YENİÇERİLELİR DE YANGINDA YAĞMA YAPTI

YAŞAR EYİCE *- GÖREVLİLERİN ÜZERİ DE ARANMALI Yangınların çoğunun ‘elektrik kontağından’ olduğunu düşünürüz. Ama itfaiye raporlarına göre, bu düşüncemiz yanlış. Yangınların en büyük nedeni, sigara içenler… Söndürülmeyen sigara izmaritlerinin verdiği zarar o kadar çok ki, düşüncelerimizden çok fazla. Şimdi de size bir İstanbul Yangınından söz edeceğim; 1943 yılında büyük bir yangını nispeten az hasarla atlatan İstanbul’un ünlü Kapalıçarşı’sı, bu yangından dersler çıkarılıp gerekli önlemler alınmadığı için 11 yıl sonra, 26 Kasım 1954’te çıkan yangında harap oldu. İstanbul’daki bütün itfaiye gruplarının büyük bir özveriyle çalışarak iki günde kontrol altına alabildiği yangında, tarihî çarşının beşte ikisi yandı, 2 bin 730 dükkândan 1.364’üyle çarşı dışındaki 30 dükkân kullanılamaz hâle geldi. Burada öncelikle ve önemli şunu belirtmek istiyorum: İstanbullu itfaiye erleri ve yöneticileri ortak bir kararla, yangın alanına her giriş ve çıkışlarında üzerlerinin polis tarafından aranmasını sağladılar. Böylece söylentileri önlemiş oldular. Yanan çarşıya gelen dükkan sahipleri, işleticiler, meraklılar kadar, son depremlerde gördüğümüz gibi hırsızlar ve fırsatçıların sayıları da az değildi. Öyle ki, komşu il ve ilçelerdeki hırsız ve menfaat beklentisi olanlar da Kapalı Çarşı’nın yolunu tutmuşlardı. Yangın söndürüldükten sonra, Cumhurbaşkanı Celal Bayar, ‘örnek davranış ve cansiperane çalışan İstanbul itfaiyesi çalışanlarına 25’er lira ödül verdi. İstanbul Valisi ve Belediye Başkanı Fahrettin Kerim Gökay da, itfaiyecileri birer maaşla ödüllendirdi. Burada şunu söylemek ve kural haline getirilmesini dileyerek önermek istiyorum: ‘Yangın, sel, deprem, büyük kazalarda güvenlik çemberini alan ekipler, kim olursa olsun girip çıkanların üzerlerini arasınlar. Böylece kayıplar üzerinde söylentilerin yayılması önlenir. *- YANGIN GÖZETLEME KULELERİ VARDI Murat Tokluca’dan öğrendiğime göre, Beyazıt Kulesi’ndeki görevliler 10 Eylül 1943 günü̈ Kapalıçarşı’dan yükselen alevleri görüp yangın alarmı verdiğinde saatler 05.40’ı gösteriyordu. Fatih İtfaiyesi Kapalıçarşı’ya ulaştığı sırada yorgancılar bölümünde başlayan yangın mobilyacılara sıçramış, yaklaşık 20 dükkân yanmıştı. Mobilyacılardaki ahşap, talaş, yağlıboya ve diğer kimyasal maddelerin etkisiyle yangının tüm çarşıyı sarma tehlikesi baş gösterince Beyoğlu ve Bakırköy’deki itfaiye ekipleri de çağrıldı. Yangın sonucu Yarımtaş ve Ali Paşa hanlarıyla Yeşiltulumba, Mütevelli, Sarı Hasan, Ağa Han ve Cebeci sokaklarındaki 200 dükkân ve 40 depo kül olmuştu. *- KARŞIMIZA HEP ‘İHMALLER’ ÇIKIYOR Türkiye’deki hemen hemen tüm felaketlerde olduğu gibi bu yangının arkasında da bir ihmaller zinciri vardı. Yangını bir yorgancının dükkânında söndürmeden bıraktığı mangaldan sıçrayan köz başlatmıştı. Geceleri çarşının sokaklarını dolaşmakla görevli bekçilerin çoğu yangın sırasında uyuyordu. İlk alevleri o esnada uyumayan bekçilerden biri görüp hemen telefona koşmuş ama yangın sırasında araması gereken numarayı rehberde bulamamış; yanlış numaraları arayıp telefon başında 25 dakika harcamıştı! Sonunda bundan vazgeçip polis karakoluna koştuğunda ise alevler çoktan Beyazıt Kulesi’nden görülmüş ve Fatih İtfaiyesi yola çıkmıştı bile. Günümüzü düşünelim! *- İLK HESAP YÖNETİCİLERE SORULMALI İzmir’in Kemeraltısı, ya da daracık yolları ile birçok yerleşim merkezimizi ve mahallelerimizi düşünelim, bir sigara izmaritinin, bir kıvılcımın vereceği zararı aklımızdan, hayalimizden geçirelim… Onarılması zor ne yaralar meydana getirir. Urla’da gördüm, uyardım ama Kaymakamın da belediyenin de umurunda değil. Çarşılara ve bazı mahallelere giriş yasak! Yollar çitle kapatılmış… Yani kilitli… Bir yangında, acaba itfaiye nasıl girecek? Ambulanslar ihtiyacı olanlara nasıl ulaşacak? Neymiş efendim, görevlide anahtar varmış! Peki, görevli nerede? Görevli varsa, kilide, ‘Tantana’ (Biz öyle diyorduk) ne gerek var… Özellikle tüm resmi kurumların ve özel mülklerin kapıları da aynı şekilde müdürler ve çalışanların otopark olarak kullanabilmesi için kapalı… Onların ne özellikleri var? Devletten, bizden toplanan vergilerle, büyük imkân ve maaş almalarından başka? Bir zamanlar bir ilçemizin kaymakamlığına dilekçe vermiş, resmi makamların bulunduğu yerlerin girişlerindeki bahçelerinin kendileri için özel otopark haline getirildiğini, halkın buralardan nefes alma olarak yararlanamadığını ve bunun yasalara aykırı olduğunu belirtmiştim. Bana ne dendi söyleyeyim mi? ‘İdare edin!’ Her an bunu ispatlarım… Çünkü böyle bir imkân kimseye ve kuruma tanınmıyor… Üstelik yasalarımızda da yok… *- YİNE BEYAZIT KULESİNDEN Şimdi de gelelim, 26 Kasım 1954’e! Saat 22.00 sularında Kapalıçarşı’da çıkan yangını ilk ihbar eden yine Beyazıt Kulesi olmuştu. Bu kez yangını çok erken fark eden bekçilerden biri durduğunü çalıp diğer arkadaşlarını çağırmış; hep birlikte alevleri kovalara doldurdukları suyla söndürmeye çalışmışlardı. Henüz küçük bir alanda etkili olan yangını söndürebileceklerini düşündükleri için hiçbirinin aklına itfaiyeyi aramak gelmiyordu. Yangın Yorgancılar ve Mobilyacılar tarafına sıçrayıp buradaki yanıcı maddelerin etkisiyle bir anda büyüyünce alevler Beyazıt Kulesi’nden görülmüştü̈. *- VATANDAŞ YOLUNU ÇEVİRDİ İlk gelen Fatih itfaiye ekibi de Gedikpaşa’daki başka bir yangına giderken vatandaşlar tarafından yoldan çevrilip Kapalıçarşı’ya yönlendirilmişti. Kapalıçarşı bekçilerinin yine sınıfta kaldığı anlaşılıyordu. Önce Fatih, hemen sonrasında Beyoğlu itfaiye ekipleri Kapalıçarşı’ya vardığında alevler hem çarşının büyük bölümüne yayılmış hem de dışarıdaki bazı binalara sıçramıştı. Bakırköy, Üsküdar ve Kadıköy’de bulunan İstanbul’un diğer büyük itfaiye ekipleri de gece yarısına kadar yangın yerine ulaşacaktı. Son Posta gazetesi, sabaha karşı 02.00 sularındaki manzarayı okurlarına şöyle özetliyordu: ‘Şehrin bütün itfaiye gruplarından 500’e yakın itfaiye neferi içerisi dumanlarla kaplı olduğu için içine giremedikleri çarşıyı her yandan çevirerek ve büyük demir kapıları büyük bir müşkülatla kırarak dışarıdan içeriye su sıkmaya devam etmişlerdir. Fakat korkunç hararetin içine düşen tonlarca su bir anda buhar olup uçmuştur. Hararetin dehşeti asfalt yolların ve 5 santimetre kalınlığındaki demirlerin burkulup erimesinden de görülmekteydi.’ Sabah olduğunda yanan dükkân sayısı 1.000’i geçmişti. *- KUYUMCULAR ŞANSLIYDI   Kuyumcular bölümünün yanmadığı kesindi; yine buraya yakın bazı bölümlerin de henüz yanmadığı tahmin ediliyordu. İtfaiye ekipleri önce çarşının 8 ana kapısını da tutmuş ama sonra alevlerin Kuyumculara sıçramasını önlemek için tüm güçlerini bu bölüme yakın kapılara aktarmıştı. Böylece yangının Mahmutpaşa yönüne ilerlemesinin de önüne geçilmişti. Hava aydınlanınca çarşının sağlam kalan bölümlerinden mal çıkaran birkaç kişinin yakalanması yağma şüphesi uyandırsa da sonradan bu kişilerin mallarını kurtarmak isteyen dükkân sahipleri olduğu anlaşıldı. Yine de İstanbul’daki tüm polis birimlerinde izinler kaldırılacak, 500 jandarmayla piyade birliklerinden 500 asker de polislere takviye kuvvet olarak yağmayı engellemek için Kapalıçarşı çevresinde etten duvar örecekti. *- MANZARA KORKUNÇTU Yangın iki gün sonra kontrol altına alındığında manzara korkunçtu. Çarşının beşte ikisini harap eden yangında Fesçiler, Yorgancılar, Elbiseciler, Yağlıkçılar sokakları tamamen, Örücüler, Kavaflar, Parçacılar, Halıcılar ve Mobilyacılar sokakları kısmen yanmış; çarşı içindeki 2.730 dükkândan 1.364’üyle çarşı dışındaki 30 dükkân harap olmuştu. Yangının bir yorgancı dükkânında kısa devre yapan elektrik tesisatından sıçrayan kıvılcımların içerideki çuvallar dolusu pamukla yorganları tutuşturmasıyla başladığı anlaşılıyordu. İTÜ profesörlerinden oluşan bilirkişi heyetinin raporunda ‘Bütün elektrik tesisatının çok eski ve harap durumda olduğu çarşıda bu vakte değin elektriğin sebebiyet verdiği büyük bir yangın faciası yaşanmaması mucizedir’ deniliyordu. 11 yıl önceki yangının ardından İtfaiye Müdürü̈ İhsan Bey’in dikkat çektiği gibi Çarşı’nın eskimiş elektrik tesisatı faciaya davetiye çıkarmıştı. *- KONTRPLAKLARIN YERİNE NAYLON ALDI Şimdi yazacaklarıma dikkat edilmesini diliyorum. Çünkü yıllar geçti ama aynı durum yaşanıyor. İtfaiye şu raporu vermişti: 1- Dükkânları genişletmek için eklenen çıkmalar ile vitrinlerin kontrplak ve mukavvadan yapılmaları ve yağlıboyayla boyanmaları, 2- Yangın sırasında esen rüzgârın çarşının camları kırık pencerelerinden ve itfaiye gelmeden önce bekçilerin açtığı bazı kapılardan hava akımı ve anafor yapması neticesinde alevlerin zemine paralel olarak dil gibi sokakları yalaması ve teşhir mallarıyla dükkânları sırayla tutuşturması, 3- Çarşıdaki barut bayileri ve kolonya dükkânlarında yanıcı ve patlayıcı malzeme bulunması, 4- Zamanla çarşı içine girmiş, yuva yapmış ve yavrulamış olan kedi, fare ve emsali ayaklı ve sürüngen hayvanların büyük bir ihtimalle tutuşarak rastgele açık buldukları delik ve oyuklardan kaçışmaları yangının ilerlemesinde büyük bir rol oynamıştır. *- KAHROLUYORUZ Geçenlerde ‘Memleketimizden manzaralar’ niteliğinde bir vakayı yazmış, Balıkesir’deki patlamada, çok sayıda insanımızı hayattan kopararak ‘içimizi bir kez daha yakıp geçen bir haber olarak hepimizi kahretti’ demiştim. Bir mühendis uyarmıştı: Aylar önce Balıkesir Valisi İsmail Ustaoğlu’nun bu mühimmat fabrikasını ziyaretinden görüntüler yollamış, fotoğraflardan birinde arka taraftaki bir masanın açık dolap kapaklarının ardında birkaç teneke görünüyordu. Mühendis, bunları bir yuvarlak içine alıp işaretlemiş, ‘yanıcı madde ile patlayıcı madde bir arada! Bunların kilitli özel dolaplarda muhafaza edilip, özel taşıma sistemleri ile üretime verilmesi gerekir’ demişti. Şimdi ben ne diyeyim ki? Bizde şöyle bir şey var; her şey olup bittikten sonra kontrol etme! Raporlar hazırlama, ama ihmaller devam, uyarılar boşuna… *- SONUÇ Yanmayan bölümlerde dükkânı olanlara yangından ancak bir hafta sonra çarşıya giriş izni verildi. İlk gün, çarşıdaki 608 kuyumcudan 200’ü içeri alınmıştı. Tüm dükkânların sahiplerine teslim edilmesi bir hafta surdü çünkü̈ içeri alınan esnafın mallarını, kasadaki değerli evrak ve paralarını kontrol etmeleri isteniyor; her şeyi tam teslim aldıklarına dair tutanak imzalatılıyordu. 1.446 dükkân, sahiplerine teslim edilirken kimsenin parasının ya da malının eksilmemesi bir mucizeydi. Belirtmiş ve öneride bulunmuştum: Yangının ilk saatlerinden itibaren Çarşı’ya giren itfaiyeciler ortak bir karar alıp her çıkışlarında gönüllü̈ olarak polislere üstlerini aratmıştı. *- GEÇİCİ OLARAK Başlangıçta dükkânları yananların geçici olarak işlerini sürdürebilmeleri için kentin muhtelif yerlerinde 14 pazar yeri tahsis edilmesi düşünüldüyse de esnaf bu plana yanaşmayınca Kapalıçarşı civarında uygun yerlere barakalar yapılmasına karar verildi. Dükkânı yanan Çarşı esnafının bir kısmı, Beyazıt, Nuruosmaniye, Mercan ve Şehzadebaşı Camii avlusuna yerleştirilen ahşap barakalara taşındı. Yanan dükkânlarda çalışan işçilere de birkaç ay boyunca Kızılay yardım edecekti. Acaba günümüzde, kötü gün dostu Kızılay’ımız kimlere yardım ediyor? Belki bu da açıklanır, ben de size naklederim. *- YENİÇERİLİLER YAĞMALADI Çelik Gülersoy’un, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi’nde aktardığına göre Kapalıçarşı 1546, 1618, 1652, 1660, 1695 ve 1701 yıllarında çıkan yangınlarda zarar görmüştü̈. Bu yangınlardan bazıları dışarıda başlayıp çarşıya sıçramış bazıları ise içeride başlamıştı. 1750’de Mercan’dan çıkıp Çarşı içine giren yangın büyük hasara sebep olduğu gibi tarihte ilk kez yeniçerilerin yağmasına da yol açtı. O zamana kadar her açıdan güvenliğin bir sembolü̈ sayılan bedestenler, İmparatorluğun ilk batış işaretlerinden biri olarak hem de devlet güçlerince yağmalanmıştı. 1766 Depremi’nden de etkilenip 1 yıl sonra Hassa Başmimarı Ahmed Ağa tarafından onarımı yapılan çarşı 1791 ve 1826’da da 2 büyük yangından az hasarla kurtuldu. *- EN BÜYÜK FELAKET Eski Kapalıçarşı’nın yaşadığı en büyük felaketse 1894 yılında 10 Temmuz Salı günü gerçekleşen büyük depremdi. Kapalıçarşı’da bulunan 135 kişi çöken kubbe ve tonozların altında kalarak hayatını kaybetmişti. Aralarında Sarkis Balyan’ın da bulunduğu mimarlar tarafından 2 yıl içinde onarılan Çarşı’nın sınırları daraltıldı, bazı kapılar kapatıldı, üstü açılan bazı caddelerle Çarşı içinde kalan bazı hanlar dışarıda bırakıldı. Çarşı, yüz ölçümünün neredeyse yarısını kaybetmişti ama asıl önemlisi Batı mimarisi etkisiyle yapılan değişiklikler yapının kimliğini geri dönülmeyecek biçimde değiştirmişti. Eski Kapalıçarşı artık yoktu. *-

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BÖYLE BİR ANLAŞMA GÖRÜLMEDİ... DENİZİ YOK ANLAŞMAYA LİMANLAR KONULDU...

SAHTEKARLIĞI NORMAL KARŞILIYOR!

NEREDEYSE İÇ ÇAMAŞIRLARINI BİLE ALACAKLAR