BİZ YOLUNACAK KAZ GİBİ GÖRÜYORLAR

YAŞAR EYİCE *- ÇORBA İŞİ… Sanıyorum, benim gibi milyonlarca insanımız bunlardan, yani mobil network operatörlerinden (bizdeki Turkcell, Vodafone ve Türk Telekom Mobil) şikâyetçi. Ne tatil dinliyorlar, ne de bayram seyran… Sabahı, akşamı da bilmiyorlar… ‘Zırt, pırt…’ telefonla arıyorlar… Müsait misiniz, evde misiniz, iş de misiniz, bunların umurunda değil! ‘Anlaşmanız bitti!’ diyorlardı, şimdi sözlerini değiştirdiler. Örneğin; ‘İnternet kampanyanızın süresi doluyor. Yalnızca, (Turkcell, Vodafone ve Türk Telekom) uygulaması üzerinden alabileceğiniz, avantajlı fiyata sahip özel kampanyalarımızdan dilediğinize geçiş yapmak için hemen tıklayın!’ diyerek kandırmacanın ilk adımını atıyorlar. Başka örneklerini de bilmeyenimiz yok! Ama yetkililer nedense görmüyor, duymuyorlar. Nedenini tek sözcük ile özetleyeyim: ‘Napolyon!’ Ya da, esnafın sözüyle ‘Çorba!’ işi… *- BİLMİYORUZ! ‘NetGSM’ olayı uzantısında ‘MVNO’ konusunda acaba kaç insanımızın bilgisi var? İşi ve eğitimi dışında bir kişi bile çıkmaz. Yani benim anlatacaklarım da hiç kimseyi ilgilendirmez, ‘umursamazlık’, ‘ilgisizlik’, ‘Bana ne!’ cilik almış başını gidiyor. 2022 sonu itibariyle dünyada 1986 tane SMŞH (MVNO) olduğu ve 2023 itibariyle de 92 milyar $’lık bir büyüklüğü olduğu raporlanıyor. İşte tüketiciler açısından önemi burada yatıyor. Mobil network operatörlerinin (bizdeki Turkcell, Vodafone ve Türk Telekom Mobil) toplam pazar büyüklüğü 1,7 katrilyon $ düzeyinde. Konunun bizi ilgilendiren bir başka ayağından da söz edeyim: ‘Lisanslar 2009 yılından bu yana BTK tarafından ‘ücreti mukabilinde’ veriliyor. BTK ise parasını aldığı hizmetin karşılığını 15 yıldır vermiyor. MVNO olmayı rahatlatmıyor. Dolayısıyla da tüketiciyi rahatlatmıyor…’ *- DUYARSIZLIĞIMIZIN ÖRNEĞİ Perde arkası araştırılacak bir konuya da değineyim: ‘Haberimizin konusu olan NetGSM firması da lisansını 2009 yılında almış durumda ama ancak 2024’ün şubatında müşteri alabilmeye başladı. Yani tam 15 yıl sonra açıldı ama 9 ay sonra hızla hizmeti kesildi!’ ‘Tüketicilere daha uygun fiyatlı operatör seçme şansı!’ var mı? Yok… Çünkü; Büyük mobil operatörlerin istemediği, kendilerine tehdit gördükleri ve bu nedenle engelledikleri MVNO’lar, tüketici için önemli bir seçim olanağı taşıyorlar. Fakat yoklar… Bilmem anlatabildim mi? Ülkenin hükümetinin, Ulaştırma Bakanlığının ve de bunların uzantısı ve telekom sektörünün düzenleyicisi olan BTK’nın, mobil telefon servislerinde önceliği tüketicilere vermesi gereklidir. Çünkü BTK’nın varlık sebebi tam da budur. Ama bu MVNO olayında ne görüyoruz. BTK 15 yıldır bunu başaramamış. Neden acaba? Bunu sorgulamak da bizden çok siz tüketicilerin işi. NetGSM’in bu açılış ve kapanışını, MVNO konusunu bilmezsek, ‘Şaşkın tavuk gibi!’ bakınıp durur ve ‘cep yakan’ ödemeleri yaparız, internet bağlantısı yapan üç şirketin birisine… *- ELİMİZDEN BİR ŞEY GELMİYOR Türkiye’deki mobil operatör fahiş fiyatlarını biliyoruz. Karşılığında yeterli ve gerekli hizmeti vermediklerini de biliyoruz. Mobil operatörlerce, TÜİK verileri ve Orta Vadeli Program tamamıyla yok sayılıyor. Tüketicinin şikayetleri üzerine 2 önemli ve (bizce talihsiz) açıklama yapılmıştır. Şöyle ki; Bakan Uraloğlu tarafından Ekim ayında, GSM şirketlerinin uyguladığı fahiş fiyatlara ilişkin Bakanlığın çalışma yapıp yapmadığının sorulması üzerine Uraloğlu, ‘Tamamen serbest piyasa ve 1-2 yıllık aboneliklerin yenilenmesiyle ortaya çıkan bir durumdur. Burada bizim düzenleyici bir yetkimiz yok.’ ifadesini kullandı. Türk Telekom CEO’su Ümit Önal tarafından Eylül ayında, Türk Telekom’un yılın ikinci çeyreğinde 1,4 milyar Türk Lirası net kâr elde ettiği, bu rakamın altı aylık dönem için 2,5 milyar Türk Lirası olduğundan bahsettiği basın toplantısında, “Türkiye’de internet tarifeleri ‘sudan ucuz’ demek yanlış olmaz.” dedi. Bu açıklamalardan birincisi ki bu hususta en yetkili makam, tüketiciyi mobil sektördeki serbest piyasa ortamında koruyamayız demekte. Ancak, sırf bu amaçla kurulmuş (tüketicinin korunması için) Bilgi Teknolojileri Kurumu ise suskun kalmayı tercih etmektedir. Teknolojideki gelişmeler, iletişimi yaşamı sürdürmek için zorunlu ve karşılanması gereken bir tüketim niteliğine dönüştürmüştür. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından 2024 Eylül dönemi için 12 aylık ortalama enflasyon yüzde 64,91 olarak açıklanmıştır. T.C. Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı tarafından açıklanan Orta Vadeli Program belgesinde de enflasyonun 2024 yılı için yüzde 41,50, 2025 yılı için yüzde 17,50 olarak öngörülmüştür. Bilişimciler ve uzmanlara, hatta ekonomistlere göre; ‘Ülkemizdeki yasal düzenlemeler ve ekonomi yönetiminin öngörüleri birlikte değerlendirildiğinde, iletişim hizmeti sunan firmaların tüketiciden istedikleri rakamlar gerçeklikten uzak, tüketici mecburiyetini kötüye kullanan, fırsatçı bir yaklaşım olup firmaların fahiş nitelikteki zammı kabul edilebilir nitelikte değildir. İletişim hizmeti sunan firmalar her türlü ekonomik veriyi yok sayan tarife ücretlerini gerçeklerle uyumlu hale getirmelidirler. Ayrıca başta Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu olmak üzere Rekabet Kurumu ve Ticaret Bakanlığı Haksız Fiyat Değerlendirme Kurulunca tüketicide tepkiye neden olan bu haksız sürece müdahale ediliyor olması zaruridir.’ deniliyor. *- ‘HİZMET YASASI!’ NE DİYOR? Sonuç şöyle: Mobil sanal operatörlük (MVNO) hizmeti ülkemizde bir türlü başlatılamadı. Daha düşük ihtiyacı olan kişilere yönelik tarifeler olmalı! Örneğin emekliler, öğrenciler, ev kadınları için, gibi… 5369 sayılı Evrensel Hizmet Yasası şöyle diyor: “… herkes tarafından erişilebilir, önceden belirlenmiş kalitede ve herkesin karşılayabileceği makul bir bedel karşılığında asgari standartlarda sunulacak olan, internet erişimi de dahil elektronik haberleşme hizmetleri”nden yararlanmasını düzenlemektedir. Dolayısıyla makul bedellerle hizmet sunulması ülkemizde de düzenlenmiştir ve tüketicinin beklentisi de bu yöndedir. Bilindiği üzere Cumhurbaşkanlığınca 2024 Emekliler Yılı ilan edilmiştir. Üzülerek görüyoruz ki, 2024 yılında Mobil operatörlerce ilan edilen herhangi bir emekli tarifesi veya maktu emekli indirimi bulunmamaktadır. Sanki mobil operatörlerce fikir birliği yapılmış gibi “emeklilere mobilde indirim yok!” sloganı ile hareket edildiği anlaşılmaktadır. *- KİME TUTUNACAĞIZ? Okuyucularımdan Nadide Küçük Hanım, ‘Kime tutunacağız ki bundan sonra, Söylesenize?’ diyor ve ekliyor: ‘Tutunacak dalımız mı kaldı?’ Bir ara Enver Kaya’nın ve Ünal Tümin’in yazılarından bazı kısımları notlarımın içine almıştım: “Müzeyyen Senar gittiği günden bu yana bir daha; Aşık gibi sevmezsen, kardeş gibi sev beni!’ diye sevebilecek çıkar mı? ‘Benzemez kim sana?’ derken ‘içimizi kim cız ettirecek ki?’ Ya ‘Zeki Müren gibisi gelir mi?’ bundan sonra? Kim, ‘Gözümden öpme ayrılıktır derdin. Öpmedim, ayrılmadık mı?’ diye soracak? Peki ya, kim; ‘Gitme sana muhtacım!’ diyecek? Kim sevdiğini; ‘Gözlerin doğuyor gecelerime!’ deyip özleyecek? *- GİZLİ AĞLAYANLAR Akşam olunca, gizli gizli kim ağlayacak? Kim dertli gönüllere girecek? Ya simsiyah gecelerin koynunda, Barış Manço' nun; ‘Uzaklarda bir yerde güneşler doğuyor’ sözleri ve bizi o çok uzak yerlere savuruşu? Ne sözler yetiyor, düğümlenen kelimelere, ne de susuşlar… Ferdi Özbeğen'siz zamanlardayız hem, kim soracak şimdi; ‘Gülmek için yaratılmış gözler’ deki yaşın hesabını? Kayahan gibi; ‘Bizimkisi bir aşk hikâyesi, siyah beyaz filim gibi biraz’ diye bizi geçmişimize savuracak var mı bu devirde? ‘Sen iskambil kâğıtlarından fal bakardın, istediğin çıkmadığında kağıtları bir daha karardın’ derken nasıl da vurmuş dibine anlamların! Peki ya kim kıyıda köşede kaybolan gülüşleri hatırlayacak? Tanju Okan da yok artık! ‘Kadınım’ ve ‘Öyle sarhoş olsam ki’ yorumundan sonra geriye ayrılığa dair söylenecek pek bir şarkı kalmamıştı, zaten. *- ACI ÇEKMEK ‘Acı çekmek özgürlükse, özgürüz ikimiz de.’ derken kim fırtınalar estirecek ruhumuzda? ‘Dün gece gördüm düşümde, seni özledim anne!’ diye anaya vuslatı kim böyle içten söyleyecek. Kim son pişmanlığı ‘Seninle bir bütün olabilirdik.’ diyerek itiraf edecek? Hem son pişmanlık neye yarar?, zaten.. ‘Kaç kadeh kırıldı sarhoş gönlümüzde?,,,’ Müslüm Baba bile öldü de, şimdi kim, ‘Hangimiz düşmedik kara sevdaya, hangimiz sevmedik çılgınlar gibi’ diye haykırarak içimizi titretecek? Söylesenize var mı artık???... *- SÖZ VERİYORUZ! Kadına yönelik erkek şiddeti ve çocuk istismarı durdurulamıyor aksine katlanarak artıyor. Her acı olayın ardından ‘Şiddete hayır” diyerek sokaklara dökülmek doğru, ancak yeterli mi? Ya da tüm önlemleri yalnızca devletin almasını beklemek/almadığını izlemek… Tırmanan şiddete karşı artık herkesin ses yükseltmesi gerekli. Yaşadığımız mahallede, sokakta, semtte şiddetin ayak seslerini duymazdan, hak ihlallerini görmezden geliyorsak bizler de söz konusu şiddetin bir parçasıyız demektir. Bu nedenle, yaşamın her alanında toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamalı ve şiddete karşı duvar gibi olmalıyız. Kadınlara ve çocuklara yönelik her türlü ayrımcılığın basın sektörü dahil her yerde sona erdirilmesi için sadece 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde değil, her gün savaşmaya devam etmeliyiz. Buna söz vermeliyiz. *- NELER YAPILABİLİR Peki bu konuda ne yapılabilir? Erkek ve kadının kamusal ve özel yaşamın tüm alanlarında eşit ve yetkinleştirilmiş şekilde katılımı sağlanmalıdır. Basının, şiddet ve ayrımcılık gibi konularda toplumu bilinçlendirebileceği ve farkındalık yaratabileceğini biliyoruz. Bunun sağlanabilmesi için öncelikle dilin ve bakış açısının dönüştürülmesi gerekiyor. Kadın ve çocuk haklarını ele alırken, onların seslerini, düşüncelerini ve taleplerini görünür kılacak bir habercilik dili oluşturulmalıdır. Çocukları haber içerisinde ‘suçlu ya da mağdur’ gösteren bir dilin kullanılmaması sağlanmalıdır. Çocuğun kişiliğini ve davranışlarını etkileyebilecek durumlarda, gazetecilerin, bir aile büyüğünün veya çocuktan sorumlu bir başkasının izni olmaksızın çocukla röportaj yapmamasını veya görüntüsünü almaya çalışmaması her zaman göz önünde tutulmalıdır. Zaten yasalar bunu önlüyor ama nedense bilen de yok, takan da… Şiddet haberlerinde mağdurların kimliklerini ifşa etmek, onları ikinci kez mağdur etmek anlamına geliyor. Öyleyse: Haberlerde şiddeti normalleştirmeyeceğimize, şiddete maruz kalanların mahremiyetini ve onurunu koruyacağımıza, habercilikte çocukların sesini duyurmak ve onların yaşadığı hak ihlallerini görünür kılmak için mücadelemizi sürdüreceğimize, haberlerde kişilerin cinsel yönelimleri ile tanımlanmayacağına, tanımlanması gereken zamanlarda ise kişiyi aşağılayıcı ifadeler kullanılmayacağına, şiddet haberlerinde görsel seçerken, faili güçlendirici ve suçu caydırıcı unsurlara yer vermeyeceğimize ayırım yapmaksızın dikkat etmeliyiz… *- ZEKİ MÜREN SÖZÜ Devam edeyim: Kadınları ve çocukları güçsüz gösteren, onların yaşadığı travmaları yeniden hatırlatan görsellerden kaçınacağımıza, Şiddet haberlerinde failin ve şiddete maruz kalan kişinin birlikte olduğu ‘mutlu gün’ fotoğraflarını kullanmayacağımıza, şiddeti meşrulaştıran bir etki yaratmayacağımıza, Şiddeti romantize eden veya cinsiyetçi klişeleri yeniden üreten bir basının, toplumda olumlu bir değişim yaratamayacağını biliyoruz. Peki ne zaman, bu sorumluluğun bilincinde olacağız? Toplumsal cinsiyet eşitliği ile şiddetin önlenmesi konusunda çok daha duyarlı bir yaklaşım benimseyeceğiz? Cinsel saldırı mağdurlarının fotoğraflarını, görüntülerini veya kimlik bilgilerini kesinlikle yayınlamayacağız! Bu gibi haberlerde animasyon ve canlandırma da kullanmayacağız! 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun, şiddete uğrayan ya da şiddet tehlikesi altında olan kadınların ve çocukların korunması için gerekli tedbirleri içeriyor. Şiddete karşı önemli bir kalkan olan bu kanunun, daha çok bilinmesi ve duyurulması için ne gibi çalışmalar yapıyoruz, yapacağız? Verilen, verdiğimiz sözler ne olacak? Tutacak mıyız, savsaklayacak mıyız? İşte önemli olan bunlar… Tutmak mı? Tutunmak mı? İşte bunu tam bilemiyor ve söz de veremiyorum… Tutulmayacak söz verilmez… Zaten biliyor ve tutuyorsan zaten söze de gerek yok… ‘Zeki Müren sözü’ neydi? Sadece el sıkışmak… Bu kadar!... *-

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BÖYLE BİR ANLAŞMA GÖRÜLMEDİ... DENİZİ YOK ANLAŞMAYA LİMANLAR KONULDU...

ANAHTARI SİZDE OLMALI

SAHTEKARLIĞI NORMAL KARŞILIYOR!