SEÇİM ZAMANI GELİYOR, ALTI AY İÇİNDE...

YAŞAR EYİCE *- SEÇİM GELİYOR Muhalefetin ‘seçim istemlerine’ de hep gülüp geçtim. ‘Kim tahtı bırakır!’ dedim. Şimdiki zamanla ‘koltuğu!’ Seçimle geleni bırakın, herhangi bir şekilde bir koltuğu oturup yazın serin, kışın sıcacık makamı bırakan birini duyup gördünüz mü? Hatta odalara, sendikalara, kooperatiflere, yani üyelerin oyları ile yönetimlere gelip de, ‘Ben bırakıyorum, yeter!’ diyen birine rastladınız mı? Yenilen pehlivan da güreşe doymaz, bir daha bir daha der, neden? Bilirsiniz işte! Son zamanlarda bakıyorum, iktidar cephesinden, yani AKP’den atak üstüne atak geliyor. CHP’ye öyle yükleniyorlar ki, hangi birini anlatsam. Bu yüzden diyorum ki, yakında seçim var. Bu yüzden diyorum ki, teşkilatlara ‘yüklenin’ talimatı verildi. Nasıl AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bir süre önce ‘CHP’li belediyeleri silkeleyin!’ talimatını vermişti, bence bu çıkış ve öne çıkışlar da, ‘seçim sinyalidir’ En geç Kasım ayına kadar bu durum açığa çıkar. ‘CHP Kasım’da seçim!’ diyordu, ben de ‘2026’nın Baharında’ diyorum. İlk atak önümüzdeki aylarda MHP Genel Başkanı Bahçeli’den gelir, ardından da, gelişmelere göre Cumhurbaşkanı Erdoğan, açıklamasını yapar. Şimdi size ilginç bir bilgi vereyim. İnanmayanlar bile çıkar, 31 Mart yerel seçimlerinden beri 57 belediye başkanı, AKP'ye geçti. Bunlardan en ünlüsü Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu idi. Halâ hakkında çeşitli söylentiler yayılıyor. Son katılım ise Antep’ten oldu. 31 Mart 2024 yerel seçimlerinden itibaren 24’ü Yeniden Refah, 14’ü bağımsız, yedisi CHP, yedisi İyi Parti, biri Saadet Partisi, biri DEM Parti, biri DEVA Partisi, biri de bağımsız olmak üzere 56 belediye başkanı AKP’ye katıldı. Sonuncu hariç. AKPi'ye geçişler şimdiye kadar Konya, Aydın, Ordu, Samsun, Gaziantep, Şanlıurfa, Trabzon, Manisa, Yalova, Çanakkale, Isparta, Aksaray, Kastamonu, Batman, Elâzığ, Kütahya, Çankırı, Şırnak, Adıyaman, Erzincan, Muş, Ağrı, Bingöl, Kırşehir, Sivas ve Uşak’tan oldu. Cumhuriyet Halk Partisi, yüzde 37,81 oy oranı ile 1977 yerel seçimlerinden beri ilk kez birinci parti olmuştu. CHP başkent Ankara ve en büyük il İstanbul dahil 14 büyükşehirde seçimi kazanırken, AKP ise yüzde 35,48'lik oy oranıyla tarihinde ilk kez ikinci parti konumunda kalmıştı. Yeniden Refah Partisi ise girdiği ilk yerel seçimde ülke genelinde yüzde 6,19'luk oranıyla üçüncü parti olmuştu ve 1 büyükşehir, 1 il ve çok sayıda aldığı ilçelerle seçimde dikkat çekmişti. Bunun yanında CHP 314, AK Parti 346 ilçe belediyesi almıştı. *- YETER BE! Geçenlerde bir kadının yakın plan görüntüsünü göndermişler. Daha doğrusu filme, şimdiki adıyla videoya almışlar. Aman yarabbim nasıl laflar ediyor. Ben sinirlenince ‘Ulan’ diye başlarım, başı bağlı kadın da öyle. Ama başındaki bağ, annelerimizden, midelerimizden bildiğimiz gibi değil. Belli ki, birileri birkaç cümle öğretmiş.. Kime güveniyor, kimin isteğini yerine getiriyor bilmiyorum. Ama adım gibi bildiğim, bu sözler bölücülüğe girer… Sokrates’in dediği gibi, ona yakışan elbiseyi giydirmişler, öyle düşündüm, güldüm geçtim. Ama bugün yine gönderilen bir videoyu izledim. Sakallı biri… Bana göre Şeytan’ın ta kendisi… Aman Allah’ım ne gariz küfürler savuruyor, bazı gençlerimize, insanlarımıza… İfadesine göre gece yarısı sinirlenmiş, bürosunda kameranın karşısına geçmiş, açmış ağını, yummuş gözünü… Gece yarısı ne olmuş da sinirini bozmuş… Küfürlerin arasına birkaç Arapça sözcük de ekliyor. Adım gibi eminim, ‘Anlamı nedir?’ desem bilmeyecek, çünkü bu ağır suçlama ve küfürlerin dinimizde de, hiçbir dinde de yeri yok. ‘Acaba kafayı çekti mi?’ diye düşünmedim değil… Ama asıl nedeni belli! Birilerinin gözüne girmek, ertesi gün de, ne isteyecekse kapılarını çalmak. ‘Sinirlendik!’ diyorlar, önce küfürle, hakaretle lafa başladıktan sonra. Emin olun, ipe sapa dokunur bir şey yok. Bir söyledikleri doğru olsa, ‘Haklısın’ diyeceğim,,, Yok, yok, yok.. Yazık, kimleri dinliyor, inanıyoruz… Beni bile sinirlendirdiler… Ama nedense bazıları, bunları göğe çıkarıyorlar. Allah bizleri böylelerinden muhafaza eylesin… Bunları yazmadan önce, biri Erzurumlu, diğeri Hataylı olduğunu söyleyen iki taksici ile sohbet etmiştim, Alsancak’tan Konak’a, Karataş’tan Lozan’a giderken. Keşke söylediklerini, izinleri ile kayda alsaydım, yetkililere gönderseydim. Sıradan vatandaşlarımız bu konularda ne düşünüyorlar duyup öğrenip, buna göre hareket etseler… *- TÜRKİYE’YE HİÇ GELMEMİŞ Emekli Öğretmen Nurten Yelken yazdı: “Adı; Arnold Ludwıg; ABD’li bir Psikiyatri Profesörü… Hayatında Türkiye'ye hiç gelmemiş… Bir kitap yazmış, kitabın adı; “KING of the MOUNTAIN”… Kitapta bir bölüm var; ‘In one of the most comprehensive and insightful studies of political leadership ever undertaken.’ İsminden anlaşılacağı üzere dünyada ülke yönetmiş politikacılarla ilgili bir kitap… *- DEĞERLENDİRME AYNI ÖLÇÜLERDE 20. yy’ da Dünya liderleri ile ilgili bir seri araştırmayı kapsıyor kitap… Dünyadaki liderler arasında 2000 (iki bin) kişiyi belli ama aynı ölçütlere göre değerlendirmiş… Ülkeleri yönetmiş, Saddam’dan Kaddafi'ye, Mao'dan Roosevelt'e, De Gaulle'den Nehru'ya, Churchill'den Hitler'e, Mussolini'den Mandela'ya, Stalin'den Nasır'a ve Arafat'a hepsini incelemiş… Kitap çalışması tam 18 yıl sürmüş… Bu kapsamlı araştırma sonunda öne çıkan belli başlı 377 devlet adamını yukarıda ifade ettiğim gibi belli ölçütlere göre değerlendirmiş… Öne çıkan liderlerin hepsine aynı olmak üzere 200 kadar değişik kıstas uygulamış, bu kıstaslara göre, 1'den 31'e kadar değişken puanlar verip değerlendirmiş ve bir sıralama yapmıştır… Uyguladığı testin tam adı, ‘Political Greatness Scale’ (PGS) olarak tanımlamış. *- KAYIRMA YOK Buna göre bir sıralama yapmış. Örneğin; en çok Roosevelt ve Mao 30’ar puan almışken, Nehru 25, Churchill 22, Golda Meir 12, Fidel Castro 23, Lenin 28, Khomeini 23, Kennedy 15 puan almışlar. Sadece tek bir lider; 31 puanla ilk sırayı almış… Bu lider de ‘Visionary’ sıfatıyla, 20. yy’ın gelmiş geçmiş en büyük devlet adamı unvanına layık görülmüş… ‘Kim olabilir?’ diye merak ettiniz, haklı olarak; evet işte o lider devlet adamı, Mustafa Kemal ATATÜRK… *- NEDENSE GÖRMEDİLER En ilginç olan husus, yazılı ve görüntülü Türk basını bu haberi duyurmamış olması… Türk halkı, gurur duyduğu Atası hakkındaki bu güzel haberden mahrum bırakılmış… Prof. Vural Cengiz, PhD.- Gurbetteki Atatürkçü Bilim Adamları Derneği-, A.B.D- şöyle diyor: ‘Bizlerin ilk görevi sizden gizlenen bu gerçek bilgileri size iletmek. Saygıyla...” *- ESKİ DOSTLAR Güner Kocakanat’ı çok eski yıllardan, Namık Kemal Lisesi öğrenciliğimden tanırım. Milli Bisikletçi Orhan Suda, yine millilerden, Çankaya ve Basmane’deki dükkanları ile tanınan ‘Motorcu Hayri’ ve Alsancak’taki ünlü ‘Protokol Camisi’nin hemen yanındaki ‘Bisitletçi mekanı’ ile yine milli Güner Kocakanat… Takımda yine Namık Kemal’den Ziraat Mühendisi Atilla Kaya vardı. Amerika’ya yerleşen Prof. Dr. Aydın Cankat’nın, yine kendisi gibi Tıp Profesörüs eşinin babası da, tanınmış bisikletçi ve dağcı idi… Bornova’dan çıkan, neredeyse bisikletin üzerinden hiç inmeyen ve yaşamını bisikletiyle bir aracın altında kalarak kaybeden bir büyüğümüz vardı. Şimdi adını anımsayamıyorum. Güner Kocakanat hemen anımsar. Bisiklet ve motosiklet üzerine tv yayınları yapan Deniz Özek’in de yaşı nedeni ismi çıkarabileceğini sanıyorum. Deniz Özek, Türkiye’nin dört bir yanındaki bisiklet ve motosikletçileri tanıtıyor. Güner Kocakanat fotoğrafıyla birlikte, dünyaca ünlü bisiklet mecmuasından alıntı yaparak, “Bisiklet Efsaneleri Koleksiyonun’ dan Bisikletçi Ciclismo ile yine bisiklet efsanelerinde Eddy merck’ten söz etmiş. Bazı karşılaştırmalar yapmış,,, Ülkemizde de, birçok Avrupa ve Amerika ülkelerinde binlerce bisikletçe ve bisiklete gönül vermiş olduklarından, Güner Kocakanat’ın yazısına bir göz atalım: Konuşma dili ve Öztürkçe’ye değer verdiği için şu görüntüyü yorumluyor: *- BİNMEK PARAYLA Eddy, ‘Siz bizim cyclo-cross bisikletimizi sürmek ister misiniz? Tabii, ne kadar ödüyorsunuz? ‘1990'lara kadar, daha fazla büyük işletme bisiklet işine girdiğinde ve takım maaşları tavan yapmaya başladığında, aslında en iyi isimlerin çoğu kışın biraz cyclo-cross yapıyordu. Bu, formda kalmak için çok da gerekli değil, ama ekstra para kazanmak için faydalıydı. Axel'in bisikletten daha fazla para kazandığını söyleyen Eddy Merckx bile, bunun dışında kaldı. Axel iyiydi ve para kazanmayı hak ediyordu, ama Eddy değildi. Kendi çapraz bisikletine aldırış etmemesine bayılıyoruz, sadece yol bisikletinin tekerleklerine bazı çapraz lastikler takmış, bunu yol bisikletine koyup yoluna devam etmiş. *- FOTOĞRAFI İRDELİYOR Ayrıca iyi görünüyordu, ama Eddy her zaman öyleydi ve kalabalık bunu açıkça seviyor. Bununla ilgili hiçbir başlık yok, bu yüzden nerede olduğunu bilmiyoruz. Muhtemelen Belçika, çünkü bir izleyicinin giydiği Eddy Merckx destekçi şapkasına bakılırsa. Üzerinde ponpon olan düz şapkalı adam da başka bir ipucu. O dönemdeki diğer fotoğraflara bakılırsa, çok popülerdi. *- YİNE GÖRÜNTÜLERDEN “O döneme ait diğer fotoğraflara bakılırsa, Belçika'da çok popülerdiler. Bir tarih olarak 1969 veya 1970 kışını almayı düşünüyoruz. Eddy 1968'de de Faema için yarıştı ama bisikletindeki Campagnolo kayıt frenleri 1969'a kadar mevcut değildi. Şimdi de, bisiklet dergisinin şu notunu paylaşayım: “Lütfen bizi doğru bilgilendirmekten çekinmeyin! Katkılarınız bu sayfayı daha iyi hale getiriyor.” *- AĞLA...ÇEKİNME! Benim gibi, binlerce kişinin takipçisi Fevzi M Gültekin’in şu kısa mesajını da paylaşmadan geçemeyeceğim 'Gerektiği kadar ağla!’ diyen, Meryl Streep şöyle devam ediyor: “Kimsenin acınızı hafifletmesine izin vermeyin. Birçok kişi abarttığınızı söyler ama gerçek basit: Kimse taşımadığı yaranın ağırlığını anlamaz... Onlar değil sen acı çektin o yüzden başkalarının düşüncesinin önemi yok... Ağla, bırak acı yer bulsun. Ama işin bittiğinde gözyaşlarını sil, kendini topla ve yeniden başla. Acı hemen geçmiyor ama garanti ederim sonsuza kadar sürmeyecek... Devam ederken kendi içinde keşfettiğin güç kalıcıdır...” (Meryl Streep) *- ‘FİLLERİN DERSİ! ‘ Bir fili bir ülkeden başka bir ülkeye - örneğin Hindistan’dan Amerika Birleşik Devletleri’ne -uçakla taşımak gerektiğinde, kafesine… civcivler yerleştirilir. Evet, doğru okudun, minicik civcivler! Neden mi? Çünkü devasa boyutuna rağmen fil, onlara zarar vermekten korkar. Uçuş boyunca, yanlışlıkla birine bile basmamak için tamamen hareketsiz kalır. İşte bu sayede uçağın dengesi sağlanır. Bu bile, filin ne kadar asil bir kalbe sahip olduğunun ilk göstergesidir. *- BİZDE DE VAR! Bilim insanları bu davranıştan büyülenmiş olacak ki, araştırmalarını filin beynine kadar götürdüler. Ve orada son derece nadir sinir hücreleri keşfettiler: fuziform hücreler. Aynı hücreler insanda da bulunur; bunlar öz farkındalık, empati ve sosyal algıdan sorumludur. Yani başka bir deyişle… Fil yalnızca bedenen değil, duygusal olarak da büyüktür. Hisseder, anlar ve sessiz bir bilgelikle hareket eder. *- ASLA ve ASLA Doğaya tutkuyla bağlı olan dâhi Leonardo da Vinci, onun hakkında (Meryl Streep) ‘şöyle’ yazmıştı: ‘Fil, doğruluğu, aklı ve ölçülülüğü simgeler.’ Bu sözüne bunları eklemişti nehre iner ve orada bir tür saygıyla yıkanır, sanki tüm kötülüklerden arınıyormuş gibi. Eğer yolunu kaybetmiş bir insanla karşılaşırsa, onu nazikçe doğru yola geri götürür. Asla yalnız yürümez: Her zaman bir grubun içindedir, her zaman bir lider önde gider. Utangaçtır… Çiftleşmesini sadece gece yapar, sürüden uzakta. Sonra temizlenir ve tekrar sürüye katılır. Yolda bir sığır sürüsüne rastlarsa, hortumuyla onları incitmeden kenara çeker… Ama en dokunaklı olanı… Fil ölümünün yaklaştığını hissettiğinde, sürüsünden ayrılır; Uzak, tenha bir yere gider… Ve orada, tek başına ölür. *- ÜÇ ÖZELLİK Neden mi? Genç olanların, onun gidişine tanık olmaması için… Mahcubiyetle. Merhametle. Onurla… Üçü de insanda bile artık nadir bulunan erdemler… İnsanlarda fillerin erdemine erişebilse ne güzel olurdu. Fillerin felsefesi, doğanın felsefesi öğrenebilenlere...” *-

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BÖYLE BİR ANLAŞMA GÖRÜLMEDİ... DENİZİ YOK ANLAŞMAYA LİMANLAR KONULDU...

BAŞIMIZ SAĞ OLSUN! ACIM BÜYÜK! BOLU'DAKİ OTEL YANGININDA 66 İNSANIMIZI KAYBETTİK

KİTAPLARIN ANLATAMADIĞINI ANLATIYOR