HARCANDIK GALİBA

YAŞAR EYİCE *- KULAKLARINI ÇINLATIYORUZ Bakanlığının yanı sıra İzmir’in merkez ilçesi Konak’ta belediye başkanlığını da yapan meslektaşım Dr, Hakan Tartan’ın kulaklarını her zaman, her ortamda çınlatanlardanım. Önümüzdeki günlerde tekrar buluşup İzmir’i konuşacağımız Gazeteler Cemiyeti Onursal Başkanımız Erol Akıncılar, bir zamanların önemli gazeteleri Tercüman’ın Haber Müdürü Ünal Tümin, Cumhuriyet’in Gece Müdürlerinden Işık Ersan, belki de Avustralya’dan gelecek Hulusi Şenel büyük olasılıkla yine gündemimize alacaklarımız arasında genç meslektaşlarımızdan, araştırmacı ve şair Dr. Hakan Tartan’ın reklamsız hizmetlerini de ele alacağız. Sevgili Meslektaşımız ve Kardeşimiz önceki önemli bakanlarımızdan Hakan Tartan arada halkın dileklerini ortaya koyduğu makaleler de yazıyor. Kendisiyle çok seyahatim ve rakip olarak karşılaştığım olaylar da oldu, spor sahalarında da birlikte olduk. Özellikle belediye başkanlığı döneminde amatör spor ve sporculara yaptığı destekler, bugüne kadar görülmemiş derecede yüksekti. Hatta iktidarın bu konuda yaptığı yanlışlara ve hatalara dikkat çeken ilk isimlerden biri olduğunu belirtebilirim. Ama herkes ‘Ben daha iyisini bilirim!’ modunda olduğundan ve de araya ‘kıskançlık ve fesatlık’ da girince sonuç alınamıyor. *- ÖVGÜYE DEĞER Dr. Hakan Tartan çok ama çok iyi Fransızca biliyor. Bunun etkisi de aldığı eğitim ve öğrenim… Ama tanık olduğum bir olay, kendisi hakkında boşuna olumlu düşünmediğimizi gösterecektir. Konak Belediye Başkanlığı döneminde, New- York’tan, her zaman Türkiye’de ve dünyada konu olan Manhattan Belediye Başkanı İzmir’in konuğu idi… Ben de iki önemli belediye başkanının sohbetine katılanlardandım. Konuşmaları bir mütercim yani tercüman aracılık ediyordu. Bir ara birden Dr. Hakan Tartan devreye girdi ve tercümana, ‘Sen yanlış tercüme ediyorsun, konuğumuz şunları söyledi, sen başka türlü anlattın!’ dedi ve aradan çıkardı. Türkçe kadar iyi Fransızca bilen, işimde rakibim, meslektaşım Dr. Hakan Tartan’ın İngiliz diline ve edebiyatına da bu kadar hakim olduğunu görünce, tanık olunca mutluluğumu düşünün. İşte böyle başkanlarımız ve bakanlarımız da oldu… Ama yine bir başka örnek vereceğim: Şu anda Ayvalık’ta basın danışmanlığı yapan, yine değerle meslektaşım Işık Teoman Dr. Hakan Tartan ile Milliyet gazetesinde birlikte muhabirlik yapmıştı. Işık Teoman Konak Belediyesi’nin basın danışmanlığını yaptığı dönemde yine bir meslektaşımız Dr, Hakan Tartan gibi belediye başkanlığına seçilmişti. İşte o kişi başkan seçildikten 6 ay kadar sonra usta gazetecilerden Murat Eştürk ile ‘Başkan Meslektaşımıza merhaba diyelim ve haberini yaparken başarı dileklerimizi iletelim!’ dedik. Işık Teoman’dan makamında olduğunu öğrendik… İki değil, bir dakika sonra başkanlıkta idik. Kapıda önümüzü kestiler ve ‘Başkan yok!’ dediler. İki dakika önce makamında olduğunu öğrendiğimizi ve kendisine sadece ‘Merhaba’ diyerek yolumuza devam edeceğimiz iletmemizi söyledik. Yanıt aynı idi; ‘Başkan çıktı, isterseniz randevu alın!’ İşte iki gazeteci başkan ve meslektaşımız arasındaki fark… Biri hala belediyelerden nemalanıyor… Diğeri de şiir yazıyor, halkın sorunlarını irdeliyor, yazıyor. ‘Beş parmak bir olmaz!’ denilir ya, her gazeteci de gazeteci olamıyor… Mesleği kullanıyor… Gruplara, hiziplere giriyor… Bu tipler aramızdan hiç eksik olmuyor… Burunları kaf dağındadır… Hani birini kral ya da Sultan yapmışlar, o da babasını ayağına çağırtmış.. ‘Sen bana adam olmazsın, demiştin bak Kral oldum!’ demiş özetle… Yanıt hala konuşulur; ‘Sana kral olamazsın demedim, sana adam olamazsın demiştim’ *- İTİRAZIMIZ VAR MI? Dr. Hakan Tartan’ın ‘Sev Medya’daki son makalesi hayatın gerçeklerini anlatıyor: ‘İndi – çıktı… Azaldı – çoğaldı… Ağustos da ‘sıcak yüklü’… Gündem ‘termometre’… Gölgede 45 mi? 50 mi? Gelecek yıllar daha mı felaket olacak? Ya insanların umursamazlığı? İklim krizi? Yanan, kesilen ormanlar! Hepsi boş! Benim oğlum bina okuyor; dönüp dönüp yine okuyor! Kliması olanın, deniz tatiline gidenin tasası yok! Amaaan canım sen de! Pazarlar da keyifsiz… Bir çok tezgah açılmıyor… Neden? Millette para yok! Yahu meyveler 50-60 lira; taze fasulye 60, bamya 70 lira, domates hala 20-25. *- URLA’DAN ÖRNEK (Burada ben de bir sapma yapayım; 3 gün önce Urla İskele’deki yerel zincir marketin manav bölümünde bamya 149 etiket fiyatlıydı, aynı anda Urla Devlet Hastanesi girişindeki manav tezgâhında 80 lira… Diğer sebze ve meyvelerin durumu da benzerdi….’ Zeytinyağı etiketi 200 ‘gayme’, iyi zeytin 240 lira.. Tattım; tadınca almak zorunda kaldım; ordan biliyorum… Geçen yıl 10 liraya aldığım birer demet roka, maydonoz, dere otu, kıvırcık, semizotu 100 lira… Taş mı ‘yiyecek’ bu millet? Bilmem! *- İKTİDARIN MÜCADELESİ (!) Neriman Abla’yı da, Mehmet Bey Amca’yı da dinleyecek mecalim yok! Onlarda da ‘muhalefet mecali’ mi yok ne! İşleri de, içleri de ‘çok karışık ‘ya! Dünyada iktidara gelmemek için bu kadar mücadele veren muhalefet var mıdır? Ben demedim; Z kuşağı Berke dedi; inanın… Benim de aklımdan geçmedi değil de; bir ‘linç’ daha yemeyelim! Otur oturduğun yerde Hakan! Büyük Britanyalı ‘büyük yazar – şair ‘ Oscar Wilde’ı oldum olası severim; Dorian Gray’in portresi, Mutlu prens; oooo bir sürü eser.. Ama şu sözleri ‘sıcaktan eriyip biten’ bizler için önemli: ‘Ruh; yaşlı doğar, ama gittikçe gençleşir. Bu, hayatın komedisidir. Vücut genç doğar, ama git gide yaşlanır. Bu da hayatın trajedisidir.’ *- NEREDEN BİLECEK Bu sıcaklar vücudu da; ruhu da mahvetti – geçti; Garibim Oscar Abim yüzyıllarca önceden ne bilsin; İnsanların hoyratlığını, doğanın acımasızca katlini, iklim krizini filan! O dönemlerde Shakespeare’de ‘Düşüncelerin neyse hayat odur’ demişti; ama anlayan anladı sadece! *- VALLAHİ BİLLAHİ Bizim anlayacağımız dil Müslüm Baba- Müslüm Baba; yanında jilette ‘promosyon ‘u: ‘Feleğin cilvesine/ hayatın sillesine/ dertlerin cümlesine/ itirazım var’. İtirazımız var da ‘hesaptan‘, sen yoksun Müslüm baba! Olmuyor! Sıcak, çok sıcak, vallahi de, billahi de gelecek yıllar ‘çok daha sıcak olacak!’ Ama, ne fayda? Anlayan kim? *- HATIRLARSINIZ Bizim arkadaşlar AIDS yakıp kavururken de ‘Bize bir şey olmaz gardaş’ diye böbürlenmedi mi? Bir şey oldu mu? Bana sormayın? Haydar Hocam’a (Dümen) sorun; diyeceğim; o da yok! Z kuşağı yine aynı ‘fırlamalık’ noktasında: ‘Zaten sorun da (dümen)den değil mi ağbi’! Hasbinalllah, Hasbinnallah deyip evin yolunu tuttum… Bir de arkamdan Hasbinallahu ve ni’mel vekil deseler; düşüp bayılacaktım; neyse ki olmadı! Z kuşağının da bir ‘ z noktası ‘ var demek! *- KUDURAN ve ÇILDIRTAN Sıcak iyice karıştırdı kafamı.. Aldıklarımız – verdiklerimiz! Alamadıklarımız – veremediklerimiz! İyice ‘kuduran’ hayat pahalılığı! Baş muhabbet bu! Hem de boş muhabbet! Ne yapabiliriz ki? Ortadirek yok oluyor da..Elden ne gelir! Ana tarafından biraz ‘Çerkez’iz’ ya ; kulaklara küpe bu sözü kıyısından – köşesinden hatırladım… Hatırlatayım: ‘Pul kadar değeri olmayan birine, altınmış gibi değer verirsen, miras gibi harcar seni!..’ Harcandık galiba! Galiba! (Dr.Hakan Tartan) *-

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ACİLDEN DE ÖNCELİKLİ

OKULUN DUVAR GAZETESİNDE ATATÜRK

NEREDEYSE İÇ ÇAMAŞIRLARINI BİLE ALACAKLAR