CUMHURİYETE HALKIMIZLA, EFELERİMİZLE, BİRLİKTE DANS EDEREK COŞKU İLE KUTLADIK

YAŞAR EYİCE *- HATAYI ÖNCE KENDİNDE ARAMALISIN ‘Önemsiz!’ diye gelen habere bir göz attım! Sonra da ‘Bundan daha önemli ne olabilir?’ diye düşündüm.. Çok konuyu sıraladım… Ama bu da ‘önemsiz’ sayılacak bir konu sayılmaz ki? Bugün yani 30 Ekim 2022 Pazar günü az önce saat13:00’de Kültürpark Gençlik Tiyatrosu Salonu’nda 'Sokak Emekçileri ve Güvencesiz Çalıştayı' yapılıyor. Çalıştay'da; TÜRK-İŞ İzmir Bölge Temsilcisi Hayrettin Çakmak, DİSK Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı, KESK İzmir 3. Bölge sözcüsü, TMMOB İzmir Koordinasyon kurulu Temsilcisi Aykut Akdemir, Klaros Felsefe Akademisi Başkanı Prof. Dr. Kamuran Elbeyoğlu, Dr. Osman Sirkeci, İzmir Seyyar Esnaf ve Sanatkarlar Meclisi Başkanı Evren Laçin, Yerel Yönetim Politikaları Geliştirme Derneği Başkanı Özer Doğan, Menderes Halk Meclisi temsilcisi Selim Coşkun ve Avukat Zeynep İlayda Karadağ'ın katılacağı panellerde sokak emekçileri ve sokak ekonomisi konuları ele alınacak. Ayrıca; İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Tunç Soyer ile CHP Sosyal Politikalardan Sorumlu Gen. Bşk. Yrd. Prof. Dr. Yüksel Taşkın'ın bizzat; CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba'nın ise video aracılığıyla katılacağı 'Sokak Emekçileri ve Güvencesiz Çalıştayı'nın, yani bazı kişi ve kurumlar ya da partilerce ‘önemsiz!’ sayılan bu önemli toplantı bakalım medyada hak ettiği yeri bulacak mı? Acaba kaç kişi ya da kişimiz ‘Sokak emekçilerini’ düşünüyoruz? Acaba kaçımız ‘güvencesiz’ olduğumuzdan haberdarız? Belki bu çalıştaydan sonra bazılarımız değil hepimiz bazı yaşamın ve Türkiye gerçeklerinden haberdar oluruz. İşin garibi ne? Bunu da belirteyim! Bu kişiler ve kendilerini yönetici sananlar, kimlerin kendi sorunlarıyla bizim gibi ilgilendiklerinden habersizler… ‘Güçlü!’ diye kabul ettiklerinin önünde eğilip, olmadık şaklabanlıkları ve sözleri söylüyorlar. Sonra da ‘Hakkımız yeniyor!’ diye ağlıyorlar. Unutmayın, ‘Kendim ettim, kendim buldum!’ diye de bir söz vardır. Kabahati herkes, hepimiz biraz da kendimizde arayacağız… *- CUMHURİYET BİZİM YAŞAMIMIZDIR Kaç gün değil kaç zamandır yazıyorum. Hızımı alamadım bugün de ‘Sabiha Gökçen Anıları’ eserinden bir anekdotu anlatacağım; *- ATA’NIN SON CUMHURİYET BAYRAMI ‘Yarın bayram değil mi Gökçen?’ - Evet Paşam, bizim bayramımız, en büyük bayramımız.. ‘Dolmabahçe Sarayı epey kalabalık oldu bu yıl…’ - Öyle Paşam… Hükümet üyelerinin çoğu buradalar… Cumhuriyet Bayramını sizinle birlikte kutlayacaklar. ‘Ama ben bugünü halkımla, halkımın içinde kutlamak isterdim Gökçen…’ - Gelecek bayram..… Eliyle susmamı işaret etti: ‘Bana gelecek bayramdan bahsetme, hatta gelecek aydan da… Ekim ayını çıkarabilirsem bile Kasım ayını çıkarabileceğimi sanmıyorum!’ Ağlamamak, hıçkıra hıçkıra ağlamamak, boynuna sarılmamak için güç tutuyordum kendimi. ‘Paşam…”’dedim, sesimdeki acıyı belli etmemeye çalışarak, ‘Siz daha çok bayramlar bizimle, halkımızla birlikte olacaksınız.’ Başını ‘hayır!’ anlamına gelen bir şekilde iki yana salladıktan sonra, gözlerini karşı taraftaki yeşilliklerle dolu tabloya dikti. Ertesi sabah, yani 29 Ekim 1938 sabahı bütün gayretine karşın kalkamadı yatağından. Beni görür görmez ilk sözü ‘Bugün Bayram’ oldu… Yüzü her zamankinden solgundu. Elleri balmumu rengini almıştı. Gözlerinin etrafındaki mor halkalar derin birer kuyuyu andırıyordu. Mavilikler denizi olan gözleri sanki laciverde dönmüş gibiydi. *- YER GÖK İNLİYORDU Akşama doğru gençler vapurları doldurarak tıpkı O’nun son 30 Ağustos’unda olduğu gibi, Dolmabahçe Sarayı’nın önüne gelmişlerdi. Ata’yı görmek istiyorlardı… Coşmuşlardı… Tezahürattan yer gök inliyordu. Odaya Dr. Neşet Ömer Bey ile Salih Bozok girdiler. Atatürk onları yanına çağırdı: ‘Duyuyor musunuz?’ dedi. ‘Duyuyoruz Paşam!’ dediler, ‘Bunlar bizim gençlerimiz…’ dedi. ‘Evet Paşam, bizim gençlerimiz!’ ‘Cumhuriyeti emanet ettiğimiz gençlerimiz..’ dedi. ‘Evet Paşam!’ dediler… ‘Ne gür sesleri var… öyle bir nesil yetişiyor ki, bu neslin heyecanı, yurt ve bayrak aşkı körletilmeyecek olursa, dünyanın en büyük, en mutlu ülkesi biliniz ki Türkiye olacaktır!.’ dedi. *- ‘ÇIKACAKTIR!’ DEDİ ve ÇIKTI DA! ‘Onları körletmeye kimsenin gücü yetmeyecektir Paşam!’ ‘Ama etmek isteyenler çıkacaklardır!. Tarihe bakınız, daima ulusların mutluluğuna, esenliğine gölge düşürecek bedbahların çıktıklarını görürsünüz!.’ dedi. ‘Fakat Paşam onlarda sizin attığınız temel var!.’ dediler. ‘Bu çocukları görmek istiyorum… Buraya kadar geldiklerine göre, onlara hiç olmazsa el sallamalıyım..’ dedi. - Fakat! ‘Nedir fakat?’ dedi… Bunu çok sert bir şekilde söylemişti. Bin bir güçlükle üzerini giydirdiler. Çektiği acıyı anlatmaya imkan var mı? O balmumu gibi olan yüzü ıstıraptan mosmor oluyor, alnından ter damlaları halının üzerine sanki yağmur gibi iniyordu. Ama vermişti kararını. O coşkun gençliğe el sallayacaktı. Daha hayatta olduğunu, daha onlarla birlikte olduğunu, bu Cumhuriyet Bayramı’nı onlarla birlikte kutlandığını göstermek istiyordu. Pencerenin önüne bir koltuk yerleştirdiler. Atatürk bu koltuğa oturdu. İşte o zaman kıyamet koptu dışarda. Onu gören gençler çılgınca alkışlıyorlar, bayraklarını sallıyorlardı. Görülecek bir manzaraydı. Ata’nın gözlerinde yaş vardı… O koca dev gözyaşlarını tutamıyordu… Cumhuriyet Onur'umuzdur… Cumhuriyet Şeref'imizdir… Cumhuriyet bizim yaşamımızdır…’ Cumhuriyet güneşini bizlere armağan eden Atamızın, silâh arkadaşlarının ruhu şad olsun minnet ve Saygıyla…

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ACİLDEN DE ÖNCELİKLİ

OKULUN DUVAR GAZETESİNDE ATATÜRK

NEREDEYSE İÇ ÇAMAŞIRLARINI BİLE ALACAKLAR