çünkü birbirimizi yiyor, neredeyse ikiye üçe bölünecektik...
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun saldırıya uğrayıp, linç edilmek istenmesi ve yüzüne yediği yumruğun görüntüleri yayılınca yine konu gündeme geldi...
Dış güçlerin bizim, yani Türkiye için yaşama geçirmek için milyonlarca dolar harcamalarını belirtenler,  uygulanmaya çalışılan yedi maddeyi de  şöyle sıralıyorlar:
1- Türk milletini işsiz bırakacaksın,
2- İşsiz kalan milleti, egemen güce muhtaç yapacaksın,
3- Türk milletini dininden uzaklaştıracaksın, yani dinin içini boşaltacaksın. Tahammülsüz yapacaksın.
4- Türk milletini borçlandırıp, çaresiz bırakıp, egemen güçlerin kölesi yapacaksın,
5- Türk milletini birbirine düşürüp, işi gücü bırakıp, birbiri ile savaştıracaksın,
6- Türk milletini yumuşak lokma yapacaksın,
7- En sonunda Büyük İsrail’i kuracaksın...
Bazı maddeler belki tartışılır...
Ancak ben şair, yazar, gazeteci büyüğüm Attila İlhandan duymuştum:
‘Bir milleti yok etmek istersen önce dilini, sonra dinini yok edeceksin!’

*-

*- Bakalım hatırlayan olacak mı?
*- Demirci’de CHP binasında mahsur kalan 70 kişi diri diri yanıyordu. Dışarıda ise bir gurup ‘Komünistlere ölüm!’ diye bağırıyordu. İşin ilginci her dakika büyülen kalabalık tiyatro gibi yanan binayı seyrediyordu.
*- Eğer AP’li İbrahim Dönmez ile birkaç sağduyulu olmasaydı, hiçbirinin kurtulması olmazdı.

*-

Vacip olduğu için yazmak zorunda kaldım...
Bir arkadaşım yazmış:
Bu eli tanıyorum!
Sivas’ta insanları yakan el bu,
Maraş’ta kendisi gibi olmayanların kapısına kırmızı çarpı koyan el bu,
6-7 Eylül’de azınlıkların dükkânını yağmalayan el bu,
Köy Enstitülerini ‘fuhuş yapıyorlar’ diye taşlayan el bu,
‘Vur’ deyince vuran el bu,
Cahilin eli bu!’
Nedense bu sıralamada eksik var...
Çünkü bu olay, Demirci’nin unutulmaz Belediye Başkanlarından İbrahim Dönmez ve arkadaşlarının müdahalesi ile ‘facia olmadan’ önlenmişti.
Bu konuyu da sizlerle paylaşacağım...
Bunları neden anımsadım söyleyeyim:
Hani bir kadın, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun sığındığı evin etrafına saran guruba çılgına dönmüş gibi bağırıyordu:
‘Bu evi yakın... Yakın bu evi!’ diye..
Artık ne diyeceğimi de şaşırmış durumdayım, çünkü bu AKP’li kadının silahlı çok fotoğrafını gördüm...
Ya Çiğli’deki okulun müdürü kadına ne demeli?
Saldırganı müdafaa etmek isteyen avukatları, tebrik edişine?
Bu işin çivisi de çıkmış gibi geliyor bana...
Kameralara yansıyan bu görüntülerden sonra bu gönüllüler ordusuna ne diyeyim?
‘Aferin size!’ mi?

*-
Bir filmden bir alıntı yapayım:
As solistin söylediği şu:
‘Babam bir yazardı.
Tanısaydın severdin.
Her zaman şöyle söylerdi: Sanatçılar gerçeği ortaya çıkarmak için yalan söylerler politikacılarsa örtbas etmek için…’
Hoşuma gitti...
‘Tam isabet!’ diyebilir miyiz?
Merak etmişsinizden, filmden de söz edeyim:

*-

Önce, V For Vendetta’dan yani ‘maskenin ardındaki fikir’ den söz edeyim.
Geçenlerde yazmıştım ama yine bir hatırlatma yapayım:
‘Olay, 2020 yılında ve İngiltere’de geçiyor.
Ülke, son derece baskıcı bir toplum düzenini yaşamaktadır.
Türlü yasaklar ve engellerle idare edilen halk, şiddet yanlısı bir konuma gelmiştir.
Bu kargaşanın orta yerinde görünen gizemli V, belaya bulaşmış masum bir kadın olan Evey’i kurtarır.
Ancak bu kurtarış, tam da ulusun kurtuluşunu temsil eder.
Çünkü onun davranışı aslında toplumun uyanışını tetikleyen ve baş kaldırıyı başlatan unsurdur.
Tam da bu sebeple artık insanlık adına bir ayaklanma zamanıdır.’
Alan Moore’un romanından uyarlanan film, son derece epik bir hikâyedir.
Bu konuyu belki yine ele alacağım...

***-
GÜNCEL

*-  2. Ulusal Sütçülük Kongresi başlıyor

Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Süt Teknolojisi Bölümü tarafından 25-26 Nisan 2019 tarihlerinde İzmir’de düzenlenecek olan 2. Ulusal Sütçülük Kongresi özel sektör ve bilim insanlarının yoğun katılımı ile başlayacak.
25 Nisan 2019 günü saat: 09:30 da açılış konuşmaları ile başlayacak kongrede Dünya Sütçülük Federasyonu Direktörü Caroline Emond, SETBİR ve Sütaş Yönetim Kurulu başkanı Tarık Tezel, Pınar Süt Genel Müdürü Gürkan Hekimoğlu, Et Süt Kurumu Genel Müdür Yardımcısı Ferda Yıldırım, Tire Süt Kooperatifi Başkanı Mahmut Eskiyörük, Polonya Warsaw Üniversitesi Öğretim Üyesi Piotr Koczon ve alanında uzman pek çok bilim adamı sunumlar gerçekleştirecek.

*-


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ACİLDEN DE ÖNCELİKLİ

OKULUN DUVAR GAZETESİNDE ATATÜRK

NEREDEYSE İÇ ÇAMAŞIRLARINI BİLE ALACAKLAR