NEREDEYSE İÇ ÇAMAŞIRLARINI BİLE ALACAKLAR

YAŞAR EYİCE *- HEM İHTİYAÇ VAR HEM DE PARA! AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ‘açık ve net konuşuyorum’ dedi. Sözü doktorlara getirdi ve ‘Az para aldığı için ayrılıyorlarmış, gidiyorlarsa gitsinler!’ dedi. Son günlerde ya da son zamanlarda yabancı dil öğrenip yurtdışına adeta kaçarcasına giden ya da özel hastanelere geçiş yapan doktorlar daha doğrusu sağlık personeli için medyada yer alan haberler üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, gerekirse Tıp fakültelerini bitiren onlarca doktor ile sorunu aşacaklarını anlatan özlü cümleler kullandı. Pek bu konuda komşularımız ne düşünüyor? Ben de, gözlemlerine güvendiğim, duyarlı gazeteci komşumuz Haluk Narbay’a, ‘Ne diyorsun?’ diye sorunca şunları duydum.. Bu arada belirtmeden geçmeyeceğim devlete emekli oluncaya kadar büyük hizmetlerde bulunan Haluk Narbay’ın ailesinde sayısız doktor da bulunuyor… Şimdi söz Haluk Narbay’da; *- TOZ DUMAN ARASINDA ‘Farkındasınız ortalık toz duman… Bir tarafta ekonomik kriz, diğer yanda pandemi, bu taraflarda çoluk çocuğun, genç, ihtiyar, hasta insanların acımasızca göz göre öldürüldüğü savaş var, Bunlar yetmiyormuşçasına her gün ortaya yeni bir tartışma konusu atılıyor! Sonuncusu daha doğrusu son üretilen tartışma konusu doktorların bulundukları kamu sağlık kurumlarından ayrılarak daha fazla ücret verilen özel sağlık kurumlarına kaçış yoğunluğu… Bu yalan bilgi değildir ve doğrudur. Başkan Erdoğan ‘Onlar gitsinler biz yeni mezunlarla bu işi yürütürüz, gerekirse yurt dışından istekli olanları da kadrolarımıza alırız!’ diyor. Ben konuya başka bir açıdan bakmak istiyorum: Acaba özel sağlık kuruluşları daha çok ücret nasıl veriyor? Bu hiç düşünülüyor mu? Yaşayan, sıkıntıya düşüp özel hastanelerin kucağına düşen bunu görüyor ve biliyor. Önce ‘Acil’ den söz edeyim; Yayınlanan kararnameler, uygulama esasları hikâye… Özel hastaneler gelen ya da getirilen hastanın gözünün yaşına bakmıyorlar ve tedaviden hatta ilgiden önce insanın ceplerini sökercesine fahiş ücreti alıyorlar. Normal kontrol ve tedaviler ile yatılı bakımlar hasta ve yakınları için kelimenin tam anlamıyla bir yıkım. Evet özel hastanelerde kalite biraz daha yüksek lakin çok karlı bir işletme zihniyeti daha da yüksek. Gelir yüksek olunca verilen ücret de yüksek oluyor… Bu kurumların çok ciddi şekilde tedavi ücret denetimine tabi tutulmaları gereklidir. Düşüncemi sizinle paylaşmaktan mutluyum, sağlıklar ve iyi çalışmalar diliyorum…’ Ben de bir anımı paylaşayım: Bir zamanlar İzmir ve İstanbul Valiliği, İçişleri Bakanlığı da yapan Kutlu Aktaş’la bir sohbette şöyle demişti: ‘Yatırım yapmak isteyen varsa eğitime ve sağlığa yapsınlar!’ Sebebini de ben açıklayayım: ‘Hem ihtiyaç var hem de para var!’ Ben bu arada büyüklerin söylediklerini anımsatayım: ‘Allah ne eksik etsin ne de muhtaç!’ *- ŞİMDİLİK, TAM 371 FİRMA! Son günlerde, daha doğrusu günün hemen her dakikasında ‘Son dakika’ diye haberlerle buluşuyoruz… Önceki yıllarda dikkat çekici ya da önemli haberler ‘Flaş…Flaş…’ diye duyurulurdu. Gazeteler de ‘ikinci’ baskısını yaparlar ya da önemli saydıkları haberleri ‘Sür manşet’ dediğimiz bir şekilde verirlerdi. Son dakika haberlerinden birine göre; Tarım ve Orman Bakanlığı, taklit veya tağşiş yapıldığı kesinleşen 371 firmaya ait 559 parti ürünü kamuoyuna açıkladı. Bence çok ama çok önemli bir haber bu… Çünkü hepimizi ilgilendiriyor… Tek tek incelemeye çalıştım ‘başım döndü’ diye halimi anlatabilirim. Bunu hileyi, ya da tağşişi ilk çıkaran Aydın’da görevli bir kadın görevli idi… Gitti, zincir marketlerde satılan ürünleri kendi cebinden harcama ile aldı ve analizlerini bir meslektaşı ile yaptı… Acı gerçeği açıkladı… Sonuçta işinden oldu… Dev şirketler ise ‘Biz ne bilelim!’ diye soruşturmadan kurtuldular… Tarım ve Orman Bakanlığından yapılan açıklamada, ‘Ülkemizde gıda güvenilirliğinin sağlanması, gıdalarda taklit ve tağşişin önlenmesi, kişilerin sağlığının ve tüketici menfaatlerinin korunması ile sektörde haksız rekabetin engellenmesi amacıyla gıda ve gıda ile temas eden madde ve malzemelerin üretim, işleme ve dağıtımının tüm aşamalarında resmi kontrol faaliyetleri Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından titizlikle yürütülmektedir.’ denildi… *- HAYATIMIZLA OYNUYORLAR 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu ve bu Kanun kapsamında hazırlanan Gıda ve Yemin Resmi Kontrollerine Dair Yönetmelik gereğince; laboratuvar sonucuyla taklit veya tağşiş yapıldığı kesinleşen gıdaları üreten/ithal eden; kişilerin hayatını ve sağlığını tehlikeye düşürecek şekilde bozulmuş, değiştirilmiş gıdaları üreten ve/veya satan firmanın adı, ürün adı, markası, parti ve/veya seri numarasını içeren bilgiler kamuoyunun bilgisine sunuluyor. Bu uygulama tüketici sağlığının ve menfaatinin korunması ve sektörde haksız rekabetin önlenmesine büyük katkı sağlıyor. Verilen bilgiye ve yapılan açıklamaya göre: ‘Uygunsuzlukların tespitinde Bakanlığımızca yürütülen denetimlerin yanında, tüketiciler tarafından yapılan CİMER, Alo 174 Gıda Hattı ve Whatsapp (0 501 174 01 74) gıda ihbar hattı başvuruları neticesinde gerçekleştirilen denetimlerin de büyük payı bulunmaktadır. Bu bakımdan tüketicilerin bu başvurularını sürdürmeleri tüketici sağlığının en üst düzeyde korunması yönündeki çalışmalarımız için büyük önem taşımaktadır.’ Deniliyor. Tüketici sağlığının en üst düzeyde korunmasına yönelik yapılan Kanun düzenlemesi ile gıdada taklit veya tağşiş cezaları caydırıcı hale getirilmeye çalışılıyor. Bu kapsamda, taklit ve tağşiş yapan gıda işletmecilerine gayri safi gelirlerine bağlı olarak 50 Bin TL’den 2 milyon TL’ye kadar idari para cezası, hapis cezası, adli para cezası ve gıda sektörü faaliyetinden men cezası getirildi. Ama kazanç çok daha fazla olduğundan, ağır hapis cezaları ve diğer beklediğimiz cezalar bu ahlaksızları, şerefsizleri, insan sağlığıyla oynayanları pek etkilemiyor. İsim ve sıfat değiştirerek bildikleri kötü yoldan geri dönmüyorlar. *- KİTAPTAN KORKANLAR! Başta Amerikalılar ve Avrupalılar, takip edenlerin bildikleri gibi Rus Birlikleri Ukrayna’ya girdikten sonra arka arkaya ekonomik tedbirleri açıklıyorlar. Tabi bu arada kültür ve sanat da bu ambargodan nasibini alıyor. Ama nedense trink para Rusya’dan doğalgaz da, petrol da almaktan çekinmiyorlar. Ben de bu hafta, batılıların ‘kara listeye’ aldıkları ünlü Rus edebiyatçı Tolstoy’dan söz edeceğim… *- İSTANBUL’A GELİRKEN Ömrünün son günlerini İstanbul’da geçirmek isteyen ve vasiyetinde mezarına haç konulmasını istemeyen, İstanbul’a gelirken Bulgaristan’da bir tren garında ölen Rus edebiyatının dev ismi Tolstoy’un son fotoğrafı ve hayatı sorgulatacak ders niteliğinde 17 sözü şöyle: 1. Öyle horozlar vardır ki, öttükleri için güneşin doğduğunu sanırlar. 2. Hayat ne gideni geri getirir, ne de kaybettiğin zamanı geri çevirir. Ya yaşaman gerekenleri zamanında yaşayacaksın, ya da ‘yaşamadım!’ diye ağlamayacaksın. 3. Bozuk para insanın cebini deler, bozuk insan da kalbini. Bu yüzden harcayın ikisini de gitsin. 4. İnsanı bedenen ameliyat etmek için uyutmak, ruhen ameliyat etmek için ise uyandırmak gerekir. 5. Herkes insanlığın kötüye gittiğini kabul eder ama hiç kimse kendisinin kötüye gittiğini kabul etmez. Herkes insanlığı değiştirmeyi düşünür ama hiç kimse önce kendini değiştirmeyi düşünmez. 6. Varlığı bir şey kazandırmayan insanların, yokluğu hiçbir şey kaybettirmez. 7. Ne diye ‘Şeytan’a kızarsın? Bir iyilik yap da, o sana kızsın. 8. Bil ki, yaşadıklarınla değil yaşattıklarınla anılırsın. Ve Unutma; ne yaşattıysan elbet bir gün onu yaşarsın. 9. Bir insanı bulunduğu mevkiiyle değil, göz koyduğu mevkiyle ölçmek gerekir. 10. En güçlü iki savaşçı sabır ve zamandır. 11. Bir insan acı duyuyorsa canlıdır. Başkasının acısını duyuyorsa insandır. 12. İnsanın gerçek gücü sıçrayışta değil, sarsılmaz duruştadır. 13. Kendi mutluluğundan başka hedefi olmayan insan kötüdür. 14. İnsanların çoğu onu yapıyor diye yanlış, yanlış olmaktan çıkmaz. 15. Kimse, kimseyi küçümseyecek kadar büyük değildir, bilmelisin. Küçümsediğin her şey için gün gelir, önemsediğin bir bedel ödersin. 16. Birine çamur atmadan önce iyi düşün ve sakın unutma, önce senin ellerin kirlenecek. 17. Başkalarının hayatından ders alın. İnsan, bütün hataları kendisi yapacak kadar uzun yaşamıyor. Yazımı Emile Zola’dan bir görüş alarak bitireyim: ‘Pırlantadan alınmayan vergi, kitaptan alınıyordu! Çünkü; Pırlanta alandan değil, kitap okuyanlardan korkuyorlardı!’ Acaba hâlâ kitap okuyandan korkan var mıdır? *-

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ACİLDEN DE ÖNCELİKLİ

OKULUN DUVAR GAZETESİNDE ATATÜRK