HEP TENKİT OLMAZ TEŞEKKÜRÜ DE BİLMELİYİZ

YAŞAR EYİCE *- URLA’DA ŞİKÂYETLER BİTMİYOR (yasar.eyice@gmail.com) Urla’da mutlu insanlar da var. Örneğin esnaf… Örneğin; tamirciler… Örneğin; manavlar, kasaplar… Yani ticaretle ilgilenenler… Emlakçılar… Ve de İstanbul başta olmak üzere başka kentlerden bu şirin ve güzel beldeye gelip yerleşenler… Rekora giden, altına, dolara, avroya yatırım yapanlar bile arsaya, araziye, inşaat sektörüne girişimde bulunanların yanında neredeyse fakir fukara kalacaklar… Yollar delik deşik… Sözde ‘yama’ yapıyorlar… Bundan kim mutlu olabilir? Tabii ki tamirciler… Sanayiciler… Gıda fiyatları el yakıyor… Pislik ve bakımsızlık ‘felaket!’ denilecek bir noktada… Hem Kaymakam hem de kayyum olarak Belediye başkanlığına vekalet eden muhterem kişi, ‘Büyük’ yatırımların peşinde… Herhalde hedefi çok büyük… Olabilir tabii… Bence ‘Valilik’ kesmez hızını… Bilmem anlatabildim mi? Ama bir noktada hakkı… Bir muhtar söyledi; ‘Bizim mahallede AKP diğer partileri geçti!’ diye... ‘Öyle mi?’ Evet öyle! CHP’li yönetici ve belediye başkanları oturdukları yerden açıklama yapıyorlar; ‘Yerel seçimlerde göstereceğiz!’ Neyi? Güleyim mi, ağlayayım mı? ‘Atı alan Üsküdar’ı geçti!’ diyeceğim ama İzmir’de Üsküdar gibi bir yer yok… Acaba burası Urla olabilir mi? Kendi izlenimimi belirteyim: Önceden Pazar, sonra Pazartesi günü temizlik aracı gelirdi. Cumartesi’den bu yana bekliyorum gelen giden yok! Bu konuda az sonra vatandaşların görüşlerini de paylaşacağım. Kooperatif Başkanlığım döneminde, art niyetli kişilerin ellerine yönetimin geçmesi halinde 6 dönümlük yeşil alanı, zamanın Belediye başkanı ile anlaşarak bir lira sembolik fiyatla, Genel Kurul kararı aldırarak resmi makamlara bağışlanmasını sağladım… ‘Ne yapıyorsun?’ ya da ‘Ben parasını verip alırım!’ diyenler de çıktı.. ‘Dedikodu olur ve kesinlikle bir tanıdıkla alışveriş ve para konularına girmem!’ dedim. Aklımdan geçeni de açıkladım… Neredeyse herkes bana hak verdi, ‘Biz alırız!’ diyenler de… ‘Bana yar olmayanı başkasına yar etmem!’ düşüncesi her zaman hakim oluyor, bu gibi insanlarda… İşte Atatürk Mahallesi’ndeki parkı gezince üzüntüm arttı… Pislik içinde… Çimler var ile yok arasında… Çöp bidonları ağızlarına kadar dolmuş, taşmış… Hayvanlar için sulaklar yapılmış, bir damlası da yok, kirden pislikten geçilmiyor, kullanılmaz hale gelmiş… Ağaçlar kurumuş, devrilmiş yolları kapatmış,,, Daha ne söyleyeyim? Parkın bir köşesinde ‘Lavanta’ bahçesi gibi bir kısım vardı… Mis gibi koku salardı… Köklemişler! Yuh… Yabani ot mu sandılar nedir? Özetle; aileler her halde parktan çıktıktan sonra çocuklarını dezenfekte ediyorlardır. Önceki yıllarda, yani Kayyum’dan önce, yabani otlar bir telefonla temizlik işleri tarafından yok edilirdi… Sinek ve sivrisinekle mücadele aralıksız sürdürülürdü, ya şimdi? Bunu halka sormak lazım! Hani bir Nebati vardı, ‘Gözüme bak anla!’ derdi ya, ben de ‘vatandaşın yüzüne bakın, anlayın!’ diyorum… ‘İğneyi kendine, çuvaldızı başkasına batır!’ diye bir atasözümüz var. Bakın bu konuda temizlik işlerinin açıklamasını da paylaşayım: ‘Naci Bey, yarın ekiplerimiz Çeşmealtı’nda olacaktır. Bayram öncesi bahçe atıkları toplanacaktır. Uyarı levhasının hiç kimse için bir önemi yok demek ki. Kes at kirlet!...’ Bu açıklamadan anladığım kadarıyla, Naci isminde bir vatandaşımız yolların kenarlarında biriken, daha doğrusu budanan ağaç ve bahçe atıklarından, dolayısıyla belediyenin bu konuda görevini yerine getirmediğinden şikâyet etmiş. Bu duyarlı vatandaşımız gibi herkes duyarlı değil ki! İşte bu duyarsızlık da Urla Belediyesi Temizlik İşleri çalışanlarını çıldırtmış. Bu durumu de ‘eğitime’ bağlamamız doğru olur diye düşünüyorum. Ne demiş, büyüklerimiz? ‘Eğitimdir ki, bir milleti ya özgür, bağımsız, şanlı yüce bir sosyal toplum halinde yaşatır veya bir milleti esaret ve sefalete terk eder..’ Sanıyorum bu ‘eğitim’ ile ilgili söz Mustafa Kemal Atatürk’e aittir… Şimdi Urlalıların sesi olmaya devam edeyim: *- SERBEST Mİ? Haluk Alpugan ireni yapmış: ‘İstenilen saatte, ses yüksekliğinde ve müzik türünde yayın yapmak serbest ise; Bazı araç sahiplerinin mahallelerinde ve, Bazı; mekân önlerinde kullanmak üzere, Seçim minibüsü kiralamak istiyorum!..’ Yani şu anda Urla’da büyük bir ‘gürültü kirliliği’ var… Bu konuda da herkes fikir üretiyor: Örneğin; Faik Ertuna, ‘Sormadan yapacaksınız değerli vatandaşımız.. Sorarsan, ‘Hayır!’ derler, hemen… Bunca gürültü kirliliğini, tatavayı yapanlar kime soruyor ki? Özgür ülke burası.. Yeter ki ucu bir yerlere dokunmasın…’ Haluk Alpugan’ın bu dileğine o kadar değişik yanıt geldi ki, herhalde pişman olup durumu da şöyle düzeltiyor: ‘Mekânlarda canlı müziğe EVET, Sesin sokağa çıkmasına HAYIR!’ Tabii ki bu dileğin yerine gelmesi de imkansız gibi görülüyor.. Ben bu arada, Filiz Akyürek’e de söz vermek istiyorum: Filiz hanım da bunalmış olmalı ki, ‘Yeraltı mahallesinde oturuyoruz, son bir haftadır bangır bangır müzik sesinden… usandık biri buna dur demeli…’ diyor.. Herhalde ‘Ben hep vatandaşın yanında ve içindeyim!’ diyen Urla Kaymakamı ve kayyum olarak Belediye başkanlığına da vekalet eden çift maaşlı yöneticimiz gerekeni yapacaktır. Yapmazsa konu devam ederse İzmir Valisi ve CİMER’e durum ve sıkıntı iletilebilir. Bir gerçeği de İhsan Antakyalı dile getirmiş: ‘Sevgili arkadaşım, Urla artık geceleri yaşıyor. Güzel Urla kabuk değiştiriyor. Hızlı göç ve iskân Urla nüfusunu ve demografisini büyük ölçüde değiştirdi. Beklentiler ve yaşam şekli çok değişti. Sanırım bunlara alışmak gerekecek. İyi akşamlar…’ ‘Ne çıkarsa bahtıma!’ denir ya, Melek Muradovna da konuyu özetlemiş: ‘Sezon zaten 3 ay herkes eğlenecek!’ Peki Hasan Yolagelmez’in söylediklerine ne demeli? ‘Belli bir desibel sınırı var! Kanun uygulanmalı! Urla’da sadece ‘eğlenen insanlar’ yasamıyor. Hizmet ve üretim sektöründe çalışan insanlar var. Sabah erken kalkıp işe gidenler var….’ Sezgin Can anımsatıyor: ‘Çeşme Alaçatı’da, Fethiye Marmaris Bodrum ne yapsın? Sabahlara kadar 24 saat eğlence var!..’ Yazımın içinde çöp yani temizlik konusunu da dile getirmiştim. Ama Pınar Özgür hanımın şu önerisi çok ama çok önemli… Umarım Temizlik İşleri, daha doğrusu Kayyum Kaymamak dikkate alır: ‘Atatürk mahallesi; 2190- 2191- 2192- 2193 -2194 2196 ve 2197 sokaklardan görüntüler bu sokaklara artan araç yoğunluğu nedeniyle büyük çöp kamyonu giremiyor (mahalle sakinleri düzgün park etse bile yabancı araba parkları engel) bu bölgeye acilen küçük çöp kamyonlarından tahsis edilmesi gerekiyor...’ İzmir’de Konak Belediyesi bir zamanlar bu türlü sorunları ‘Kadrolu eşeklerle’ çözmüştü. Bu işin fikir babası da rahmetli müdürlerden Ünal Köksal idi. Sonradan bu ‘kadrolu eşekler’ emekli oldular ve belirlenen yaşam alanlarına serbest bırakıldılar. Eşek adaları da var. Bu da ayrı bir konu… *- BAZI SÖZCÜKLER YETMİYOR Yazımızı yine bir güzellik ile tamamlayalım: ‘Canımsın’ demek yetmiyor, Bir bilsen seni nasıl özledim! ‘Varlığın yetiyor’ desem de inanma, Dokunmadan avuçlarını yüzüme sürmeden bu hasret gitmiyor… Ey sevgili sensiz olmuyor… Gün- aydınlık olsun birazda mavi… Yesili de severim… Bazı dostlar böyle diyor… Onları da böylece anmış olduk… Unutmayalım: ‘Çok insan tarafından kovalanmak (sevilmek) değil, ne olursa olsun senden vazgeçmeyecek birine sahip olmak en gurur verici şey…’ *-KUTLAMAYI DA YAPMALIYIZ Yazımı tam noktalayacaktım ki, Zeki Toraman bu kez sunları yazmış; ‘Sabah erkenden, saat altıya geliyordu Çeşmealtı’dan İskele Ada yoluna yürürken, sahil ve yol boyu her yer çok pisti.. Kafamı tutup yürüdüm! Dönüşte her taraf pırıl pırıldı, Urla Belediyesi ve ekibine emeği geçen herkese teşekkür ederiz!..’ Hep tenkit edecek değiliz ya, teşekkürü de bilmeliyiz… *- (yasar.eyice@gmail.com)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ACİLDEN DE ÖNCELİKLİ

OKULUN DUVAR GAZETESİNDE ATATÜRK

NEREDEYSE İÇ ÇAMAŞIRLARINI BİLE ALACAKLAR