SAĞLIKTA KÜRESEL GELİŞME, İZMİR'DE ELE ALINDI
YAŞAR EYİCE
*- BU TİPLER!
Rasim Saraçoğulları son zamanların tipini tanıtıyor:
‘Adam; Kurnaz, hilebaz, düzenbaz… Karanlık, entrikacı… İşi gücü algı!...Profesyonel dolandırıcı… Sahtekâr, Namussuz... Üstelik eğitimsiz…’
Ama nedense bu tiplere her yerde iş de var, para da…
Ve nedense toplumda hep ‘el üstünde’ de tutuluyorlar!...
Herhalde ‘Yalan!’ diyecek çok az kişi bulunur Rasim Saraçoğulları’na…
Sanıyorum Öğretmen Mustafa Kucukbahar yazmış;
!Okul müdürü, ‘yarın taşımalı öğrencilere okulumuzda öğlen yemeği verilecek, onlar evden azık getirmesinler’, dedi.
Ertesi gün öğlen tatiline çıkıldı.
Anonsta taşımalı öğrenciler yemeğine davet edildi; ama, üç beş öğrenci geldi...
Bahçedeki azıklarını yemeye başlayanları zorla yemekhaneye oturttuk. Takip eden günlerde sayı arttı.
Sonunda o kadar arttı ki, gelen yemek yetmez oldu.
Okula komşu çocuklar için, araya adamlar girdi...
Sonuç ...
Kazanmadan yemeyi öğrettik...”
‘Fak- Fuk- Fok’ adı verilen fondan bu yana, nedense ‘ihtiyaç sahiplerinin sayısı’ da öyle arttı ki, gerçek fakir fukaralar yanlarında yok denecek kadar azaldı.
Belediyelerimiz de odun- kömürden başladılar, akla hayale gelmeyecek dağıtımlarda bulundular.
İhtiyacı olana ‘evet!’ ama ya partililere?
Ya da muhtarların eşine dostuna?
Şimdi belediyeler ve kurumlar yarışıyor, para dağıtmaktan tutun da, kolilere kadar…
Sıcak yemeğe hasret olanlara, yaşlılara, kimsesizlere, geliri az olanlara yine ‘evet’
Ama listelere bakıyorsunuz, her geçen gün abartılı bir şekilde büyüyor.
Bunların kontrolünü kim yapıyor?
Açıklansın da öğrenelim…
Tabii ki, onur ve gurur kırmamak lazım…
*- SAĞLIKTA KÜRESEL GELİŞMELER
Merhaba Dergisi’nin 50.sayı etkinlikleri çerçevesinde Ege Fark Yaratanlar Derneği ile birlikte Sevmedya Yayın Grubu tarafından İzmir Ticaret Odası’nda (İZTO) ‘Sağlıkta Küresel Gelişmeler( konulu toplantı düzenlendi.
Prof. Dr. Erkan Sevinç tarafından İsmen ‘özel davetli’ olmama ve çok istememe rağmen sağlık sorunlarım nedeniyle bu önemli toplantıya katılamadım.
Meslektaşlarımdan öğrendiğime göre, Mehmet Necati Şentürk sunumu ile gerçekleşen toplantıda protokol konuşmaları sonrası İzmir Sağlık Turizmi Derneği Başkanı Dr. Bülent Cinel , İzmir Kent Konseyi Başkanı Özgür Topaç ve Acıbadem Kent Hastanesi’nden Prof.Dr.Burak Turna konuşmacı olarak sunumlar yaptılar.
Toplantı öncesi İZTO Sergi Salonu’nda küratörlüğünü Esat Erçetingöz’ün yaptığı Merhaba dergisinin ilginç kapaklarından oluşan sergi ziyarete açıldı.
*- DÜNYANIN İLK SAĞLIK MERKEZİ: BERGAMA
İzmir Kent Konseyi Başkanı Özgür Topaç yaptığı konuşmada 1980’lerden itibaren Türkiye’nin dünya turizminde son derece önemli bir yer almaya başladığına dikkat çekip, “Özellikle Antalya ve Kuşadası önceleri turizm destinasyonu olarak dünyaya sunuldu.
İstanbul ile İzmir şehir turizminde önemli bir destinasyon haline geldi. Türkiye dünyanın en fazla turist çeken 5 ülkesinden biri.
Turizm geliri açısından 8-9’uncu sırada geliyor.
Turizmin istihdama doğrudan ve dolaylı etkileri var.
Ülkenin tüm katma değerini bir nevi ihraç etmiş oluyorsunuz.
İzmir Bergama dünyanın ilk sağlık turizmi merkezlerinden biri.
Bir turistin gittiği yerdeki harcaması ortalama 850-900 dolar seviyesindedir. Ama sağlık turizmine dönüşünce kişi başı harcama 5 bin dolar seviyesine ulaşıyor” dedi.
*- YANILMIŞIM, İLERLİYORUZ..
İzmir Sağlık Turizmi Derneği Başkanı Dr. Bülent Cinel de son yıllarda zincir hastanelerin gelmesiyle birlikte sağlık turizmindeki ivmenin yukarı tırmandığını anlattı.
Dr. Cinel, “İzmir daha önce Türkiye’ye sağlık için gelen turistlerinin yüzde 1’ini alıyordu. Şimdi ise bu oran yüzde 5’e yaklaştı.
Umuyorum zincir hastaneler tamamlandığında daha iyi olacak.
Türkiye genelinde sağlık turizmi potansiyeli açısından İzmir 8 ile 10’uncu sıralarda geliyor. İlk 5’e girmeyi umuyoruz” dedi.
İzmir’de ağız diş sağlığı, obezite, genel cerrahi ve estetik cerrahi gibi alanların ilgi çektiğini dile getiren Dr. Bülent Cinel, şöyle konuştu:
*- HASTALIK TURİZMİ
“2024 yılında, dünyada genel turizm potansiyelinin 5 trilyon dolar olduğunu görüyoruz.
Bunun 1 trilyon doları sağlık turizmiyle ilgili girdileri oluşturuyor.
Bu rakam genel turizm girdilerinin yüzde 20’sine tekabül ediyor.
Sağlık turizmi, yılda yüzde 7 ile 10 oranında büyüyor.
Bunun içerisinde medikal turizm, termal turizm, üçüncü yaş turizmi, engelli turizmi başı çekiyor.
2024 yılı verilerine göre sağlık turizmi dünyada 1 trilyon dolarlık bir hacme sahip.
Bunun yalnızca 10 milyar doları Türkiye’ye ait. Bu da maalesef Türkiye’ye gelen girdilerin yüzde 1’ini oluşturuyor.
Türkiye’deki farkındalık ve kümelenme toplantıları ile birlikte sağlık turizmini ilerleteceğiz.”
*- ROBOTİK CERRAHİ
Uluslararası çevrelerde önemli bir isim olan Prof.Dr.Burak Turna “Robotik Cerrahi” sunumu yaptı.
Turna özetle şunları söyledi:
“Robot yardımlı laparoskopi ameliyatı olarak da bilinen “da Vinci”, dünyanın ilk robotik cerrahi sistemidir.
Amerika Gıda ve İlaç Dairesi’nin (FDA) 2000 yılında verdiği onayla 7 branşta ameliyatlarda kullanılmaya başlanmasından sonra bugüne kadar yaklaşık 10 milyondan fazla operasyon gerçekleştirilmiştir.
Da Vinci Robotik Cerrahi Sistemi, da Vinci robotu, hasta konsolu ve cerrah konsolu olmak üzere üç üniteden oluşmaktadır. Ameliyatın yapılmasında kullanılacak el aletlerini taşıyan 4 kol Robot bölümünde bulunur.
*- HASTANIN KONFORU
Cerrahın parmaklarını hareket ettirerek verdiği komutlarla eş zamanlı çalışan da Vinci sisteminde, sanılanın aksine ameliyatı robot değil yine cerrahlar yapar. Teknoloji ve cerrahinin gelmiş olduğu son nokta olarak kabul edilen bu sistem, cerrahın işini kolaylaştırırken aynı zamanda iyileşme sürecinde hastanın konforunu arttırır.Ürolojik cerrahi, da Vinci sisteminin Türkiye’de en çok kullanıldığı alanlar arasında yer alır. Bu cerrahi yöntemle prostat, böbrek ve mesane kanserleri, UPJ (böbrekten çıkan idrar kanalı) darlığı ameliyatı, böbrek nakli ve böbreküstü bezi tümörü cerrahileri yapılabilir.”
*- MALİYET ve GÜVEN
“Sağlıkta Küresel Gelişmeler” çalıştayı bir panelle devam etti.
Panelin moderatörü Ege Fark Yaratanlar Derneği Başkanı Mehmet Aksaç sağlığın sadece bireysel bir ihtiyaç değil, toplumun refahını ve ekonomik kalkınmasını doğrudan etkileyen stratejik bir alan olduğunu söyledi.
Dünyada sağlık turizminden elde edilen gelirin arttığını dile getiren Mehmet Aksaç, “Sağlık turizminde kaliteli hizmet, uygun maliyet ve güven unsurunu bir arada tutan ülkeler öne çıkıyor. Türkiye sağlık turizminde ilk 10 ülke arasında. 2023 yılında 1 milyon 400 bin yabancı hasta ülkemizde tedavi oldu. Türkiye iş sağlığı, estetik cerrahi ve organ nakli gibi alanlarda uluslararası bir marka haline geldi. Model hastanelerimiz ve kaliteli sağlık hizmetimizle Türkiye güven veren bir ülkedir. İzmir de sadece tarih, kültür ve turizm şehri değil aynı zamanda bir sağlık şehridir” dedi.
*- AVANTAJLI ŞEHİR İZMİR
İzmir’den dünyanın pek çok noktasına doğrudan bağlantı sağlanabildiğini anlatan Aksaç, kara, hava ve deniz ulaşımının kesiştiği İzmir’in sağlık turizmi için lojistik açıdan en avantajlı şehirlerden biri olduğuna vurgu yaptı. İzmir’de 10’dan fazla üniversite ile çok sayıda eğitim ve araştırma hastanesi bulunduğunu hatırlatan Aksaç, “Kentimizde uluslararası akreditasyona sahip özel sağlık kuruluşları bulunmaktadır. Sadece tedavi değil aynı zamanda bilimsel araştırma yapılmaktadır. İzmir’deki sağlık kuruluşlarında tedavi gören yabancı hasta sayısı son 5 yılda yüzde 40 artmıştır” diye konuştu.
*-OLUMLU HİKAYELER
Panelistlerden Fınd Doctor Turkey Kurucu Ortağı Özlem Özkulak “Son yıllarda sağlık turizmi sektöründe çalışan birçok katılımcıdan ve iş ortağından sağlık turizminin başarısına dair birçok olumlu hikaye duyuyoruz. Sağlık turizmi profesyonellerine sektörümüzün geleceğini şekillendiren güçlere dair daha derin bir anlayışla donanmış olarak önümüzdeki ve sonraki yıl için stratejilerini oluşturmalarına yardımcı olmak için hazırız” dedi.
Panelistlerden Av.Efsan Mahim anayasanın çeşitli maddelerine atıfta bulunarak sağlık hukuku konusunda önemli açıklamalar yaptı.
Toplantı panel sonrası katkıda bulunan kişi /kuruluşlara belge takdimi ve toplu resim çekimi ile sona erdi
*- SAĞIR İBRAHİM ve KAHVEHANESİ
Sayın Ruhi Çilek tarafından yine hatıralarımızı canlanlandıran çok güzel bir yazı...
“Geçtiğimiz günlerde bir önceki Belediye Başkanı Ekrem Oran döneminde gerçekleştirilen projelerden birisi olan “Çiftlik Seyir Terasına” gittim, hafta sonu olmamasına rağmen ziyadesiyle kalabalık hatta yer bulamadık, kenardaki setlerin üstünde oturduk, benzerleri ile rekabette hiç zorlanmayacak kalitede “çay demlenmesinden” biz de nasiplendik. Bidayette proje bazıları tarafından çok sert eleştirilmişti hatta Ekrem Oran’ın tercihlerinin isabetsizliği ve antikollektif irade ürünü nitelendirmesi ile de yaftalamıştı…
Evet, sonuçta yeni belediye başkanı da bu konuda devamlılık kararı almış ve görünen o ki isabet edilmiş…
Biz beğenelim beğenmeyelim, sonuçta vatandaşın teveccühü orayı devamlı dolduracak düzeye ulaşmış, işte en hakiki yoklama…
Şahsen ben kış yaz tefriki yapmaksızın zaman zaman gidip özellikle de durgun havalarda emsalsiz manzaranın keyfini çıkardım ve çıkarmaya da devam ediyorum…
*- ESNAFIN LAKIRDI ve TAKINTILARI
Emeği geçenler, kendilerine teşekkürü, gelenlerin yoğunluğu ile ölçebilirler, en kestirme test budur bence.
Bu manzarası ve çayı güzel yer için küçük bir “çekince” koymak istiyorum açıkçası, bilindiği üzere canım yurdumun salgın illeti “özelleştirme” burada da bir gün kapıyı çalar mı?
Umarım çalmaz…
Siz bakmayın bazı esnaf lakırdı ve takıntılarına, “belediye çay mı satarmış” hafif dalga odaklı takılmalara, Belediye konser düzenler de çay mı satmazmış…
Ne var bunda hem güzel, hem de görece ucuz çay…
Son gittiğimde yer bulamadık dedim ya, kenardaki set üstüne oturunca bir tarafı ile renklerin dans ettiği Homeros’un deyimiyle “şarap rengi” denizi Ege’nin üstü ve karşıdaki Sakız Adası ışıklarının resmigeçidi ve yana söne değişimi, diğer tarafı ile de canım yurdumun ahalisinin vaziyeti…
*- BİRİLERİNE DOKUNMUŞ!...
Aileleri ile gelmiş çok farklı yaş gruplarındaki çocukların masalar arasındaki ahenkli ve keyifli koşuşturmaları ve bunlara verilen tepkileri görünce kendi çocukluğuma uçtum, gittim.
Gerçi ben ailemin işleri nedeniyle bu zevk ve keyif ortamlarından fazlaca yararlanamamış olsam dahi son gözlemlerimdekine benzer akılda kalıcı, iz bırakıcı hayatlar yaşandığını biliyorum.
Nerde mi, tabii ki Çeşme Meydanında…
Kime ne ve nasıl dokundu ise, nesini beğenmedi ise gayri, meydan düzenliyorum numarası ile deniz kenarında, anlamlı düzenlenmiş bir platform üzerinde, arkasını Sakız Adasına dönmüş, Mustafa Kemal Atatürk büstünü alıp götürdüler başka yere başka bir şekilde yerleştirdiler.
İşte o heykelin, şimdiki Kent Müzesinin ve Ertan Otelin arasındaki alan, yine şimdi Ertan Otelin yerindeki mülkiyeti Ertan Ailesine ait “Sağır İbrahim” lakaplı büyüğümüz tarafından işletilen kahvehanenin açık hava bölümü olarak tahta sandalye ve masalarla donatılırdı, yaz akşamlarının tatlı esintileri altında aileler orada sıcak ve soğuk içecekler, çekirdek özellikle de “çiğdem çitleterek” dedikodulara ve muhabbetlere dalar giderlerdi.
*- ŞAPKA DÜŞÜRME- EŞARP ÇEKME
İşte bu “aralarda derelerde” çocuklar koşarlar, eğlenirler ve yarışırlardı, günün moda halleri aynen böyle idi…
Çocukların umurunda mı, aileler yapılan gürültüden rahatsız, arkalarında nefes nefese biten kan ter içindeki çocukların davranışlarından rahatsız, onlar anın tadını çıkarmaya bakıyorlar…
Bu çocuklar arasında en muzipleri ise koşarken geçtikleri masalardaki, şapkalısının şapkasına vurarak yere düşürme, eşarplı hanımefendilerin eşarpları çekerek çıkarmak gibi marazalara sebep eğlencenin dozunun kaçırıldığı anlardı.
Eşarpları çekilen kadınların çocukları ve ailelerini tanıyor olmaktan mı? yoksa dönemin genel manadaki görgü seviyesinin yüksekliğinden mi? olurdu bilemiyorum lakin “aaaa yetti be çocuk” şiddetinin ötesine geçmeyen şikayetlenmeler gerçi şapkalılardan biraz daha yüksek tempolu kelam ve şikayetlenmeler olurdu ya…
*-EĞLENCE - EĞLEŞME
Sağır lakaplı İbrahim Abimiz ise Ertan Ailesinin teveccühüne binaen çok uzun yıllar mezkûr kahvehaneyi çalıştırdı, kışları genellikle dâhilîde yerli erkek taifesine ve özellikle de balıkçılara mekân olarak…
Kısa geçen Çeşme yaz aylarının en popüler eğlence ve eğleşme açık hava mekânı olarak da ailelere…
İbrahim Abimiz sanırım ki sonradan yitirdiği duyma yetisinin verdiği duyarlılıkla son derece mülayim ve mutedil davranışlı biriydi…
Birkaç çalışanı ile birlikte o muhteşem kalabalığın, hem de hiç üzmeden, sıkmadan servislerini bihakkın tamamlayarak yolcu ederdi, bir sonraki güne kadar…
Benim ailemin olmamasına rağmen birkaç ailenin sürekli oturduğu sezonluk kombine faslından masaları vardı hatırladığım, aynı kadro, aynı masa, aynı servis ekibi sadece günlük değişkenlik gösteren Çeşme’nin güzel havası, bazen geç kalan meltem bakiyesi, bazen hafif ve tatlı lakin mutlaka serin…
Eski Çeşme’nin dar sokaklarını yazları serin, kışları sıcak kılan sağlı sollu taş binalar kaplıyor olsa da insanların büyük çoğunluğu esen rüzgârları direk hissetmek uğruna mezkûr tahta sandalyelerde birkaç saatlerini geçirirlerdi…
O devrilerde mekân sahipleri tarafından üşüyenlere şal servisi yapılması daha keşfedilmediğinden hemen herkes tedbirli davranıp mutlaka şimdiki rüzgârlıklara muadil giysilerle gelirdi.
Cıvıl cıvıl bir alan olurdu burası hemen karşı tarafta müsteciri Saffet Bey (Dinçalp) büyüğümüzün “Sahil Restoranı”, yan tarafında ise Mahmut Bağcı büyüğümüzün “Gül Restoranı” vaziyet ederdi bu ortama. Gül Restoran ve Sağır İbrahim kahvesi arasında sadece gündüzleri ve sadece esnaf ile sonradan da Hükümet Binası çalışanlarına çay kahve servisi yapan Kenan Abimizin çay ocağı bulunurdu.
*- ORMAMIN OLMAZSA OLMAZI
Bu güzel ortamın olmazsa olmazı ise Bekir Usta (Erte) ile kardeşi Tansık Ustanın özenle ve günlük hazırlanmış çerezlerinin satıldığı seyyar araba olurdu…
Önceleri hatırladığım 3 tekerlekli bir seyyar araba varken bilahare görece büyük 4 tekerlekli bir araba da devreye alınmış idi.
Bu büyüklerimizin fırıncılıklarındaki mahir durumlarının çerez hazırlanmasına katkısı da çoktur herhalde.
Evet, başta bahsettiğim izlenimlerin hatırlattıkları, tıpkı 1960’lar ve 1970’ler Çeşmesinde Meydana taşan adeta Atatürk Büstünü de kısmen çevreleyen planlanmış oturma düzeni içindeki eğlence ve buluşma akşamlarıdır…
Bu güzel akşamların temin ve servisinde bulunan ve maalesef artık aramızda olmayan başta Sağır İbrahim Abimiz, Saffet Dinçalp, Mahmut Bağcı ve Kenan Abimizi ve adlarını şimdi aktaramadığım tüm büyüklerimizi saygıyla anıyorum.”
*-





Yorumlar
Yorum Gönder