BUNLARDA UTANMA, SIKILMA YOK!

YAŞAR EYİCE *- BİR MERKEZDEN Gazi Mustafa Kemal Atatürk için iftira kampanyaları bilinçli bir şekilde sürdürülüyor. Öyle ki, her gün bir sahte imam türüyor ve akıl almaz sözler ediyor. Bunların yandaşları da az değil… Daha dün biri ‘Benim atam değil!’ dedi… Şimdi de bu gerici tayfasında ortak slogan şu: ‘Hakkımı helal etmiyorum!’ Kime? ‘:Bu memleketi kurtaran, kurucumuz Gazi Mustafa Kemal’e… Bunlar bir ara yıllar önce köylerde, kasabalarda büyük Devlet Adamı İsmet İnönü için, ‘Asker Kaçağı!’ yalanını yayıyorlardı. İnanılacak gibi değil! Ama gerçek! Önceki yazımda, ‘Atatürk düşmanları için bulunmaz bir nimetti onun sofraları. Atatürk'e en çok bu sofralar aracılığıyla iftira atıldı.’ Diyerek gerçekleri dile getirmiştim. Büyük ilgi çekmiş… Devamını yazayım; *- YAREN SOFRALARI Atatürk ülke ve devlet meselelerinde önemli kararların alınması aşamasında konuyla ilgili uzman niteliğindeki kişileri köşke yemeğe davet eder, konuyu ortaya atar ve kişilerin görüşlerini sohbet ortamında dinler, gerekirse davetlilerden detaylı bilgileri sunmalarını isterdi. Atatürk’ün sofrasıyla ilgili manevi kızı Sabiha Gökçen’in şu sözleri önemlidir: ‘Şu bilinmelidir ki, Gazi Paşanın sofrası asla bir işret âlemi yeri, bir vakit geçirme, bir zaman öldürme yeri değildi. Dünya ve yurt sorunlarının, ilmin, felsefenin, sanatın, insanlık idealinin ve uygar Türk ulusunun geleceğinin sabahlara kadar tartışıldığı bir okuldu bu sofra.’ Sabiha Gökçenin de bizzat ifade ettiği gibi Atatürk’ün kurduğu akşam sofraları sanatın, müziğin ve düşüncelerin paylaşıldığı, bugünün deyimiyle ‘yaren sofralarıydı’. Sofra ve içki bahane, oluşturulan ortam ise feyz alınan, ders alınan ve belleklere kazınılan güzel anılardı. *- SOFRASINDA BULUNDURMADIKLARI Atatürk’ün akşam düzenlediği ve dostlarıyla birlikte yediği yemeklerde genelde sebze ağırlıklı yemekler bulunur, ara sıra et ve tavuk türü menüler sofraya ilave edilirdi. Atatürk’ün yemek seçiminde de hassas davranır, kurtuluş savaşından çıkmış yoksul bir milletin mensubu olduğu bilincini asla göz ardı etmezdi. Halkının güç bela karnını doyurduğu, evlerinde etleri kurban bayramından bayramına gördüğünü hiç unutmamış, milletinin yiyemediği et yemeklerini kendi sofrasında bulundurmamıştır. *- İSTEDİĞİNDE KESİYORDU! Atatürk’ün özellikle akşam sofralarında içki bulundurduğu ve içkiyi çok kullandığı iddialarına gelince; O Türk geleneksel siyasetçileri gibi ne içtiğini ne yediğini saklamamıştır kamuoyundan. Bu konuda hiç ikiyüzlü olmamıştır. Mustafa Kemal içkiyi sevdiğini, fakat içki müptelası olmadığını özellikle ifade etmiştir. Ruşen Eşref Ünaydın Atatürkle ilgili bir anısını nakletmiş ve kendisine; ‘İçkiyi severim fakat istediğim zaman bunu keserim. Vazifem esnasında bir damlasını dahi ağzıma koymam. Vatan işlerine içki karıştırmam. İçki ve vazife ayrı şeylerdir’. Sözleriyle de bu konuya açıklık getirmiştir. Atatürk özellikle o ünlü ‘Nutkunu’ hazırladığı üç ay boyunca ağzına bir damla içki koymamış, inatla ve sabırla ‘nutuğunu’ bitirmiştir. *- RAMAZAN AYINDA Ramazan AyındaAtatürk Ramazan aylarında müzikli yemeklere ara verir, özellikle kandil gecelerinde Çankaya’da Kuran-ı Kerim’den sureler okuturdu. Zaman zaman Hz. Peygambere övgüler yağdırır, kendisinin iyi bir devlet adamı ve güçlü bir komutan olduğunu etrafına söylermiş. Sonuç olarak birçok devlet, memleket, dünya meseleleri zaman zaman sofraya gelmiş, orada konuşulmuş, hatta kararlara bağlanmıştır. Bu açıdan 'Atatürk'ün Sofrası' bir çağın portresidir. Devlet, memleket ve dünya olayları, Atatürk sofrasının aynasına yansır, ulusal görüşe orada dönüşürdü. Günümüzün gençleri mutlaka Atatürk’ü iyi araştırmalı, yaşantısını, fikirlerini, düşüncelerini iyi etüt etmeli ve ondan alacağı feyzlerle aydınlık ışıklara, çağdaş ve ileri ufuklara daha azimle ve güçle koşmalıdır. *-- ÖRNEK ALINMALI Bu arada ev gezmeleri yaparak, laf açan ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e çeşitli iftiralar atan ve sloganları olarak ‘Hakkımı helal etmiyorum!’ diyen geri zekalı bazı görevli kadınlara ‘Nene Hatun’u hatırlatayım: Üç aylık bebeğini son kez emzirip, ‘Seni bana Allah verdi. Ben de seni O’na emanet ediyorum’ deyip, şehit olan ağabeyinin tüfeğini alarak sokağa fırlayan ‘Bebem anasız büyür de VATANSIZ büyümez’ diyerek cepheye koşan Nene Hatun’u her zaman rahmetle anıyoruz. Atatürk olmasaydı, vatan olacak mıydı? *-

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ACİLDEN DE ÖNCELİKLİ

OKULUN DUVAR GAZETESİNDE ATATÜRK

NEREDEYSE İÇ ÇAMAŞIRLARINI BİLE ALACAKLAR