CAMİİ YAPMAK MI, DOLDURMAK MI ÖNEMLİ

YAŞAR EYİCE *- FELSEFE OLMAYINCA! Yakın yıllarda, aramızdan ayrılan; Mimar, mimarlık tarihçisi, akademisyen, ‘hocaların hocası’ Prof. Dr. Doğan Kuban'ın her zaman okunacak başucu yazısı şimdi yine gündeme getirildi. İnternette de dolaşan yazıya göre, yani Prof. Kuban, Ülkedeki bozulmanın nedenini de birikimiyle ortaya koymuş, kendisine göre; ‘TÜRKİYE, CEHALETİYLE ÖVÜNEN BİR ÜLKE!’ Sık gündeme getirilen, İstanbul’un en yüksek tepesine yaptırılan ibadethane için de şöyle diyor: ‘Çamlıca'ya inşa edilen cami konuşmaya bile değmez. Sultanahmet'in kopyası! Cami dediğin; cemaat uğradığı zaman cami olur, dağa tepeye cami yapılmaz, Anadolu'yu dolaşın, bulamazsınız…’ Ben de buraya iki laf ekleyeyim: *- ‘ÖNEMLİ OLAN CAMİ YAPMAK DEĞİL!’ İzmir’in efsane belediye başkanlarından, muhalifleri tarafından ‘Takunyalı!’ diye tanıtılan Dr. Burhan Özfatura, ‘Milli görüşçü’ olarak bilinir. İzmir’e ‘Ege Koop’ sayesinde, televizyon fiyatına binlerce konut yaptıran efsane belediye başkanı… Bir gün sohbetimizde şöyle demişti; ‘Önemli olan her köşeye, her mahalleye camii yapmak yaptırmak değil. Önemli olan azalan camii cemaatinin artmasını sağlamak, insanlara doğru dürüst dini bilgileri vermek.’ Bu sözleri daha sonra bazı basın kuruluşlarında da değerlendirildi. Düşünebiliyor musunuz, DR. Burhan Özfatura yıllar önce hem de belediye başkanıyken, oy kaybını düşünmeden açık ve net ifade etmişti: ‘Yeni camilere ihtiyaç yok! Önemli olan var olan camileri doldurabilmek…’ Geçenlerde yine sadece ben yazdım; Beşiktaş’ın önemli merkez semtlerinden Levent’te, Levent Camiisinin 100 metre ilerisinde ana caddeye dört minareli dev bir cami külliyesi yapıldı. İnşaatı çoktan bitti. Ama neredeyse bir aydır İstanbul Büyükşehir Belediyesi Fen ve İmar Müdürlüğü ekipleri çevre düzenlemesini yapıyor. Bayram namazıyla birlikte açılışı büyük bir törenle yapılır, diye düşündüm ama yanılmışım… Her köye, her yerleşim merkezine, mutlaka bir okul, bir cami, bir sağlık ocağı ve insanların buluşacağı bir kütüphane yapılması taraftarıyım. Ama halen danışmanlık yapan, maliyeci Dr. Burhan Özfatura’nın yıllar önce söylediklerine de katılıyorum. *- TARİH BİLİNCİ Şimdi kaldığımız yerden yine Prof. Dr. Doğan Kuban’ın bazı sözlerine, notlarına göz atalım: ‘Restorasyon, ancak ideal tarih bilinciyle mümkün olur, kendimizi kandırmayalım, bu bilinç bizde eskiden de yoktu, padişah bile babasının yaptırdığını yıkar, kendisininkini yapardı, yıka yıka giderdi, Topkapı da buna dahildir, göçerliktir bu…’ Berrak Öztekin tarihe meraklı… Okumayı da seviyor. Acaba bu konuda ne düşünüyor? Kaç zamandır görmedim, karşılaşınca soracağım! Asıl konu şu, çünkü günümüzü ve geleceğimizi ilgilendiriyor… Siz bu konuda, şu görüş hakkında ne diyorsunuz? ‘İstanbul'da artık plan yapılamaz, dünyada da bu kadar büyük şehri planlayamazsınız, çareyi Anadolu'da aramalı, Anadolu şehirlerini eğitim ve sanayiyle cazibe merkezi haline getirmeli.’ Bu konu bana şunları anımsattı: AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, ‘İstanbul’a biz ihanet ettik!’ sözlerini… Doğru söze katılmamak mümkün mü? Seçime şu satırları yazdığım anda 19 gün kaldı. 13. Cumhurbaşkanı adayı, Memleket İttifakının adayı Kemal Kılıçdaroğlu ne diyor? ‘Anadolu’da her şehirde mutlaka organize sanayi bölgeleri kuracağız!’ Bu şu demek; Her bir KOBİ bir küçük fabrika demektir. Yani yeni iş ve istihdam sahaları yaratılacaktır. Avrupa’ya gidenler görmüşlerdir: Hemen her küçük yerleşim alanında mutlaka böyle atölyeler, imalathaneler var. Bunlar yalnız ülkelerinin genelinde değil, dünyaya ürünlerini pazarlıyorlar. Herkes keyifli ve mutlu… *- ‘TOPLUMDA KÜLTÜR YOK’ İşte ülkemizin önemli gerçeklerinden biri daha… Yine rahmetli Prof. Dr. Doğan Kuban yazmış: ‘Toplumda kültür yok. 200 küsur üniversite var ama hoca yok, cehalet kurbanı olarak devam ediyoruz, vasatlık her yerde!’ Yanılmış olabilir mi? Devam ediyorum: ‘Bir kültürün birikmesi, bakkaldan mal almaya benzemez. Kentli olmak, kente her taşınanın kentli olduğu anlamına gelmez. Kentli olmak, çağdaş uygarlığı bütünüyle olmasa bile, biraz anlamış olmak demektir.’ Çok şey yazılıp çizildiği için, üstelik yakında seçim olacağından ‘Beştepe’ ile ilgili sözleri geçiştiriyorum. Tabii ki inşaatlar, inşaatçılık ile ilgili görüşlerini de… *- GÜNÜMÜZ YOLDA GEÇİYOR İşte en büyük sıkıntılardın biri; ‘İşe gitmek için her gün yolda üç saat kaybediyorsan, geri kalmış bir şehirde yaşıyorsun demektir!’ ‘Eski Türkiye daha namusluydu. Şimdi ‘namussuz’ demek istemiyorum, ama cahil olduğu için kolayca kötülük yapabiliyor, haksızlık, adaletsizlik, cahilliğinden kaynaklanıyor, bir gün sonrasını düşünmediği için böyle oluyor.’ Bugün polis kayıtlarından öğrendiğim bir bilgiyi paylaşayım. Ben şaşırdım, sizin de şaşıracağınızı sanıyorum: ‘Beş kişi geçenlerde İstanbul’da Zeytinburnu denilen kentin içinde kalan bir semtte bir işyerinin önüne taksi ile gelir. İçinden ellerinde balyozlarla iniyorlar. Büyük bir gürültü ile kapıyı da çerçeveyi kırıp indiriyor, mekana giriyorlar. Kasayı yüklenip gidiyorlar. Bu ne cüret değil mi? *- HEPSİ VAR! ‘Bu ülkede ağaç ve orman katliamı var, su katliamı var, insan ve özellikle kadın katliamı var, hepsinin üzerinde, hayvanlarıyla birlikte doğa katliamı var, kent yaşamı katliamı var…’ Herhalde bunlara bilmek için Prof. Doğan Bey gibi olmaya gerek yok. Her gün bildiğimiz, gördüğümüz, yaşadığımız konular… Yine geçmişten, günümüze; ‘Atlı bozkır göçerleri yağmayla yaşardı, fethettikleri toprakları yağma ederler, halkı esir alırlardı, biz de kendi kentlerimizi yağma ediyoruz, atlı bozkır göçerleriyle atsız göçerlerin yağması arasında pek bir şey değişmedi, kentlerimizi yağmalıyoruz, içine de kendimizi hapsediyoruz…’ *- CEHALET ve YOLSUZLUKLA SAVAŞ Prof. Doğan Kuban’ın tespitlerine devam edelim: İddiasına göre; - Türkiye, tarihi hastalığı olan cehaletle ve yolsuzlukla savaşıyor. Bu savaşı halk, kendine karşı yapıyor. - ister kadınları boğazlamak, ister tarihi ve doğal çevreyi yok etmek, ister ağaç kesmek, ister hırsızlık yapmak, ister tarih bilmeden onunla övünmek, ister dindar olmadan dini istismar etmek… Hepsi cehalete dayalıdır. - Bürokrasinin cahiller elinde toplanması, hastalık alametidir. - Çağdaş hiçbir ülke cahil kadrolarla idare edilmez. - Eğitimin her düzeyde çökmesi, hastalıktır. - Düşünenler çoğalmadı ve bundan utanmıyoruz. En çok ölüleri, cenazeleri, camileri, AVM'leri, borsaları, gökdelenleri, yolları, sarayları, otomobilleri düşünüyoruz. - Planlama yok, çünkü planlama yapacak adam işbaşına getirilmiyor. Önce yağma yapılıyor, sonra plan yapılıyor, birisi oy almak istiyor, öbürü ev sahibi olmak istiyor, bu ikisi birbirleriyle çok iyi anlaşıyor! Bunları kabul eden de vardır, etmeyen de… *- ELEŞTİRİ KÜFÜR MÜ? Yine beğenenler kadar beğenmeyenlerin de olacağı görüşleri var Prof. Dr. Doğan Kuban’ın. Bunları da paylaşıyorum: - Türkiye'de felsefe olmadığı için, eleştiri kavramı gelişmedi. Az gelişmiş toplumda eleştiri yaptığın zaman, küfür etmiş sayılıyorsun! - Türkiye Cumhuriyeti, İslam toplumları tarihinde gerçekleştirilen en büyük uygarlık projesidir. 20'nci yüzyılın en büyük toplumsal devrimi, Türk devrimidir. Şimdilerde ise maalesef, İslam toplumlarının çağdaş dünyayla sürüp giden uyuşmazlığı, Türkiye'ye de bulaştırıldı. - Atatürk ‘benim tek mirasım akıl ve bilimsel düşüncedir' demiş. Hiçbir devlet adamı veya devlet kurucusu böyle bir şey söylememiş. - Türk aydını, Amerikan sömürgeciliği ve kırsal kültür tarafından esir alındı, olan bitenler ahlaki ve entelektüel iflastır, aydınlar doğrudan katılmıyor olsalar da, toplumu saran ahlaki çöküntüyü sanki normal bir olguymuş gibi izlemekle yetinerek, hoş göstererek, ona ortak oluyorlar.’ *- ÇAĞDAŞ UYGARLIK YOLU Oysa; Bu toplumda, hangi koşullarda olursa olsun, insanlık için düşünüp çalışacak çok insan olduğunu Kurtuluş Savaşı'nda öğrendik. Günümüzde de varlıklarıyla geleceği hazırlayan milyonlar var. Sesleri az ya da çok çıkabilir, düşünceleri bulanık olabilir, ama çağdaş dünyanın ortaklarıdır Bu Ülkenin dünyayla er geç buluşacağı tek yol, çağdaş uygarlık yoludur. (Prof.Dr. Doğan KUBAN) Acaba; ‘TÜRKİYE’DE FELSEFE OLMADIĞI İÇİN ELEŞTİRİ KAVRAMI GELİŞMEDİ!’ diyebilir miyiz? *-

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ACİLDEN DE ÖNCELİKLİ

OKULUN DUVAR GAZETESİNDE ATATÜRK

NEREDEYSE İÇ ÇAMAŞIRLARINI BİLE ALACAKLAR