YANLIŞI ALKIŞLIYORSAN, FİKRİN YOKTUR

YAŞAR EYİCE *- DOĞRU BİLGİLENDİRMENİN ÖNEMİ Türkiye'miz bir milli felaket yaşıyor! ‘Kader’ diyerek yerimizde mi oturacağız? Hemen herkes kendine düşen görevi bilmeli ve yerine getirmelidir. Akşam gördük! Beşiktaş kulübü öyle güzel bir düşünceyi yaşama geçirdi ki, gözyaşlarımızı tutamadık… Tribünlerden sel gibi oyuncak aktı, depremzede çocuklarımız için… ‘Milletimizin başı sağ olsun! Hepimize geçmiş olsun’ diyerek işten sorumluluktan kaçınamayız… Ben ‘Kızılay’ gibi ulusal kuruluşlarımızı sonuna kadar destekleyenlerdenim. Ama yönetim kadrolarının hatalarını da körü körüne kabul edemem… Aklım halâ almıyor, Kızılay nasıl olur da, çadıra en çok ihtiyaç duyulan bir zamanda, yine afette kullanılacak olan bu barınma aracını, herkes tarafından güven beslenilen bir kuruluşumuza Ahbap’a para karşılığında satsın? Herhalde açıklanacak, mantıklı bir nedeni vardır! Tarım ile ilgilenen meslektaşlarımız da üzerlerine düşen bir görevi yerine getirdiler. Bilgilerinin ve tecrübelerinin ışığında yetkililere şu önerilerde bulundular: Tarım ve gıdada doğru bilgilendirme ve yönlendirme ile toplumda olması gereken farkındalığın da artacağını düşünenlerdenim. Tarım Yazarları şöyle diyor: ‘Kısa vadede alınması gereken tedbirleri belirtmeden önce, sadece deprem değil, fırtına, sel, yangın ve salgın gibi diğer bütün olağan doğa olayları karşısında benzer kayıpları tekrar yaşamamak için tarım ve doğa ilişkisi arasındaki dengenin korunması konusunu tekrar hatırlatmak isteriz. Tarım alanlarına, sulak alanlara, ormanlara, dere yataklarına, sahillere, koruma alanlarına Anayasadaki hükümlere rağmen yapılaşmaya izin verilirse, doğal olaylar mutlaka bir felakete dönüşecektir. Burada kayıplar sadece can ve mal kaybı ile sınırlı değildir. Küresel iklim değişikliği nedeniyle zaten risk altında olan gıda üretim kaynaklarımız, bu şekilde kaybedilenlerle birlikte geleceğimizi de tehdit etmektedir.’ Umarım bu konuda doğru bilgilendirmeler sürer. Biliyorsunuz şimdi de, meraların ve ormanlık alanların, sulakların yapıya, inşaata açık hala getirilmesi gündeme geldi. Buna da bilim insanları kesinlikle karşı olduklarını belirtiyorlar. Bence bu ‘istemezükçü’ bir zihniyet değil, geleceğimizi ilgilendiren çok önemli bir konu… İş işten geçtikten sonra, ‘Hatanın kabul edilmesini’ de artık kabul edemeyiz. *- KISA VADELİ EYLEMLER Kısa vadede ve acilen yapılması gereken çalışmalar, bölgede afetten etkilenen üreticilerimizin durumunun ve kırsalda yaşam koşullarının iyileştirilmesi, çiftçilerimizin üretimden çekilip bölgeyi terk etmelerinin ve değer/ tedarik zincirinde aksamaların önlenmesiyle tarımsal üretimin sürdürülebilir şekilde devam ettirilmesi kapsamında düşünülmelidir. 1. Öncelikle çiftçilerimizin sağlık ve güven içinde ailesiyle barınabileceği geçici yerler temin edilmeli. 2. Daha sonra başta büyükbaş, küçükbaş, kanatlı, su ürünleri ve arı gibi hayvansal üretim materyali olan canlıların hayatta kalanlarını koruma altına almak ve ürün verir halde yaşamlarını sürdürebilmeleri güvence altına alınmalı. 3. Barınmanın yanı sıra gıda/yem ve su gibi ihtiyaçlar normalleşme süreci başlayıncaya kadar kesintisiz ve sürekli biçimde sağlanmalı. 4. Bütün üretim alanlarında, üretime devam edilebilmesi için ihtiyaç duyulan üretim faktörleri (girdiler, sermaye, işgücü, işletme gibi) bir an önce tedarik edilmeli, 5. Bölgedeki mevsimlik şartlara bağlı olarak bitkisel üretime konu olan girdi, alet ve ekipman özellikle de sulamanın ekim-dikim zamanına göre vaktinde işler şekilde organize edilerek çiftçinin hizmetine verilmeli. 6. Ülkemizde sosyal denge ve geleceğimizin korunması açısından çiftçilerimiz, hiçbir faaliyette bulunmasa dahi sadece yaşadığı bölgede kalabilmesi için kendisine, ekonomik istikrar sağlanıncaya kadar “Karşılıksız para”, başka bir ifadeyle "Sosyal destek" sağlanmalı. 7. Halkımızın gıda temininde aksama olmaması, gıda enflasyonunun daha da artmaması ve tarım ihracatının düşmemesi açısından çiftçimizin yanı sıra bölgede tarıma hizmet veren tedarik firmalarının üretim tesisleri ile gıda işletmeleri ve sanayicileri de acil olarak özel kredi ve destekleme kapsamına alınmalı. 8. Üretimdeki girdilerden, sanayinin ihtiyacı olan ham maddeye, ihracatçının ürün talebinden nihai tüketicinin ihtiyaçlarına kadar uzanan bütün değer zincirinde yer alan tedarik halkalarının kırılmadan bir bütünlük içinde işletilebilmesi büyük önem taşır. Başta tedarik zincirinde lojistik hizmetleri olmak üzere sigorta ile tazminatların ödenmesine kadar olan çok sayıda aşamaya ilişkin önceden tedbirler alınmalı ve takibi yapılmalı. 9. Acil ekipman temini için mevcut örgütlü yapılar altında ortak makine parklarının tesis edileceği bir ortam yaratılmalı. 10. Depremden sonra üretimi devam etmekte olan bütün bitkisel ve hayvansal ürünlerin üretimi ile ilgili ekim, dikim, sürüm, yemleme, bakım, hasat ve toplama gibi süreçlerin aksamadan sürdürülebilmesi için ihtiyaç duyulacak işgücü ve teknik bilgi düzenlemesi yapılmalı. 11. Bölgede tarımdan sorumlu tek kuruluş olan Bakanlığın taşra teşkilatının geçici görevlendirmelerle bile iş yoğunluğuna yetişemeyeceği aşikârdır. Bölgede çeşitli uzmanlık konularına göre faaliyet gösteren kooperatif, ıslah birliği ya da ziraat odaları gibi örgütler ile işbirliği hatta YETKİ DEVRİ yapılarak tespit, kayıt, takip, izleme ve müdahale gibi hizmetler hızlandırılabilir. 12. Ancak bu çerçevede hatalı, yanlış ya da yanlı haberler karşısında özellikle dikkatli olunmalı. Sevgili okuyucularım önceki yazılarımda ‘doyumsuzları’, ‘Doyumsuzlukları’ örneklerle anlatmaya çalıştım. Tabii ki uyarı ve bilgilendirme görevlerimizi her zaman doğru ve dürüst olarak sürdürmeye gayret edeceğiz. Gördük, yaşadık! Neoliberalizmin her şeyi, her değeri kazanca, kârâ dönüştürme hırsını, adalet, sağlık, eğitim gibi kamusal hizmetlerden bazılarının furya halinde nasıl yararlandıklarını bilmeyenimiz yok. Bu düşüncede olup, halkımızı soyanlara da bir değil bin kere yazıklar olsun. Umarım bir şekilde bunlar bulunur, yakalanır ve de mutlaka hesabı hukuki yollardan sorulur… Maddi ve manevi değerlerimizi kesinlikle iflas ettirmemeliyiz. Haksız kazanç hırsı gözlerini kör etmiş, kalplerini taş etmiş kişileri belirleyip, ifşa etmeliyiz. Bunları unutmayalım, unutturmayalım… Belirttiğim gibi ‘hesap sormadan’ hiçbir şeyi düzeltemeyiz… Çünkü arkası geliyor… *- GÖNÜLLU KULLULUK! Yazımı, Etienne de La Boetle’nin ‘Gönüllü Kulluluk’ kitabından bir arkadaşımın gönderdiği yazı ile bitireyim: ‘Eğer iki kuşak köleleştirilirse, bundan sonra gelen kuşak, özgürlüğü hiç tanımadığı, görüp bilmediği için pişmanlık duymadan hizmet eder ve ondan öncekilerin zorla yaptıklarını seve seve yerine getirir. Yanlışı alkışlıyorsan; fikrin yoktur. Eğri ile doğruyu ayıramıyorsan; aklın yoktur.’ Yalana sahip çıkıyorsan; ahlakın yoktur. Akıl ve ahlakını kiraya verdiysen; sen zaten yaşamıyorsun! *-

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ACİLDEN DE ÖNCELİKLİ

OKULUN DUVAR GAZETESİNDE ATATÜRK

NEREDEYSE İÇ ÇAMAŞIRLARINI BİLE ALACAKLAR