31 TAKIM ŞİMDİDEN LİGDEN ÇIKTI
YAŞAR EYİCE
*- AÇ KURTLAR GİBİ…
Limanı bir yana bıraktım, Körfezde sırayla bekleyen o yük gemilerini gördükçe içimden ‘yazık!’ demek geçiyor yıllardır.
Paralarımız uçup gidiyor.
Hep ihracattan söz ediyoruz, nedense ithalat kalemleri hiç aklımıza gelmiyor.
12-18 Aralık ‘Yerli Malı Haftası’ çocukluğumdan bu yana…
Sanıyorum zamanımızda adı da, ‘Tutum, Yatırım ve Türk Malları Haftası’ olarak sözde kutlanıyor.
TMMOB’ye bağlı, Gıda Mühendisleri Odamız var.
Bu Gıda Mühendisleri Odası’nın içinde bir de ‘Coğrafi İşaretli Ürünler Çalışma Grubu’ bulunuyor.
Yan kol gibi bir şey…
Ama çok önemli!..
Bu çalışma grubu şöyle diyor:
‘Yerli Malı Kullanımı’ özendirilmeli… Önemi vurgulanmalı ve bu bağlamda ‘Coğrafi işaretlerin sahip olduğu değerler’ ifade edilmelidir.
Bunun yanında;
Yerel kaynak ve hammaddeleri kullanarak, yeni ve yenilikçi gıda ürünleri geliştirmek, tüketicilere güvenilir ve sağlıklı seçenekler sunmak, Gıda Mühendislerinin görevlerinden biridir.
Yeri gelmişken, ülkemizin coğrafi işaretlerinin önemini hatırlatmak istiyorum.
Belki duyuyorsunuzdur, İzmir’de, Aydın’da, Van’da, Edirne’de, yani ülkemizin neredeyse her yerinde özellikle kooperatifler aracılığıyla ‘yerel ürünlerimiz için coğrafi işaretler’ alındığını öğreniyoruz.
Ama derinlemesine önemini bilmiyoruz.
Okumadığımız, araştırmadığımız için sadece kulağımızın bir köşesinde kalıyor.
Tüketici olarak bize söylenen de şu oluyor:
‘Yerli ve coğrafi işaretli tüketiniz!...’
Ben de söylüyorum:
‘Şapkamızı önümüze koyalım düşünelim; Acaba kaçımız coğrafi işaretli ürün arıyor, alıyor, kullanıyor, tüketiyoruz?’
Baksanıza gemiler kapımıza dayanmış, cicili biçili ürünleri getirmişler…
Aç kurtlar gibi bunları bekliyoruz…
*- AÇ MİDEYLE SU İÇMEK
Birkaç yıl önce Urlalı komşum Ömer Haluk Narbay ‘Çok önemli!’ diyerek benzer bir konuya değinmişti.
Haluk Narbay, anımsadığım kadarıyla geceleri yatmadan önce ve herhangi bir nedenle uyanıp yataktan kalktığımızda mutlaka bir bardak su içmemizi ‘sağlık’ yönünden öneriyordu.
Hekim akrabalarından öğrenmiş, bize öğütlüyordu.
En basitinden ‘kalp krizi’ tehlikesini bir bardak su ile kendimizden uzaklaştırırmışız.
Kaç kez, doktorum Prof. Dr. Daimi Kaya’ya ‘Acaba?’ sorusunu yöneltmeyi düşündüysem de, karşılaşınca bir türlü sormak aklıma gelmedi.
Bu arada yeri gelmişken yine yazayım:
Mutlaka ve mutlaka yataktan kalkarken, sakın hızlı hareket etmeyin!
İki dakikada kalkın, iki dakikada yatın…
Yani yavaş hareket edin…
Bu da ‘Bir bardak su’ kadar, sağlık yönünden çok önemli.
*- KENDİMCE BİR ŞAKA
Asım Bey aşağıda paylaşacağım yazısına şöyle giriş yapmış:
‘Ne kadar çok bilirsek, hayatta kalma şansımız o kadar artar!..
Boş mideyle su için…’
Ben bu lafı ‘şaka’ olarak şöyle anlatırdım, yemekli misafirlerimize:
‘Bize gelmeden önce, Bornova Küçükpark’taki tulumbadan mutlaka şifalı suyu için…
Size güç ve sağlık verecektir…’
Sonra da ‘Şaka… Şaka…’ derdim…
Böylece Karşıyakalı Sarışın’ın hazırlayacağı yemeklerin çoğu bize kalmış olacaktı…
Karınları, mideleri şişenler, leziz yemekleri istedikleri kadar, tüm iştahlarına rağmen yiyemeyeceklerdi…
Şunu da anımsatayım:
‘Bizim çocukluk ve gençliğimizde, şimdi yerini lokantaların servis motorlarının yerini aldığı yerde, görkemli ‘yalakalı’ mermer bir sebil çeşme vardı.
Ovaya, bahçelerine giden gelenler hem hayvanlarını sulardı, hem kendilerini memba suyuyla…
Bu memba suları Bornova’nın birçok yerinde olurdu, çoğu da boşa akardı.
Ve bu görkemli mermer çeşmenin bitişiğinde de küçük tezgahı ile bir kunduracı büyüğümüz vardı.
Az ileride de ‘Koko’ dediğimiz manav ve tezgahı…
Yerinde şimdi bir büyük apartman ve altında gevrekçi fırını…
Şimdi bu ‘ara anımsatmadan’ sonra Asım Bey’in anlatımına geçelim:
*- UYANIR UYANMAZ
“Japonya'da bugün çok popüler,’ uyanır uyanmaz hemen su için!...’.
Dahası, bilimsel kanıt bu değerleri göstermiştir.
Okuyucularımız için su kullanımının önemini ele alalım:
Antik ve modern hastalıklar için su ile yapılan bu tedavi çok başarılı olmuş…
Japonlara göre, bir bardak su, aşağıdaki hastalıklar için %100'e varan bir tedavi:
Baş ağrısı, vücut ağrısı, kalp problemleri, artrit, taşikardi, epilepsi, fazla yağ, bronşit, astım, tüberküloz, menenjit, idrar sorunları ve böbrek hastalıkları, kusma, gastrit, ishal, diyabet, hemoroid, tüm göz hastalıkları, kabızlık, rahim, kanser ve adet rahatsızlıkları, kulak, burun ve ayak hastalıkları boğaz...
Neredeyse geriye bir şey kalmıyor:
Hatırlar mısınız?
Sokaklarda, caddelerde, kalabalık yerlerde, belediye zabıtası ile köşe kapmaca oynayan satıcılar olurdu.
Yere, bir naylon parçasının, ya da açılır- kapanır bir taburemsi oturağın üzerine satacağını koyar, bu saydığım hastalıkların hepsine iyi geleceğini iddia ettiği bir şişe içindeki iksiri ‘Son icat’ diye satarlardı.
Biri de ‘Gel gelci!’ olur, ‘Bana çok iyi geldi romatizmalarımı, ağrılarımı geçirdi’ diyerek, ‘Biri yedek’ iki şişe alırdı, ta ki belediye zabıtası köşeden görünene kadar….
Sonra tezgah hızla toplanır ve koşuşturmaca başlardı…
‘Naylon gömlek’ satanlar da bunlar gibiydiler…
Neyse biz yine konumuza dönelim;
*- TEDAVİ YÖNTEMİ
1. Sabahleyin ve dişlerinizi fırçalamadan önce 2 bardak su için.
2. Dişlerimi fırçalıyorum ama 15 dakika yemek ve içmek yok.
3. 15 dakika sonra normal bir şekilde içip yiyebilirsiniz.
4. Öğlen, öğle ve akşam yemeğinden sonra 2 saat yemek ve içmek yok.
5. 2 bardak su içemeyen yaşlı veya hastalar, ilk başta bir bardak su alarak başlayabilir ve giderek zam yapabilirsiniz.
6. Tedavi yöntemi hastaları iyileştirir ve başkalarının daha sağlıklı bir yaşam sürmesini sağlar.
Aşağıdaki listede büyük hastalıkların tedavisini gerektiren tedavi günlerinin sayısını belirtir:
1. Yüksek tansiyon-30 gün, 2. Gastrit - 10 gün, 3. Diyabet - 30 gün, 4. Kabızlık - 10 gün, 5. Kanser-180 gün, 6. TB-90 gün, 7. Eklem iltihabı olan hastalar ilk haftadan itibaren sadece 3 gün, ikinci haftadan itibaren ise her gün tedaviye devam etmelidir.
Bu tedavi yönteminin hiçbir yan etkisi yoktur. Ancak tedavinin başında sık sık idrara çıkmanız gerekecek.
İyileştikten sonra da tedaviye devam etmek daha iyi çünkü bu işlem hayatımızda rutin olarak işe yarıyor. Su içmek sağlıklıdır ve enerji verir.
Mantıklı:
Çinliler ve Japonlar yemeklerin yanında soğuk su değil sıcak sıvıyı içerler.
Siz yemek yerken soğuk su alışkanlıklarını sıcak su ile değiştirmeye vaktim olabilir!
Kaybedecek bir şey yok, kazanacak her şey var!
Soğuk su içmeyi sevenlere gelsin.
Yemekten sonra soğuk bir bardak su ya da soğuk bir içecek içmek yediğiniz yağlı yiyecekleri katılaştırır. Sindirimi yavaşlatır
Bu 'karışım' sindirim asidi ile reaksiyona girdiğinde, kırılır ve sindirim sistemi katı yiyecekten daha hızlı emilir.
Sindirimi yavaşlatır vücudumuzdaki yağ birikir bağırsaklarımıza zarar verir.
Sıcak su almak en iyisi, ya da zorlanıyorsanız en azından doğal su…
Bu anlatılanlara ben fazla inanmıyorum…
Ama moral takviyesi olacağını düşünüyorum…
‘Moral’ insana güç verir…
İnanmak da başarı yolunu açar…
*- ÇOK CİDDİ BİR NOT - KALP İÇİN TEHLİKELİ:
Asım Bey’in önerilerine yani yazısını okumaya devam edelim:
“Kadınların kalp krizinin tüm belirtilerinin sol koldaki ağrı olacağını bilmesi gerekiyor.
Çene hattındaki yoğun ağrıya karşı tetikte olun.
Kalp krizi sırasında asla göğüs ağrısı çekemezsin.
Mide bulantısı ve yoğun terleme çok yaygın belirtilerdir.
İnsanların %60'ı uyurken kalp krizi geçiriyor ve uyanamıyor.
Çenedeki ağrı derin bir uykudan uyanabilir...
Dikkatli ve uyanık olalım…
Ne kadar çok bilirsek, hayatta kalma şansımız o kadar artar...
Su hayattır.
En iyi içecek saf ve temiz SU dur...”
Bu yazıyı kim yazdı?
Bilinmiyor…
Anonim olarak elden ele olduğu gibi bilgisayardan bilgisayara taşınıyor.
Ama bizimle ‘kafa’ buluyorlar, ama bir parça da olsa doğruluk payı vardır.
Öyle düşünelim…
*- LİG BAŞLAMADAN
Coşkun Birituna gençlik arkadaşım..
Göztepe ve Denizlispor başta olmak üzere birçok Anadolu kulübünde oynadı.
Spor muhabirliğim zamanında çok maçını da yazdım, birlikte çok da maç seyahatleri yaptım.
‘Cudi’ gibi ‘Eczacı- futbolcu Turan’ gibi izini kaybettiklerimden…
Şimdi tesadüfen öğrendim, Balıkesir- Burhaniye’ye yerleşmiş, gençlerle ilgileniyor, sporcu yetiştiriyor.
Bu arada bilgi ve tecrübesini de paylaşıyor.
Son yazısının başlığı şöyle:
“BAL LİGİ ; ACI LİG OLUNCA KAÇAN KAÇANA!”
Şimdi futbol hocası Coşkun Birituna’ya kulak verelim:
“2025-2026 Bal Ligi sezonu başlarken Türkiye genelinde 167 takımın olduğu ligde, şimdiden katılmayan kulüp sayısı 31 takıma ulaştı.
Sezon içindeki liginde zorluğu ve sadece 5 takımın 3. Lig şansının olması nedeniyle maddi sıkıntı çeken yönetici ve kulüplerin sezon ortasında çoğu takımında ligden ayrılması durumunda da yüzlerce futbol emekçisinin geçimini buradan sağlaması endişeye ve umutsuzluğa sebep olacaktır.
*- SÖZÜNÜN ARKASINDA
Daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi ‘bal liginin’, balçık ligine dönüşüp dipsiz bir kuyu olduğunu, 4 . Ligin hayata geçirilmesi gerektiğini defalarca belirttiğimi hatırlatarak TFF yetkililerinin ‘yanlış ve saçma statüden vazgeçip’ bu kaosa son verilmesi gerektiği düşüncemin halâ arkasındayım…
Saygılarımla…
Coşkun Birituna.”
Yorumlar
Yorum Gönder