GÜCÜN SEMBOLÜ; 'GÜLÜMSEMEYİ' SAKIN BIRAKMAYIN
YAŞAR EYİCE
*- SİNEKLERE KANITLAYAMAZSINIZ
Bir zamanlar Demokrat İzmir Gazetesi’nde birlikte çalıştığım, başyazar, düşün insanı, şair Atilla İlhan ne demişti, bir eserinde;
‘Bunca yıl sönmemiş umudum,
Nisan değilse mayıs,
Perşembe değilse pazar…’
Yaşamın özeti işte bu üç satırda…
Özgür Kaplan’ın hatırlattığı gibi;
‘Yine iyi gelecek.
Yine baharlar gelecek…’
Umutsuz yaşanmaz ki!
Tüm amacımız, ‘Her şey daha güzel olsun!’ diye.
Bir şeyler olacak yarın!
Duruşundan belli, kırdaki atların, bulutların koşuşundan belli…
Kazışından köstebeklerin toprağı, karıncaların telâşından belli;
Bir şeyler olacak yarın!
Belki bir tomurcuk, belki bir ağacın düşen yaprağı, belki de bir çocuk…
Pek o kadar göremesek de uzağı!
Kuşların uçuşundan belli;
Bir şeyler olacak yarın…’
Bu da ‘dürüst’ devlet adamı, efsane Başbakanlardan, ‘Karaoğlan’ Bülent Ecevit’ten…
*- AŞAĞIYA BAKAN!
Şimdi de sıra bir Türk masalında!
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, memleketin birinde bir uçurtma varmış, göklerde salına salına uçar, bulutlarla yarışırmış.
Günlerden bir gün yine böyle göklerde uçarken aşağıya bakmış; yerde çalıdan çalıya uçan bir kelebek görmüş.
Uçurtma yukarıdan bağırmış;
“Hey, kelebek! Bana bak bana, bak nasıl göklerde kuşlar gibi uçuyorum. Bulutlar bile benim kadar yükseklere çıkamıyor.
Seni buradan öylesine küçük görüyorum ki, anlatamam.
Miniciksin.
Bana bakıp kim bilir beni ne kadar kıskanıyorsundur, değil mi?’
*- KISKANILACAK YERİ!
Kelebek kanat açmış, gördüğü bir papatyaya doğru uçarken;
‘Seni kıskanmak mı, ben mi?’ diye sormuş.
‘Hiç işim gücüm yoktu da seni kıskanacaktım, öyle mi?
Senin kıskanılacak bir yanın yok ki.
Ben olsam senin yerinde, övüneceğime dövünürüm!..’
‘Çok şaşırdım, hayret!’ demiş uçurtma.
‘Bu da nereden çıktı şimdi?
Niçin dövünmeliymişim?..’
*- HALİNE BAK!
‘Haline bak bir’ demiş kelebek.
‘İple bağlısın.
İpin ucu seni nereye çekerse, sen oraya gidiyorsun.
İp seni nereye uçurursa, sen oraya uçuyorsun.
Bu mu övünmelere değer yani?
Gerçi senin kadar yükseklere çıkamıyorum, doğru ama hiç değilse canımın istediği yerden, dilediğim yere uçuyorum ya, ona bak sen.
-Ben özgürüm, özgür doğdum, özgür öleceğim.
Senin gibi bir ipin bağımlılığında değil.
Var sen o bağımlılığınla istediğin kadar sevin, istediğin kadar övün!’
*- DERS VEREN MASAL
Hızımı yine alamadım…
Bu kez ‘Tarla kuşu ve yavruları’nı Ezop’tan nakledeyim:
Anlayana saz, anlamayana davul zurna az örneğinde olduğu gibi…
Zamanın birinde yavrularıyla birlikte mutlu hayat süren bir tarla kuşu varmış.
Yeni yavrularına uçma dersleri veriyor, onları yetiştirmeye çalışıyormuş.
Tarla Kuşu İle Yavruları bir ekin tarlasında yaşıyorlarmış.
Bir süre sonra, tarladaki buğday başakları olgunlaşıp sararmaya başlamış.
Yavrularının henüz uçma öğrenememiş olması, tarla kuşunu üzüyor, tarlanın yakında biçilecek olması ise korkutuyormuş.
Yiyecek aramaya gittiğinde, yavrularına öğütler vererek;
‘Aman yavrularım!
Gözünüzü dört açın.
Pek yakında tarlanın sahibi tarlaya gelecek. Konuşmalarını dikkatlice dinleyip, tarlayı ne zaman biçeceğini öğrenmeye çalışın.’
*-TELAŞA GEREK YOK!
Nihayet bir gün yavruları, akşam eve gelen tarla kuşunu telaşla karşılamışlar.
‘Anneciğim anneciğim!..’ diyorlarmış.
‘Bugün tarlaya çiftçi ve oğlu geldi.
Konuşmalarını duyduk.
Yarın komşularını getirip tarlayı biçeceklermiş.
Buradan hemen gitmemiz gerekiyor!..’
Tarla kuşu;
‘Yavrularım!’ demiş, ‘Siz hiç telaşlanmayın.
Çiftçi eğer komşularına güveniyorsa bu tarlayı biçemez.
Bizim de buradan ayrılmaya zamanımız var demektir…’
*- DUYUNCA GÜLÜN…
Ertesi gün yiyecek aramaya çıkan tarla kuşu, yavrularına aynı şekilde öğütler vermiş;
‘Yavrularım!
Çiftçi tarlaya gelirse eğer, onu çok dikkatli dinleyip, duyduklarınızı bana söyleyin…
Akşam eve dönen tarla kuşunu yavruları daha bir heyecanla karşılamış;
‘Anneciğim, anneciğim!’ diyorlarmış minik yavrular.
‘Bugün çiftçi ve oğlu yine geldi.
Komşularının gelmediğini görünce, yarın akrabalarıyla gelip tarlayı biçeceklerini söylediler!..’
Tarla kuşu gülmüş.
‘Demek yarın da akrabalarına güveniyorlar.’ demiş, ‘Siz hiç merak etmeyin yavrularım.
Tarlayı yarın da biçemeyecekler.’
Bu arada tarla kuşu uçma derslerini hızlandırmış.
Yiyecek toplamaya gitmeyi de ihmal etmiyormuş.
Her gidişinde aynı şeyleri söylüyormuş minik yavrularına;
‘Yavrularım, çiftçinin konuştuklarını iyi dinleyin!..’
*- KENDİ İŞİMİZİ…
Gözlerini dört açan yavrular, çiftçi ile oğlunun son gelişlerinde ki konuşmalarını da dikkatlice dinlemişler.
Çiftçi oğluna şöyle diyormuş bu kez;
‘Komşulara ve akrabalara güvenmekle hata ettik.
En iyisi mi biz, kendi işimizi kendimiz yapalım.
Daha fazla gecikmeden, yarın ailece gelip tarlayı biçelim.
Yoksa kuruyan başaklar dökülecek.’
Bütün bu konuşmaları annelerine anlatan minik kuşlar, bu kez annelerinin telaşlandığını görmüşler.
Tarla kuşu;
‘Aman yavrularım!’ demiş,
‘İş şimdi ciddileşti işte.
Çiftçi ve oğlu başkalarına değil de kendi güçlerine güveniyorlarsa bu işi başarırlar.
Hemen buradan ayrılmalıyız.!...’
Tarla kuşu aynı gün, yavrularını da alarak oradan ayrılmış.
Hep öyle olmaz mı?
Başkalarına güvenerek iş yapan insanlar ve topluluklar çoğunlukla başarısız olur.
Kendi gücüne inanan ve onu kullananlar ise başarıdan başarıya koşar.
*- GÜLÜMSEYİN
Bir zamanların acar muhabiri Emine Kantarcı yazmış;
‘Her şey vaktini bekler ya!
O vakit gelene kadar kalbini genç tut, teslimde kal, inan, güven…
Hatırla ki, yalnız değiliz!
Enerjine sahip çık, kendine sahip çık!...’
Şimdi değil her zaman ne yapmamız gerekeni de Aziz Nesin şöyle anlatmış:
‘Gülümsemek umut ve gücün sembolüdür.
Adaleti bozuk düzene, sessiz bir küfürdür.
Gülümseyin!..’
Neyzen Tevfik’in ‘Dünyayı açlar sarmış!...’şiirinden bir dörtlük paylaşacaktım, ama ‘küfürlü’ olduğu için kendime yakıştıramadım, paylaşmadım…
Sonuç olarak, kendinizi hiçbir zaman hiçbir şey için paralamayın!
Nedeni basit;
‘Çiçeklerin çöplerden daha güzel olduğunu sineklere kanıtlayamazsınız…’
Sağlıklı ve keyifli geçecek bir hafta diliyorum…
*-
Yorumlar
Yorum Gönder