'HÜRREM SULTAN!' ŞİMDİ KIBRIS'I TANITACAK

YAŞAR EYİCE *- BİLEN VAR MI? Yalçın Küçükdamar spor muhabiri… TRT’den emekli Yalçın Küçükdamar’ı ararsanız, mutlaka spor sahasında bulursunuz. Siyası yönü yok denecek gibi. Ama arada siyaseti de ilgilendiren paylaşımlarda bulunuyor. Örneğin bugün yaptığı gibi… ‘AKP hükümetinin ve de AKP’lilerin hiç istemediği sevmediği bir dürüst şerefli bir cumhurbaşkanımızdı.’ diyerek Ahmet Nejdet Sezer’i anlatmış. Ben de anımsıyorum, AKP’nin bazı yöneticilere, ‘Ahmet Nejdet Sezer varken bizim muhalefete ihtiyacımız yok!’ demelerini… Siz de hatırlayacaksınız, Bülent Ecevit ile tartıştıklarını ve bir esnafın bundan sonra kasasını yere çarpıp parçaladığını… Onu biz de tarih de, ‘O Büyük Adam!’ diye yazıyor, yazacak herhalde… Yalçın Küçükdamar paylaşımını yapmadan önce bize bir de zihin jimnastiği yaptırıyor ve şunu soruyor; ‘Var mı çocuklarının ismini bilen?’ Ortaya başka soruları da var ama yazının arasında. Ama gazetelerde yer alan, çoğunluğumuzun ‘Helal Olsun!’ diyeceği, şu önemli bilgiyi de paylaşayım, öncelikle; “Oğlu evlendi elektrik faturasını kendi kesesinden ödedi… Kendisine hediye edilen mücevher, tablo, saat, heykel gibi, 1243 parçanın tamamını, 1243'ünü de köşkte bıraktı... Girdiği gibi çıktı görevi bitince makamından ve köşkten…” *- ARKALARI DESTEKLİ Şöyle gerilerden başlayalım, bazı cumhurbaşkanlarımızı anımsayalım: İsmet İnönü’nün arkasında partisi vardı. Hatta, ordusu da vardı. Celal Bayar’ın partisi vardı. Cemal Gürsel’in ordusu vardı. Cevdet Sunay genelkurmay başkanı. Fahri Korutürk, kuvvet komutanı. Kenan Evren’in ordusu vardı. Turgut Özal’ın partisi vardı. Süleyman Demirel’in partisi vardı. Abdullah Gül’ün partisi var. Hatırlıyorsunuz değil m i? *- DUYDUNUZ MU? Yani; Ahmet Necdet Sezer, Türkiye’nin ilk ve tek ‘partisiz’, gerçek manada ‘sivil” cumhurbaşkanıydı. Var mı çocuklarının ismini bilen mesela? ‘Kızı Hülya!’ diye başlayan bir cümle kursam, kaçınız itiraz edebilir? ‘Hülya değil de, Gülay!’ diye? “Oğlu Hakan!’ desem... Var mı nerede çalıştıklarını bilen? Babaları Çankaya’dayken VIP’e girdiklerini gören? Elalemin yatında, otelinde rastlayan? First lady desen... Cebinden giyiniyordu, hâlâ cebinden giyiniyor. İnsan -reklama gireceği için isimlerini yazmıyorum- birkaç kez filan ayarlamaz mı? Yani, ‘affedersiniz ama, ne biçim öğretmensiniz hanımefendi... Bu şekilde mi örnek olmalıydınız öğrencilere?’ diyenler arasında ben de olabilirim… *- GEÇİM DÜNYASI Yine gazetelerden örnek alarak devam edelim: Hayali ihracatçı yeğenini duydunuz mu hiç? Devlet kredisiyle ihale kapan kuzen, alışveriş merkezinde mısır tezgâhı açan kayınço? ‘Sen benim kim olduğumu biliyor musun?’ diye rüzgar yapan müteahhit kanka, oraya buraya müdür olarak sokuşturduğu komşu? ‘Hamili kart yakinimdir!’ diyen damat? Nerde kardeşim, parmağında kuru soğan büyüklüğünde pırlantalarla şatafatlı pozlar veren gelin? Bunların hepsi neredeyse tüm medyada yayımlandı. Sadece bazı yalakalar hariç… Bunlar da zaman zaman değiştiler, suyun akışına göre yön değiştirdiler, her devrede olduğu gibi… Geçin dünyası işte! *- AL GÖTÜR Yazının, paylaşımın başında vardı: ‘Mücevher, saat, tablo, heykel.. Kendisine hediye edilen 1243 parça’nın 1243’ünü de bıraktı köşkte! İnsanın içi gidiyor, al götür evine di mi? Götürmedi. Önceki cumhurbaşkanlarımızdan Ahmet Necdet Sezer… Halkın ifadesine göre; Avantaları bıraktığı gibi, papelleri de bıraktı. ‘Kafana göre kullan’ denilen ödeneği de harcamadı. Aklımda kaldığına göre; 46 trilyon liracık. ‘Yetim hakkı!’ dedi, babalar gibi satan Maliye’ye iade etti. Yemedi, gezmedi... ‘Bırak biz yiyelim!’, ona da izin vermedi. *- BELLİYDİ Zaten, kırmızıda durmasından belliydi. Kaymakam bile durmuyor, İsveç mi burası? Koskoca devletin başı... Niye duruyorsun? Normalde, vatandaşı çiğneyip geçmeliydi. 14 makam aracını geri verdi. Halbuki, oturma odasına Mercedes’le, mutfağa jip’le gitmeli; uçağına bavul olarak bile almadığı gazetecileri, bahçede limuzinle gezdirmeliydi. Yazları, Okluk’a geçmedi… Ne biçim Cumhurbaşkanıymış değil mi? *- AKLIMIZ ALMIYOR Yine anımsatayım: Bu yazdıklarımı bilmeyen yok! “Oğlu evlendi, elektrik faturasına kadar kendi kesesinden ödedi. Eşi bileğini kırdı, röntgen kuyruğuna girdi. Annesi vefat etti, sivil plakayla gitti, camide flap flap fors yapmadı, taziye ilanı vermeyenlerin defterini dürmek için, kenara not etmedi. Aşçıyı, garsonu azalttı. Yerli ürün kullandırttı. Partisiz olduğu için, Resmi davetler hariç, eşe dosta parti vermedi.” Bunları yazmadan önce bir esnafla konuştum: ‘Keşke zamanında biz de bir partiye girseydik, bazı arkadaşlarımız gibi, köşeyi dönerdik!’ gibi tuhaf bir görüşü ileri sürmüştü. Bunu, bu görüşü mü ‘Anormal’ ya da ‘normal’ karşılayayım, yoksa Ahmet Nejdet Sezer’in düşünce, görüş ve uyguladıklarını mı? Murat Eştürk de bu arada, “Yalaka basınımız yazmadı ama aslında ‘neyi korumaya çalıştığını’ tarih yazacak elbette...” diyor. Vizyon denilen kavramı anlatan Murat Eştürk sözlerini şöyle özetliyor.‘ Yeminine sadık kaldı. Hukuku üstün kıldı.’ E sevilmedi haliyle... Uymadı bize… Yalan mı? *- ‘O İNŞAATLAR BİTECEK’ Çoktan da fazla insanımızı olduğu kadar siyasetle ilgilenenleri de ilgilendirdiği için duyurayım: İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, kentsel dönüşüm konusunda net konuştu. Demokrat Gündem Gazetesi’nden öğrendiğime göre, İzmir Büyükyehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay sorulara şöyle yanıtlar verdi: “Yapamayacağımız şeyi vaat edemem ama o inşaatlar yapılacak, bitecek. İnsanların mağdur olmayacağı şekilde herkese dairelerini yapıp teslim edeceğiz. Bizim görevimiz o inşaatları bitirmek” dedi. Yani, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, hukuku süreci devam eden kentsel dönüşüm konusunda hak sahibi olanları rahatlatacak açıklamalarda bulundu. Ağzından çıkanlar şunlar: “Hak sahibi olan vatandaşlarımızın mağdur olması asla kabul edilemez. Gerekeni yapacağız. Kooperatif ortağı olduğu için mağdur olma ihtimali olan vatandaşlarımız tedirgin olmasın. Onlara verilen taahhüt, konut sahibi olmalarıyla ilgiliydi. Keşke para tamamen benim olsa, yetki hesapsızca bizde olsa da ‘hepinize birer tane daire vereceğiz’ desek ama bu kamu kurumu. Kullandığımız bütçe kamuya ait bütçe. Bazı yasalara, mevzuata uymak zorundayız. Babamızın çiftliği gibi davranamayız. ‘Hukuka ve mevzuata uygun olacak şekilde sizler de daire sahibi olacaksınız, mağduriyet yaşamayacaksınız’ diyorum. *- ANLAŞMA YOLLARI ARANIYOR Olay hukuki bir sürece taşınmış durumda. Oradan çıkacak sonuç kararlarımızı da ister istemez etkileyecek. Yapamayacağımız şeyi vaat edemem ama o inşaatlar yapılacak, bitecek. Yüzde 90 ihtimalle de insanların mağdur olmayacağı şekilde herkese dairelerini yapıp teslim edeceğiz. Bizim görevimiz o inşaatları bitirmek. Arkadaşlarımız iki kooperatif yönetimi ile anlaşmak üzere. Bugün yarın iyi niyet protokolü imzalayacaklar. Arkasından genel kurullarında da protokoller kabul edildiğinde kooperatiflerle aramızda hiçbir sorun kalmamış olacak. İnşaatları biz belediye olarak yaptırtıp teslime edeceğiz. Önünde sonunda anlaşacağımıza inanıyorum.” Düşünün binlerce insanımız şu anda Türkiye’nin dört bir yanında müteahhitlerle anlaşmazlık halinde ama bunlar içinde belediye olunca iy değişiyor! Umarım örnek bir anlaşma bulunur, yapılır ve devamında herkes gibi Türkiye de rahat bir nefes alır. *- EKİP LONDRA’DA Bir yandan aşırı sıcaklar, diğer yandan canımızı yakan ormanlarımızın kül oluşu nedeniyle İngiltere’den gelecek misafirim işinsanı Karcan Yayöz’le niheyet anlaştık. ‘Yaşar Ağabey 18 Ağustos’ta İzmir’de olmayı planlıyorum’ dedi, Bu arada, üç gündür Londra’da kamp kuran Türk Hava Yolları yöneticilerinden söz etti. Umarım bir faydası olur… En iyisi ben de konuyu THY Yönetim Kurulu Ahmet Bolat’ın ağzından vereyim: “Son üç gündür Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin geleceğine yön verecek çok kıymetli bir proje olan ‘Ada Kıbrıs’a desteğimizi göstermek ve Türkiye’nin milli bayrak taşıyıcısı olarak bu projenin ana aktörü olduğumuzu ilan etmek için pazarlama ve tanıtım ekiplerimizle beraber Londra’da adeta kamp kurduk. ‘Pazartesi akşamı da lansmanını gerçekleştirdiğimiz bu projeyi sadece bir tanıtım hamlesi değil, Türkiye ve Kuzey Kıbrıs arasındaki dostluğun ve ortak geleceğe duyulan inancın somut bir göstergesi olarak görüyoruz.” *- 6 KITA, 131 ÜLKEDE Biliyoruz; Türk Hava Yolları, kurulduğu günden bu yana yalnızca bir havayolu şirketi değil, aynı zamanda Türkiye'nin ve dost ülkelerin kültürel, ekonomik ve sosyal gelişimine katkı sunan bir marka oldu. Bugün kanatları altında 6 kıtada 131 ülke bulunan, dünyanın en fazla ülkesine uçan havayolu olarak, bayrağımızı dünyanın dört bir yanına taşırken gönül bağlarımızı da güçlendirmeye çalışıyor. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ise THY için sadece bir destinasyon değil, ortak tarihe, kültüre ve değerlere sahip olduğumuz bir kardeş ülke. *- HÜRREM SULTAN SAHNEDE Bu anlamda KKTC’nin güzelliklerini tanıtmak, Kuzey Kıbrıs’ı uluslararası turizm arenasında güçlü bir destinasyon olarak konumlandırmayı hedefleyen “Ada Kıbrıs” markası, yüzde yüz THY iştiraki olan AJet uçuşlaryla, bu toprakların güzelliği dünyanın dört bir yanına anlatılacak bir platform olarak planlanıyor. Hedef, Kuzey Kıbrıs’ın özgün ada kültürünü, doğal güzelliklerini, tarihi mirasını ve gastronomik zenginliklerini küresel ölçekte görünür kılmak, Ada’yı turizmde hak ettiği konuma taşımak. Ünlü oyuncumuz Meryem Uzerli (Hürrem Sultan) ile çekilecek Ada Kıbrıs projesinin reklam filmiyle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin zenginliklerini tanıtılacak. *- AKLIM ALMIYOR Arada ‘ekonomi muhabirliği’nin yanısıra ‘ekonomi sayfasinin’ editörlüğünü yaptığım için, o günlerden kalan bazı bilgilerimi paylaşıyorum, okuduklarını aktarmaya çalışıyorum. Ama bugünlerde öğrendim şaşırdım. Düşünün; ‘Dünya markası’ yapmak için el ele verdiğimiz şu zamanda, bizim ‘Yerli’ TOGG ‘Almanya'da 1 milyon 663 bin TL, Türkiye'de 2 milyon 363 bin TL. Bu rakamlar da geçen haftaya ait. Bugün yine Türkiye’de sıra bekleyenlere ‘zam geldi’ bilgisi geldi. Umarım bakanlığın belirttiği gibi, ön anlaşma yapanlara bu farklı zam uygulanmaz, bari insanlara ek yük bindirilmez. Bizler hep neyi savunuyoruz, Adaletsiz vergi sistemi olmasın, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan bizler cezalı duruma düşmeyelim. Çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi alınsın. Ben bildim bileli bu laflar ve görüşler hiç gündemden ve manşetlerden düşmedi. *- SAHİLLERİMİZİN KADERİ ELLERİMİZDE Yaz boyunca deniz kıyıları boyunca biriken atıkların büyük kısmı tek kullanımlık plastiklerden oluşuyor. Bu plastikler, doğada çözünmeden kalıyor; deniz canlılarının yaşamını tehdit ediyor. Peki ne yapabiliriz? Çöpümüze sahip çıkabiliriz! Nasıl mı? Kendi mataramızı, çatal-bıçağımızı, bez torbamızı yanımızda taşıyarak Tek kullanımlıktan uzak durup, tekrar kullanılabilir ürünleri tercih ederek! Sahile getirdiğimiz her şeyi yanımızda geri götürerek, yalnızca ayak izimizi geride bırakarak! Her küçük adım, doğayı korumak için büyük bir değişimin başlangıcı olabilir. Siz de kendi payınıza düşeni yapın, sahilleri koruyun. Bunları çevreci arkadaşımız Melih Dizdaroğlu’nun anlatımlarından aldım.. *-

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BÖYLE BİR ANLAŞMA GÖRÜLMEDİ... DENİZİ YOK ANLAŞMAYA LİMANLAR KONULDU...

BAŞIMIZ SAĞ OLSUN! ACIM BÜYÜK! BOLU'DAKİ OTEL YANGININDA 66 İNSANIMIZI KAYBETTİK

KİTAPLARIN ANLATAMADIĞINI ANLATIYOR