İNSAN YİYEN ASLANLARI VURAN BORNOVALININ DEDESİ

YAŞAR EYİCE *- KENYA’DA BORNOVALI’NIN BÜYÜĞÜ İstanbul 1950 doğumlu, Göğüs ve Kalp Damar Cerrahisi uzmanı, emekli öğretim üyesi İlhan Günay'ın dünya seyahatlerindeki anılarını topladığı ‘Yol Çekimi’ adlı çok ilginç kitabında, 2009 Temmuz'unda gittiği Kenya anılarından bir bölümü paylaşayım: “Maasai'lerin konuştuğu Swahili dilinde ‘Safari’ kelimesi ‘uzun yolculuk’ anlamına geliyor. Arapçadaki ‘safar’ (Türkçede ‘sefer’) kelimesinden kaynaklanan bir kelime.. Kenya'da üç müthiş safari yaptık. Vahşi doğa, okyanus ve kültür safarisi… ‘Vahşi doğa’ kısmını kızım Zeynep ayarladı. Kenya deyince ilk aklıma ‘Maasai Mara’ idi. Lakin orası vahşi doğa sayılmazmış! Hem de Mombasa'ya uzakmış. Sadece bunu söylese bana yeterdi. Uzaklığı vurucu darbe olarak en sona saklayıp, daha bir sürü sebep sıraladı. ‘Mara’ya gidilmezmiş, orası fazlaca turistik hale gelmiş, hayvanlar büyük bir hayvanat bahçesinde imişler gibiymişler filan ‘Tsavo’ çok daha güzelmiş. Kenya'nın en geniş, en doğal safari alanıymış. İnsan yiyen aslanlar varmış. Yani kendileri yoksa da hikâyesi varmış. Filmi de varmış. ‘Daha ne olsun? Haklıymış. Tsavo gerçekten görülmeye değer bir yermiş… *- İNSAN YİYENLER Rehberimize ‘insan yiyenler nerede?’ diye sorduk, ‘yok’ dedi. Hikâyesi varmış, ama aslanlar yokmuş. İnsan yiyen aslanları kastediyorum. Ölmüşler ve efsane olmuşlar. Yelesiz iki erkek aslan şu anda içi doldurulmuş vaziyette, Chicago'daki bir müzede sergileniyormuş (Chicago Field Museum). Yelesiz erkek aslan Tsavo'da bulunan özel bir tip. 25 yıl Patterson'un oturma odasını süsleyen iki aslan postu, 1924 yılında, şimdiki değeriyle 66 bin dolara müzeye satılmış. *- ASLANLARA HAKSIZLIK Şimdi ‘bu Patterson kimdir?’, insan yeme meselesi nedir, kimlerdendir, onu açıklayıp tekrar konumuza dönelim; Bazıları, ‘Tsavo’ isminin ‘Kıyım Yeri’ anlamına geldiğini yazsalar da, bunu pek inanılır bulmadım. Zira ‘insan yiyen aslan’ efsanesi çıkmadan önce de burası ‘Tsavo’ diye anılıyormuş. Masailer bölgeden geçen nehre ‘Tsavok= Büyük Nehir’ diyorlar. Ayrıca bunlar yelesiz aslanlar. Testosteron seviyesi düşük aslanlarda yele miktarı azalıyor. Bence olaya ‘katliam’ demek hayvanlara haksızlık olur. Katliam dediğiniz şey insanlara mahsus. Bir hipoteze göre o tarihlerde Zanzibar'a giden köle kervanlarının yolu Tsavo'dan geçiyormuş. Yolda bayılan veya ölen köleler yabani hayvanlara yem oluyormuş. Aslanların insan etine alışmaları bu yüzden olabilir. Biraz hazır yemek durumu var gibi. *- PATERSON İKİ ASLANI ÖLDÜRMÜŞ 1898 yılında, Uganda-Kenya demiryolunun Tsavo'dan geçen kısmının inşaatı sırasında, iki erkek aslan şantiye kampına musallat olmuş ve aynı yıl, mart ve aralık ayları arasında 100'den fazla insan yemişler. Demiryolunun İngiliz mühendisi Yarbay Patterson uzun çabalar sonunda iki aslanı da öldürmüş. Daha sonra, emeklilik maaşı yetmeyince oturmuş, bir kitap yazmış: ‘The Man-Eaters of Tsavo (Tsavo'nun İnsan Yiyicileri) Efsane böyle başlamış. 1996 yılında çekilen ‘The Ghost and the Darkness’ filmi de bu kitaptan esinlenmiş..” *- BORNOVALI PATTERSONLAR Ben de bu arada, Göğüs ve Kalp Damar Cerrahisi uzmanı, emekli öğretim üyesi İlhan Günay'ın dünya seyahatlerindeki anılarını topladığı ‘Yol Çekimi’ adlı çok ilginç kitabına ekleme yapayım; Notlarında sözünü ettiği İngiliz mühendisi Yarbay Patterson, bence Bornova’da Patterson köşkünün sahiplerinden. Kendisi olmasa da ailesi… Çünkü ben ortaokulda iken 90 yaşına yakın Patterson ailesinin zamanındaki büyüğü Bornova’ya gelmiş, hem köşkü hem de içindeki değerli eşyaları bir Bornovalı büyüğümüzün aracılığıyla satmıştı. Gittim, kendisiyle tanıştım. Ailesinin önceki yıllarda bazı aylarını İzmir’de Bornova’da geçirdiklerini, Avrupa ve Amerika’nın dışında Afrika ve Asya’da madenleri olduğunu anlatmıştı. Aklımda kalanlar bunlar. Hatta annem de Peterson köşkünden çok değerli bir ‘taş ayna’ ile 300 yıllık bir İngiliz ürünü, bol çekmeceli elbise dolabı satın almıştı. Şimdi bu özel dolap torunumum odasını süslüyor. Bir de salonumuzda şık, aynalı, çekmeceli bir büfe bulunuyor. Ayrıca kız kardeşimin evinde de, harika, el oymalı bir büfe bulunuyor. Düşünün ‘batan geminin malları’ gibi tüm antika eşyalar bir günde kapış kapış gitmiş, bize tesadüfen bunlar düşmüştü. Belirttiğim gibi, ‘Yol Çekimi’ isimli kitapta adı geçen İngiliz Yarbay Peterson, Bornovalı Petersonların Kenya’da görev yapan ve önemli, dünya çapında zenginliklerinin ilk adımını atan kişisiydi. *- ÖNCE İZMİR KIZ LİSESİ’NDE 1921 doğumlu Nermin Abadan Unat, babası vefat ettikten sonra annesinin memleketi Macaristan'a taşınır annesiyle… Uzun yıllar sonra memleketine dönmek ister ve Elçiliğe giderek pasaport talebinde bulunur. Ve pasaportunu alır... Tek isteği Türkiye'de eğitimine devam etmektir. Dönünce, önce İzmir Kız Lisesi'nde okur, sonra da İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni tamamlar… *- HARİKA ÇOCUK YASASI 1944-1950 yılları arasında ‘Ulus’ gazetesinde ve başka yayın organlarında çalışır, röportajlar hazırlar… İdil Biret henüz 3 yaşındayken onunla bir mülakat yapar ve sonrasında İdil Biret ve Suna Kan gibi çocuklar için çıkartılan, ‘Harika Çocuk Yasası’ için çalışmalar yapar. Birçok ünlü sanatçımız bu yasa sayesinde yurt dışında eğitim alarak kendilerini beynelmilel alanda gösterme imkânına sahip olmuştur. Nermin Abadan Unat, aynı zamanda ‘halkla ilişkiler’ ve ‘kamuoyu’ kavramlarını bizlere kazandıran kişidir... *- TALİHİN JESTİ Ülkesinde okumak için bir trenle memleketine dönen bu kıymetli kişi, ülkesindeki yetenekli genç ve çocukların yurtdışında okumaları için önayak olmuştur ve yıllar sonra, Cumhuriyet'in 75. yılında düzenlenen bir kamuoyu araştırması neticesinde ‘Türkiye'nin 75 Kıymetli Aydın Kadını’ndan biri seçilir ve talihin şahane bir jesti sonucu, eğitim hayatlarına önayak olduğu ve aynı listeye seçilen Suna Kan ve İdil Biret'le aynı sahneye çıkar… *- ‘HÜRRİYETİ SATIŞA ÇIKARMIŞ!’ Tarihten önemli yaprakları açmaya devam edelim. Şimdi de sözü, ünlü gazetecilerimizden Oktay Ekşi’ye verelim. Gazetecilikte geçen yıllarından bir anısı şöyle, Oktay Ekşi’nin… “Bir süredir "Erol Simavi 'Hürriyet'i satışa çıkarmış. Birileriyle yapılan gizli görüşmeler varmış" türü laflar duyuyorduk. Bu lafların yoğunluk kazandığı bir tarihte gazetenin birinci sayfasında Erol Simavi imzalı küçük bir yazı çıktı. Bu yazıda Simavi, "ben 'Hürriyet'imi satmam" diyordu.. Hepimiz ferahladık. Lakin kısa bir süre sonra bu söylentiler tekrar canlandı. Derken Sedat Simavi'yle Özcan Ertuna'nın, aslı Çek Yahudisi olan gazete sahibi Robert Maxwell isimli zatla görüşmek için Londra'ya gittikleri duyuldu.. Öğrendiğimize göre ‘Hürriyet’i 270 milyon sterline satmak hususunda anlaşmışlar.. Bu pazarlığı duyduğumuz sırada Temmuz 1990'ın sonlarıydı… *- KİMİ SAVUNACAKLARDI? Ağustos başında Irak diktatörü Saddam Hüseyin'in ABD'nin Bağdat Büyükelçisi Bayan April Glaspie'den aldığı cesaretle Kuveyt'e saldırdığı haberleri duyuldu… Bir anda ortalık karıştı. Ortadoğu tekrar kan gölüne dönme durumundaydı. ABD'den ve İsrail'den Bağdat'a karşı sesler çıkmaya başladı. ABD Başkanı George Bush Irak'a karşı bir ‘koalisyon’ oluşturmaya başladı. Sözün kısacası, İsrail'in de elini ateşe sokmadan taraf olduğu bir kavga başladı. Biz ‘Hürriyet’ olarak bu kavgada kimi, neyi savunacaktık?.. Henüz o bile belli değilken gazetenin bir Çek Yahudi'sine satılması, ister istemez gazeteyi İsrail'in yanına itecekmiş gibi görünüyordu. Biz bundan çok rahatsızlık duyuyorduk… *- YAŞASIN EROL BEY! O karışık günlerin başlarında bir haber geldi: "Erol Bey, 'Hürriyet'i Robert Maxwell'e satmaktan vazgeçmiş! Durumu da Maxwell'e bildirmiş." ‘Hayrola? Neden vazgeçmiş?’ diye araştırınca ‘Hürriyet"in üst kademelerinden dediler ki: ‘Erol Bey gazetemi böyle bir sırada bir Yahudi medya patronuna satmam, demiş ve satışı iptal etmiş.’ Bu sözler ne kadar doğruydu öğrenemedik ama böyle bir jesti yapmak Erol Simavi'ye yakıştığı için, ‘Yaşasın Erol Bey!’ diye coşkuyla bağıranlar oldu… *- HANGİSİ DOĞRU? Gazetenin o zamanki genel müdürü Özcan Ertuna konuyu anlatırken şunları söylüyordu: "Ertesi gün Erol Bey, 'bunlar benim gazetemi elimden almak istiyorlar, ama ben gazetemi satmam' şeklinde açıklamalar yaptı. Emimim ki bir şeyler girdi devreye." Aradan çok sene geçti. Bir gün arkadaşlarla bu olayı konuşurken, satışın niçin iptal edildiğini bildiğini iddia eden bir arkadaş, "Ne alakası var? Robert Maxwell o sırada satışla ilgili ilk taksiti ödeyecekti ama para gelmedi. Bunun üzerine Erol Bey, Özcan Ertuna'ya talimat verdi, 'O adama bildir. Ben bu satışı iptal ediyorum' dedi. Özcan Ertuna da onu yerine getirdi. Hepsi bu" dedi... *- BÖYLEDİR BU İŞLER Öğretmen öğrencisine soruyor: ‘Çocuğum canlılar kaça ayrılır?’ - Dörde ayrılır öğretmenim. ‘Bana yanlış gibi geldi ama say bakalım’ diyor öğretmeni; - Bitkiler, Hayvanlar, İnsanlar, Çocuklar. ‘Çocuklar da insan değil mi oğlum?’ - Haklısınız, o zaman canlılar üçe ayrılır öğretmenim... ‘Peki, şimdi yeniden say bakalım...’ - Bitkiler, Hayvanlar ve çocuklar. ‘Oğlum insanlara ne oldu?’ - Düşünebilenleri hep çocuk kaldılar, düşünemeyenleri de hayvanlaştılar öğretmenim… *- ODAMIZDAKİ FOTOĞRAF Babamı dört yaşında kaybettim. Evimizin duvarında sadece bir fotoğraf asılıydı. Adını paylaşmadan önce şunu anlatayım: “Karşılık beklemeden yaptığı hizmetlerden dolayı ‘Türk güreşinin babası’ olarak bilinen, tüm yaşamını güreşe adayan bir adam… O, tüm dünyada ses getirmeyi başardı ve birçok şampiyonluklarla Ülkesinin adını duyurdu… Girdiği tüm müsabakaları kazandı ve sadece bir kez yenildi… Milli Güreşçimiz Yaşar Doğu idi bu!...” Herhalde annem, benden önce iki erkek kardeşimi kaybettiği için, ısrarla adımı ‘Yaşar’ olarak koymuş… Herhalde rahmetli babam da, bunun üzerine zamanın ünlü sporcusu Yaşar Doğu’nun fotoğrafını da satın alarak duvara asmış, annemin de gönlünü almak için… Aklıma bu geliyor. Yoksa o zamanki dönemde, kimin aklına gelirdi, ‘Büyük Güreşçimiz Yaşar Doğu’nun fotoğrafını alıp odamızın duvarına asmak?’ Fotoğraf, Yaşar Doğu’nun göğsünde ay yıldızlı güreş kıyafetini gösteriyordu. *- YARALI OLARAK FABRİKAYA SIĞINAN GEYİK İzmir’in Kemalpaşa ilçesinde bir fabrikaya giren ve silahla sol ön ayağından vurulduğu tespit edilen kızıl geyiğin tedavi süreci devam ediyor. Hayatını kaybetme riski bulunduğu için ameliyat edilmeyecek olan kızıl geyik, veteriner hekimlerin gözetiminde İzmir Doğal Yaşam Parkı’nda kendisi için özel olarak hazırlanan alanda yaşamını sürdürecek. Yaralı geyik, 7 Ekim günü Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesi'nde yedek makine parçaları üreten bir fabrikaya girmişti. İhbar üzerine Doğa Koruma ve Milli Parklar Şube Müdürlüğü ekipleri, geyiği alıp ilçedeki bir barınağa götürmüştü. Geyik buradan da tedavi edilmesi için İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı Doğal Yaşam Parkı’na getirilmişti. *- YUNAN ZİYARETÇİLER Büyük İzmir Yangını’ndan sonra şehirde inşa edilen ilk yapılardan biri olan İzmir Büyükşehir Belediyesi Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesi’nde (APİKAM) devam eden “Yanık Yurt-Kurtuluş Savaşı’nda İzmir ve Batı Anadolu Yangınları” sergisi, kalabalık bir Yunan ziyaretçi grubunu konuk etti. Küratörlüğünü Aybala Yentürk ve Nejat Yentürk’ün, proje koordinatörlüğünü ise İzmir Büyükşehir Belediyesi Kent Arşivi ve Müzeler Şube Müdürü Dr. Serhan Kemal Saygı’nın yaptığı “Yanık Yurt-Kurtuluş Savaşı’nda İzmir ve Batı Anadolu Yangınları” sergisi, geçen yılın eylül ayından bu yana APİKAM’da ziyaretçilerini ağırlamaya devam ediyor. Kurtuluş Savaşı sürecinde Batı Anadolu’da büyük tahribata yol açan yangınları geniş bir perspektifle ele alan serginin odağında 1922’de yaşanan Büyük İzmir Yangını bulunuyor.. Sergide, Milli Mücadele’nin son günlerinde yaşanan yangınların daha önce görülmemiş fotoğraflarına yer verilirken, görsel ve işitsel kompozisyonların yanı sıra koku alma duyusunu da kapsayan sergileme teknikleri kullanılıyor. *- 200 BİN TON ÇAMUR ÇIKARILDI İzmir Büyükşehir Belediyesi İZSU Genel Müdürlüğü, İzmir Körfezi’nde sirkülasyonu sağlayarak denizin temizlenmesinde önemli rol oynayacak dip tarama çalışmalarında üç buçuk ayı geride bıraktı. Aralık ayında başlayan çalışmalar kapsamında bugüne kadar 2 tarama ve 4 taşıma gemisi ile birlikte Körfez’in tabanından 200 bin ton çamur çıkarıldı İZSU Genel Müdürlüğü Haziran ayına kadar Peynircioğlu Deresi ağzı ve Körfez’in kuzey aksını kapsayan bölgede ilk etapta 1 milyon ton dip çamuru tarayacak. İZSU Genel Müdürlüğü bu çalışmaları 440 milyon liralık yatırımla gerçekleştirecek. *-

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BÖYLE BİR ANLAŞMA GÖRÜLMEDİ... DENİZİ YOK ANLAŞMAYA LİMANLAR KONULDU...

ANAHTARI SİZDE OLMALI

SAHTEKARLIĞI NORMAL KARŞILIYOR!