NASIL AYAKTA DURULACAK
YAŞAR EYİCE
*- MANİSA YİNE YARATTI
Bir zamanlar ‘tütün memleketi!’ dediğimiz Akhisar, şimdi ‘Zeytincinin memleketi! ‘oldu.
Öyle ki, şehrin ilk otellerinden biri olan ‘Tütün Oteli’nin adı bile ‘Zeytin Oteli’ olarak değiştirildi, aynen kovboy filmlerinde gördüğümüz gibi.
Zeytin ile ilgili bir yazı yazacaktım, ama Manisa Sarıgöl’den Öğretmen- Gazeteci Vehbi Sarıhan’ın gönderdiği çok önemli bir gelişmeyi paylaşmayı uygun buldum.
Zeytin gibi ‘Üzüm’ deyince aklımıza yine Manisa ve Turgutlu, Alaşehir, Sarıgöl ilçeleri geliyor.
‘Ana yol’ üzeri saydığımız Turgutlu ve sayacağımız Alaşehir’i bir yana bırakırsak, İzmir’in arka ve saklı kenti Buca gibi, Manisa’nın da ‘Saklı Bahçesi’ Sarıgöl benim için hep önde gelen yerleşim birimlerinden biri.
Çok yıllar önce trafikte ‘Emniyet Kemeri’ mecburiyeti gündeme gelmişti.
Nedense bugün bile bazılarımız ‘Emniyet Kemeri’ takmamak için bin bir takla atıyor.
İşte o zamanda, Sarıgöl’de bir oto elektrikçisi ufak bir işlem ile ‘emniyet kemeri’ takılmadan aracın hareket etmemesini, yani motorun çalışmamasını yapmıştı.
Şimdi ise sevgili Vehbi öğretmenimin görüntüleyip, videoya da aldığı bir ‘üzüm üreticisinin’ önemli buluşunu ve yaşama geçirdiği olayı paylaşmak istiyorum.
*- MANİSA’DA DEVRİM!
Şimdi görüntüleri ve Vehbi Sarıhan’ın videosunu çekerek haber yaptığı önemli olayı ve anlatımı paylaşayım.
Haberin başlığı şöyle:
‘Manisa’nın üzüm üretiminde devrim!
Sarıgöl ilçesinde uygulanan, örtü altı sistemi sayesinde, üzüm sezonu artık 6-7 ay devam edecek.’
Sevgili Vehbi Sarıhan öğretmenim gözü vizörde olduğu için ince noktayı kaçırmış; Yaş üzüm sezonu 6-7 ay değil, yeni sisteme göre 8 ay sürüyor.
Üretici Serdar Durmaz şöyle diyor:
‘Şu an Ege’nin ve dünyanın incisi Sarıgöl Koçaklar’da üzüm kesimine devam ediyoruz.
Taze üzümlerimiz dalında!
Üzüm deyince akla ilk ne geliyor?
Üzüm deyince, mitolojik tarihte Cennet akla geliyor. Cennetten gelen bitki olarak tarihe geçmiştir üzüm.
*- DALINDA BEKLİYOR
Dalında sekiz ay boyunca, yirmi iki bon olarak kalan tek bitkidir. Bu yüz den tarihte doktorlar, bunun şifa kaynağı, hastalıkları önleyici antioksidan olarak kılmışlardır.
Şu anda da, dünyanın en verimli topraklarında bunu kanıtlamış bulunmaktayız.
Manisa Sarıgöl!
Burası dünyanın merkezi!
İki bin yirmi dört (2024) üzümlerini, şu an, hala satışta devam etmektedir.
Üzüm bilindiği gibi yüz otuz günde oluşur.
Ama saklama süresi bir yılı bulduğu ispat edilmiş durumdadır.
Buradan tüm ihracatçılarımıza sesleniyoruz;
Gelin çiftçiyi kurtarmak için, depoda değil dalında saklayalım.
Organik üzümlerimizi bugün rekabet ettiğimiz, Mısır, Özbekistan, İran ve Afrika ülkelerinin önüne geçebileceğimiz bir şekilde, dalında ne kadar fazla tutarsak, o kadar değerli olduğunu gelin dünyaya şu örtülerle tanıtalım.’
*- ELE ALABİLİRİZ
Örtü altı ve damlama sulama sistemleriyle ürünümüzü koruduğumuz, bir yıl saklayabileceğimiz artık ispat edilmiş olunmuştur.
Dünya tüm mitolojik tarihten beri üzümü yetiştirme tarzını araştırmış.
Arkasından üzümü ne kadar uzun süre saklayabiliriz de. Tıbbi bir bitki olur düşüncesini de devam ettirmiştir.
Gelin, sekiz ay boyunca dalında saklayıp, dünya pazarını tekrar ele alalım.
Lütfen bunu Manisa Sarıgöl’den, sizlere tüm dünyaya duyuruyoruz.
İki bin yirmi dört mahsullerimizi hala Sarıgöl’den kesmeye devam etmekteyiz.’
Sıkıntılı haberlerin arasında ne güzel bir çalışma ve mutlu sonucu!
*- VEHBİ’YE MEKTUBUM
Şimdi yine Sarıgöl ile çok gerilerde kalan anılarımı paylaşayım:
Vehbi Öğretmenimin ‘Manisa üzümünde devrim!’ haberini okuyunca kendisine şunları yazdım:
‘Günaydın sevgili Vehbi, keyifli izledim. Bugün gibi anımsıyorum Tercüman da çıkan röportaj ve haberlerinden sonra, tüccarın Sarıgül'ü öğrendiğini ve geldiğini söylemiştin. Hala aklımda o sözlerin…’
Yanıtı Manisa’nın Sarıgöl ilçesinden, Emekli Öğretmen Vehbi Sarıhan’dan hemen geldi.
‘Haklısın Yaşar abi Bulvar Gazetesi, o yıl bir seri yazı dizisi başlatmıştı. Orta iki sayfa Sarıgöl altın sarısı üzümünü tanıtmıştı.
O yıldan sonra ilçeye tüccarlar gelmeye başladı, halen devam ediyor.
Bu arada gördüğün resim 2024 yıll ürünü üzüm halen dalında taze olarak sayılmayacak devam ediyor’
*- DÜŞMAN KARDEŞLER
O yıllarda, hem Bulvar, hem de Tercüman gazetelerinin yani, aynı patron ailenin tirajları çok yüksek (Okuyucuları zamanımıza göre çok fazla) iki gazetesinin de ‘Bölge Haberler Sorumlusu) idim.
Düşünebiliyor musunuz, ‘Her iki gazetenin yönetim kadroları ve çalışanları sanki düşman kardeşler gibi, haberleri birbirlerinden saklardı. Şimdi ise ‘Havuz’ modeli çıktı. Aynı patronun birçok gazete ve televizyonları, ‘Havuz’ denilen yerde toplanan sözde haberleri alıyor, kullanıyorlar.
Sanıyorum benim gibi hem Tercüman, hem de Bulvar gazetelerinin ortak yetkili çalışanı yok gibiydi.
Şunu da belirteyim, gerek Tercüman gerekse Bulvar gazeteleri de yöneticileri de tamamen zıt görüşte idiler.
Şimdi sözü yine Sarıgöl sevdalısı Öğretmen Vehbi Sarıhan meslektaşıma veriyorum, birlikte ne yapmışız:
*- MERAL ABLA!
‘Tercüman Gazetesi’nde ise ‘ithal gelinler’ seri yazısı vardı.
Sarıgöl den ‘Alman gelin’ haberini, tam sayfa verdiniz teşekkür ederim
İthal gelin Meral abla, Türk işçi ile evlenir ve Müslüman olur, bir daha Almanya ya gitmez…
Ne güzel güzel yıllardı…’
Evet, nedense hep eskiler ve eski yıllar aranır.
Bu konuda da, bir yazı yazmıştım.
Belki bir gün, uzun araştırma sonucu, olumlu ve olumsuz yönlerini tekrar paylaşırım.
Manisa Sarıgöllü Üretici Serdar Durmaz’dan sonra yine ‘yüzümüzü güldüren’ bir başarı hikayesini ‘Feyz Çifliği’ni anlatayım.
Hatırlayan okuyucum olacaktır, konuyu yine gündeme getirmiştim, bir ara.
*- FEYZ ÇİFTLİĞİ BAŞARI HİKÂYESİ
Feyz Çiftliği, 2009 yılında Solakoğlu ailesi tarafından Bursa Karacabey’de kuruldu.
Çiftliğin fiilen sevk ve idaresinden Sencer Solakoğlu sorumludur. Finansal yönetim konuları ise Ayça Solakoğlu tarafından yürütülüyor.
2012 yılında tarımsal üretim faaliyetlerinin çiftliğin iş sahasına girmesi ile birlikte yaklaşık 3.000 baş hayvan mevcudu ile çiğ süt, dana sucuk, frankfurter sosis ve çiğ et üretimine devam ediyor.
Nasıl Başladı?
11 yaşında İsviçre'ye gitmiş, sonrasında ABD'de Davranış bilimleri üzerine akademik kariyerini yapmış. Birkaç yabancı dili çok iyi konuşabiliyor.
Orada bir süre çalıştıktan sonra 2008 yılında çiftçi olmaya karar vermiş ve Türkiye’ye dönerek Bursa Karacabey'de FEYZ ÇİFTLİĞİ'ni kurmuş.
Sencer Solakoğlu, 6000 dönüm arazide tarımsal üretim yaparak yaklaşık 2000 hayvanlık süt çiftliğini besliyor...
Binin üzerinde sağmal ineğe bakıp günlük inek başına 40 lt ortalamalara kadar getirmeyi başarmış, hayvanların yemini de kendisi tarlada üretip hayvan gübresiyle bu tarlaları gübreliyor.
Ahırın kurulmasından, sağıma kadar her şeyi kendi kurmuş ve elemanlarını da kendi yetiştiriyor. Her yaptığı işte birçok akademik çalışmayı takip ederek bilinçli olarak yapmaya çalışıyor.
Milyonlarca lira harcayıp patronu olduğu işte aynı zamanda işçilik de yapıyor ve ne kadar zevk aldığı gözlerinden belli oluyor.
Kendisi Türkiye'nin özlediği çağdaş, bilgili, çalışkan insanlardan.
Kurduğu çiftlik dünyada süt verimliliğinde ilk 10 içerisinde, teknolojik ve teknik üretim yapıyor.
Yabancı çiftçiler ve heyetler sürekli çiftliğini ziyarete geliyorlar.
Başarılı olan, üretime katkısı olan herkes başımızın tacı…
Bu yüzden mutlaka ve mutlaka tanınması ve başarılarının kutlanması taraftarı olduğumu bir kez daha tekrarlayayım.
Belki bir gün sizin kapınızı da çalıp, başarılarınızı okuyucularımıza nakleder, tanıtırım.
*- KARADENİZ KIYISINDA
Artvinli Halk Oyunları ekibinin, Karadeniz kıyılarında yöresel kıyafetleri ile yaptıkları gösteriyi keyifle izledim.
Onlar gibi kollarımı kaldırmak, sallamak, birleştirmek ve zıplamak istedin televizyonun karşısında.
Bir dakika bile dayanamadım…
Dans ustası Görkem Dizdar aklıma geldi.
Görkem Dizdar, ‘Sağlıklı kalmak için en önemli ilaç danstır’ demişti gençliğinde.
Ben de bugün ‘Dans’ konusunu ele almak istedim.
Adanalı Şef Kameraman Aytaç Şenel, TRT’den emekli olduktan sonra, ‘Yapacağım’ dedi ve başardı; İzmir’de, Konak’taki Emniyet Müdürlüğü’nün hemen arkasında büyük bir yere ‘Dans Akademisini’ kurdu.
*- BİR DÜNYA ŞAMPİYONU
Eğitmenler arasında, gençliğinde İngiltere’deki bir dans yarışmışında dünya birincisi olduğu için TİME’ye de kapak olan eşi ile devlet sanatçısı kızı da vardı.
Şunu da söylemeden geçemeyeceğim, kendilerinden izin almadığım için adlarını vermiyorum.
Girişimci arkadaşım Aytaç Şenel’in sevgili eşi ayrıca, dansların notasını çıkaran bir uzmandı.
Yani halk oyunlarından tutun da, tüm dansların, aynen müzik gibi, notaları yani işaretleri bulunuyor.
Kaç kez zıplayacaklar, el ve hareketleri nasıl olacak?
Bunlar bu bilim dalının konusu…
Okuyucularım kusuruma bakmasın bu bilim dalının adını aklımda tutamadım.
Dansın Tarihçesi, Türklerde Dans Kültürü ve Dans Türleri…
Bunları anlatmaya çalışayım:
*- KONUŞMAYA BAŞLAMADAN ÖNCE
Dansın tarihi neredeyse insanlık tarihi kadar eskidir.
Mağara duvarlarına çizilmiş resimlerden, tarih öncesi çağlarda dahi insanların çeşitli sebeplerle dans ettikleri bilinmektedir.
Arkeologların bu resimler üzerinde yaptıkları çalışmalar sonucunda, insanların konuşmaya başlamadan önce dans ettikleri anlaşılmıştır. Sevinçlerini, duygularını beden hareketleriyle ifade ediyorlardı.
Zamanla bu hareketler belli kurallara ve düzene bağlandı, büyü ve dini törenlerle tekrarlandı ve bu bir gelenek haline geldi.
Ritim ve hareketler çeşitli çalgılarla desteklendi, zamanla dansın amacı sanat ve eğlenceye dönüştü.
*- SÜREKLİ GELİŞTİ
Eski Yunan’da müzik ve şiirle yakından ilgili olan dans çok gelişmişti. Kordaks, emmeleia, sikianis gibi özel tiyatro dansları vardı.
Roma’da anlatımcı sahne gösterileri türündeki danslar tutuldu.
Dansın gelişmesi Ortaçağ’da da devam etti.
Rönesans başlarında İtalya ve Fransa’da folklorik özellikler belirdi. Bunların kimi İspanyol Zarabanda dansında olduğu gibi aristokrat, çoğu da kırsal kökenlidir.
*- FİLMLERDE GÖRÜYORUZ
XIV. Louis döneminin Fransız dans ustalarınca soylular arasında kadın ve erkeklerin karşılıklı oynadıkları dans, Rönesans’tan sonra geniş halk yığınlarına yayıldı. XVII. Yy.dan itibaren vals, kadril gibi dans türleri gelişti.
Klasik salon dansları olan polka, mazurka gibi danslar XVIII. Yy.da, tango, fokstrot, çarliston, rumba, swing, samba, çaça gibi dans türleri ise XIX. Yy.da ortaya çıktı.
*-TÜRK DANSLARI
Türklerde dans türleri dinsel, klasik ve halk dansları olmak üzere başlıca üç gruba ayrılır.
Dinsel danslar genellikle tekkelerde gelişmiş, dinsel bir ortamda kalmıştır.
Mevlevilerim seması buna örnek olarak gösterilebilir.
Daha çok kentlerde gelişen klasik danslar Türk müziğinin özel havalarıyla oynanır.
Başlıcaları köçekçe, tavşanca ve çiftetellidir.
Halk dansları ise özellikle Anadolu’da gelişmiş ve yöresel karakterlerini günümüze dek korumuştur.
Zeybek, bar, halay, kaşık oyunu, horon, hora, sirto, longa başlıca halk danslarımızdır.
Zeybek Batı Anadolu’ya özgü köklü bir oyundur.
Doğu Anadolu’ya özgü halk dansı olan bar, el ele tutuşarak davul zurna eşliğinde oynanır.
Halay ise Erzurum ve Sivas yöresine özgü bir bar türüdür.
Sirto ve hora Rumlardan, longa ise Romenlerden Anadolu’ya geçmiş oyunlardır.
Her ülkenin kendine özgü halk dansları vardır.
Sosyal dans: Salsa, tango, cha-cha-cha, bachata gibi türleri kapsar. Canlı müzik eşliğinde yapılan dans: Rock, pop, caz gibi türlere göre danslar yapılır.
*- RİTMİK DANSLAR
Ritmik hareketlerle müziğe uyum sağlayan danslar, dünya çapında farklı türler ve tarzlarda icra edilmektedir.
Klasik Bale: Klasik bale, gösterişli kostümler ve teknik becerilerle karakterize edilen zarif bir dans türüdür.
En ünlü klasik bale eseri olan ‘Giselle’ gibi klasik hikâyelerden ilham alan bu dans, vücut kontrolü ve estetik hareketlerle tanınır.
Caz Dansı: Caz dansı, caz müziği eşliğinde serbest bir şekilde yapılan enerjik ve ritmik bir dans türüdür. Hızlı ayak hareketleri, dönüşler ve vücut esnekliği caz dansının önemli unsurlarıdır.
Lindy Hop ve Charleston, caz dansının popüler örnekleridir.
Hip-hop: Hip-hop, hiphop müziği ile ilişkilendirilen bir dans stili olarak bilinir. Kuvvetli vücut hareketleri, izleyicilere güçlü duygular aktaran bir tarz benimser.
Breaking, popping ve locking hip-hop dansının alt türlerindendir.
Latin Dansları: Latin dansları, Güney Amerika ve Karayip kökenli enerjik, ateşli ve duygusal danslardır. Salsa, merengue, bachata ve tango gibi danslar Latin müziğiyle uyumlu hareketler içerir ve çiftler arasındaki uyumu vurgular.
Çağdaş Dans: Çağdaş dans, geleneksel dans teknikleriyle birleştirilen modern bir tarzdır. Duygusal ifade ve bedenin serbest şekilde kullanımı ön plandadır. Zorlu koreografiler ve deneysel hareketler çağdaş dansın özelliklerindendir.
Flamenko: Flamenko, İspanyol kökenli bir dans ve müzik tarzıdır. Hızlı ayak hareketleri, el çırpma ve tutkulu beden dilini içeren bu dans, Güney İspanya’nın geleneksel kültürünü yansıtır.
*- FARKLI DUYGULAR
Her dans türü ve tarzı kendine özgü bir ifade biçimi sunar ve farklı duyguları ortaya çıkarır.
Dans, bedeni ve zihni bir araya getirerek insanları harekete geçirir ve bir arada tutar.
Farklı kültürlerden gelen danslar, dünyayı keşfetmek isteyenler için büyük bir zenginlik sunar.
Dans etmek, kendini ifade etmek, stres atmak ve eğlenmek için harika bir yol sağlar.
*- BASİT AKTİVİTE DEĞİL
Dans, insan toplumunun vazgeçilmez bir parçasıdır ve geçmişten günümüze kadar sürekli olarak evrim geçirmiştir. Sadece eğlence amacıyla yapılan basit bir aktivite olmaktan çıkarak, sosyal etkileşimlerde önemli bir rol oynamaya başlamıştır. Dansın toplumsal rolü, insanların iletişim kurmalarına, duygularını ifade etmelerine ve sosyal bağlarını güçlendirmelerine yardımcı olur.
*- İNSANLARI BİRARAYI GETİRİR
Dans, duyguları ifade etmenin, hikayeler anlatmanın ve iletişimi güçlendirmenin evrensel bir yoludur.
Kültürlerarası iletişimde dans, sözcüklerin sınırlarını aşarak ortak bir payda bulmaya yardımcı olabilir.
Dans, insanları bir araya getirirken dil engelini aşar ve beden diliyle iletişim kurulur. Ritim, hareket ve jestler, duygusal ifadeleri netleştirerek, anlaşılması zor olan konuların bile anlaşılır hale gelmesini sağlar.
*-
Yorumlar
Yorum Gönder