BÜYÜK PATRONLARIN İSTEDİKLERİ OLDU

YAŞAR EYİCE *- PROJE ‘GEÇİCİ’ OLMAMALI Önceki yazılarımdan birinde ‘köye dönüş!’ gibi ‘Mahalleye, sokağa dönüş’ ten söz etmiş, bazı örnekler verdim. Aslında bu özlemle dönüş, birlik ve beraberlik, ‘Dayanışma duygusundan’ kaynaklanıyor. Bunu kentlerin farklı mahallelerinde ‘Mahallede Dayanışma Var!’ projesi olarak kabul etmek ve yaymak kent yöneticilerinin görevi olmalıdır. Peki mahallede dayanışma nasıl olmalı? Öncelikle şunu kabul edelim: Mahallede dayanışma, komşular arasında güçlü bağlar oluşturmak için çok önemlidir. İşte mahallede dayanışmayı sağlamak için bazı öneriler: Komşularla Tanışma: Yeni taşınan komşularla tanışarak samimi bir bağ kurmak. Etkinlikler Düzenlemek: Mahalle piknikleri, oyun geceleri veya gönüllü temizlik etkinlikleri düzenlemek. İletişim Kurmak: Sosyal medya grupları veya mahalle sohbet grupları oluşturarak iletişimi artırmak. Destek Sağlamak: Yaşlı, hasta veya yardıma ihtiyacı olan komşulara yardım etmek. Paylaşım Kültürü: Kitap, yemek tarifleri veya bahçede yetiştirilen ürünleri paylaşmak. Bu tür aktiviteler, mahallede güçlü bir dayanışma ağı oluşturmanıza yardımcı olur. Çocukluğumdan anımsıyorum: Bornova Küçükpark’ta her sokakta futbol takımı vardı, aramızda ‘gazozuna’ maçlar yapıyorduk. Bu maçlar da başlı başına ayrı bir konu idi. Bisikleti olanların birleşme alanları vardı. Şimdiki motorsiklet ya da bisiklet grupları gibi düzenli turlar yapardık. Bir de ‘Sapanı’ olanlar, avcılık meraklıları kırlara, bahçelere gider, sözde kuş avlamaya çalışırdık. Genç kızlar ev ekonomisi kursunu giderlerdi. Çeyizler ortak hazırlanırdı. Askerdeki ‘Mıntıka temizliği’ gibi kapı önü, yani sokak temizliği tüm komşular tarafından yapılır, yaşlıların kapısı imece usulü ile temizlenirdi. Akşamüzeri ve akşam kapıların önünde oturmalar başlar, çaylar kahveler içilir, ikramlar başlardı. Herkesin evinin bahçesi bulunur, bahçelerinde çeşitli çiçekler, yerin durumuna göre meyve ağaçları olurdu. Dayanışmanın en güzel örneklerinden biri de bunda görülürdü. ‘Göz hakkı’ ya da ‘Komşuluk hakkı’ diye evde yetişen sokak sakinlerine dağıtılırdı. Belli günlerde, pikniğe, tabiatın verdiği yemeklik otları toplamaya gidilirdi. Para toplanır, araç tutulur ve köylere, ya da sayfiyeye gidilir, gece yarısı yorgun argın dönülürdü. Daha neler neler? ‘Mahalledeki dayanışmayı’ anlatmaya çalıştım, bu arada unutmadan belirteyim, ‘Sokağımızdan bir yabancı birden fazla geçerse’, şüphe ile yaklaşılır ‘Neden?’ sorusunun cevabı alınırdı. Çünkü ne mahalle bakkalından tutun tüm esnaf ve evlerde kilit neredeyse yok gibiydi. Esnaf işi varsa kapıya bir sandalye koyardı, ‘Bu yokum, hemen geleceğim’ anlamına geliyordu. Evin kapısı açık ise, ‘Komşudayım, döneceğim!’ manasındaydı. Bazı belediyelerin, Gençlik ve Spor Hizmetleri müdürlükleri, servisleri sayesinde yürütülen ‘Mahallede Dayanışma Var Projesi’ benzeri çalışmalar yapıldığını görüyorum. 18-30 yaş arası üniversiteli ya da mezun genç gönüllüler ile çocukları buluşturuluyor. Hepimiz biliyoruz: Ekonomik ve sosyal açıdan kentsel haklara erişimi kısıtlı mahallelerde dayanışma kültürünü yaşatmayı ve büyütmeyi hedefleyen sosyal dayanışma ve güçlendirme projesi, sivil toplum örgütleri, ilçe belediyeler, üniversiteler, mahalle muhtarları ile iş birliği içinde yürütülüyor. Projeyle kentsel haklara eşit erişimin desteklenmesi amacıyla nitelikli eğitim, toplumsal cinsiyet eşitliği ve eşitsizliklerin azaltılması ile ilgili başlıklarda mahallelerde çalışmalar yürütülüyor. Bu tip projeler sayesinde gönüllülerin hem bireysel gelişimlerine hem de sosyal sorumluluk bilincine katkı sağlanıyor. Gönüllüler bu süreçte iletişim becerilerini geliştirme, topluma fayda sağlama ve çocukların hayatlarına dokunma fırsatı yakalıyor. Gönüllüler, çocukların eğitimine, sosyal gelişimine ve aileler ile kurdukları iletişim sayesinde mahallede toplumsal dayanışmaya katkı sağlıyor. Güzel ama, sürekli olacağına pek inanamıyorum. Çünkü bu tip projeler kişilerle ilgili oluyor. Yönetici gidince projede askıda kalıyor, ‘Bununla mı uğraşacağım?’ diyen tembeller ve işe yaramazlar, yaralı parmağa işemeyenler işi bozuyor. Yani aldatmacadan ileriye gitmiyor. *- SİGARA YAKIYOR Yazı da, sonbaharı da geride bıraktık, ‘Kara kışa’ geldik. Yaz aylarında bizim canımızı en fazla sıkanlardan biri de ‘orman yangınları’ idi. Ormanlarımızla birlikte içimiz de yanıyordu. Hatta bazı orman alanlarımıza giriş yasaklanarak, bir noktada, yetkililerce, kendimizce tedbir alınıyordu. Yangınların çeşitli nedenleri vardı; Anız yakılmasından tutun da, sigara izmaritine kadar! Belki hatırlayan olur; Bir zamanlar İstanbul Boğaz’daki eski yalılarda sabaha karşı yangın çıkıyor, sonra da yerine yenileri yapılıyordu. Son yıllarda koylarımızda denizle kucaklaşan ormanlarımızdaki yangınları kimlerin çıkardığını da biliyoruz. Neyse uzun upuzun bunları anlatacak, örneklerini verecek değilim. Şimdi bu kış aylarında itfaiyecileri ‘işbaşı’ yaptıran nedenlerin yarısından fazlası sigara kaynaklı… Öğrendiğime göre, İzmir’de 16 bin yangının 7 bin 200’ü sigara kaynaklı,,, Yine itfaiye kaynaklarına göre, ocak üzerinde unutulan yemekler nedeniyle çıkan çok sayıda yangın ihbarına da yetişmeye çalışılıyor. İtfaiye personeli, yangınların yanı sıra su baskınları, hayvan kurtarma, trafik kazası, kapı açma, asansörde mahsur kalanları kurtarma, yurttaşların parmağından çıkaramadıkları yüzükleri kesme gibi yıl içerisinde çeşitli vakaya müdahale ediyor. Ama en önemlisi belirttiğim gibi ‘sigara’ nedeniyle çıkan yangınlar… Nedense bu konuda bir türlü akıllanmıyoruz. Yangınlarda malımız kadar canlarımız da yanıp kül oluyor. Sadece İzmir’de, yangınlarda 40 kişi hayatını kaybetti. Yine 6 bin 500’ü kümes hayvanı olmak üzere toplam 7 bin hayvan can verdi. Yangınlardan dolayı milyarlarca liralık maddi zarar oluştu. Deprem konusunda olduğu gibi yangınla mücadele konusunda bilinçli olmamız gerekiyor. Şunları da bilmeli ve yapmalıyız; Bahçe temizliklerini mutlaka yapmalı, evlerinin yanlarına yangın koridoru açmalıyız. Sigara izmaritleri hiçbir şekilde ormana, sokağa atılmamalı. Bir itfaiyeci dostumuz şöyle dedi; ‘Yangın söndürmeye giderken refüjlerin yandığını görüyoruz. Buralarda neden yangın çıkar? Sigara izmariti attıkları için. Lütfen duyarlı olalım. En küçük dikkatsizlik, büyük felaketlere neden oluyor. Herkes bu konuda bireysel önlem aldığında, yangınların ciddi oranda azaldığını göreceğiz.’ Bireysel önlemin ne kadar önemli olduğu ortada. Nasıl Piyangonun kime vuracağı belli değilse, yangın felaketinin sizin, bizim başımıza gelmeyeceğini de hiç kimse bilemez, söyleyemez… Bir önceki yıla oranla yangınlarda yüzde 25’lik artışın olduğuna dikkat çekmek istiyorum. Bunun nedeni de şöyle açıklanıyor: ‘Pandemiden sonra vatandaşların daha çok kırsal alanlarda yaşama tercihleri sebebiyle yangınlarda artış gözlemlendi. Şu an yağmurlarla birlikte orman yangınları azaldı fakat yerleşim yerlerinde evsel yangınlar artış gösteriyor. Bunun sebebi soba ve benzeri ısıtıcıların yanlış veya dikkatsiz şekilde kullanımı!...’ *- ‘HANIM KAP GETİR!’ İstanbul’da havanın soğuk olduğu bir kış günü! Evin beyi camdan dışarıyı seyrediyormuş, her taraf buz, ayaz... Bakmış yoğurtçunun sesi geliyor, hanımına seslenmiş: ‘Hanım yoğurtçu geçiyor, kap getir de alayım!..’ Hanım: ‘Yoğurt var evde bey. İhtiyacımız yok!’ deyince, beyefendi; ‘Bizim ihtiyacımız yok ama yoğurtçunun ihtiyacı var ki, bu soğukta sokaktan üçüncü geçişi…’ *- MUTLU OLMAMIZ İÇİN Sokaktan geçen yoğurtçu anımsattı: Ekonomide yıllar süren istikrarsızlık dönemini acaba Reis’in de dediği gibi 2025’de bir parça da olsa atlatabilecek miyiz? Umarım ekonomik programlar olumlu sonuçlar verir. Para politikası kimini mutlu, kimini mutsuz ediyor. Önemli olan çoğunluğun mutlu olması. Tüm duamız, enflasyonun düşmesi… Cari açığın daralması… Çünkü, Cari açık daralırken döviz rezervleri artar. Eski Avrupa Merkez Bankası Başkanı ve eski İtalya Başbakanı Mario Draghi’nin çok konuşulan raporunu duymuşsunuzdur. Bu raporda, Avrupa Birliği’nin dünya ekonomisindeki payının son 30 yılda yüzde 26’dan yüzde 17’ye gerilediğini görüyoruz. Bu nedenle, tam üyelik perspektifi gereği en büyük ticari ortağımız olan AB’nin durumunu iyi analiz edip çok boyutlu bir değerlendirme yapmanın şart olduğunu düşündürüyor. Türkiye’nin üretim gücündeki aşınma da ortada. Son dönemde tarım ve sanayi üretimindeki büyümenin ülkedeki toplam büyümenin altında seyretmesi, üretim kaslarımızın zayıfladığına işaret ediyor. Ekonomi yönetiminin, üretim kaslarımızı güçlü tutmak için önlem alması çok önemli. Çünkü Türkiye’nin dijital ve yeşil dönüşüm yolculuğunda üretim kapasitesini doğru kullanmaya çok ihtiyacı var. Hiç unutmayalım ki ülkemizin küresel sistemdeki siyasi ve ekonomik gücünü demokrasimizin niteliği ve hukuk devletinin sağlamlığı belirlemektedir. Bunlar yalnız benim değil, uzmanımız Işınsu Kestelli’nin de görüşleridir. *- ZOR BİR YIL OLACAK Genelde 2025’in ‘zor’ bir yıl olacağı görüşü, türkülerimizin çoğunda gördüğümüz ‘anonim’ gibi… İş dünyasının önde gelen isimlerinin yeni yıl demeç ve temennilerini okudum, irdeledim. Hepsinin uyarısı (!) şöyle gibi: ‘2025 zor bir yıl olacak, iyi bir planlama yapılmalı, üretimi ve ihracatı destekleyecek kur politikası uygulanmalı! İş dünyası temsilcilerinin 2025 beklentilerini özetlersek: ‘Enflasyonla mücadeleden taviz verilmemeli ama bunu yaparken toplumun tüm kesimleri gözetilmeli. Özel sektör olarak maliyet baskılarını yönetmekte zorlanıyoruz. Finansmana erişimin kolaylaştırılması ve sürdürülebilir kredi mekanizmalarının oluşturulması şart. Türkiye’nin büyüme potansiyeli ihracatçıyı destekleyecek bir kur politikası uygulanarak sürdürülmeli.’ Benim anladığım şu: ‘Rabbena hep bana!’ dünyası ve görüşü sürüyor. Zaten hiç azalmadı ki! Özel sektör maliyet baskılarını yönetmekte zorlanıyormuş! Onlara göre şart: Finansmana erişimin kolaylaştırılması ve sürdürülebilir kredi mekanizmalarının oluşturulması! Türkiye’nin büyüme potansiyeli ihracatçıyı destekleyecek bir kur politikası uygulanarak sürdürülmeli! Ne güzel değil mi? ‘Başka başka?’ demek geliyor içimden… Ama benim gibi düşünenler de var, bu konuda görüşleri şöyle: ‘Kamu harcamalarının kontrol altında tutulması ve daha fazla kamuda tasarruf tedbirinin hayata geçirilmesi gerekiyor. Piyasanın yavaşladığı ve faiz indiriminin başlayacağı bir ortamda kamuda tasarrufun güçlü bir şekilde devreye girmesi, enflasyonda gözle görülür ve hissedilir bir düşüş için temel şart haline geldiğini düşünüyorum. Demokrasi ve adalet konusunda daha hassas davranıp yabancı yatırımcıya güven sağlayarak doğrudan yabancı yatırımların önünün açılması gerekiyor.’ Bazısı daha açık konuşuyor: ‘Rekabetten uzaklaşan sanayimize yeniden rekabet gücü kazandırmak için üretici ve ihracatçılar teşvik ve hibelerle desteklenmelidir.’ İlk dilekleri oldu gibi: ‘Ücret artışlarındaki maliyet artışının ise iş dünyasına yüklenmeyeceği rasyonel ekonomik uygulamalar beklentisi içindeyiz…’ İş dünyasının, yani büyük patronlar ile ilgili son sözlerim şunlar. ‘2025 yılında, sanayi üretiminde katma değerli ürünlerin payını artıracak adımlar atıldı, güçlü bir kamu harcamalarında sıkılaşma ile beraber sıkı para politikası sürerken yapılacak sınırlı bir faiz indirimi ile beraber, 2025 yılında atılmasını beklenilen adımlar hükümetçe oluşturuldu. Yani daha şimdiden büyük işverenler 2024 yılından daha olumlu bir 2025 yılı geçireceklerini gördüler. Benim önceki yazdıklarım milletin gazını almakla ilgili…’ *- GÖZTEPE ve KARANTİNA İSKELELERİ YENİLENİYOR İzmir Büyükşehir Belediyesi İZDENİZ Genel Müdürlüğü, hafta içi yolcu gemisi seferlerinde düzenlemeye gidiyor. Ulaşım Koordinasyon Merkezi (UKOME) onayıyla yapılan yeni sefer programı 1 Ocak 2025’ten itibaren geçerli olacak. Öte yandan yeni yılla birlikte Göztepe ve Karantina iskeleleri tadilata alınıp yenilenecek. Tadilat süresince bu iskelelerden hizmet verilemeyecek. Alımı yapılacak deniz taksiler ve düşük yolcu kapasiteli gemilerin Göztepe ve Karantina’ya hizmet vermesi planlanıyor. 1 Ocak 2025’ten itibaren hayata geçecek düzenlemeler şöyle olacak: Karşıyaka - Konak hattında; Hafta içi 07.05 - 09.05 ve 15.55 - 19.35 saatleri arasında 20 dakikada bir sefer yapılacak. Bostanlı - Konak hattında; Hafta içi 07.10 - 09.50 ve 15.50 - 19.30 saatleri arasında 20 dakikada bir sefer yapılacak. *- HAVA EĞİTİM YOLU TAŞIT ÜST GEÇİDİ’NDE SON VİRAJ İzmir Büyükşehir Belediyesi, yaklaşık 50 milyon liralık yatırımla Gaziemir’de trafik yoğunluğunu azaltacak taşıt üst geçidi çalışmalarında sona yaklaştı. Akçay Caddesi’nden Sarnıç bölgesine İZBAN hattı üzerinden ulaşım sağlayacak köprü, Sarnıç köprüsündeki trafik yoğunluğunu azaltarak ulaşım süresini kısaltacak. İzmir Büyükşehir Belediyesi, Gaziemir Hava Eğitim Yolu üzerindeki taşıt üst geçidini de ocak ayı sonunda hizmete alacak. Adnan Menderes Havalimanı, Ege Serbest Bölgesi ve önemli alışveriş merkezlerinin ulaşım aksı üzerindeki Gaziemir’de ulaşımı rahatlatacak üst geçit, Akçay Caddesi’nden Sarnıç’a bağlantı sağlayarak alternatif bir ulaşım yolu oluşturacak. Taşıt üst geçidi yaklaşım rampaları dahil 235 metre uzunluğunda ve 6,5 metre yükseklikte. *- HPV AŞISI UYGULAMASI BAŞLADI İzmir Büyükşehir Belediyesi kadınlarda serviks kanserine yol açan HPV’ye karşı aşılama kampanyası başlattı. Kriterleri karşılayan 18-26 yaş arası kadınlara üç doz HPV aşısı uygulamasını başlatan İzmir Büyükşehir Belediyesi, internet adresi üzerinden başvuru yapan kadınlar için aşılama takvimi oluşturdu. Gruplar halinde İzmir Büyükşehir Belediyesi Eşrefpaşa Hastanesi’ne gelen kadınlar, ilk doz aşılarını yaptırdı. Sağlık İşleri Dairesi Başkanı Ahmet Soner Emre, “İzmir Büyükşehir Belediyesi olarak 18-26 yaş arası kadınlara HPV aşısı uyguluyoruz. HPV aşısı, şu anda ülkemizin aşı programında değil. İnsanlar ücretini kendi ödeyerek aşı yaptırıyor. Bu da çok ciddi bir meblağa ulaştığı için birçok kişi bu aşıya erişemiyor. Biz sosyal belediyecilik anlayışı ile sosyal yardım alan kişilere HPV aşısını sağlamak için kampanya başlattık. Oldukça yoğun bir talep var. HPV, rahim ağzı kanserine yol açtığı kanıtlanmış bir virüs. Rahim ağzı kanseri, yüzde 99 oranında HPV enfeksiyonundan kaynaklanıyor. Bu aşı sayesinde insanları korumuş oluyoruz. Aşı yaptığımız kişilerin aynı zamanda rahim ağzı kanserine yönelik taramalarını da gerçekleştireceğiz” dedi. *-

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BÖYLE BİR ANLAŞMA GÖRÜLMEDİ... DENİZİ YOK ANLAŞMAYA LİMANLAR KONULDU...

SAHTEKARLIĞI NORMAL KARŞILIYOR!

NEREDEYSE İÇ ÇAMAŞIRLARINI BİLE ALACAKLAR